Mehmet TIRAŞ

DEMOKRATİKLEŞME YOK İSE,ÇOK ZOR…
2.06.2025
326

40 bin kişinin ölümüne, 2 Trilyon doların heba edilmesine neden olan bu kanlı süreç sonunda PKK 12 Mayıs 2025 Tarihinde; “Örgütü feshettiğini silahı da bıraktığını açıkladı.”

Geçmişe hızlı ve kısa bir yolculuk bunun ne anlama geldiğini çok somut anlatıveriyor.

Anımsayın Gazeteci Cengiz Çandar, Suriye’nin Beka vadisinde PKK lideri Abdullah Öcalan ile dönemim Cumhurbaşkanı Turgut Özal adına ilk görüşmeyi yapmıştı.

 Bu görüşmeden kısa bir süre sonra, Mayıs 1993 ‘te Elazığ -Bingöl karayolunu kesen PKK, otobüsteki terhis olan silahsız 33 askeri kurşuna dizerek öldürdü.

Bu örgütün en büyük kanlı saldırılarından biriydi.

Bu katliamdan sonra Kürt coğrafyasında düşük yoğunluklu bir savaş başladı.

Bölgede ölüm kol gezer oldu.

“Faili meçhul cinayetler”, yargısız infazlar”, gözaltı kayıpları” ve kireç kuyularından, viyadük altlarından, yol kenarlarından insan cesetlerinin toplandığı yıllardı.

Bölgede devletin içinden destek gören silahlı karanlık yapılar ortaya çıktı.

Bölge 100 milyar dolarlık uyuşturucu sermayesinin Batı’ya geçen güzergâhı oldu.

Doksanlı yıllarda bölgede 17 bin faili meçhul cinayet işlendi.

Meşhur beyaz Toroslarla adam kaçırmalar.

Cumartesi Annelerinin isyanı buradan doğdu.

Bir ayda 4 bin köy, mezra boşaltıldı ve yakıldı.

Bölgede hayvancılık bitme noktasına geldi

Bölge insanlarından başka illere toplu göçler başladı.

Başta Adana, Mersin, İstanbul birer Kürt şehirleri oldu.

Bu kentlerin varoşlarında çadır kentler ve derme çatma barakalar kuruldu.

Bu kitlesel göçler ülkenin ve bölgenin demografisini bozdu.

Artık Kürt coğrafyasında güvenlikten başka bir şey konuşulmuyor ve önlem alınmıyordu.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan’ın, adına “Analar Ağlamasın dedikleri”, “çözüm süreci” AKP iktidar tarafından oluşturulan akil insanlar heyetinin, PKK ile tekrar görüşmeler başlayana kadar bu böyle sürdü.

Maalesef bu süreç Kürt coğrafyasında PKK’nın başlattığı hendek savaşı ile 2015 yılının son baharında kanlı çatışmalarla son buldu.

Terörsüz Türkiye” politikasını bu sefer kalıcı ve sahici bir şekilde hayata geçirmek istiyorsak bunları unutmayalım.

Tabii bir de tarihte böylesi “Gerilla” hareketleriyle silahlı çatışmalar yaşamış ülkelerin, deneyiminden yararlanılmalı.

Gerilla hareketlerine karşı düzenli orduların baş etmesi kolay olmamış…

Hatta bu örgütlerle sadece güvenlik politikalarıyla değil bu örgütlerle müzakere edilerek silah bıraktırılmış.

Kolombiya örneği önemli bir referans kaynağı...

Bilindiği gibi Kolombiya’nın Marguetalla Özyönetim Bölgesi Kırsalında 1964 yılında, siyasi ayrımcılık ve ekonomik eşitsizliklere isyan ederek kurulmuş olan, Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC)  silahlı mücadeleyi esas alarak başlatan Marksist-Leninist bir örgüt olarak ortaya çıktı.

-1964 yılından 2016 Yılına kadar 52 yıl süren silahlı çatışmalarda;

- 200 binden fazla insan yaşamını yitirir.

-80 binden fazla insan kaçırılır.

-53 milyon nüfusun, 8 Milyon insan yurdundan göç etmek zorunda kalır.

-Kolombiya devleti FARC ile “1984-1991 -1999-2006 ve 2012” yılı olmak üzere, tam beş kez müzakere masasına oturur ve örgüt ancak, 2016 yılında silah bırakarak kendini fesheder.”

Kolombiya devleti FARC ile tam 32 yıl sonra kalıcı barışı sağlar.

Başka ülkelerdeki gerilla hareketleriyle de iktidarlar Kolombiya yöntemini izlediğini görüyoruz.

İspanya ‘ETA’ ile,Kuzey İrlanda ‘IRA’ ile, Peru ‘Aydınlık gerillaları’ ile diyalog kurmadan müzakere etmeden  silah bıraktıramadılar.

