Münir AKTOLGA
Birincisi açık:
“Batılılaşmaya” çalışırken Osmanlı’nın niyeti, kapitalistleşmek, bir sivil toplum oluşturmak, yeni bir üretim ilişkileri sistemini kurmak falan değildir! Yapısal olarak kendi varlığı, Devlet anlayışı buna engeldir her şeyden önce. Onun niyeti, aynı yapıyı muhafaza ederek, aynen İslâm’ı benimserken yaptığı gibi, üstüne yeni bir elbise giyerek “Devleti kurtarma” yoluyla “Batılılaşmaktır.“ Daha önce toplumsal DNA’larına monte ettiği artık eskimiş, işe yaramayan bilgileri çıkarıp, bunların yerine yenilerini, onun hayatta kalmasına daha fazla yararı dokunacak olanları monte etmektir! Yani gövde aynı kalacak, ama giydiği elbise değişecektir! Bu arada da, giyilen elbiseye-bilgiye göre yaşamaya çalışılacaktır tabi! Kapitalistmiş gibi davranılacak, donanılacaktır!..
Osmanlı’nın son dönemlerinde, Osmanlı Devlet sınıfının “eskiyi” temsil eden güçleriyle, (özellikle de “Ulema” kesimiyle) “yeniyi” temsil edenler arasındaki çatışmanın kaynağı tamamen bu, toplumsal DNA ’lara monte edilmiş “bilgilerin değiştirilmesi” olayıdır. Yani esas toplumsal DNA ’lar değişmiyordu!.. Değişemezdi de zaten; çünkü bu ancak yeni bir üretim biçimiyle birlikte değişebilirdi. Devlet gene aynı Devlet, yapı gene aynı yapı olarak duruyordu. “Yönetenler” (“Devlet sınıfı”-“Çobanlar”) ve “Yönetilenler” (“Reaya-Sürü”) gene aynı konumlarını muhafaza ediyorlardı; değişen aktörlerin (Devlet sınıfı unsurlarının) kafalarındaki bilgi temeliyle birlikte üzerlerindeki elbiselerdi! Bu ise, eski biçimi temsil eden kadroların gitmesi, onların yerini yenilerinin alması anlamına geliyordu. “Eskiyi” temsil eden güçlerle (İslamcı Devletçilerle) “yeniler” (Devlet sınıfının “tarihsel devrimci” “Batıcı” kanadı ve onun uzantısı “Jöntürkler, İttihatçılar”) arasındaki çatışmanın kaynağı işte tam bu noktada başlıyordu. Bunun en tipik örneği, (Jöntürkler’in ve İttihatçılar’ın henüz daha tam olarak tarih sahnesine çıkmadığı bir dönemde) Devlet sınıfının içinden çıkıp gelen o “Batıcı” “tarihsel devrimci” kanadın bir gecede Yeniçeri Ocağı’nı ortadan kaldırabilmesidir! (Onun yerine Rus harbi vb. bahane edilerek zaten bir süredir “yeni” bilgiyle örgütlenmiş yeni bir ordu kurma hazırlıkları sürüyordu)[1] Bunun Devlet için bir zorunluluk olduğunu anladığı an gözünü kırpmaz Osmanlı ve bir anda binlerce Yeniçeriyi kılıçtan geçiriverir! Osmanlı’nın kafasında bir yerlerde halâ, orduyu modernleştirerek, eski gaza dolu günlere geri dönmek de vardır aslında!!.[2]
Bu süreç içinde “yeniyle” “eski” arasındaki çatışmanın en yoğun olduğu alan, hiç şüphesiz dinsel alandır...
Osmanlı sisteminde “Ulema”, “dört Devlet sınıfından” biri olan “İlmiye”nin bel kemiğini oluşturuyordu. Osmanlı sistemi, her ne kadar Şeriat’la yönetilen bir sistem değilse de, gene de İslam, sistemin önemli bir referans unsuruydu. En azından, kararlar Şeriat kılıfına uydurularak alınırdı. Bu anlamda İslam, Osmanlı’nın aşiret-Devlet anlayışına entegre edilmiş esasa ilişkin bir unsurdu. “Batılılaşmaya” karşı en büyük tepki Ulemadan geldi. Çünkü Ulema, eski durumunu kaybetmekten korkuyordu. “Batılılaşıldığı” zaman, kimse onlardan artık fetva istemeyecek, “dinle Devlet işleri birbirinden ayrılacaktı”. Bu ise, Ulemanın Devlet sınıfı içindeki yönetici fonksiyonunun fiilen tarihe karışması anlamına geliyordu...Ulema Osmanlı’ya, Osmanlı Devlet anlayışını temsil eden “derin Devlet” ruhuna güvenmiyordu. Çünkü, onun için esas olan Devletti. “Ulema”, “İslam” vs. bunlar hep Devlet varsa vardı. Devlet’in varlığının tehlikede olduğunu gören Osmanlı, nasıl ki gözünü kırpmadan Yeniçeriler’i kılıçtan geçirivermişse, aynı şekilde, Ulema’yı da, hatta İslam’ı da bir tarafa atabilirdi! Devlet’in ruhundaki o “derin Devlet” anlayışının ne anlama geldiğini, bu anlayışla nelere kadir olunacağını çok iyi biliyordu Ulema! Böylece, geleneğe uyarak, o da “Devlet’e karşı isyan” edenler tarafına geçti! Ve Yönetilenler’in -“Çevre” unsurlarının- Devlet’e karşı zaten öteden beri var olan, ve daha çok tarikatlar içindeki örgütlenmelerde ifadesini bulan, aşağıdan yukarıya tepkisiyle ilişki kurarak, “din elden gidiyor” yaygarasına başladı. Daha önce, bir Şeyh Bedreddin’in katli için fetva veren, Devlet’in kuruluşundan beri Osmanlı’ya karşı savaşan tasavvuf erlerinin baskı altında tutulmasında, bütün yapılan işlerin “kitaba uydurularak” yapılmasında baş rolü oynayan Ulema, şimdi, işinin bittiğini anlayınca, “dinin elden gittiğinin”de farkına varıyordu! Ve öyle oldu ki, sanki bir yanda toplumu daha “ileriye” götürmek isteyenler, “Batıcı-ilericiler” vardı da, diğer yanda da, buna karşı direnen, “gerici-İslamcı” bir halk tepkisi söz konusuydu! İşte, halkın “gerici”, “Batıcı asker sivil aydınların” “ilerici” olduğu anlayışının kökleri ta buralara dayanır.[3]
Olayın, “Batılılaşma” olayının ikinci boyutu daha sonra arkadan gelir!..
“Batılılaşma” süreci, fetihçiliği değil de -Devletçi de olsa- üretim faaliyetini esas aldığı için -almak zorunda kaldığı için- yani, kapitalistleşerek Batı’lı kapitalist bir ülke gibi olma hedefine yöneldiği için, zamanla, tıpkı tarlaya ekilen bir tohumun çimlenmeye başlaması gibi o da kendi diyalektik inkârını yaratmaya başlar!..
Türkler için, tarih boyunca ilk kez, üretim faaliyetini esas alan yeni bir toplum içinde, yeni bir yaşamın yolu açılmaya başlamıştır. Evet, “Batılılaşma” sürecini başlatan asker-sivil Osmanlılar bu yolu “Devleti kurtarmak” için açmışlardı, yani, ilk aşamada onlarınki sadece bir “tarihsel devrim” çabasıydı. Ama bu süreç, zamanla kendi maddi temellerini yaratarak -bu kez süreci başlatanlara rağmen- ilerlemeye devam etti ve yeni bir toplumsal zeminin ortaya çıkmasına yol açtı. “Batıcılara” rağmen modernleşen-kapitalistleşen yeni bir Türkiye tablosuydu bu!..
TEORİK BİR ÖZET: TARİHSEL DEVRİM TEKNİĞİ...
Bu bölümü tamamlamadan önce, yeri gelmişken burada (aslında İbn-i Haldun ve Doktor’a ait olan ve benim de “iç Tarihsel Devrim” açılımıyla daha da genişleterek kullandığım) Tarihsel devrim kavramı üzerinde durmak istiyorum.
Tarihsel devrim anlayışının özü, köleci toplumla (antika medeniyetle) “barbar” toplum (ilkel sınıfsız toplumdan sınıflı topluma geçiş aralığında olan toplumlara verilen isim) arasındaki etkileşmeden kaynaklanır. Ve her seferinde bu etkileşmenin sonunda yeni bir toplum ortaya çıkar...
