Mehmet TIRAŞ
14 Mayıs’a odaklanmış durumdayız.
Şahsım devletinin sahibinin 21 yıllık İktidarını artık kaybetmemesi için ancak mucize gerek.
Bu mucize de ancak muhalefetin ağır bir beceriksizliği ile olur.
6 Şubat depremi iktidarın tüm balonlarını patlatırken, palavralarını da çürüttü.
Deprem bölgesindeki katliam ve sonrasındaki rezaleti muhalefetin dile getirmesine bile gerek kalmadı.
Hatta şahsım devletin sahibi önce Adıyaman’da daha sonra da Hatay’da depremzedelerden müdahalede geç kaldıkları için, helallik istemek zorunda kaldı..
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu deprem bölgesinde vatandaşlara; “kahvaltılık zeytin, peynir, terlik ve eşofman” ihtiyaçlarını karşılayamadıklarını itiraf ettikten sonra, hayırsever iş insanlarından yardım istiyordu.
Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık’ta itiraf ediyordu:
“AFAD’ın koordinasyon yetersizliğini, silahlı kuvvetlerin deprem sahasına geç indiğinii, Kızılay’ın da çok yetersiz kaldığını açıklıyordu.”
Rezaletin bini bir para…
Deprem bölgesinde yıkılan binaları yapan müteahhitlerin neredeyse hepsinin, AKP ile direk veya dolaylı siyasi bir bağının olması da ortaya çıktı…
Deprem bölgesinde resmi rakamlara göre 50 bin insan öldü, bir tane yetkili ne istifa etti ne de görevden alındı?
İstifa eden Hatay Valisi ve İl sağlık müdürü Erdoğan’ın bilgisi dâhilinde, AKP’den milletvekili aday adayı olmak için istifa etti.
Aman Tanrım…
Şahsım devletinin sahibi olan biteni görmezden gelerek, iktidarının gücünü olduğundan fazla göstermeye çalışmakta…
Ama…
Siyasi yalan ve boş övünmelerle devlet adamı olunmuyor…
Dahası hatta adam olunmuyor.
Bal bal demekle ağız tatlanmadığı gibi.
6 Şubat depremi ikinci ayına girerken iktidar hala depremzedelerin çadır,ısınma,seyyar tuvalet, su ve temel gıda ihtiyaçlarını karşılayamadı.
Ayrıca kan dondurucu bir vicdansızlıkla sivil toplum örgütlerinin, muhalefet partililerinin ve muhalif belediyelerin hizmetlerini de engelliyor.
15 Mart’ta da bu kez Urfa ve Adıyaman’da 18 kişi sele kapılarak öldü…
Tam bir müteahhitlik cinayeti…
Tabii siyaset ve bürokrasi iş birliğiyle toplu cinayetler devam ederken.
Görüldüğü gibi ülkenin en büyük bekası doğa felaketleri olurken,buna aldırmayan hırsız sistem ise kendini koruyor.
Muhalefet bu ağır deprem travması ortamında ivedi olarak, ekonomiyi ve özgürlükleri seçim gündemine taşımalı...
Hayat pahalılığı,yoksulluk,işsizlik ve hukuksuzluk hız kesmeden devam ediyor.
Kıymanın kilosu 250,peynirin kilosu ise 200 TL seviyelerinde seyrediyor.
Ucuz ekmek ve et kuyruğu günden güne çoğalıyor açlık ve yoksulluk ise kol geziyor.
2018 yılında demokrasinin kuvvetler ayrılığından, kuvvetler birliğine geçilmesi sonucu; ”Partili Hükümet sistemi” ülkeyi nasıl son beş yılda uçuruma sürüklerken, hiçbir toplumsal sorunumuzu çözemediği gibi, bir arpa boyu da yol alınamadı.
Bunu rakamlarla hatırlatalım:
2018 yılının Haziran ayında bir dolar 4.60 Lira iken,
2023 yılının Mart ayında an itibarı ile bir dolar 20 Liraya merdiven dayamış durumda.
2018 Haziranında bir çeyrek altın 243 TL iken,
2023 yılının Mart ayında bir çeyrek altın 1.900 TL.
2018 yılında bir litre motorin 5.46 TL iken,
2023 yılının Mart ayında bir litre motorinin pompa satışı 20-21 TL seviyesinde seyrediyor.
Çiftçi Gübre fiyatlarının yanına yaklaşamıyor..
2018 yılında DAP gübrenin tonu 2383 lira iken,2023 yılında DAP gübrenin tonu 18 bin liraya, ÜRE gübrenin tonu 1664 Liradan, ÜRE gübrenin tonu 15 bin liraya çıkmış durumda.
Döviz, altın ve petrol fiyatları tüm zamanların rekorunu kırarken…
TL sadece Dolar ve Avro karşısında değil dünyadaki tüm para birimleri karşısında değer kaybediyor.
TL’nin yabancı para birimleri karşısında kan kaybı önlenemezken…
Türkiye komşuları Bulgaristan, Azerbaycan ve Gürcüstancı gibi gelişmemiş ülkeleri için, ucuz Pazar cenneti durumuna geldi.
Bu ülkelerden hafta sonları insanlar araba konvoylarıyla alış-veriş yapmaya geliyorlar.
Petrol, elektrik, doğal gaz zamları altın ve dövizin önlenemez yükselişi; temel gıda ürünlerinden iğneden ipliğe kadar zam sağanağı sürerken, fiyat istikrarı bir türlü tutturulamıyor.
Toplum olarak günden güne fakirleşiyoruz.
Yoksulluk, hayat pahalılığı, gelir dağılımı, işsizlik ve hukuksuzluk bir avuç tuzu kuru insanın dışında, toplumun her kesimini kasıp kavuruyor.
Asrın reisi 2018 yılında meydanlarda bağırıyordu: ”seçin bu kardeşinizi dövizle, faizle, pahalılıkla, yoksullukla nasıl bahşedeceğimi görün” diyordu.
Yukarıda verdiğimiz tabloya bir de gelir dağılımlındaki adaletsizlik ve yasaklar eklendi.
Sözde “Yoksulluğu Yenecek”, yasakları da, ”yasaklayacaklardı.”
AKP iktidara geldiğinde toplumun en varlıklı kesimi milli gelirin yüzde 39’nu alırken,
Aynı kesim 2022 yılında milli gelirin yüzde 80’nini alıyor.
Ülkenin en zengin 13 Dolar milyarderinin serveti toplam 38 milyar 900 milyon dolar iken,
44 milyon insanın toplam serveti ise 38 milyar 500 milyon dolar da kalırken…
Gelir dağılımındaki adaletsizlik bizi dünyanın üçüncü ülkesi yapıyordu.
Yasaklara gelince…
15 Temmuz kontrollü darbe ile OHAL ilanı sonucu iktidar cezaevi yetiştiremez oldu.
Son 16 yılda AKP 227 cezaevi açtı.
AKP iktidara geldiğinde cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü sayısı 58 bin iken…
Şuan cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü sayısı 300 bini geçmiş durumda.
Asrın reisi ve küçük ortağı muhalefeti terörist ilan ettikten sonra.
İktidarın üçüncü ortağı da Mafya oldu.
Şahsım devletin sahibi iktidarını “Niye kaybedeceğini” ortaya çıkan tablo fazlasıyla göstermiyor mu?
Son Kararı…
14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde muhalefetin mücadelesi ve oy verecek olan milyonlarca vatandaşın tercihi belirleyecek…
Tekrar demokrasi ligine mi çıkacağız?
Yoksa üçüncü dünya ülkesi, ”PARYA” olarak mı kalacağız?
Yazarlar
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
23.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025