İsmet Berkan
Suç örgütü lideri Sedat Peker ilk videosunu 2 Mayısta yayınladı. Arkası çorap söküğü gibi geldi. Üçüncü videodan itibaren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya (kendi deyimiyle) “daldı.”
O günden bu yana milyonlarca insan, pazar sabahları 07.30’da yataktan kalkmak pahasına bu tuhaf ifşaat dalgasını, o dalganın vurduklarını, o dalgaya karşı yapılan açıklamaları izliyor.
Peker’in videoları çok izleniyor. Alıp o videoları aynen yayınlayanların videoları çok izleniyor. Peker videolarını yorumlayanların videoları da çok izleniyor.
Bu tuhaf ilgi patlaması Türkiye’de sadece hükümet güdümündeki merkez medyayı, yargıyı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hiç etkilemiyor gibiydi. Özellikle Cumhurbaşkanı’nın bu konudaki (bir kısa açıklama dışındaki) sessizliği dikkat çekici boyutlara gelmişti.
O kadar ki, Süleyman Soylu kendini savunmak için çıkmak zorunda kaldığı TV’de, “Kendinizi yalnız hissediyor musunuz” sorusuyla karşılaşmıştı. O kadar ki, Cumhurbaşkanı’nın bu sessizliği ve kendi bakanını haftalar geçse de savunmaması Soylu’nun görevden alınacağı şeklinde yorumlanır olmuştu.
Sessizliği MHP lideri Devlet Bahçeli bozdu. Salı günü partisinin grup toplantısında Soylu’ya açıkça sahip çıktı, Sedat Peker’in yürüttüğü kampanyayı ise “Türkiye’yi hedef alan kampanya” olarak niteleyerek, iktidarın haftalardır oluşturmadığı standart savunma çizgisini çekti.
Ve nihayet dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da aynı çizgiye geldi, hem Süleyman Soylu’yu kuvvetli ifadelerle savundu hem de Peker’in yaptığını kendi iktidarına ve Türkiye’ye karşı bir çeşit darbe girişimi olarak niteledi.
Bu savunma çizgisini hepimiz ezbere biliyoruz. Doların fiyatı arttığında da, Türk dış politikası eleştirildiğinde de, CHP İstanbul İl Başkanı tweet attığında da, emekli amiraller “Aman Montrö’den çıkmayın” diye bildiri yazdığında da, “128 milyar dolar nerede” diye sorulduğunda da hemen devreye giren, “Memleketin bekası için uğraşan iktidarı devirme girişimi” suçlamaları bunlar. Öznesi belirsiz bir “dış güçler” ve “hainler” edebiyatı, etrafına eklenen “teröre destek verenler” cümleleri…
Bu çizgi bir “savunma çizgisi.”
İşte tam burada bir “ama” var… Ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, siyasetin sadece “savunma”yla yapılmayacağını, hele hele seçimlerin “savunma”da kalınarak kazanılamayacağını Türkiye’de herhalde en iyi bilen siyasetçi.
O yüzden, en azından 2019 Mart ayındaki yerel seçimden beri “savunma”dan çıkıp “hücum”a geçmenin bir yolunu arıyor. Ama bulamıyor.
Bazı “hücum” olanakları dış politikada arandı ve her girişimde çıkmaza saplanıldı. İç politikada kendisinin ve partisinin yeniden “hücum” oynayan bir takım olabilmesi için, yeniden reformcu/değişimci bir kimliğe girmesi gerektiğini görüyor Erdoğan. Oraya da dönemiyor, çünkü “reformcu/değişimci”likten bugünkü statükoculuğa da öyle durduk yerde geçilmedi, iktidara sarılma, onu kaybetmeme güdüsü Erdoğan’ı bugün olduğu siyasi çizgiye soktu.
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Soylu’ya sahip çıkıp çıkmamayı 24 gün boyunca düşündüren şey, Sedat Peker’in açıklamaları değil tam da buydu işte. Çünkü, Soylu’nun görevden alınması “Soruşturmanın selameti” adı altında kolayca kamuoyuna anlatılabilir bir şeydi; esas zorluk Soylu’nun eksilmesinin ortağı MHP üzerinde yaratacağı olası etkiyi ölçmek, hatta belki MHP ile olan ortaklığı da bozmakta yaşanacaktı.
Türkiye’de başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere herkes biliyor: Ak Parti’nin yeniden “atak siyaset” yapmasının ön şartı, MHP ile olan kader ortaklığını sona erdirmek.
Süleyman Soylu’nun Habertürk’teki açıklamalarına ortada fol yok yumurta yokken Ahmet Davutoğlu dönemiyle başlaması ve Davutoğlu’nun HDP ile işbirliği için yeni anayasa yapma düşüncesini hepimize söylemesi boşuna değildi.
Soylu, kendi söylediğine göre Peker’in ilk iki videosundan sonra gerçek hedefin “Erdoğan ve Türkiye olduğunu görmüş”tü ve fedakarca kendini ortaya atarak Peker’le mücadeleye girişmişti. Nasıl “Erdoğan’ı külliyeye hapsetmek isteyen” Ahmet Davutoğlu’na karşı zamanında “durumdan vazife çıkarıp” savaştıysa bugün de savaşıyordu!
Mesaj hemen alındı. Önce Bahçeli aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan daha fazla sessiz kalamazdı, o da bir gün gecikmeyle Soylu tarafından çerçevesi çizilen savunma çizgisine girdi.
Erdoğan’ın dün yaptığı risk almaktan kaçınmaktan, arkasında bilinmeyen binlerce şey olan bir kapıyı açmaktansa onu kapalı tutmaya devam etmekten başka bir şey değil.
Bu bir “savunma çizgisi.” Ve seçimleri savunma yaparak kazanamayacağını en iyi bilenlerden biri Erdoğan.
Üstelik o savunma çizgisi eski etkiyi yaratmıyor, eskisi kadar inandırıcı olmuyor, daha önemlisi inancı sarsılan Erdoğan seçmenine tutunacak bir dal yerine de geçmiyor artık.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
23.05.2025
22.05.2025
13.05.2025
1.05.2025
29.04.2025
19.04.2025
13.04.2025
10.04.2025
6.04.2025