Mehveş EVİN
Başyazıcı açıkladı: Hükümet, Mart’ta cinsel istismar suçlarıyla ilgili tasarısını açıklayacak. Başbakan yardımcısı Recep Akdağ, aylar sürecek çalışmayı üç güne sıkıştırdıklarını övünerek anlatmış...
İyi de mesele hız değil. Aksine, cinsel istismarı hakikaten engellemek, çocukları korumak istiyorsanız detaylı, bilimsel, evrensel hukuk standartlarına uygun bir çalışma yapmak gerekmez mi?
Bu konuda yıllardır çalışan, üreten, farklı ülkelerdeki deneyimleri aktaran, önerilerini Meclis’e defalarca sunmuş onlarca sivil toplum kuruluşu, akademisyen, siyasetçinin çalışmaları var... Neden hepsi göz ardı ediliyor?
Ama yok! Altı AKP’li bakan toplanıyor -içlerinden sadece bir tanesi kadın- ve toplumun her kesimini ilgilendiren bir konunun paydaşlarını sürece dahil etmeden “Ben yaptım oldu” diye çıkıyor.
Doç. Dr. Burak Cop, seçim sistemiyle ilgili değişiklikleri Evrensel gazetesine değerlendirirken “Seçim sistemi değil ihale şartnamesi gibi” demiş. Her türlü tasarı, yasa “işleri” ve “çalışmaları” bu kafayla ele alınıyor. Ha cinsel suçlar, ha seçim sistemi, ha ihale şartnamesi, fark etmiyor. Üç beş adam, Reis’in emirleri doğrultusunda çalışsın, oldu bitti!
AKP’nin gündeme getirdiği yasa tasarılarında genel olarak problem şu: İçinde bir veya birkaç tane “mantıklı” sayılabilecek, evrensel standartlarla uyumlu olabilecek, kimsenin itiraz edemeyeceği öneri varken büyük çoğunluğu ya partinin muhafazakar Sünni kriterlerine ya da çıkarlarına uygun olarak şekillendiriliyor.
NEDEN CİNSEL ŞİDDET KRİZ MERKEZİ KURULMUYOR?
Çocuk istismarının cezalandırması konusundaki düzenleme de böyle. Mesela “iyi hal” indiriminin kaldırılmasını her kesim destekler. Oysa kadına şiddet, çocuk istismarı, tecavüz gibi suçlarda asıl çözülmesi gereken mesele, yargı aşamasına gelmeden bu suçların elbirliğiyle örtbas edilmesi...
Kaç defa tanık olduk, kimbilir kaç binlercesini duymadık bile: Şikayet aşamasına gelindiğinde, polis, savcı, mahkeme şikayetleri ciddiye almıyor, geçiştiriyor.
Pek çok vakada fail, tutuklanmıyor bile. Deliller yok ediliyor.
Çocuğun ve kadının beyanına şüpheyle, önyargıyla yaklaşılıyor. Cezasızlık akıl almaz boyutlarda.
Hal böyleyken, yargılanana “iyi hal indirimi vermeyeceğiz” demek, aysbergin ucuyla ilgilenmek ve meselenin aslını görmezden gelmek demek.
Samimiyetin s’si olsa mevcut kanun ve sözleşmeler uygulanır, uygulanmıyor.
Mor Çatı Vakfı, tasarıyla ilgili açıklamasında Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olan ilk ülke olduğunu hatırlatıp, sözleşmenin gereklerinin nasıl yerine getirilmediğini hatırlattı:
- Açılması gereken cinsel şiddet kriz merkezlerinin kurulması için hala tek bir adım atmadı.
- Kadınların ve çocukların şiddete maruz kaldıklarında başvuracakları merkezler hala yaygın ve erişilebilir değil. ALO 183 telefon hattı, şiddet hattı olarak değil, sosyal yardım hattı olarak çalışıyor.
- Çocuğun istismara maruz kaldığını fark edip desteklemek isteyen ebeveynini, okulda durumu fark eden öğretmeni, sağlık kurumunda istismarı tespit eden sağlık çalışanını destekleyecek mekanizmalar yok.
ANNELERE EĞİTİM, BABALAR NECİ?
