Mümtazer TÜRKÖNE
Kimse Yok mu'ya yapılanı, arsa haberleri eşliğinde okumayı deneyin. İzmir'deki arsanın değeri bir imza ile 20 kat artmış; üzerine yapılacak AVM'den sonra bu fark yüz katına çıkacak.
Bir koyup yüz kazananların gözünü kan bürür, önlerine çıkan her engeli yıkıp geçer. Dahası, dürüst adamın varlığı bile hırsızı çileden çıkartmaya yeter. Türkiye'yi yıllarca meşgul eden Deniz Feneri hadisesini hatırlayın. Hayır işlerinde bile şaibe altında kalanlar Kimse Yok mu'nun varlığına nasıl tahammül edecekler?
Cemil Çiçek durup dururken "yolsuzluklar büyümeyi engelliyor" demedi. Laf çok ağır bir laf ve hedefinden Erdoğan var. Adalet Bakanı, Cumhurbaşkanı'nın, parti sözcüsünün ve kabinedeki refikinin HSYK seçimleri için tekrarladıkları tehditlere katılmadı ve sonuca saygı göstereceklerini söyledi. Bülent Arınç'ın "kamu yararına dernek" statüsü kaldırılan Kimse Yok mu için dile getirdiği protestoyu da bir kenara not etmeli. Bank Asya konusunda Başbakan'ın, Ekonomi ve Maliye bakanlarının Cumhurbaşkanı'nın keyfîliğine karşı çıkan "hukuktan yana" tavırlarını hatırlayalım. Demek ki "kimse yok mu?" diye sorduğunuzda "var, var" cevabını veren birileri var. Çoğalan bu "var" cevaplarını son zamanlarda çoğalan arsa haberlerinin yanına koyalım. Rant oligarşisi panik halinde saldırıya geçmiş durumda; demek ki gücün ellerinden kaydığını düşünüp acele ediyorlar. Artan hukuksuzluklar bu telaşın eseri olamaz mı?
Fatih Üniversitesi'ne giden otobüslerin hatlarını iptal ediyorsunuz. Belediyenin yetkilerine dayanarak okulun tabelasını kaldırıyor, içinden yol geçiriyorsunuz. Neden bu hukuksuzluklar, bu zulüm, rant şebekelerinin yuvalandığı belediyelerde yoğunlaşıyor? Rantın ilk ve son kapısı belediyeler olduğu için değil mi? Birileri tekerlerine çomak soktu, düzenleri eskisi gibi işlemiyor. Kısa günün kârı peşinde koşanlar çomağı çıkartınca eski soygun düzenlerinin yeniden işleyeceğini düşünür. Hırsız güç sahibi olduğu için aklı yettiği kadar hıncını çıkartacak; belediyeye ait küçük arsada onca define bulan sonradan görmeleri görgü kuralları mı durduracak?
Sebep bir türlü yürümeyen yolsuzluk soruşturmaları olduğuna göre Türkiye'de son on ayda iktidar cephesinde değişen nezaket ölçülerini ortaya dökülüp saçılan kirli çamaşırların mahcubiyetinin zamanla yüzsüzlüğe dönüşmesine bağlamalısınız.
Yolsuzluklar iktidar cephesinde bir kriz doğurdu. Bazıları bu krizi fırsata çevirdi. Suçu örtbas ederek suça ortak olanlar arasında nezaket kuralları işlemez. Devlet rantı ile çarkları dönen medyada görev alanlar için ölçü diye bir sorun zaten yok. İşveren sıfatıyla memnun edecekleri bir tek muhatap var ve onun da ne istediği belli. Kalemin ucunu bileyince, inandırıcılığın sınırlarını fersah fersah aşmanın bir sakıncası da kalmıyor. Ödünç silahla ava çıkıyorlar. Çıkardıkları ses, hedefi vurmaktan daha önemli. Ölçüyü onlar koyunca, lidere doğuştan bağlı olanlara bu ölçülere uymaktan başka çare kalmıyor. Davayı yüzüstü bırakmak yerine, maslahata uymak daha mantıklı görünüyor.
17 Aralık'tan sonra siyaset semalarında yükselişe geçen yıldızlara bakın. Ağzını doldura doldura "paralel yapı"ya savaş açanlar kariyerlerinin altın fırsatını yakalamışlar. Bu kadar zahmetsiz, bu kadar kestirmeden paraya ve şöhrete ulaşmak başka ne zaman mümkün olacak?
Güç bu tarafta, iktidar dizginleri hâlâ yolsuzluk iddiaları altında ezilenlerin ellerinde. Devlette ikbal arayanlar için kendini gösterme fırsatı. "Paralelci" diye birinin ayağını kaydırıp post kapma imkânları var. 28 Şubat'ta irtica jurnalleri yapanlar bugün aynı sınırlı kelime dağarcığı ile "paralelci" jurnalleri yapıyor. Üniversite camiasında emeğiyle, yeteneği ile temayüz edememiş kifayetsiz akademisyenler mesleklerinin altın çağını yaşıyor. Başka türlü safdışı bırakamayacağı meslektaşını "paralelci" diye tek kalemde harcıyor.
Artan arsa yolsuzluğu haberleri ve Kabine'nin kendi içinde ve Cumhurbaşkanı ile uyumsuzluğu hassas dengelerin altının üstüne geldiğini gösteriyor. Cumhurbaşkanı hükümetten rol çalarken, kendi ekibine "güç bende" mesajı veriyor. Oligarşi ise artık zor ayakta duruyor. Demek birileri de, umut da var hâlâ.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
27.05.2025
23.05.2025
13.05.2025
12.05.2025
6.05.2025
5.05.2025
5.05.2025