Halil BERKTAY
26-27 Ekim 2019] Dün yazdıklarımın özeti: Avrupalı beyazlardan, Kaptan Cook’un Avustralya’nın doğu kıyısına ulaşmasından (19 Nisan 1770) ve ilk Aborijinleri görmesinden (23 Nisan 1770) binlerce yıl önce, insanoğlu gelip yerleşmişti bu kıtaya. Kandaşlık grupları (klan ve kabileleri) vardı, şefleri vardı, kültürleri vardı, inanışları vardı, kutsallıkları vardı. Halen de var. Ve bu kutsallıklar Ayers Kayası’nı da içine alıyor.
Avustralya’nın hemen tam ortasındaki bu yörenin yerli kavmi, Pitjantjatjara (Picancara diye telaffuz ediliyor). Bugünkü nüfusları 4000 kadar. Kendi dillerinde, kendilerinden Anangudiye söz ediyorlar. Kestirmeden “halk, nâs, insanlar” anlamına geliyor. Önemli bir ipucu. Çünkü dilin (konuşmanın) şafağında, yani artık sözlerle ifade edilebilen bir insan bilincinin şafağında, tek tek her klanın kendinden bahsedebileceği bir sözcüğe ihtiyaç duyduğuna, bunun da muhtemelen “biz, halk, kavim, insanlar” (we, the folk, the people) gibi bir şey olduğuna; dolayısıyla hemen bütün kavim adlarının (ethnonym’lerin) ilk ve en temel anlamının (Türk adı dahil) herhalde bu olduğuna; bu en derindeki katmanın üzerine başka anlamlar biniyorsa, bunların ancak zamanla oluştuğuna işaret ediyor.
Geçelim. Sonuçta, Avrupa’nın yükselişi sürecinde beyazlar buraya da gelip el koydular. Britanya İmparatorluğu’na bağlı bir sömürge yönetimi kurdular. Batı ile temas, başka halklar gibi Aborijinler için de çok sarsıntılı oldu. Daha önce hiç tanımadıkları, dolayısıyla en ufak bir edinilmiş bağışıklıklarının olmadığı çiçek ve suçiçeği gibi hastalıklardan kırıldılar. Aşağılandılar. İkinci sınıf canlı muamelesi gördüler. Irkçı muamelelere maruz kaldılar. Ancak… sayıca çok az, kıtanın ise çok büyük ve neredeyse bomboş olması, Afrika ya da Güney Amerika yerlilerinin başına gelenlerden bir bölümünü yaşamamalarını sağladı. Köleleştirilmediler. Madenlerde, yol ve demiryolu yapımında, başka işlerde köle emeği olarak çalıştırılmadılar. İngiltere, Avustralya’yı ilk ağızda bir ceza kolonisi olarak kullandı. Çok sayıda mahkûm ihraç etti. Onlarla birlikte bütün bir yönetim aygıtı da çıkageldi. Her sınıftan beyazların göçü zaman içinde çoğaldı. Zaman içinde eski mahkûmların ahfadı ile sonradan gelenler kaynaştı. Avustralya, Aborijinlerin ayırımcılığa maruz küçük bir azınlıktan ibaret kaldığı bir beyaz yerleşimci kolonisi (settler colony) olarak gelişti. ABD ve Kanada da kısmen böyleydi ama Avustralya (ve Yeni Zelanda) yerleşimci kolonisi tipinin en ileri örnekleri oldu. Kısmen “tarihsizlik,” kısmen toprak ve kaynak bolluğu nedeniyle, Eski Dünya’ya özgü sınıf çatışmaları buralarda o kadar derinleşmedi. Oldukça yüksek bir refah düzeyine ulaşıldı ve bu refah nisbeten eşit olarak yayıldı. Daha yumuşak, daha demokratik bir siyaset ve siyasî kültür mümkün oldu.
Yüz küsur yıllık bir evrimi herhalde çok basite indirgeyip hızla geçtiğimin farkındayım. Şuraya gelmeye çalışıyorum: ABD ve Kanada’da olduğundan da ileri biçimde, son elli yılın hemen bütün Avustralya hükümetleri, yerli halkın uğradığı tarihsel haksızlığı kısmen de olsa tamir için çeşitli çabalara girişti. Dilleri, kültürleri, geleneksel yerleşim alanları çok sıkı koruma altına alındı. Kendi kıdemlilerinin, ihtiyarlarının, topraklarının “Ananevî Sahip”lerinin sözü dinlenir oldu. O kadar ki… şu iki bayrağa bakınız. Soldaki, Aborijinal Avustralyalılar Bayrağı. Sağdaki, anakaranın yerlilerinden farklı bir kurucu kavim kabul edilen Torres Boğazı Adalıları Bayrağı. Sakın süs filân sanmayın. Bunlar bugün Avustralya’nın resmî bayrakları. Her iki yerli grubun tasarımını özel kimliklerini yansıtacak şekilde kendileri yapıp önerdiği ve sonra, Avustralya’nın üç resmî bayrağından ikisi olarak tanınmış bulunan bayraklar. Tek millet, tek dil, tek bayrak, tek lider anlayışından hayli farklı bir yaklaşım, kuşkusuz.
