Gülay GÖKTÜRK
Epey bir süredir, Güneydoğu'dan iç karartıcı haberler geliyor. Kendilerine "Öz Savunma Birlikleri" adını veren maskeli poşulu grupların bizzat kendileri tarafından servis edilen görüntüleri çözüm sürecine şans verilmesini savunan herkes için büyük hayal kırıklığı...
Daha başka şeyler de var tabii. PKK'nın sadece küçük bir azınlığının ülke dışına çıkmış olduğuna dair haberler... PKK'lı militanların üniformalarıyla şehirlerde boy göstermek için hiçbir fırsatı kaçırmaması... Karakollar bahane edilerek yapılan gövde gösterileri, bölge halkını kontrol altına alma amacıyla girişilen baskı denemeleri... Her fırsatta ortaya konan "Burada bizim borumuz öter" tavırları...
Hem çözüm için nefesini tutmuş izleyenler hem de çözüme baştan beri karşı olanlar, yani bu konuyla ilgilenen herkes haftalardır, en küçük işaretlerden bile manalar çıkararak iyimser ya da karamsar değerlendirmeler yapıyor. Özellikle yönetim kademesindeki son değişiklikler üzerine yapılan analizin bini bir para...
O cümle ya doğrudur ya da yanlış
Bense bütün bu analizleri pek de önemsemeden, "kaderci" bir şekilde beklemekteyim. Çünkü biliyorum ki, eğer PKK bu süreci yeniden saldırmak üzere güç toplamak için kullanmak niyetindeyse, bunu engellemek mümkün olmaz.
Gerçek çözüm ancak ve ancak PKK'nın, bu sürecin kilit cümlesi olan o cümleyi, "silahlı mücadelenin miadının dolduğu" cümlesini gerçekten inanarak söyleyip söylemediği ile ilgilidir.
Eğer PKK bu tespiti gerçekten yaptıysa ve o cümleyi inanarak söylemişse, istediği reformlar yapılmadı diye yeniden silaha sarılmaz.
Bir anahtarın bir kapıyı açmadığını denemiş ve görmüşseniz, başka anahtar denersiniz. Ama ikinci anahtar da açmayınca, tekrar dönüp kapıyı açmayan o birinci anahtarı denemezsiniz. Eğer silahlı mücadelenin miadı dolmuşsa dolmuştur, bu yolla bir şey kazanılamayacak demektir. Bu gerçek, iktidarın şöyle ya da böyle davranmasıyla, diyelim reformları savsaklamasıyla ya da bu iktidarın gidip bir başka iktidarın gelmesiyle değişmez. Böyle bir durumda açmayan birinci anahtara dönmezsiniz; farklı demokratik mücadele biçimlerini dener, siyasette ısrar edersiniz.
Ama eğer PKK söylediği o kilit cümleyi inanarak söylememişse, her şey zaman kazanmak için başvurulmuş bir taktikse, yani hâlâ silahla zafer kazanabileceğini, örneğin özerklik ya da federasyon veya dört parçalı bir devlet kurabileceğine inancını kaybetmemişse, tekrar silaha sarılmasını engellemek mümkün değildir. Ne yaparsak yapalım elimizden bir şey gelmez.
AK Parti kandırıldı mı?
Bu durumda denilebilir ki, "Demek Öcalan hükümeti kandırdı."
Peki kanmasaydı da ne yapsaydı? "Ben artık silahı bırakıyorum çünkü çözümün silahla olmayacağına inanıyorum, gelin konuşalım, anlaşalım" laflarına hiç kulak asmadan askeri mücadeleye devam mı etseydi?
Bence biz vatandaşlar olarak asıl o zaman hükümeti eleştirirdik. Böyle bir çağrıyı dikkate almadığı için, barış ihtimalini çöpe attığı için, bir kişi de olsa, ölümlerin devamına sebep olduğu için suçlardık hükümeti.
İnsan hayatına değer veren hiçbir iktidar, "Ben silah bırakmak ve siyaset yapmak istiyorum"diyen bir örgüte, "Hadi oradan sen de" deyip geçemez. Ne kadar küçük olursa olsun bu ihtimali değerlendirmek, barışı denemek zorundadır.
Hükümet de denedi ve deniyor... Hâlâ umuyoruz ki herkes üzerine düşeni yapar ve cenazeler yeniden gelmeye başlamaz.
Eğer hükümet bu süreçte üstüne düşenleri yerine getirmezse elbette sorumluluğu ağır olacak. Ama onun hataları PKK'nın yeniden silaha sarılmasını meşru hale getirmeyeceği gibi sonuç alıcı da kılmayacak.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015