Mümtazer TÜRKÖNE

Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE
Tüm Yazıları
Nereye gidiyoruz?
9.09.2025
75
Bir siyasî partinin il teşkilatının 200 polisle kuşatılması, kuşatma emrini verenlere çok şey kaybettirir. Bu kuşatma, rakibi yok etme niyeti olarak anlaşılır. Muhalefeti, polis kullanarak ezmeye çalışan bir iktidarın destekçileri bile kuşatanlara değil kuşatılanlara sempati duymaya başlarlar.

Telaş ve endişe havası karamsarlığı bulaşıcı hale getiriyor. Belirsizlik, telaşı arttırıyor. Bana sorarsanız endişe edecek bir şey yok. Her şey yerli yerinde duruyor ve hayat kendi doğal mecrasında akıyor. 

Aklın, organizasyon yeteneğinin ve iktidar rekabetinin rol aldığı iki temel sorun alanımız var. Birincisi, acısız, sancısız ve sarsıntısız şekilde iktidar değişimini yani devir-teslim işini gerçekleştirmek. İkincisi ise yüz yıldır kanayan Kürt sorununu çözüme kavuşturmak, barışı ve refahı elbirliği ile inşa etmek. Ayrı ayrı ve birbiriyle etkileşim içinde ikisine odaklanarak belirsizlikleri giderebilir ve önümüzü görebiliriz.

İktidarın devir-teslimi:

İktidarı ayakta tutan, “zaman” dışında bir dayanak kalmadı. Bu dayanağı etkisiz kılacak güçlü ihtimal ise erken seçim.

CHP’yi tasfiye etmek için sahneye konan oyunlardan hiçbiri tutmadı.

Hesaba göre CHP, bu hamlelerle parti içi rekabet batağına gömülecek ve oradan çıkamayacaktı. Tersi oldu. CHP safralarından kurtuldu, hafifledi, daha atik ve hızlı yoluna devam ediyor.

Öncelikle usul konusunda hukuku hiçe sayan kaba-saba yargı operasyonları, toplumda esaslı bir rahatsızlık ve haksızlık duygusu yarattı. Amaçlanan “yolsuzluğa batmış CHP’li belediyeler” imajı yerine, “iktidarın yargı eliyle rakibini tasfiye operasyonu” kanaati derin bir hoşnutsuzluk olarak yayıldı. Haksız güç iktidara kaybettirdi, mazlum rolü CHP’ye kazandırdı. İktidar kan kaybetti, CHP bu krizi fırsata çevirdi, arkasındaki halk desteği hızla yükseldi.

Sorun hala, iktidarın kansız, gürültüsüz ve çok fazla hasara yol açmadan yeni sahibine teslim edilmesi. Siyasî göstergeler bu devir-teslim işinin fiilen gerçekleştiğini, sadece resmî prosedürünün tamamlanması gibi bir ayrıntının kaldığını gösteriyor. CHP resmen muhalefette, ama fiilen iktidarın sahibi görünüyor. Saray bu resmî statüyü kullanarak, fiilî durumun üstünü örtmeye çalışıyor. Başarabiliyor mu?

Sorunumuzu şöyle tarif edelim: İktidar değişecek. Dip dalga çok kuvvetli. Mevcut iktidar moral üstünlüğünü bütünüyle yitirdi. Bu devir-teslim süreci ne kadar sarsıntılı geçecek? Geride ne kadar hasar bırakacak? AK Parti kadrolarının, hatta sempatizanlarının muhalefeti tasfiye operasyonlarının ve yarattığı gerilimin özenle dışında durmaları, kendilerinin de o enkazın altında kalmaları endişesinden başka bir hesaba dayanmıyor.