Bütün farklı gruplarıyla Aborijinlerin inançlarına hürmet, elbette bu genel tavrın kopmaz bir parçası. Hattâ hükümet, (ezici çoğunluğu meydana getiren) beyaz Avustralyalıların yerleşmiş alışkanlıklarıyla kapışmayı da göze alıyor bu uğurda. Hayır, (artık) yapamazsınız, çiğneyemezsiniz, saygı göstermek zorundasınız… diyebiliyor gözünü kırpmadan. Örnek, işte Uluru. Masifin çevresi, pınarlarla, koyaklarla, mağaralarla ve kayalara yapılmış çok eski (binlerce yıllık) resimlerle dolu. Bütün bölge ve asıl Uluru’nun kendisi, Pitjantjatjara halkı (Anangu’su) için kendi inanışları, ruh âlemleri bağlamında kutsal bir alan. Özetle, burası onların Kâbe’si, Olympia’sı, Panteon’u bir bakıma.
Lâkin Beyaz Avustralyalılar uzun süre hiç farkında değildi bunun. Ya da farkındaydılar ama umursamıyorlardı (hâlâ da bazılarının umursamamaya çalıştığı gibi). Çoğu en yakın kasaba olan, 335 kilometre mesafedeki Alice Springs’den trenle, büyük turist kafileleri halinde geliyorlardı, Ayers Kayası’na tırmanıp muhteşem manzaranın keyfini çıkarmaya. Başka bir deyişle, turizmin dünyanın her yerinde yerel halklar ve kültürlerle kurduğu çelişkili, bencil, görgüsüz, hattâ kaba ve hoyrat ilişkinin ülke içine özgü bir varyantı yaşanıyordu. Tâ ki Avustralya hükümeti, Pitjantjatjara Anangu’nun sesine, itirazlarına, yıllardır sürdürdüğü şikâyetlere, kayanın etrafına çepeçevre döşedikleri gayet nazik (mealen) “Etrafını dolaşabilirsiniz ama lütfen üstüne çıkmayın, tepesine tırmanmayın” tabelalarına kulak verip, Uluru’ya belirli bir geçiş döneminden sonra 26 Ekim 2019 Cumartesi (yani dün) kesin yürürlüğe girecek bir tırmanma yasağı getirene kadar.
Bu adım son derece ilginç (ve Türkiye açısından sayısız dersle dolu) olduğu gibi, Avustralya halkının karara verdiği karşılık da başlı başına ilginç (ve bu sefer Türkiye’nin popüler kültürü açısından sayısız dersle dolu). Tırmanış yasağı ilân edildiği andan itibaren, akın akın gelmeye başlıyorlar ülkenin dört bir yanından. Ancak dikkat: gelenlerin yüzde 80’den fazlası tepeye tırmanmıyor artık. Pitjantjatjara’nın tabelalardaki yakarış ve uyarılarını okuyup, henüz yürürlüğe girmemiş olan yasağa da uyuyor; kayanın hayli uzun çevresini dolaşmak ve ortamı içlerine çekmekle yetiniyorlar.
İyi. Çok iyi. İnsanlık açısından umut verici. Madalyonun diğer yüzünde, (en yukarıdaki başlık resminde gördüğünüz gibi) son gün dahi yerli turistlerin bir kısmı inatla tırmanıyor tepeye. Gerçi yalnız yüzde 16-17 kadarı. Ama az da olsalar neler dedikleri ilginç. BBC muhabirlerinin kaydettikleri içinden, üçü özellikle dikkatimi çekti. (a) En kaygısızı, fütursuz nâdanın teki: “Neymiş önemi, hiç anlamadım. Bir kaya işte. Kayalar da tırmanmak içindir.” (Mesele anlaman değil ki. Anlayış göstermen. Birisi de senin ibadet yerinin, kilisenin, katedralinin, sinagogunun veya camiinin önüne gelip, ‘neymiş önemi hiç anlamadım; bir duvar veya kule/minare işte; her türlü kule de tırmanmak içindir’ dese, ne yaparsın acaba?)
(b) Biraz daha mantıklı konuşmaya çalışanı: “Avustralya bütün Avustralyalılarındır.” (Yani burası bana da ait ve dolayısıyla buraya çıkabilmeliyim demek istiyor; ama gene aynı soruyu soralım -- o genel hak bütün özel hakları siliyor mu, yani mefhumun muhalifinde, Aborijinlere de istedikleri yere girip istediklerini yapma olanağını tanıyor mu acaba?)
(c) Genç ve güzel bir kadın, şirinlik yapıyor: “Evet, muhtemelen saygısızlıktı, ama gene de çıktık işte ve tepede, erkek arkadaşım evlenme teklifinde bulundu, ben de kabul ettim, dolayısıyla çok mutlu bir olay oldu.” (En sevimlisi ve zararsızı sanabilirsiniz, ama bir bakıma en kötüsü, çünkü “başkasının inancı ve kutsallığı” ilkesini lâfta kabul eder gibi yaptığı halde pratikte bile bile çiğneyip geçiyor, kendi zevki, mutluluğu, hedonizmi uğruna.)
Bunlara sinirlenmek, Uhuru’dan Uluru’ya katedilen yolu görmemeye yol açmamalı. Ders? Ders bu işte. İnsanlık böyle. Hem çabalıyor, hem bocalıyor.
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024