Süleyman Seyfi Öğün
dı tabiî ki böyle koyulmadı; biz koyalım. “Arap Baharı” olarak başlayan süreç Suudları dışlamış; hattâ onlar için ciddî bir tehlikeye dönüşmüştü. Ama zihinlerdeki sual de; “mâdem Saddam, Kaddafi, Esad birer diktatördür de, Suudî’deki rejim nedir?” sualiydi. Batı Suudlarla on seneler boyu son derecede iyi geçindi. Suudlar dînî fanatizm, diktatörlük gibi suçlamalardan her dâim muaf tutuldu. Tuhaf olan, aklı başında herkesin değerlendirmesi; dînî fanatizm ve rejimindeki kapalılık îtibârıyla hiçbir kuvvetin Suudların eline su dökemeyeceği yolundaydı.
Bir başka tuhaflık da şuydu: Arap Baharı, esasta bir boyutuyla Suudların hasımlarını; bir başka boyutuyla da benzerlerini hedef alıyordu. BAAS rejimleri Suud tarzı “teokratik” bir yapılanmayı, Arap toplumlarının istikbâli açısından sakıncalı bulan bir ideoloji üzerine kuruluydu. Dîni daha çok bir sosyal yapıştırıcı olarak görüyor; Nâsır ve M. Eflâk’ın tezlerinde olduğu üzere kitle mobilizasyonu ile eşlendiriyor; hâsılı Türkiye ölçeğinde olmasa da bir şekilde siyâsal alanla mesâfelendiriyorlardı. Suudlar ise, Arap âleminde teokratik esaslı bir idârenin merkeziydi. Şimdi elimizi vicdanımıza koyup akıl yürütelim: Eğer Batı’nın hassasiyeti dînî fanatizm veyâ fundementalizm idiyse, hedefine en başta Suudları koymaları gerekmez miydi? Diğer taraftan; siyâsal baskı îtibârıyla Suud rejiminin uygulamalarıyla BAAS faşizmlerinin arasında ne fark vardı ki?
Tabiî ki süreçler bu şekilde işlemedi. Vahabî temelli Suud teokrasisi, İran’daki Şii teokrasisi ile eşlendirildi. Bu esasta bir “düşman benzeşenler ” ilişkisiydi. “Düşman benzeşenler” ilişkisini, kolayca çağrıştırdığı “Düşman kardeşler” ilişkisinden ayırmak gerekir. Habil-Kabil misâlinde olduğu üzere kardeşlikten türeyen bir düşmanlık ilişkisi değildir burada bahse konu olan. Bu bizzat benzeşmenin düşmanlaştırdığı bir ilişki türüdür. En çok benzerlerimiz yıldırmaz mı bizi? En kahredici icâdımız aynalar değil midir? En koyu, en kanlı davâlaşmalar, biraz da kahredici benzeşmelerden türemiyor mu? Farklı olduğundan emin olduğumuz durumlardaki rahatlığımız ve alicenaplığımız, hoşgörümüzü ne için benzerlerimizden esirgeriz ki?
Suud-İran gerilimi, 1980-2015 arasında, yâni kabaca 35 sene kadar hep tecrit edildi. Araya önce Irak sokuldu. İran-Irak Savaşı 10 sene devâm etti. Neticesinin ne olduğu bilinmeden neticelendi. O zamanları bir hatırlayalım. “Fanatik -teokratik” İran rejimine karşı, lâik-çağdaş Irak rejimi… İran-Irak Savaşında muzaffer olması için desteklenen, sırtı sıvazlanan, âdeta bir Bağdat Kaplanı gibi lânse edilen Saddam’ı gözümüzün önüne getirelim. Derken imajının bir çırpıda nasıl değiştiğini hatırlayalım: Bağdat Kaplanı nasıl da toprak altında yaşamaya başlayan bir Çöl Fâresine dönüştürüldü.
Batı emperyalizmi her seferinde Suud-İran gerilimini “by pass” eden çeşitli hatlar döşedi. Tabiî ki bu esasta petrol temelli bir kayırmaydı. Ama her şey bu kadarla mahdut değil. Suud ideolojisini; yâni Vahabîliği, Sünnîliğin karakteristik ve anaakım temsilcisi gibi gösterdi. Suudların çapalayıp suladığı, gübrelediği, başta Afganistan ve Kafkasya gibi çeşitli seralarda El Kâide’ler, DAİŞ’ler yetiştirildi. Mısır’da ortaya çıkan ve Tunus ve Gazze başta olmak üzere başka Arap coğrafyalarında filizlenen; eleştirilecek çok sayıda başka nitelikleri olsa da; demokrasi ile uyuşumlu, şiddet karşıtı, gerçekten de mülâyim ve mâkûl sayılabilecek bir başka Sünnî damar olan İhvan hareketi de yoksayıldı ve ezildi. Hâsılı Sünnî damar, nahâk yere Suudî Vahhabizminin, gençlerin tâbiriyle “bir tık daha” radikalize edilmesinden neşet eden IŞID fanatizmine indirgendi. Ama yine çok garip olan -elbette çok haklı sebep ve sâiklerle- 11 Eylül sonrasından başlayan; ama “Arap Baharı” sürecinde ayyuka çıkarılan “El Kaide-IŞID”ın günahlar galerisine başta Türkiye olmak üzere Batı’nın istemediği her unsurun sokulmak istenmesidir. Bu biraz da târihteki cadı avlarından devralınan akılyürütmelerle yapılan bir iştir. Ama tekrar edelim: yakın zamanlarda perdelenen Vahhabilik ile El-Kaide-IŞID bağıydı.
Obama döneminin sonlarında umulmadık bir gelişme yaşandı. Bir anda bu ilişki deşifre edildi. Hattâ Suudların benzeşen düşmanı olan İran’a güzellemeler yapılırken, Suudların 11 Eylül’ün baş suçlusu El Kaide’yi kuran güç olduğu ilân edildi. Bu aslında ABD’nin Suudları tasfiye etme azim ve kararlılığını gösteriyor. Aslında kovboyca söylenen şey çok açık: Eller yukarı cepler aşağı; bütün varlığını sökül!..” Pekiyi, Obama’dan Trump’a ne değişti? Suudları İran sopasını göstererek teslim alma işi en başta İsrâil’i huysuzlaştırdı. Trump’ınki Obama’nınkinden sâdece daha doğrudan olması ve İran’ı da dışarıda bırakmasıyla farklılaşıyor. Şimdi Arap Baharı’nın en gecikmiş evresini yaşıyoruz. Suud Baharı, Suudların bekâ telaşının estirdiği “ılımlı” rüzgârlarla, Suudları çoktan ve barbarca yağmalamaya karar vermiş Batı’nın estirdiği fırtınaları birbirine katıyor. Suudi Baharı, tabiattekinin tersine yazla değil, zehir zemberek bir kışla biterse şaşmayalım: Hesap açık, bir taraftan Suudîlerin kanları emilirken; diğer taraftan İran-Suud arasındaki “benzeşenlerin düşmanlığı” körüklenecek ve kanlı bir heaplaşmaya evrilecek. Bu hikâye, Lübnan’dan başlayan; Filistin ve Suriye’yi , Irak’ı içine alan çok daha büyük bir cephenin bir kısmına denk düşüyor. Aman Türkiye, dikkât…..
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019