Vichy Hükümeti: Kayyımın anlamı

II. Dünya Savaşı’nda Hitler, blitzkrieg (yıldırım savaşı) ile Paris’i işgal edip, hükümeti etkisiz hale getirince, bir tatil bölgesi olan Vichy’de şaka gibi işbirlikçi bir hükümet kurdurdu. Başlangıçta Fransa’nın tamamı işgal edilmemişti, dışarda Fransa’nın sömürgeleri vardı. Vichy Hükümeti, Alman işgalini teknik olarak da kolaylaştırıyordu. İşgalcilerin işbirlikçilerinin dünyasını ve kendi aralarındaki iğrenç rekabeti Vichy tecrübesi yerli yerinde özetler. Almanların müdahalesine gerek kalmadan, malı pazara çıkaran ve bu konuda kendi aralarında kavgaya tutuşan çok sayıda isim, 4 yıl gibi kısa sürede sürekli değişen güç sahipleri oldular. Bu dört senenin Fransa açısında yüz akı tek olayı, Müttefikler Kuzey Afrika’ya çıktıklarında, Vichy’nin talimatıyla bu çıkarmaya engel olmakla görevlendirilen Toulon’daki Fransız donanmasının kendi personeli tarafından batırılmasıdır.

İşbirlikçiler her zaman her yerde hizmet sunmaya hazır, görev beklerler. Bir şimşeğin yalazlanması gibi parlayıp sönmekle tatmin olacak, bu işten çıkar sağlayacak olanlar her devirde bulunur. Ne var ki, sermayelerini işgalcilerin mekkaresine yükleyenlerin akıbetleri hep aynıdır. Sadece nefret objesi olarak hafızalara kazınırlar.

Bir siyasî partinin il teşkilatının 200 polisle kuşatılması, kuşatma emrini verenlere çok şey kaybettirir. Bu kuşatma, rakibi yok etme niyeti olarak anlaşılır. Muhalefeti, polis kullanarak ezmeye çalışan bir iktidarın destekçileri bile kuşatanlara değil kuşatılanlara sempati duymaya başlarlar.

Demokrasi hala görev başında:

Demokrasi, sadece en çok sayıda kişiyi iktidara ortak edip, yönetimle halk arasında uyumu sağlamakla sınırlı seçeneği sunan siyasî sistem değil. Demokrasi asıl gücünü, iktidarı kansız-sancısız bir şekilde değiştirerek gösterir. Evet halk, kimin yöneteceğini belirler, ama ondan daha önemlisi mevcut iktidarı değiştirme yetkisini elinde tutar.

Mevcut iktidarın elinde iki seçenek vardı. İşler kötüye gitmeye başladığında titreyip kendine dönüp ekonomi başta olmak üzere temel sorun alanlarına eğilip işleri yoluna koyabilirdi. İkincisi, 23 yılda alışkanlığa dönüştürdüğü fiili güç gösterilerine müracaat edip, koltuğuna göz diken muhalefeti silindir gibi ezip, rakipsiz bir şekilde yoluna devam etmekti. “Turp”, “diploma krizi” ve “kayyım” politikası ile bütün iktidar gücünü ikinci yöntemle iktidarda kalmaya vakfetti. Bu tür operasyonlar haftalık, en fazla aylık süre içinde sonuç verecek şekilde planlanır. Operasyonların tamamı etkisiz kaldı. CHP direndi ve bu direnişi ile arkasındaki halk yığınağını sağlamlaştırdı.

Seçimli demokrasinin sona erdiği endişesi boş bir palavradan ibaret. Nokta atışlarla, emrindeki yargı gücü eliyle yapılan operasyonların hiçbiri beklenen sonucu vermedi. CHP’ye yönelik saldırılar, iktidarı yıprattı. CHP’den çıkan işbirlikçiler bir tarafa, “bu kadarı da olmaz” diyerek durumdan şikayetçi olan AK Partililer seslerini daha çok çıkartmaya başladı.

Durum net. Bir dönem kapanıyor. İktidar el değiştiriyor. Bu değişimi engelleyecek hiçbir teşebbüs sonuç vermiyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar