Ferhat KENTEL
Memlekette 2010 öncesi dönemin faaliyetlerine benzer faaliyetler sürdürülüyor. Ellerine “doküman” sıkıştırılan “gazeteci” görünümündeki (yani bir tür meşruiyet zırhı arkasına saklanmış) elemanlar, tutarlılık falan aramadan, bu derneği o örgüte, bu partiyi öteki dış mihraka bağlayıp, Türkiye üzerine “oynanan oyunlar”, komplolar, iç ve dış düşmanlar üzerine serbest atış yapıyorlar.
Daha 28 Şubat döneminde de vardı ama özellikle AKP iktidara geldikten sonra, uzun bir süre, mesela, Erdoğan’ın ve Gül’ün yabancı mihrakların, ABD’nin adamı olduğu “ele geçirilmiş dokümanlar” üzerinde ispatlanmaya çalışılıyordu.
Mesela o zamanlar da, AKP hakkında atıp tutan bir takım ulusalcı derin kuvvetler ve onların gazetelerdeki uzantıları, aynı zamanda bazı sivil toplum kuruluşlarının “kökeninin” yurtdışında olduğunu yazıyorlardı. Şimdi şehvetle iktidar şarabından içmiş yeni sürüm “dokümancılar” da, şimdiki iktidar için düşman tasarlamakla iştigal ediyorlar...
Yani değişen bir şey yok, güzide memleketimizin düşmanlık kültürü yeniden devreye girmiş durumda... Hayır devreye girmiş değil; devreden hiç çıkmamış durumda...
Herkes sadece kendi cemaatini duyuyor; aralarda zerre kadar bağlantı kalmadı.Belki bazı sınır bekçileri var; onlar karşı kamptan gelen sinyalleri çarpıtıp, iç tüketim için gerektiği kadarını alıyorlar ve karşı kampa saldırı amacıyla kullanılabilir hale getiriyorlar.
Yani karşı tarafa ancak karşı tarafa vurmak için, süzgeç eşliğinde malzeme devşirebilmek amacıyla kulak kabartılıyor.
Burada mesele sadece, “Ah yazık! Neydi o eski güzel günler! Hadi buluşalım, koklaşalım, diyalog yapalım; çeşitlilik, zenginlik olsun” meselesi değil...
En basitinden, bir tecavüz olayı karşısında bu toplumun neden birlikte konuşabilme, hissedebilme kapasitesini nasıl kaybettiğiniz düşünmemiz gerekir...
Mesela “Aile” bakanı(evet “Aile bakanı”!), Ensar Vakfı’ndaki tecavüz olayı için, “Buna bir kere rastlanmış olması hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz”... Evet tabii olmaz... Çünkü seri tecavüzcü yaratık “bizim mahallenin” içinden çıkmış bir yaratık... Üstelik söz konusu “kere” bir değil, “birden çok kere” olsa da önemli değil...
Aslında gerçekten de “bir kere” bir kurum hakkında ileri geri konuşmayı gerektirmez. Çünkü söz konusu tecavüzcü yaratık ya da bir intihar bombacısının cenazesinde propaganda faaliyetine katılan bir başka yaratık, onların ait oldukları kurumlar hakkında ileri geri konuşma hakkı vermez.
Evet ama burada dikkat çeken husus şu: yaratıklar hakkında eleştiri yağmaya başladığı anda, orkestra halinde, bütün davullar, kontrbaslar, yaylı ve üflemeli sazlar topyekun devreye giriyor; “kahrolasıca” düşmanın saldırılarına karşı siperlerde savunma savaşı verilmeye başlanıyor. O kurum o yaratığı aforoz edeceğine, kendini sorgulayacağına, kendi üzerine düşüneceğine ve hemen kendinde şeffaf bir temizlik operasyonu yapacağına, içeriden ve dışarıdan (bizim mahalleye komşu) şahsiyetlerden savunma atakları gelişiveriyor.
Evet ama, böylesine konularda bile nasıl bir ortak “insani” tavır geliştireceğiz? “Bizden olmayan" biri ile nasıl konuşacağız bundan sonra?
Çok zor görünüyor ve bu hal, insanın değerini kaybettiği durumlara yani, ulvi mevzuların, sözde davaların, örgütlerin, tekkelerin, liderlerin ya da fraksiyonların herşeyin ötesine geçtiği, her halükarda bizim mahallenin ve kutsal liderlerinin doğrulandığı, doğrulamak için insanların sekiz takla attığı durumlara tekabül ediyor.
Bedeni saklayan semboller
Fakat ortalığın paramparça insan bedenleriyle dolduğu şu günlerde kendi bedenlerini ölümün tahtına yerleştirmek için çırpınıp duranlar üzerine ne düşünmemiz lazım? Onlara küfretmek yetecek mi?
Yetmeyecek ama, biraz deşsek durumu, hiçbirimiz için de pek parlak olmayan sonuçlara ulaşmamız pek zor olmayacak...