Peki başka ülkelerin cezalandırma mekanizmalarından, ancak işlerine geldiğinde ve özünden cımbızlayarak örnek veren iktidarın “cinsel istismar” tasarısında, sözleşmedeki yükümlülüklerden bahis var mı? Yok.
Yerine, 80 milyonluk ülkede sayısı sadece 31 olan Çocuk İzleme Merkezi (ÇİM) artırılacak deniyor. ÇİM’ler, ancak karakola başvurudan sonra gidilecek merci olduğundan çözüm olmaktan uzak duruyor. Sorun, karakol aşamasına gelmeden suçun örtbas edilmesi...
Hükümet, kadına şiddet merkezleri ve sığınaklara “inanmadığı” için bu konuda adım atmayıp işi aileye havale ettikçe, toplumsal cinsiyet eşitliğini benimsemedikçe isterse onbin ÇİM açsın, cinsel suçlarla mücadelede hiçbir zaman başarılı olamaz.
Abdülkadir Selvi’nin muştuladığı tasarıdaki maddelerden bir tanesi de “annelere doğumdan itibaren cinsel istismar suçuyla ilgili eğitim” verilmesi.
İyi de babalar neci? Çocuklarını cinsel şiddetten korumak istemezler mi, asıl eğitilmesi gereken onlar değil mi?
Kaldı ki cinsel suçları işleyenler erkek olduğuna göre, neden çocuk yaştan mecburi eğitim gündeme dahi getirilmiyor?
Tasarıya dair çok tartışılan konu, cinsel istismar suçlarının 12 yaş altı ve üstü olarak kademelendirilmesi.Malum, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre 18 yaşın altındaki herkes çocuktur.
12 yaş düzenlemesinin ardında, daha evvel de gündeme gelen zorla evliliklerin onaylanması, 12 yaşındaki çocuğun cinsel obje olarak görülmesi, iyi halden daha beter bir uygulama olan “rıza” mefhumu gibi tehlikeler var.
İNGİLTERE’DE TEK KRİTER YAŞ DEĞİL BAKAN HANIM
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, İngiltere’de 12 yaş altındakilere yönelik cinsel suçlarda ağır cezalardan bahsetti.
Doğrudur, farklı ülkelerde cezalandırmalar, yaşa göre DE değişiyor. Ancak ceza artırımı sadece yaşa göre değil, suçun niteliği, faille mağdurun arasındaki yaş farkı, aile içi olup olmadığı, failin mesleği (öğretmen gibi) veya sorumluluğu, kriminal geçmişi, suçun işlendiği yer gibi pek çok faktöre bakarak değerlendiriliyor. Aile içi cinsel suçlarda anne babalık hakkının elden alınması gibi uygulamalar da var.
Ensest başlı başına bir konu, ama AKP’nin tasarısında ensestten bahis yok.
İngiltere gibi “Batı” örneklerini veren AKP’nin bilerek ıskaladığ asıl mesele, Batı’da çocukluktan itibaren toplumsal cinsiyet eşitliğinin öğretildiği, bu işin dini kurumlara bırakılmadığı, yargıdan kolluk güçlerine cinsel istismar suçlarının ciddiye alındığı...
Okuldan iş yerine, cinsel suçun ne olduğu, nasıl önleneceği, nasıl korunulacağı konusunda yıllardır kafa yorulduğu, uygulamaların buna göre düzenlendiği...
Elbette hiçbiri mükemmel değil. Ama en azından yılların birikimi, deneyimiyle bilimsel verilere, bağımsız uzmanların görüşleriyle bir takım düzenlemeler yapılıyor.
Eğer hakikaten cinsel saldırı ve çocuklara cinsel istismarın önlenmesi isteniyorsa, mevcut yasaların uygulanmasıyla, sosyal hizmet merkezlerinin açılmasıyla işe başlasınlar. Diyanete, dini tarikatlara bağlı kurumlarla değil, bu alanda uzmanlaşmış isimlerden destek alarak.
Not: Kimyasal hadım, idam yorumları ve Reis’in zina buyruğu, bir dahaki yazıya...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2025
28.02.2025
20.02.2024
4.02.2024
6.11.2023
19.09.2023
28.07.2021
21.07.2021
13.07.2021
22.06.2021