Orhan Kemal CENGİZ
Hükümete demokratikleşme için tavsiyede bulun desem, hemen aklına gelen ilk şey ne olurdu?” diye sordu bir dostum. Arkadaşımın Başbakan’a yakın birilerine tavsiyede bulunacağını anladım. Epey bir süreden beri üzerime çöken kapkara umutsuzluk bulutları sanki hafifçe aralandı, güneşi ucundan kıyısından görür gibi oldum. Heyecanla konuşmaya başladım:
“Bu karanlık odadan çıkışa giden yolda en önemli kanalın medya özgürlüğü meselesi olduğunu anlatmaya çalışırdım ilk önce. Bu meselede bir düzelme sağlanamadığı sürece, diğer konularda atılacak adımların hiçbirisi ülkenin demokratikleştiği yönünde sahici bir umut aşılayamaz. Şöyle düşün, gayet medeni görünüşlü birisiyle iş görüşmesi yapıyorsun. Adam bir anda garsona kızıyor ve kalkıp ağzını burnunu dağıtıyor. Sonra da karşına oturup, hiçbir şey olmamış gibi, ‘Nerde kalmıştık’ diye soruyor sana. Artık o adamın hoşgörü, işbirliği, uzlaşma gibi herhangi bir konuda söylediği bir şeyi ciddiye alabilir misin? İşlerinden atılan gazeteciler, el konan gazeteler, Başbakan’ın bitmek bilmeyen paylamaları, onu tam da işte bu garsonu döven adam görüntüsüne sokuyor. O garson kanlar içinde yerde yatarken ne dünyayı ne Türkiye’deki demokratları iyi bir şey olabileceğine ikna edebilmeleri mümkün.”
“Medyaya yaptıkları her müdahale hükümetin anti-demokratik imajını, duvara düşen kara bir gölge gibi, misliyle büyütüyor. İfade hürriyetine kıymet vermeyen, bu konudaki imajını bile önemsemeyecek kadar farkındalık yoksunu bir görüntü yaratıyor hükümet. Yine medya üzerinde kurulmaya çalışılan bu sınır tanımaz kontrol tutkusu, şüpheleri, kaygıları katbekat arttırıyor. Bu kadar feci bir şekilde medyayı kontrol etmeye çalıştıklarına göre, demek ki giderek toplum üzerindeki denetimlerini de arttıracaklar; ciddi bir toplum mühendisliği tasarımları olmasa neden bu kadar medyayı kontrol etmeye çalışsınlar ki diye düşünüyor insanlar.”
“Kovulan her gazeteci, her köşe yazarı başka bir kısırdöngüyü de tetikliyor aynı zamanda. Okuduğu köşe yazarının işini kaybettiğini gören insanlar, kendilerini ifade etmenin araçlarının ellerinden alındığını düşünüyorlar. Yazarları gidince, kendi sesleri kısılmış gibi geliyor onlara. Sanki ses telleri sökülüyor, sözleri ellerinden alınıyor. Gezi protestolarına yol açan öfke birikiminde medyanın bu durumunun büyük payı var.”
“Bütün bu nedenlerle, demokratikleşme için en hızlı iyileştirici umut aşısı, medya özgürlüğü konusunda atılacak adım olurdu. Örneğin, Başbakan, işlerinden olan köşe yazarlarını, televizyoncuları, siyasi görüşlerine bakmaksızın, bir toplantıya çağırabilir. Bütün bu yazarları yanına alıp, kameraların karşısına çıkıp, medya özgürlüğüne verdikleri önemi anlatabilir. Bütün televizyon ve gazeteleri, işten çıkardıkları medya çalışanlarını geri almaya davet edebilir. Bundan böyle hiç kimsenin, hükümet ya da Başbakan’ı bahane olarak gösterip hiçbir şekilde ifade hürriyetine müdahale etmeye, insanları otosansüre zorlamaya kalkmaması gerektiğini söyleyebilir.”
“Sadece bir tek bu adım bile Gezi protestoları sonrasında hükümetin yurtdışında ve yurtiçinde yıpranan imajını onarmaya yeterdi. Tabii ki bu jesti demokratikleşme konusunda atılacak sahici adımların takip etmesi koşuluyla...”
Bütün bunları söyleyince, sanki olacakmış, ülkenin üzerine çöken kara bulutlar aralanmaya başlayacakmış gibi bir umuda kapıldım bir süre.
Sonra eve gittim, bilgisayarımı açtım ve Twitter’a girdim. Bir baktım ki Memet Ali Alabora korkunç bir şekilde linç ediliyor. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, Alabora’yı yargılayıp Silivri’ye göndermiş bile. Ahmet Kaya ve Hrant’ı linç ettiren Ergenekon zihniyeti hükümet taraftarlarınca devralınmış. Tıpkı onlar gibi, linç edilecek insanları parmaklarıyla işaret ediyorlar.
Kafamda bütün bunlar dolaşırken geldim Prag’a. Biraz sonra Kafka’nın evini ziyaret edeceğim. Bütün dileğim, Türkiye’nin bir gün Kafka’nın romanlarında resmettiği o boğucu atmosferden çıkmasıdır...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.05.2023
17.04.2023
28.05.2022
13.10.2021
9.09.2021
30.12.2020
23.12.2020
21.12.2020
15.12.2020
3.02.2020