İki çeşit Tarihsel devrim vardır...
Birincisinde, “fatih” barbarlar henüz daha barbarlığın orta aşamasındadır. Bunlar hayvancılıkla geçinerek, göçebe bir hayat sürmektedir. Yerleşik bir toplum olmadıkları için tarımsal faaliyete, yerleşik hayata ilişkin belirli bilgilerden yoksundurlar. İkincisinde ise, “fatih” barbarlar barbarlığın yukarı aşamasındadır ve bunlar artık yerleşik hayata geçmişlerdir. Tarımsal faaliyeti, yerleşik topluma ilişkin belirli kurum ve kuralları bilmektedirler. “Tarihsel devrim Tekniği” derken bilmek istediğimiz şey, her iki durumda da bu etkileşmenin nasıl olduğu, ne anlama geldiğidir...
İlk önce birincisini ele alıyoruz. Yani göçebe hayat yaşayan “orta barbarla medeniyet” arasındaki etkileşmeyi:
Yukarıdaki şekilde 1'den 3'e kadar olan sayılar barbarlara ait belirli bilgileri temsil etmektedir. Aynı şekilde, a, b, c de “antika medeniyete ait bilgileri temsil ediyor olsunlar... Bunları her iki toplumda yaşayan insanların beyinlerinde bulunan belirli sinapslar olarak da düşünebiliriz. Örneğin a olarak gösterilen sinaps medeni toplumda yaşayan insanların beyninde bulunan tarımsal faaliyete ilişkin bilgileri temsil ediyor olsun (tarımsal faaliyete ilişkin bilgiler böyle tek bir sinapsla falan temsil edilmezler tabi, ama biz şimdi işi basitleştirmek için böyle kabul ediyoruz). c ile gösterilen sinaps, medeniyetin ganimet, haraç anlayışını temsil eden bilgileri, b ile gösterilen de medeni toplumda devlet anlayışını, üst yapıyı, kurum ve kuralları içeren bilgileri temsil ediyor olsunlar. 1, 2, 3'ü de aynı şekilde, barbar toplumda bu bilgilere denk düşen bilgileri temsil eden sinapslar olarak düşünüyoruz! Örneğin burada da 2 nolu sinaps „töre“ye göre aşiret yönetimine, 3 numaralı sinaps da fetihçiliğe ilişkin bilgiyi temsil ediyor olsun!..
Tarihsel devrim çarkı ilk adımda, medeniyete ilişkin enformasyonların barbarın beynindeki fetihçiliğe ilişkin nöronal programları aktif hale getirmesiyle başlar!.. Ve sonra da kılıcını çeken barbar medeniyeti fetheder. Sınıflı toplum olan medeni toplumun başı kesilerek atılır. Onun yerine şimdi yeni bir baş oturtulacaktır. Ama bu “baş” artık “fatih” barbarın eski başı değildir. Etkileşme süreci kendi “başını” da (yeni egemen sınıfı ve onun bilgi temelini) oluşturur. Zaten olaya “Tarihsel devrim” denilmesinin anlamı da buradadır. Eğer “fatih” barbarlar gelip de, kendilerini oldukları gibi yenik toplumun başı ilan ederek onun tepesine otursalardı, bırakalım “devrimi”, bu sadece bir „işgal“ ve „talan“, dolayısıyla da bir geriye gidiş olurdu. Ama öyle olmuyor işte. Etkileşme kendine yeni bir baş-bilgi temeli yaratıyor. Ki bu da, etkileşmeye katılan iki bilgi temelinin oluşturacağı yeni bir bilgiyi temsil eder... (Örneğin, şekilde 3+c, 1+a ve 2+b olarak gösterilen sonuç her alanda gerçekleşir…)
Aslında her şey anne ve babaya ait bilgilerin (DNA’ların) etkileşmesiyle çocuğa ait yeni bir bilgi sisteminin (DNA’nın) ortaya çıkması gibidir. Bu işin nasıl olduğuna gelince:
Etkileşmenin birinci aşamasında yerleşik sınıflı bir toplum olan medeniyet fethedilmiştir. Ama, ikinci aşamaya geçilmeye başlandığı an olay bambaşka bir yola girer. Şimdi sorun artık fethedilen toprakların, buralarda oturan halkların (kafası kesilmiş gövde) nasıl yönetileceğindedir (bu gövdeye nasıl yeni bir baş oluşturulacağındadır). Barbarın beyninde bu konuda bir program yoktur. O, göçebe bir toplumdan gelmektedir. Yerleşik bir topluma ilişkin bilgilere -devletin yapılanmasına ilişkin bilgilere- sahip değildir. Hatta, tarımsal faaliyette bulunmak gibi yerleşik toplumun kendini üretmek için yaptığı faaliyetler bile barbar için insanları atalete sürükleyen, savaşçılığını yok eden eylemlerdir. Evet bu tür faaliyetlerle zenginlik üretilmektedir, ama bunu yapmak onun işi değildir. Varsın medeniler yapsın bütün bu işleri diye düşünülür!.. Nasıl olsa sonunda o hepsinin üstüne konacaktır!.. Barbarın gözünde yerleşik medeni toplum, sütü sağılacak bir inek gibidir! Onun görevi bütün bu zenginlikleri koruyarak, fethettiği toprakları yönetmektir. Bu işi nasıl yapacağını da gene o medenilerden öğrenir. Ancak onların yönetim tarzlarını kendi bilincinde (töre) bulunan bilgilerle etkileştirip-değerlendirerek daha adil-eşitlikçi bir şekile sokarak!..
Bir örnek olarak tekrar yukardaki şekile dönersek; medeni toplumun devlet anlayışını, çeşitli kurum ve kurallara ilişkin bilgileri birer enformasyon şeklinde alan barbar (bu bilgiler şekilde b olarak gösterilmiştir) bunları aynı konuya ilişkin olarak kendi hafızasında bulunan aşiret yönetimine ve „töre“ye ilişkin bilgilerle değerlendirerek işler (bu bilgiler de şekilde 2 numaralı sinapsla temsil ediliyor) ve sonunda b’den gelen enformasyonun 2 numaralı sinapsla değerlendirilerek işlenmesinin ürünü olarak ortaya çıkan sonuçları-bilgileri kayıt altına alan yeni bir sinaps ortaya çıkar (şekilde 2+b) . Artık bundan sonra fethedilen topraklar şekilde 2+b numaralı sinapsta yer alan bu yeni bilgiyle yönetilecektir! Barbarın medeniyetten öğrenmesi olayının mekanizması budur…
Dikkat edilirse, burada yeni bir üretim ilişkisine geçiş, yeni bir toplumun oluşumu falan söz konusu değildir! Barbar, medeni toplumun yönetici sınıfını saf dışı bırakarak onların yerine yeni bir egemenlik inşa ediyor. Bunu yaparken de yeni duruma uyum sağlayabilmek için öğrenerek kendini değiştirmiş oluyor. Ama bu “değişim” barbar açısından öyle birden bire gerçekleşen bir nitelik değişimi değildir. Mevcut kimliğini koruyarak öğrenme ve çevreye-şartlara uyum olayıdır...
İkinci türden Tarihsel devrim olayının mekanizması da aslında aynıdır... Yani olay gene bir öğrenme -öğrenerek yeni koşullara uyum sağlama- olayıdır. Örneğin, Osmanlı’nın Bizans’la ilişkisini ele alalım:
Osmanlı daha önce İslam Medeniyeti’yle tanışmış, onun bilgisiyle etkileşerek ortaya kendisine göre bir sentez çıkarmıştır. Bu nedenle, yerleşik topluma, devlet olmaya ilişkin olarak Osmanlı’nın bilinci artık bir göçebe barbar bilinci olmanın çok ötesindedir. İslam Medeniyeti’nden alınan-öğrenilen bilgiler vardır beynindeki sinapslarda. Bizans ise kendine özgü ayrı bir medeniyettir. Üstelik bir de Hristiyanlık vardır işin içinde. Bu durumda, her ilişki-etkileşme olayında bu iki bilgi karşı karşıya gelirler. Ve taraflar birbirlerinden öğrenerek ilişkilerini sürdürürler. Osmanlı’nın bir tarihsel devrimle Bizans’ı altetmesi durumu ise bu etkileşmenin doruğunu oluşturur. Bunu Bizans’ın bilgi hazinelerinin Osmanlı’nın önüne serilmesi gibi de düşünebiliriz. Eğer Osmanlı daha önceden İslam’la tanışarak-etkileşerek beyninde bir sentez oluşturmuş olmasaydı, bu etkileşmenin sonunda tıpkı Cermenler’in Roma’yı fethettikten sonra Roma ve Hristiyanlık tarafından fethedilmeleri gibi, o da aynı akıbete uğrardı. Ama öyle olmuyor. Osmanlı Bizans’ın bilgi hazinesinden (kültür diyoruz buna) kendisi için önemli olanları alıyor, bunları sahip olduğu benzer bilgilerle değerlendirerek ortaya yeni sentezler çıkarıyor. İstanbul’u fetheden Fatih’in kendisini Kaiser-i Rum, yani yeni Roma İmparatoru olarak adlandırmasının nedeni budur. Gerçekten de İstanbul’un alınmasından sonraki Osmanlı ile daha önceki Osmanlı aynı değildir. İkinci Osmanlı Devleti Bizans’ı da -Bizans bilgi sistemini de- içinde barındıran başka bir Osmanlı’dır...
Osmanlı’nın „Batılılaşması“ olayı da özünde gene aynı mekanizmaya göre gerçekleşir…
Osmanlı sisteminin İslam’dan alınan bilgilerle de zenginleştirilen fetihçiliğe göre örgütlenmiş bir sistem olduğunu söylemiştik. Batı’da kapitalizm gelişmeye başlayıpta işler eskisi gibi gitmemeye başlayınca (Osmanlı sahip olduğu bilgilerle çevreye uyum konusunda güçlüklerle karşılaşınca), varlığını devam ettirebilmek ve „Devleti kurtarmak“ güdüsüyle Batı sistemine ait bilgilere sarılıyordu…
Peki, neden başka bir İslam ülkesi değil de Osmanlılar başarabiliyor bu işi?..
Eğer Osmanlı’nın beynindeki sinapslar tarihsel olarak yerleşik toplum aşamasından geçerek üretim süreci içinde tabii olarak oluşan bilgileri temsil ediyor olsalardı böyle bir şey mümkün olamazdı. Ama Osmanlı’nın durumu farklıdır. Onun kökeni göçebedir. Yani sahip olduğu bilgi temeli özünde halâ “Töre”dir. İslam’a ilişkin enformasyonlar daha sonra çevreye uyum gereği bunlara eklenerek yeni bilgiler şeklinde ortaya çıkmışlardır o kadar. İşte bu yüzdendir ki, çevre koşulları değiştiği an Osmanlı bu bilgileri kolayca sırtından atarak bunların yerine yenilerini koyabiliyor! Yoksa eğer bunlar tarihsel olarak üretim faaliyeti içinde oluşarak onun bilincine kazınmış bilgiler olsaydı bunu yapamazdı. Osmanlı bunu başarıyor, çünkü onun sahip olduğu bilgiler (İslam) beynindeki bilgi temeline sonradan monte olmuş bilgilerdir. Yoksa elbise değiştirir gibi öyle bir bilgi sistemini çıkarıp diğerini koyamazsınız bunun yerine!..
Dikkat edilirse bütün bu işler olup biterken “Yönetilenler” hiç hesaba katılmıyorlar! Nasıl ki eskiden fethedilen ülkelerde halka hiç dokunulmuyor, onun eski üretim faaliyetini sürdürmesine müsade ediliyorduysa, aynı şekilde bu sefer de yeni duruma uyum sağlama etkinliği gene tepede cereyan ediyor!.. Yönetici sınıf kendisini Batı kültürüne göre yeniden şekillendirirken, Devletçi bir kapitalizm aracılığıyla yeni kültüre uygun yeni bir toplum yaratmaya çalışılıyor!..