Görüldüğü gibi yeryüzünde aklın yolu bir.

Ve gelelim bugünlere…

PKK 12 Mayıs 2025 Tarihinde; ”PKK’nın örgütünü feshedip silahı bırakması” kamuoyundan çok büyük destek görmese de,toplumdan  çok önemli kitlesel bir tepki de gelmedi.

Ankara’nın”Terörsüz Türkiye sloganı ile başlattığı PKK ile sürdürülen görüşmeleri kamuoyundan yapılan araştırmada katılımcıların; ”yüzde 24’ü bu süreci desteklerken, yüzde 63’ü hayır, yüzde 13’ü de fikrim yok diyor.”

 Bu sonuç yeterli bir destek olmasa da süreci zehirleyen bir olay yaşanmazsa, bu desteğin ileri de daha da artacağını umut edebiliriz.

Ancak “Terörsüz Türkiye”  olan bu sürecin vahamete uğramaması ve barışa evrilmesinin önceliği için acil hedef “Demokratikleşme” olmalı.

Bu çok açık.

Bu olabilecek mi?

Ağır tereddüdün sebebini anlamak için hapishanelerdeki durumu göz atmak fazlasıyla yeterli:

-Cezaevleri koşulları çok kötü, hatta kötü demek kifayetsiz kalır.

Cezaevleri kapasitesinin %137 doluluk kapasitesiyle çalışıyor, mevcut kapasitesinden %37 daha fazla mahkûm var.

Mahkûmlar dönüşümlü yani nöbetleşerek uyuyor.

AKP iktidara geldiğinde 53 cezaevinde tutuklu ve hükümlü mahkûm sayısı 58 bin iken…

2025 Ocak ayı itibarı ile 203 cezaevinde toplam tutuklu ve hükümlü sayısı 405 bin kişi olduğu açıklandı.

DEM partililer cezaevlerinde siyasi suçlu sayısının 12 bin kişi olduğunu açıkladılar. Her şeyden önce mahkûmların yaşadıkları sorunlar acil olarak çözülmeli, değil mi?

Ve sonra ardından demokratikleşmenin ilk adımları hızlıca atılmalı:

-Siyasal iktidar ilk önce hukuka dönerek, ”kuvvetler ayrılığını” devreye almalı ve normalleşmeli.

-Yargıyı muhalefete karşı sopa olarak kullanmayı bırakmalı.

-Tabi siyasi ve düşünce suçluları ve gazeteciler özgürlüklerine kavuşmalılar.

-Siyasetin meşru yoldan ilerlemesi için vatandaşın iradesine saygı duymalı ve sandıktan çıkan sonucu kabullenmeli.

-19 Mart darbesinden ivedi olarak vaz geçmeli.

-Muhalif Belediyelere başlatılan hukuksuz çökmelere son vermeli.

-Sandıkla gelen sandıkla gitmeli.

-Yargıyı bağımsız ve tarafsız hale getirmeli.

-Yargı kararları eksiksiz uygulanmalı, buna AİHM kararları da dahil edilmeli.

-Davaları beratla sonuçlanan sayıları on binle ifade edilen,KHK’lılar görevlerine derhal iade edilmeli.

-Kayyımlara son verilmeli…

-Kayyımlarla görevden alınan Belediye Başkanları ve meclis üyeleri görevlerine dönmeli.

-Terörle iltisaklı diye tutuklanan ve görevden alınan Belediye Başkanlarının tutukluluğuna son verilip, görevlerine iade edilmeli.

-“Seçilmişler yargı kararı kesinleşmeden görevden alınmamalı ve tutuklanmamalı.”

-Seçilmiş hala iki yıldır hapiste olan Hatay milletvekili Can Atalay hemen tahliye edilmeli ve görevine başlamalı.

-15 Temmuz yargısıyla tutuklanan ve sekiz yıldır tutuklu(tutulan) olan Selahattin  Demirtaş,Figan Yücedağ gib eski vekillerin,9 yıldır hapiste olan Gezi tutuklusu Osman Kavala’nın esaretine son verilmeli.

-Bir taraftan PKK ile barış görüşmeleri yapacaksınız,bir taraftan da terör örgütü ile iltisaklı diye seçilmiş Belediye Başkanlarını görevden alıp davalar açacaksınız.

Bu anlaşılmaz ve toplumda inandırıcılığı olmayan Absürt bir yol.

Listeyi uzatmaya gerek yok.

 Terörsüz Türkiye” hedefinde yol alınacaksa öncelikler; “demokratikleşme olmalı, ”kuvvetler ayrılığına dönmeli, “muhalefetle mutabakat aramalı” ve  “Demokrasi ve hukuku” ortak payda olarak kabul edilmeli…”

Yoksa…

Ne “Kürt sorunu çözülür” ne de “ekonomi düzelir”.

                                                                                                                     

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar