Namık ÇINAR
Toplumsal savruluşların ve değişimlerin gizlerini bir bir çözerek nasıl ki yıllarca önümüze serdi ise,“şişedeki şiir”i andıran nadide bir şarap gibi üslubuyla, mevsimsel dönüşümlerin ve hüznün simgesi olan “Eylül Yazıları”nı da bir o kadar gelenekselleştirdiydi, Mehmet Altan.
Sevgili Mehmet’in yaşama dair duyarlıklı o eylül yazıları nedense bana, gençliğimde izlediğim Frank Perry’nin Yüzücü (The Swimmer) filmini çağrıştırmıştır hep.
Yüzme havuzlu köşklerin sıralandığı bir sayfiye vadisinde, Burt Lancaster’in canlandırdığı Ned Merrill, tanışı olduğu bu insanların havuzlarına dalıp çıkarak kendi evine doğru bir yolculuk yapmaktadır.
Hayatındaki hiçbir şeyin düşündüğü gibi gitmediğini kendisine itiraf etmekten kaçınarak yaşayan ve yüzerek geçtiği havuzları uç uca tahayyül edince kendi evine kadar uzanan safirden bir ırmak oluşacağını düşleyen tıpkı o Ned gibi bizler de, hayatlarımızın senelik yekûnunu derinlemesine sorgulayan Mehmet Altan’ın eylüllerde kaleme aldığı bugüne kadarki yazılarını art arda dizecek olsak, âdetâ ömrümüzün kaçışı olmayan bir yüzleşmesiyle burun buruna gelecek gibiyizdir.
Ne ki medya, doğrulara sırt çeviren hükümetten ya korkup tırsarak, ya da yaranmak uğruna yalakalık yaparak kendi durgun suyunda debelenmeyi seçince, tatsız tuzsuz ve Mehmet Altansız girilen bu eylülle birlikte, iğne oyasıyla işlenmiş bir manifesto sayfamız da eksik kaldı, hâliyle.
Lâkin biz buna izin veremeyiz. “Gelgeç bir yalanın hüzünlü aldatmacası”na teslim olamayız.
“Eylülün ve sonbaharın öncü ışıkları, ağustosun erimiş altın kıvamındaki ışıkları arasına nasıl sızmaya başlarsa”, geçmişteki o yazılardan pasajlar da bu sütuna başlamalı yansımaya, hiç değilse:
“Balkon kapısını açıyorum. Berrak ve serin bir ışıkla aydınlanmış rüzgâr doluyor içeriye. Bu ışıkları da tanırım, bu rüzgârı da. Sonbahar ışıkları bunlar. Keskin ve uzak... Sonbaharın şöyle bir değip geçen ilk rüzgârları.
Bir önceki tren gitmiş, bir sonraki de gelmeyecek bir istasyonun yolcusu gibiyim.
Uzaklaşıp keskinleşen ışıklarla, dokunarak okşayıveren rüzgârlar, sadece bir tek şey söylüyorlar: Yaz bitti...
...Eylül gelmişti.”
......
“Bir ömürde kaç eylül yazısı yazılır? Ne kadar yazılırsa yazılsın, her yazıldığında insanoğlu ‘yaşamın alıştığı bir şey’ olmadığına kanaat getirecek demektir.
Evler, işler, yollar, sokaklar, insanlar...
Aslında sorgusuz sualsiz benimsesek de, şüphe dolu yaklaşımlarla incelesek de, yaşamın‘yabancı’ aktörleriyiz. Hepimiz perdenin bir gün ineceğini nasıl da biliyoruz. Ama, yaşamın ve toplum tarafından şekillendirilen kuralların ne kadar da ‘aşinası’ duruyoruz.
Gene eylül... Kırılmaya başlayan yıkanmış yaz ışıkları, serinliğe hazırlanan sabahlar...‘Alıştığımız bir şey’ olmayacak bu yaşam... Ne kadar ‘alışmış’ gibi yapsak da...”
......
“Eylüle birkaç gün kala leyleklerin yine uçup gitmesinin peşine düşmüşüm. Marmara Denizi’nin bulutları arasından, hep birlikte açılıp kapanan beyaz ve ışıklı kanatlarıyla, sihirli bir rüzgârla büklüm büklüm dalgalanan ipek bir şal gibi kayarak akıyorlardı.
Gidiyorlardı.
Bir veda partisinin sonuna ancak yetişmiş gibi, o göçmen kuşlara kayboluncaya kadar baktım. Ufukta sadece solgun bulutlar kaldı.
Önce göç eden hangisi?
Güneşin keskin ışıkları mı?
Yaz sabahlarının ılıklığı mı?
Kuşlar mı?”
......
“Birkaç boş portakal sandığının rastgele atıldığı soluk mavi renkli izbe kapının yanındaki bodur yeşil ağaçta kendilerini gizlemeye çabalayan pembemsi minik nar kalabalığı, bu seneki eylülün ve sonbaharın habercisi gibiydi.
Berrak ve serin bir ışık...
Sabırsızca erken inmeye başlayan akşamlara yayılan bir kızıllık...
Yaprakların altına saklanan narlar...”
......
“Çocukluğun, ilk gençliğin, orta yaşlılığın ve ihtiyarlığın eylülleri benzer mi birbirlerine?
Ayrılık mıdır sonbahar, yoksa sihirli bir sarmaşık gibi coşuveren bir aşk mı?
Alev rengi hüznüyle sonbahar, gene gelip tahtına yerleşecek.
Palamutlar ve lüferler, gene eylül masalarındaki yerlerini alacak.
Eylül, yıldan yıla değişen yüz hatları gibi, kendi çizgilerini yaşam serüvenlerimizin haritasına işleyecek...”
......
“İnsan yaşlandıkça, rastlaştığı eylüllerde kendini, renkleri ve ışıkları değişmeyen bir tiyatro dekorunun çaresiz aktörü gibi hissediyor.
Eylüllerle ilgili kendi içimdeki gizli çekmeceleri açıp kapatırken, kendi geçmiş ayinlerimdeki ‘kutsal metinleri’ merak ettim.
Güller ve hanımelleri ile donanmış bahçelerin gölgeleneceğini... açık mutfak pencerelerinden ortalığa yayılan kızartma kokularının kaybolacağını... günün kararmaya başlamasına rağmen eve girmemekte direnen inatçı çocuk seslerinin giderek silineceğini...
Hepsini unutmuş, apansız yakalanmış gibiyim.
Eylül gelmişti.
......”
Ne çabuk geçti de, yaklaştık öteki kıyıya bu kadar?
Bari hanidir eşiklerinden geçmediğim Koço’da ya da “insana her defasında Tanrısal bir güçle yaşam enerjisi veren Boğaz’da”, meselâ İsmet Baba’da, yeni tutulup da takoz takoz dilimlenerek nar gibi kızartılmış taptaze palamudun ve yanında da bir baş kırmızı soğanın eşliğinde, turkuaz sulara karşı ruhlarımızı ve muhayyilelerimizi birer kadeh rakıyla parlatarak, biz de bir an önce karşılasak mı acaba şu eylülü Mehmet’çiğim, ne dersin?
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları




















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016