Kızılay’da bombayı patlatan teröristlerin arkasındaki örgüt, “araya otobüs girdi yoksa bu sonuç olmazdı, siviller ölmezdi” demiş...
Yani bu olaydaki katiller, insan öldürürken tipine bakıyor; üniformalı ise öldürülebilir demek istiyor. Nasıl da kolayca dile getiriyor bunu...
Güven parkta nöbet tutan üniformanın altında insan olduğunu, o üniformanın altında başka bir insanların olabileceğinide düşünemiyor... Aynı asker üniformasının altında Kürt, Türk, Müslüman, Hıristiyan olabileceğini düşünemediği gibi...
“Vatanı için savaşmak” için, “ekmek parası” kazanmak için, “üniformanın sağladığı prestij” için, “Amerikan filmlerindeki polislere özendiği” için için, “başka meslek bulamadığı” için, “teşkilata zaten herkesi aldıklarını” bildikleri için, ya da daha başka sebeplerle polis olan birinin “öldürülebilir” sıfatını kazandığı anlamına gelmez.
O üniformanın altındaki beden olan polisler içinde katil ruhlu adamlar olması durumu değiştirmez... Çünkü her halükarda o katil ruhlu insanların yanısıra, muhtemelen en az onlar kadar çok ya da az melek ruhlu insanlar vardır.
Öte yandan, belli ki İstiklal caddesinde ölüm yağdıran yaratık hedefini daha da bariz biçimde seçmiş ve o hedefe ulaşmayı becermiş. O, belli ki, öldürülebilir vasfına sahip İsrail vatandaşı Yahudileri öldürmek istemiş. Yani pek“bizden olmayan” birilerini... Terör travmasında olan bir ülke vatandaşlarını hem korkutan hem de çok da dert etmemesini hazırlayan bir eylem yapmışlar anlaşılan.
Ya da Brüksel’deki bomba için sosyal medyada sevinen yaratıklar için ne demeli? O yaratıkların o intihar bombacılarından farkı var mı?
Tabii ki, bu katillerin ve arkasındaki örgütlerin ve de onların arkasındaki daha da karanlık devlet, gizli servis vb. gibi odakları da unutmamak lazım. Ancak, bütün bu cinayetleri işleyen katillerin bilerek isteyerek, “davaları” uğruna yaptıkları varsayımından hareket ederek yazıyorum.
Yani onların hayatla kurdukları –anlayabildiğimiz kadarıyla- zavallı ilişkiyi anlamaya çalışarak...
O zaman işin zaten acımasızlığı da daha da anlaşılır oluyor. Çünkü bıyığın, parti etiketinin, etnik aidiyetin vs. arkasındaki insanı göremeyen bir düşmanlık kültürü bütün ağırlığıyla memleket hattında varlığını sürdürüyor. Bombacılar, damarlarımıza işlemiş olan ve sürekli olarak yeniden üretilen kültürde besleniyorlar.
Sürüler halinde yaşıyoruz. Ve sürü insana her şeyi yaptırır...
Sürü olmak sadece sokaklara çıkıp, azınlıklara ait mağazaları, kitapçı dükkanlarını yağmalamak, otelleri yakmak değildir.
Oturduğunuz yerden de sürü olabilirsiniz.Trans halinde, size verilen dozlarla beklenen tepkileri verirsiniz.Sizin ve diğerlerinin ötesinde bir güç oluşturur kitle olmak. Tek başınızayken hayatta yapmayacağınız şeyleri yaparsınız.Eğer kendinizi bir kitleye dahil hissediyorsanız, oturduğunuz yerden, düşmanlığa dair gereken bütün performansı sergileyebilirsiniz.
Sürüleşmiş kalabalıklar da ancak çobanlarla yönetilebilir. Bugün bir çoban... Yarın başka bir çoban...
FERHAT KENTEL / HABERDAR
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Hüsran Yaşayanlar İçin Yaşasın Düşman!
9.07.2024 - “Min selamûn kalben li Filistin!”
16.04.2024 - Ayasofya’dan Ram tapınağına ihtişam ve erkeklik
5.02.2024 - Siyaset asla sadece siyaset değildir
12.07.2023 - Özgürlük mücadelesi ve devlet tapıncı…
24.01.2023 - Bağlılık savaşında duyguları yaratmak
26.11.2021 - 2021’de sivil toplumu yeniden düşünmek
2.05.2021 - İrrasyonel çağ – duygusal aidiyetler
16.04.2021 - Erkeklik ve din
10.10.2020 - On yıl sonra “yetmez ama evet”
9.09.2020
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
SÜREYYA ADADA OLUNCA SORUN BÖYLE GÖRÜLÜR. ÜÇ YANI DENİZ OLAN KARA PARÇALARINDAKİ SÜREYYALARA DAYANABİLMEK ÖZEL BİR SABIR İSTER.