Mehmet Y. Yılmaz
Normal olarak bu aslında beni hiç ilgilendirmemesi gereken bir mesele.
Sadece beni değil, sizi de ilgilendirmiyor olmalı.
Ama işte görüyorsunuz, mübarek Cuma günü öğleden sonra oturdum, Bodrum’un beni evden dışarı davet eden bütün tahrik edici çağrılarına kulağımı kapadım ve ne sizi ne de beni ilgilendirmesi gereken bir konu üzerine yazacağım.
Magazin muhabirleri geçen gün yolda Beren Saat ile bir kız arkadaşına rastlamışlar.
Gazetede fotoğrafları vardı, Arnavutköy’de yürüyen iki genç ve hoş kadın.
Paparazziler Beren Saat’e zaten hep aynı soruyu soruyorlar, yine sormuşlar: Kenan Bey’den boşanacak mısınız?
Beren Hanım da “sizinle ne zaman sokakta konuştum ki şimdi konuşayım” gibisinden bir yanıt vermiş.
Muhabir arkadaşlarımız elbette bu soruyu durduk yerde ortaya atmıyorlar.
Beren Hanım’ı bu konuda gaza getirmek gibi bir niyetleri olduğunu da sanmıyorum.
Bunun sebebi genç oyuncunun sosyal medyada yayınladığı fotoğrafların altına, üstüne yazıp, milyon küsur takipçisinin üzerine saldığı mesajlar.
Mesela geçen gün bir grafik görüntü paylaşmış, Oscar Wilde’ın bir sözü:
“Sana sıradanmış gibi davranan birisini asla sevme!”
Diyeceksiniz ki ne var bunda, bundan bir ayrılık dedikodusu çıkar mı?
Elbette çıkmaz ama daha önce çıkmış bulunan ayrılık dedikodusu tamamen yalanlanmadan böyle şeyler paylaşırsanız kül yutmaz magazinciler işkillenir.
“İlerde yazı sermayesi olur” diyerekten arşive atmışım, Haziran başında da Kenan Doğulu’nun doğum günü vesilesiyle şunu paylaşmış:
“Ben oyun arkadaşımı buldum galiba dediğim bir akşamda gözlerin parlayarak baktın. Gece gitar sesiyle uyandım. Bir şarkıya başlamıştın, büyülendim. Biz o şarkıyı beraber bitirirken, aşk şarkısı olduk. Birbirimizin yaralarını öptükçe can arkadaşı olduk. Yaydığımız aşk enerjisiyle çevremizde iklim değişikliğine sebep olduk. Sonra bir noktada sen masumiyetini kaybettin, ben de oyun arkadaşımı, yol arkadaşımı... Bir yerlerin kapısında el ele çekilmiş naylon fotoğraflarımızı aşk sananlar için bunlar!”
Bitmedi, biraz sabır lütfen, devam ediyor:
“Ne zaman boşanacaksınız diyorlar sürekli... Güvenmek, bağlanmak, bağışlamak, vazgeçmek bütün bu ağır duygusal süreci hiç merak eden yok. Boşanmak işin en kolay kısmı. Ben evlenmeye de görece az hevesli taraftım zaten. Benim için esas olan hep aşktı, aşktır. Artık içimde ne öfke ne en ufak bir pişmanlık, her damla gözyaşıma ziyadesiyle değdin, iyi ki doğdun da sana aşık oldum.”
Şimdi bu açıklamaları “sokakta ayaküstü yapılmış açıklama” olarak kabul etmememiz gerekiyor, anladığım kadarıyla.
Düşünülmüş, dikkatle yazılmış, tashihleri yapılmış ve sonra sanal aleme salınmış.
Galiba biraz geri kafalıyım, aradaki farkı tam anlayamıyorum.
İşin ilginç olan tarafı Kenan Doğulu’nun atarlı-giderli duygusal bir zeminde yazılmış mesajlar ile ilgili herhangi bir yanıt vermiyor oluşu.
Çünkü yanıt veriyor olsa, tıpkı Beren Hanım’ın mesajları gibi magazin eklerinin manşetinde kendisine kolayca yer bulur.
Tipik bir erkek davranışı mı desem acaba?
“Görme, duymazdan gel, yanıt verme! Söylenir söylenir, unutur” diye mi düşünüyor acaba?
Bence bu umursamaz, yanıt vermez görüntüsü aslında ilişkiyi sürdürmek istediğine işaret ediyor.
Kamuya açık bir yanıt verip, yüzgöz olmak bitişe doğru bir adım daha atmak demektir.
Bitmesin istiyorsan, sözlerini ilgilisinden başkası asla duymayacak! Beren Hanım’a da önerim budur.
***
Biliyorsunuz, masallar hep mutlu sonla biter ve sonunda masalın kahramanları olan kadın ve erkek evlenirler, muratlarına ererler.
Sonra başlarına ne geldiğini, ilişkilerinin sürüp sürmediğini bilemeyiz, masallar bunu anlatmaz. Kaliforniya (Riverside) Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Sonja Lyubomirsky, The Myths of Happines isimli bir kitap yazdı.
Orada diyor ki “huzurlu ve mutlu bir evliliğin sınırlı bir raf ömrü vardır”. Biz insanların uyum sağlamak ile ilgili yeteneklerimiz var.
Mesela ağır fiziksel acılara maruz kalmış insanların ağrı eşiklerinin yükseldiğini biliyoruz.
Bunun bir benzeri de haz ile ilgili. Buna “hedonik adaptasyon” adı veriliyor. Bunun için aldığımız hazzın uç sınırlarda olması gerekmiyor üstelik.
Günlük yaşantımızda hissedeceğimiz sıradan hazlar için de böyle bir hedonik adaptasyon geçiriyoruz. Küçüklüğünden beri istediği her şey satın alınan bir çocuğun, artık yeni hiçbir oyuncak için heyecanlanmaması gibi! Boğaz manzaralı bir eve taşınınca her gün manzarayı seyretmek isteyen birisinin, bir süre sonra kafasını çevirip manzaraya bakmaması gibi ya da! Elbette kişisel – romantik ilişkiler için de geçerli.
İlk buluşmalar, el ele tutuşmalar, kaçamak öpücükler, sonunda kavuşma!
Ama insan bu tadına doyulmaz hazza da bir uyum gösteriyor, alışıyor. Hedonik adaptasyon geliştiriyor. Sonja (soyadını yazmak da okumak da çok zor) uzun süreli ilişkilerin de böyle bir hedonik adaptasyondan zarar göreceğinden söz ediyor. Cinsel tutkunun ve cinsel uyarının ise hedonik adaptasyona özellikle yakın olduğuna dikkat çekiyor.Melbourne (Avustralya) ve Stony Brook’da (ABD) yapılan bir araştırmanın sonuçları ilginç. Çiftlere gösterilen erotik resimlerin başlangıçta onların cinsel fantezilerini uyardığı ama bir süre sonra tepki sıklığının giderek azaldığını, aranın açıldığını gösteriyor. Sonja, Amerikalı yazar Raymond Chandler’den bir alıntı aktarıyor: “İlk öpücük sihirli, ikinci öpücük samimi, üçüncü öpücük rutin”.
Beren Saat’in ilişkinin eski evreleri için sarf ettiği sözlere bakınca sorun acaba “hedonik adaptasyonda mı yatıyor” diye düşünmedim değil.
*** Panik yapmayın arkadaşlar, çaresi de var! Bilim adamları bununla baş etmenin yolunu hazza ara verme olarak gösteriyorlar. Kendinizi hazza kaptırırsanız, uyum geliştiriyorsunuz, onun için buna zaman zaman ara vermek gerekiyor ki “bünye alışmasın”! Bu nasıl başarılacak?
Çok basit: “Birbirinize yapışık yaşamayın. Aranızdan rüzgâr geçsin!” Birbirini daha az gören çiftlerin ilişkisi daha uzun ömürlü olabiliyor. Bunun için tek bir formül de yok tabii. Kimi çift için ayda iki gün ayrı kalmak yeterken, kimisi için on gün yeterli olabilir. Bunu deneyip, kendiniz bulacaksınız. Sadece şunu bilin yeter: Bir ilişkideki kesintisizlik, sonunda daha keskin bir kesintiyle sonuçlanabilir!
Zaten “evlilik” adını verdiğimiz kurumun temel sorunu da burada yatıyor.
***
Toprağı bol olsun Johnny Cash, Amerikan rock ve country müziğinin efsane isimlerinden biri.
Evli olduğu sırada aşık olduğu şarkıcı, gitarist June Carter ile derin ve inişli çıkışlı bir ilişki yaşamıştı. Evlenmişlerdi elbette!
Cash’in yaşamını anlatan film (Walk the line) Türkiye’de de sinema ve televizyonlarda gösterildi.
Cash’i Joaquin Phoenix, June Carter’i de Reese Witherspoon oynuyordu. Ölümlerinden önce bu oyucuları kendilerinin seçtiğini biliyorum. Dört ay arayla hayata veda ettiklerini biliyor muydunuz?
Hafta sonu tatiline Cash’in bir şarkısıyla başlayalım o halde: Ring of fire!
“Ne alaka” derseniz, biraz alegorik!
Ateşten bir halka, nikah yüzüğü filan!
*Yazıdaki fotoğraflar, Magnum Photos sanatçısı Inge Morath'a ait.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
6.08.2025
26.06.2025
23.06.2025
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025