Hakan AKSAY
MHP lideri Devlet Bahçeli dün Twitter’da Karabağ savaşı ile ilgili öyle şeyler yazdı ki!..
Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev okuduysa, herhalde çok kızmıştır.
Paylaşımlar içindeki en can alıcı cümle şuydu: "Bu gelişmeler karşısında, Nahçivan Özerk Cumhuriyeti’nin Azerbaycan Cumhuriyeti’ne katılması şarttır, tarihi zorunluluktur, çok acil ihtiyaçtır, deyim yerindeyse hayat memat konusudur."
Baktım, Twitter’da Bahçeli’nin bu sözlerinin altında inşallahlı maşallahlı bir dizi destek mesajı...
Bazıları da ironi yapıyor...
Haksızlar mı?
"Nahçıvan’ın Azerbaycan’a katılması"?
İlk akla gelen nedir?
Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti zaten Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlıdır. Ne demek katılması?
Ben sosyal medyadan bu içerikle bir paylaşım yaptığımda dostça ve pek de dostça olmayan çeşitli mesajlar geldi. Bahçeli herhalde onu kast etmiyor, başka bir şey demek istiyordu.
Herhalde...
Türkçü olmak ile güzel Türkçe kullanmak arasında bağlantı olması zorunlu değil ki.
* * *
Sanırım Bahçeli, kuzeyi ve doğusu Ermenistan, güneyi ve batısı da İran ile çevrilmiş olan ve sadece kuzeybatısında Türkiye ile kısacık bir sınıra sahip Nahçıvan'ın – en azından doğuya ve güneye doğru – "epeyce genişletilerek" Azerbaycan’ın diğer topraklarına kadar ilerletilmesini istiyor.
Ya aradaki Megri, Kapan, Goris, Sisian ve diğer kentler?
Alalım onları!
Eh, elimiz değmişken biraz daha yukarı çıkıp da azıcık da sola, pardon, batıya yöneldik mi, orada da Yerevan (Erivan)!..
Zaten Ermenistan dediğin 3 milyonluk küçücük bir ülke! Ve o da Bahçeli’ye göre "döktüğü kanda boğulmalıdır."
Hepsini toptan alıveririz.
"Biz" diyorum. Çünkü Bahçeli’nin diğer tweet'lerine da bakıldığında, "aynı damarda akan kan, aynı tende atan can" olarak Türkiye ile Azerbaycan’ın birlikteliği vurgulanıyor.
Yani anladığım kadarıyla Bahçeli "Azerbaycan Ermeni kentlerini alsın" diye tepeden emretmiyor, elini taşın altına koyan "paylaşımcı bir üslup" sergiliyor.
Belki de yanılıyorum, belki de "Azerbaycan ordusu, ilk hedefin güney Ermenistan’dır, ileri!" demek istemiştir.
Her durumda garip, daha doğrusu uluslararası hukuk ve hem Türkiye’nin hem de Azerbaycan’ın çıkarları açısından sorunlu bir mesaj!
Üstelik son dönemde Bahçeli ne dediyse, Külliye o yoldan gidiyor...
* * *
(Bu arada konuya kan ve ırk bağlantısıyla yaklaşanların Dağlık Karabağ sorununun geçmişinden ne kadar haberi var, bilemiyorum. Ama yıllar içinde ortaya çıkan arabuluculuk girişimlerinden bazılarında "toprak değişimi" ve "koridor açılması" seçeneği de yer almıştır.
Amerikalı analist Paul Goble’un 1992’den itibaren gündeme getirdiği öneriye göre, Nahçıvan’ın Megri’den bir koridorla Azerbaycan’la birleştirilmesi, Ermenistan’la Karabağ arasında da Laçin Koridoru’nun açılması öngörülmüştü; Ermenistan işgalindeki yedi bölgenin Azerbaycan’a verilmesi, buna karşılık Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a bırakılması çözüm olarak sunulmuştu.
1999’da Haydar Aliyev ve Robert Koçaryan uzun görüşmelerden sonra bu formülle anlaşmaya oldukça yaklaşmış, ancak son anda temaslar kesilmişti.
Türkiye’de ise Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel defalarca Türkiye ile Azerbaycan arasında "bir koridor açılmasını" savunmuşlardı.)
* * *
Devam edelim.
Dağlık Karabağ sorununa nasıl yaklaşmak gerekiyor?
Irk, kan, etnik ortaklık veya benzerlikler temelinde mi? Adalete, hakka hukuka bakmadan akrabalık ve hemşerilik üzerinden mi? Bu durumda örneğin, benim milletimden biri başka milletten birine karşı suç işlemişse, benim suçluyu savunmam gerekebilir.
Tarih ve halkların tarihi coğrafyalarda kapladığı yer üzerinde mi? Herhangi bir coğrafya, zamanında birçok uygarlığın ve halkın yaşadığı toprakları barındırıyor olabilir. Bazıları o bölgenin yüzyıllar, hatta bin yıllar önceki sahibi olabilir. O zaman tarihe göre toprağın en eski sahibi mi haklıdır? Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan bu kriterle Karabağ’ın, oranın en köklü halkına ait olması gerektiğini savunuyor. Bunu kabul edersek "Homeros zamanında kimin nerede olduğu" gibi tartışmalarla başımız epeyce derde girecek demektir.
Üçüncü ve günümüzde akıl-mantık açısından tek geçerli yöntem olan yaklaşımın zemini uluslararası hukuktur. Birleşmiş Milletler’in ve birçok uluslararası kurumun kararları uyarınca gerçek ortadadır: Ermenistan, Dağlık Karabağ’ı ve onun çevresindeki Azerbaycan’a ait yedi bölgeyi işgal etmiştir.
Elbette bu saptamayı yapıp da her şeyi bir tarafa atmayı savunamayız. Çünkü bu hukuki gerçek, bir tarafı kayırmak, diğer tarafı kötülemek veya yok etmek için ortaya konmamıştır. Uzlaşmayı reddetmez. Tarih içindeki sorumlulukları görmezden gelmemizi ya da es geçmemizi de talep etmez. Sadece uluslararası anlaşmazlıkların çözümündeki ana ölçütün altını çizer.
* * *
Karabağ konusunun kökleri çok eskiye gidiyor; bu geçmiş içinde 1918-1920 civarındaki gelişmeler, devrim sonrası iktidara gelen Bolşevik Partisi’nin çeşitli temsilcilerinin kararları da yerlerini almıştır. (Örneğin, 4 Temmuz 1921’de Rusya Sosyal Demokrat Partisi - Bolşevik’in Kafkasya Bürosu, Dağlık Karabağ’ı Ermenistan’a veren bir karar almış, ama ertesi gün parti genel merkezinde Karabağ’ın geniş yetkilere sahip bir özerk bölge olarak Azerbaycan’da kalması kararlaştırılmıştır.)
Ayrıca Sovyetler Birliği’nde her şeyin süt liman olduğunu savunanlar için hatırlatayım: Karabağ’ın statüsü konusu birçok huzursuzluk sonucunda 1945, 1963, 1977 ve 1983’te gündeme getirilmiştir. 1987 sonrasında yaşananlar ve ardından 1992-1994 savaşı ise fiilen Moskova’nın onayıyla Ermenistan yararına bugünkü sınırları belirlemiştir.
Sonrasında soruna çözüm bulunamamış, bu uğurda yeterli çaba gösterilmemiş ya da bazı girişimler engellenmiş, birçok arabulucu da açıkçası bu işle pek fazla uğraşmamıştır.
Bugünkü durum, ne yazık ki, kan dökülmesi ve binlerce insanın hayatını kaybetmesiyle bir kez daha silahlı çözümü gündeme sürmüş durumda.
* * *
Bugün savaşın dokuzuncu günü. İki taraftan binlerce insanın öldüğüne ilişkin haberler geliyor. Ama savaşın sonu henüz görünmedi.
Azerbaycan daha güçlü. Ve bazı yerleşim bölgelerini ele geçirdi. Ancak bazen savaşların ilk günlerinde gerçekleşen hızlı radikal değişim burada yaşanmadı.
Söz gelimi, 1967’de İsrail silahlı kuvvetleri bir haftadan kısa süre içinde Suriye, Irak, Mısır ve Ürdün’ü ağır bir yenilgiye uğratmıştı (5-10 Haziran 1967, "Altı Gün Savaşı").
Savaş bugün hemen bitse, iki ülkedeki iktidarlar da muhtemelen zaferini ilan edip milliyetçilik temelinde yeniden güçlenecektir. Ama anlaşılan savaşın böyle bitmesini istemeyen büyük güçler var.
Burada en önemli mesele Moskova’nın tavrının ne olacağıdır.
Rusya, bir taraftan bölgedeki otoritesini, oyun kurucu rolünü, Azerbaycan ve Ermenistan’la bağları ile onları etkileme gücünü korumak istiyor.
Diğer taraftan da son zamanlarda Türkiye’ye yaklaşan Aliyev’e ve özellikle de kitlesel bir hareket sonucu Mayıs 2018’de başa geldikten sonra Moskova’yla arasına mesafe koymaya ve Batı’yla bağlarını pekiştirmeye çalışan Paşinyan'a "Kafkasya’nın gerçek hâkiminin kim olduğunu göstermek" niyetinde.
* * *
Ancak Rusya yorgun. Suriye’de tam beş yılını doldurdu. Bu, (insan ve askerî araç gereç kaybı dışında) milyarlarca dolarlık harcama demek. (Bir ara Rus basınında Suriye’deki bir günlük toplam masrafların 2,4-4 milyon dolar arasında olduğu yolunda iddialar dile getirilmişti.)
Ayrıca ortada yeni bir durum var: Karabağ Savaşı’yla ilgili en yüksek ses Ankara’dan yükseliyor.
Rusya’nın Suriye’de ve Libya’da rekabet ve işbirliği dengesini zar zor yürüttüğü Türkiye, bu kez Kafkasya’da atağa kalkmış durumda. Uzak coğrafyalar neyse de, Türkiye, ilk kez Moskova’nın "arka bahçesi" saydığı "Bağımsız Devletler Topluluğu topraklarında" Rusya’ya meydan okuyor.
Üstelik Kremlin’in en büyük hassasiyetlerinden biri olan "Ortadoğulu İslamcı militanların Kafkasya’ya gönderilmesi" konusu (onların belki de yarın Kuzey Kafkasya’daki Rusya Federasyonu’na bağlı cumhuriyetlere saldırma ihtimali), Kremlin’de ciddi bir gerginlik yaratmışa benziyor.
Paşinyan, Kollektif Güvenlik Anlaşması Organizasyonu’na (KGAO) başvurarak Rusya askerî birliklerinin bölgeye yollanmasını umuyorsa da, Rus lider Vladimir Putin bu yolda yeşil ışık yakmıyor. Bu tavırda, güçler dengesiyle ilgili kaygıların dışında, şu an hukuki olarak savaşın Ermenistan değil Azerbaycan topraklarında sürüyor olması da önemli bir neden.
Aliyev de buna dikkat ediyor.
Aliyev’in arkasında durduğunu sürekli ve yüksek sesle tekrarlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve bu arada "Nahçıvan Azerbaycan’a katılmalıdır" diyen Bahçeli buna ne kadar dikkat ediyor, bilmiyorum.
Bildiğim, Kafkasya’daki kanlı gerilimin zaten birçok denklemde karşı karşıya gelmiş olan Rusya ile Türkiye’nin birbirine düşmesi ihtimalini iyice güçlendirmiş olduğudur.
Umarım böyle bir yoldan devam edilmez.
Ve umarım, bir dizi konuda kendi aralarında sık sık iletişim kuran Putin ve Erdoğan arasında yakın zamanda bir telefon görüşmesi gerçekleşir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025
20.02.2025
13.02.2025
16.01.2025
9.01.2025