Her sistem belirli bir bilginin bu sistemi meydana getiren unsurlar-elementler- arasındaki ilişkilerle kayıt altında tutulmasıyla oluşur demiştik. Buna sistemin bilgi temeli diyoruz.[4] Dışardan -çevreden- gelen enformasyonlar bu bilgilerle değerlendirilerek işlenirler. Bütün sistemlerin çevreden gelen etkilere karşı oluşturacağı tepkilerin mekanizması aynıdır. Tek bir hücre söz konusu olduğu zaman hücrenin bilgi temeli hücre hafızasında ve DNA'larında bulunan bilgiler iken, bir toplum söz konusu olduğu zaman da bu bilginin insanlar arasında oluşan üretim ilişkileriyle kodlanarak temsil edildiğini -kayıt altında tutulduğunu- görüyoruz. Hayvancılıkla geçinen göçebe kabilelerden, toprağa yerleşerek tarımsal faaliyette bulunan toplumlara, feodal topluma, kapitalist topluma kadar bütün toplumlarda o toplum biçimini var eden temel bilgi hazinesi toplumsal üretim faaliyeti esnasında insanlar arasında kurulan ilişkilerle temsil edilir. Bu bilgilere biz „kültür“ deriz. Daha başka bir deyişle bir toplumun içinde bulunan insanların nasıl yaşayacaklarına -yaşadıklarına- dair bilgilerdir bunlar. İnsanlar, farkında olmadan bu bilgileri üretirler ve onlara göre -onları kullanarak- yaşarlar. Normal koşullarda bu bilgiler zaten hayatın içinden çıktıkları için insanların yaşam biçimleriyle bu bilgiler arasında tam bir uyum söz konusudur. Bunlar birbirlerini yaratırlar. Ne insanlar ezberledikleri bir rolü oynayan toplumsal aktörlerdir, ne de böyle bir senaryo yazarı vardır ortada!..
Devleti kurtarma güdüsüyle Batı kültürüne sarılan, bir sosyal mühendislik anlayışıyla onu toplumda egemen kültür (bilgi) haline getirmeye çalışan Osmanlı Devlet sınıfı, bu kararıyla insanları bu yeni yaşam bilgisine göre yeniden biçimlendirmeye çalışacaktır!.. Devlet aklıyla -bilinçli bir faaliyetle- yukardan aşağıya doğru „yeni bir insan, yeni bir toplum yaratma“ çabasıdır bu! Peki böyle bir şey nasıl mümkün hale gelmiştir?..
(Daha önce de altını çizdiğimiz gibi, aslında bizim tarihimiz bir yerde Cumhuriyet’le birlikte mümkün olmayanı mümkün hale getirme tarihidir! Nasıl mı? İşte, “Osmanlı’dan bu yana Türkiye’de Kapitalizmin Gelişme Diyalektiği”nin konusu ve amacı da zaten bu soruya cevap verebilmektir: http://www.aktolga.de/z9.pdf )
[1] Burada önemli olan, Jöntürkler‘i, İttihatçılar’ı ve daha sonra da Kemalistler’i tarih sahnesine çıkaranın bizzat Devlet sınıfı olmasıdır! Bunun hep altını çiziyorum!..
[2] Bu düşünceler fetihçilik zemininde oluşan toplumsal DNA’lardan, yani kültürden kaynaklanıyor… Bu nedenle, aradan yüzyıllar geçmiş olsa bile, bunların, ortamını bulduğunu sanınca hemen hortlayarak gün ışığına çıkıvermesine şaşmamak lazım! Ne demek istediğimi anlamışsınızdır herhalde!.. Öyle ki, artık 21. Yüzyılda yaşıyor olmamız bile bu gerçeği değiştirmiyor! „Osmanlı’yı küllerinden yeniden yaratma“ hayali kuranlara bir bakın, „Birinci Dünya Savaşı’nın henüz bitmediğini, açılan parantezi kapatma“ çabası içinde olduklarını yazıp çizenlere bir bakın yeter!..
[3] İdris Küçükömer gibi bir de bunun tam tersi görüşte olanlar var tabi!.. Onlara göre de doğru olan tam tersidir!! Yani onlara göre, „batıcı Beyaztürklerin“ „dinci-gerici“ dedikleri „ilerici“ olmuş oluyor!! Allah kahretsin, öyle bir „aydın“ kitlemiz var ki, mekanik düşünme konusunda üstümüze yoktur… Oturup da işin özünü araştırmak, işin diyalektiğini kavramaya çalışmak falan yabancıdır bunlara. Zihinsel dünyalarını işgal eden ideolojik virüsler onların belirli kalıpların dışına çıkarak düşünmelerine engel oluyor… Ama ne yapalım, elimizdeki malzeme bu!..
[4] Aktolga, M. “Herşeyin Teorisi, Sistem Teorisinin Esasları-Var Oluşun Genel İzafiyet Teorisi ve Tasavvuf” Alter Yayınları 2021, http://www.aktolga.de/t4.html
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023