Murat BELGE
Geçenlerde Murat Sabuncu-Levent Gültekin ikilisinin programlarını izlerken bir şekilde bildiğim bir konuya daha genişlemesine girdiklerini izledim. Konu, vaktiyle AKP'ye oy vermiş, ama şimdi AKP politikalarının felaketamiz sonuçlarını bizzat yaşayan ve dolayısıyla son derece şikayetçi insanlar. Daha doğrusu, o insanlar değil de bu durum karşısında onlara "Oh olsun!" diyenler. "Siz vermediniz mi oylarınızı AKP'ye?" diyor bu kişiler, "İşte oyunuzun karşılığını alın." Bunun ne kadar gayriinsani bir davranış olduğunu ikisi de yeterince belirtti. Gerçekten de öyle.
Ben insani olup olmamasından önce "politik" olup olmadığını kurcalayarak gireceğim konuya. "İnsani" olmak sorusuna önem vermediğimden değil elbette. Bu, her zaman en fazla önem verdiğim konu. Ama o bambaşka bir düzeyin sorunu, konusu. Programda özellikle Levent Gültekin'in vurguladığı, içinde bulunduğumuz berbat siyasi durum var. Şu anda bütün gücümüzü bu labirentten bizi çıkaracak eylemlerde yoğunlaştırmalıyız. Öncelik burada. Böyle bir öncelik varken söz konusu durumda "Oh olsun" tavrının etkisi ne olur?

"Çocuğuma ekmek götüremiyorum" diye yakınıyorum birilerine. Bazılarını tanıyorum, bazılarını yeni görüyorum. Bu tanımadıklarımdan biri, "Oh olsun! Sen AKP'ye oy vermemiş miydin?" diyor. "Bu benim dostum! Sözünden bunu hemen anladım" mı diyeceğim? Yoksa özellikle kızacak, ona, daha önce olmadığım derecede düşman mı olacağım? Tabii ikincisi.
"Ahlak"tan soyutlayarak konuyu düşünmeye devam ediyorum: AKP'nin seçimi kaybetmesini istiyor muyuz? Bunun için, daha önceleri AKP'ye oy vermiş birilerinin bundan vazgeçip muhalefet cephesine oy vermesi gerekmiyor mu? Gerekiyor. Böyle bir durumda, iki kere iki basitliğinde bir soru ve cevap değil mi bu? Böyle yapmaya hazırlanan birine "Oh olsun" demek ne sağlayacak? Yakınan, bunu söyleyen için, "Bunların onlardan ne farkı var?" demez mi? Bu durumda, "Amaan, ne üstüme vazife? Al birini vur öbürüne. Evde oturacağım, oy moy kullanmayacağım" deme ihtimali doğmaz mı?
Peki, bu söz konusu yurttaş ne için gidip AKP'ye oy vermişti? Hangi seçimse, o seçime AKP'nin rakibi olarak girmiş harika, başarılı, pırıl pırıl bir veya birden çok siyasi parti mi vardı? Vardı da, bu gafil ya da kötü niyetli kişi kasıtlı olarak o pırıl pırıl parti iktidara gelemesin diye mi AKP'te oy vermişti? Hangisiydi o pırıl pırıl parti?
"Oh olsun" diyenler büyük bir ihtimalle kendileri CHP'ye oy veren kişilerdir. Bu kişiler, birkaç Ecevit başarısı dışında CHP'nin niçin yıllar yılı seçim kazanamadığını arada bir düşünüyor mu?
Ecevit'in başarıları dedim. Ecevit bu partide bulunmuş en az "CHP'li imgesi" veren siyaset adamıydı. İnönü'yü kongrede yenen adamdı. Zaten bulduğu ilk fırsatta da CHP'yi terk etti. Bunlar tartışma kaldırmayacak olgular.
Niye biz, yani "Oh olsuncular", seçim kazanamıyoruz. Bizde mi bir yanlışlık var, yoksa bu halk mı sersem? Bizde bir yanlışlık olmayacağına göre, demek ikincisi. Bu da duble "Oh olsun" getiriyor. Peki biz doğru düşünüyor ve söylüyoruz, halk gidip yanlış partiyi seçiyor. Ne olacak bu işin sonu? Bizim doğru fikirlerimiz ne zaman ve nasıl uygulanacak?
Bunun ayrıntılı cevabına şimdilik girmeyeyim.
Bu böyle bir mantık. Kolay kolay değişeceği de yok. Bu yolda giden adam, "Yahu, AKP'ye oy verdim, halt ettim" diyen adamla konuşmaya hazır değil, niyetli de değil. Onu "AKP'ye oy vermek" diye adlandırdığımız bu siyaset anlayışından uzaklaştırmak için onunla konuşmak, ahbaplık kurmak aklının ucundan geçmiyor. Hatta onun o kafada kalmasını tercih edebilir -kendisinin onun üstünde sürekli bir egemenliği olması koşuluyla.
Peki bu yaklaşımın AKP'de ve reisinde cisimleşen zihniyetten ayrıldığı yer neresi? Öyle bir yer var mı? Bu iki "taraf", adına konuştukları ideoloji çerçevesinde şüphesiz farklı şeyler düşünüyor, farklı değerlere öncelik veriyor. Bu şu takımın ya da bu takımın fanatik taraftarlarının tercih farkları gibi bir şey. Biri diyor, "Kolumu kessen akan kan siyah-beyaz akar." Öbürü "Şurada bir yerimi keseyim, kanım sarı lacivert akacaktır" demekte. Ne oldu? Kan rengi farklı. Ama ikisinin de kanının tuttuğu takıma göre bir rengi olduğunu öğreniyoruz.
Bu, önemli bir ortaklık değil mi? Akıllarının çok benzer biçimde işlediğini göstermiyor mu? Renklerin farklı olması mı önemli, zihinlerin ortak biçimde çalışması mı?
"Farklılık" diye bir şey olacaksa, bu "kan" muhabbetini bir kenara koymaktan ileri gelecektir. Demokrasi de böyle bir şey. "Sen de benim düşündüğüm gibi düşün ki demokratik olalım" mantığıyla olacak bir şey değil demokrasi. Senin gibi düşünenle değil, senin gibi düşünmeyenle kurduğun ilişkiden anlıyoruz demokrasiyle ilişkini.
Ancak, hâlihazırda şimdi muhalefette olan ama fırsatını bulduğunda iktidar kadar despotik davranacağı belli olan (sayıca küçük ama etkili) bir kesimin varlığı yoksanamaz. Bu, aslında, muhalefetin bir zaafını oluşturuyor.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025