Melih ALTINOK
İstanbul ve İzmir gibi büyük batı kentlerinde çok da etkili olmasa da özellikle bölgede yüksek katılımlı “sivil itaatsizlik” eylemleri başladı. Bu yalnızca Kürtlerin değil, tüm Türkiye’nin yabancı olduğu bir yol.
Daha önce “Silahlı mücadele miadını doldurdu” deme cesareti gösteren ancak İmralı’dan ayar verilince susmak zorunda kalan Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in polis panzeri üzerindeki takım elbiseli fotoğrafına bir bakın.
Makul muhalefetin sınırları içindeki siste naçar dolanan eylemcilerin kafasına cop indir kaldıra alışık olan o polis memurlarının amirlerine bakarken yüzlerinden düşen bin şaşkınlık, aslında müesses nizamın verdiği erordur.
“8990... Olay mahaline intikal ettik amirim. Şahıs seçilmiş bir belediye başkanı. Şiddete başvurmuyor. Parasını kendisinin verdiği panzerin üzerinde ellerini kaldırmış öylece duruyor. Ne yapacağız?.. Anlaşılamadı merkez, anlaşılamadı!”
Ama ne fayda, pasif direnişindeki “şiddetsizliği” mezara kadar değil, polis koluna girinceye kadar olan BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız bluğ çağındaki ergenlerden farksız. Karakteristiği var olan şiddet araçlarını reddetmek olan eyleminde “bir şemsiyeden silah yaratacak” kadar kinli, sabırsız. Trafiğin ortasına attığı sandalyesinde otururken yanı başına duran bir sivil polis aracına dalıveriyor elindeki şemsiyle, kafa göz.
Sebahat Tuncel’in polis amirini yüzüne aşk ettiği tokadı biliyorsunuz zaten. Hani şu, kimilerinin sırtını tapışlayarak “Umarım acıtmıştır” dediği, mevzuu “kadındır, döver de sever de” noktasına getirecek kadar erilleşen sözüm ona feministlerin ise erkek egemen kültürün herzelerini sırladıktan sonra “kadın ya tokat ağır geldi” şeklinde selamladığı o tokat.
Baydemir’in ya da belediye önünde kıbleye duran başı takkeli Kürt amcaların, PKK’nin en kanlı silahlı eyleminden bile pek, radikal ve katı olan politik mesajı buharlaştı mı sana?
Buharlaşmasın. Başta Kürt halkı olmak üzere tüm Türkiye’nin kader yolculuğuna çıkacağı, hız yapmaya gayet müsait ve çağın teknolojisine uygun bu otobanı, radikalliğin prim yaptığı seçim sathı mailinde kum döküp stabilizeye çevirmeye kimsenin hakkı yok.
Kürt sorununda kelam etme ehliyeti almak için nüfus kütüğünün doğuda olmasını şart koşanlara bakmayın siz. Zira, demokrasimiz açısından mihenk taşı sayılabilecek bu sivil itaatsizlik girişimi, yalnızca PKK çevresinin inisiyatifine bırakılamayacak kadar hayati.
Egemen Kürt siyasetine de muhalif demokrat Kürtlerin, Müslümanların, Alevilerin, solcuların, eş cinsellerin, yoksulların... müdahil olacağı, topyekûn ama mutlaka şiddet içermeyen bir sivil itaatsizlik hareketi, anadilde eğitim engeli, fiili başörtüsü yasağı ve zorunlu din dersi uygulaması gibi artık komik kaçan her türlü ayrımcılığı siler süpürür.
Oturup hep birlikte ne yaratıcı yöntemler üretiriz, bir düşünün.
Olabildiğince geniş kesimleri kapsayan böylesine bir konsensüs, ezilenlerin içine işlemiş olan, ezen imgesinden kaynaklanan ve aslında kendinden nefretle beslenmekte olan ezilenlerin varoluşsal dualitesini (freire) kırarak sivil itaatsizlik eyleminin dönüştürücü etkisinin felce uğramasını da engeller. Müesses nizamın yeni bin yılda sırıtan, faydasız ve gereksiz akla ziyan nizamını felce uğratır.
Sivil itaatsizliğin hedefi, siyasal iktidarı cesur reformlar için iteklemek, statükocu devlet aygıtını sıkıştırmak; kimi zamanda dozu, tepkileri ne olursa olsun radikal şekilde şiddetsiz kalacak kadar muktedirleri ajite etmektir. Bu eylemliliklerde Kürt sorunu konusunda ulusalcı-milliyetçi elitlerden fersah fersah ilerde olan apolitik, mütedeyyin ya da demokrat kesimler hedefte değildir. Aksine onlar, sivil itaatsizliğin fitilini ateşleyen ezilenlerin ilk elden diyalog kuracağı doğal müttefikleridir.
Dolaysıyla, samimi şekilde şiddetsizliğin dozajını gidermek arttırmayı hedefleyen bir perspektifin “açıkça” ortaya konulması, ülkede genişçe bir kesimin “demokrasiden yararlanıp hukuku zorluyor” şeklinde özetlenebilecek kaygılarını giderebilir, sürecin meşruiyetini artırır. Böylece milliyetçi kesimlerin siyasal iktidarın en naif demokratikleşme ve açılım adımlarını bile hedef tahtasına oturtma girişimleri de büyük oranda boşa çıkartılmış olur.
Birbirlerinin mağduriyetlerini tanıyan ve bir adım ötesinde bu arazların ortadan kaldırılması için yan yana gelip itaatsizlik eden ezilenler arasındaki diyalog, söz konusu eylemlerde birincil engelleyici olan polis memurunu da üniformasının imajından kurtaracak bir iletişim seviyesine ulaştırabilir. Bu diyalog adım adım yükseltilerek bürokratlara ve siyasilere hitap edecek şekilde ilerletilebilir.
Biliyorum, tanımlamaya çalıştığım perspektiften bugün söz konusu eylemleri başlatan çevrenin radikalleri de en az statüko kadar rahatsız olur.
Ama zaten bu memlekete barış, birbirleriyle mücadele ediyor görüntüsü verirken aslında karşılıklı olarak birliklerinin varlığını meşrulaştıran, açıktan kurşun sıktığına, gizliden “ilaç satan” iki halkın da düşmanlarına rağmen sağlanacak, kuşkumuz yok değil mi?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Konser iptalleri baydı
2.06.2022 - Elçiye zeval olmaz
17.05.2021 - 31 Mart’ta Binali Bey’e verdim, bu kez oyum...
11.05.2019 - Ekrem Bey size soruyorum ama cevabı Murat Bey’den bekliyorum
10.05.2019 - Sınırları aşmak
6.05.2019 - Pardon, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı olmayan belediye mi var?
1.05.2019 - Yine ne varsa Atatürk de var!
29.04.2019 - Kılıçdaroğlu’na yumruk!
22.04.2019 - Erdoğan’ın yükü
17.04.2019 - Bu saatten sonra...
8.02.2019
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları































mehmet
çok güzel bi yazı....