Yasemin ÇONGAR

* Yasemin Çongar’ın bu yazısı YA DA köşesinde değil, EX LIBRIS / DÜNYA BUNLARI OKUYOR adlı köşede yayımlanmıştır.
***
Tozuz biz. Zerrelerden ibaretiz. Öyle geldik, öyle gideceğiz. Dağılıp savrulduğumuzda nihayet, bizden geriye sadece bir hikâye kalacak. Evet bir hikâye ama tek hikâye değil. Herkesin başka başka anlatacağı, herkesin parça parça unutacağı, binbir ayrı hali olan, başından sonuna, binbir ayrı yoldan varılan bir hikâye. O yolların hepsinden teker teker yürüme fikrini seviyorum ben. İhtimalleri seviyorum. Her ihtimal bir nimet. Herbirimizin her an harf harf, boşluk boşluk yazdığımız hayat hikâyelerimizin, bizden sonra belki allı pullu, belki yalın yavan ama illâ ki bölük pörçük, belki fazlalı ama illâ ki eksikli hallerine dönüşeceğini bilmeyi seviyorum. Hikâyemizi “tekleştirme” çabamızın nafileliğini seviyorum yani.
Bakın işte, bir kadın, nicemiz gibi bir kadın, bu yağmurlu ağustos mahmurluğunda senden benden belki daha cin belki de değil bir kadın, tam da bunu yapıyor şimdi: Kendi hikâyesinin ebedî anlatıcısı olma hevesiyle sanırım, sanal âlemde kişisel bir sayfa açıyor kendine; ince elenip sık dokunmuş bir “ben” arşivi kuracak o sayfada;“Bakın ne şahane bir insanım, hem şeffaf hem gizemliyim, sahte tevazu gereksiz elbet ama kendimle tabii ki dalga geçerim” pozlarını bir bir yerleştirecek içine. Devâsâ bir boşluğa habire anlatacak kendini; örter gibi yaparken gösterecek, fısıldarken bağıracak: “Buyum.” Hiç itirazım yok. Facebook’ta ölmek her ne kadar “imkânsız” görünse de, ölüm, cümlemiz için aynı ölçüde “mutlak” zira; ve o kadın, o kadın gibi nice kadın, nice erkek, yani mesela ben, mesela sen, gün gelip zerrelerimize ayrıldığımızda, herbirimizin hikâyesi de, son kertede, gerçek ya da sanal her türlü vasiyetimizden ve vesayetimizden âzâde kalacak. Cismimiz terk-i diyar eyleyince, hikâyemiz de zerrelerine ayrılacak bir bakıma; başkalarının hafızasındaki haliyle toz duman olacak hatıralarımız. İçinden geçtiğimiz hayatlar, kulaklarda bıraktığımız sözler, herkesin görmesini istediğimiz cazip anlarımız, kimselerin fark etmediğini sandığımız itici yanlarımız, hepsi, moleküllerimiz gibi ayrışıp savrulacak, zerre zerre birbirine çarpacak, çarpa çarpa dağılacak, sonra yeniden birleşip bir tür bulut olacak belki. Bakanlar, kendi hayallerindeki şekli görecekler bulutumuzda. Ne gördüklerini biz hiç bilmeyeceğiz.
İç içe geçen hayatların kümülüs hali
“Ama aşkın” der Virginia Woolf, Orlando’nun sonlarına doğru; ve iki tire arasına bir istihza yerleştirmek üzere durur hemen: “ Erkek romancıların tarifine göre, ki bu konuda onlardan daha yetkin kim olabilir” deyip tireyi kapadıktan sonraysa, bütün müstehziliğine inat, benim saflıkla sevdiğim şu satırları yazar: “(Aşkın) şefkat, bağlılık, cömertlik ve şiirle hiç bir ilgisi yoktur. Aşk, eteğini sıyırıp… ama aşkın ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Orlando bunu yaptı mı? Hakikat, hayır demeye zorluyor bizi, yapmadı. Bu durumda, yani insanın yazdığı hayat hikâyesinin baş kişisi, ne âşık olur ne cinayet işler, yalnızca düşünür ve hayal kurarsa, bir cesetten hiçbir farkı kalmadığı sonucuna varıp, onu terkederiz.”
Bulutlara bakıyorum şimdi; bir kitabın sayfalarına… Zamana direnen aşkları ve zamana yayılmış cinayetleriyle, yazarına, tutkusunun nesnesinden soğuma şansını bir an bile vermeyen iç içe geçmiş hayat hikâyelerinin “kümülüs” haline bakıyorum:A Book of Secrets: Illegitimate Daughters, Absent Fathers (Bir Sırlar Kitabı: Gayrımeşru Kızlar, Namevcut Babalar). Hiçbir hayatın tek bir hikâyesi olmadığını ve her hayat hikâyesinin aslında başkalarının hayatlarını da anlattığını hatırlatan girdap misali bir kitap bu; anlatımının zarafetiyle cezbediyor sizi, sonra hiç beklemediğiniz bir kuvvetle düşüncelerinizi döngüsüne katıp, derine hep daha derine çekerek ilerliyor. Yazarı, 1935 Londra doğumlu Michael Holroyd –ya da aristokrat esamisini ve İngiliz edebiyatına katkılarından ötürü Kraliçe’nin kendisine verdiği şövalyelik unvanını gözönüne alırsak, Sir Michael De Courcy Fraser Holroyd— biyografi yazımının gerektirdiği ağır ve ince işçiliğin hakkını ayrı ayrı eş düzeyde veren bir usta. Onun, Bernard Shaw ve Lytton Strachey biyografileri birer “klasik” kabul ediliyor. Holroyd, A Book of Secrets’ı, “son kitabı” olarak yazmış. Kariyerinin noktasını, bence her biyografi kadar, her hayatın da nihai cümlesi olabilecek bir vedayla koyuyor:
“Şimdi bir filmde olduğu gibi, bu sayfalardaki, yani son kitabımın sayfalarındaki karakterleri geri getirebilirim. Artık âşinası olduğum Villa Cimbrone’ye varırken hayal edebilirim onları ve sesleriyle, anlatımımdaki boş alanları, tamamlayamadığım yerleri doldurduklarını işitebilirim. Nihayet birbirleriyle karşılaşıyorlar işte, şimdiye dek açıklanamaz olan şeyleri açıklıyorlar ve daha önce hiç bilmedikleri şeyleri de büyük bir hayretle ve kafalarını iki yana sallayarak öğreniyorlar: bir sessizlik, sonra kahkaha sesi. Böylece her şey anlaşılacak ve keder ve kederin intikamı olan şey de, en nihayetinde, hayatın komedisine dönüşecek.”
Evleneceği adamı bir eve kaybeden kadın
Sondan başladım; şimdi başa, Holroyd’un bir araştırmacı gibi bakarken gördüklerini, bir romancı gibi anlatarak yeniden yarattığı her biri ayrı tüten o baharatlı kadınlara dönebiliriz. Ama önce yeşili, mavisi bol bir rüya resmi düşürmek istiyorum aklınıza. Akdeniz’in gökyüzüne boyandığı bir kıyıya yukarıdan bakın istiyorum; Napoli’nin seksen kilometre kuzeyindeki Ortaçağ şehri Ravello’nun tepelerinden, İtalya’nın Amalfi sahiline indirin gözlerinizi. İçindeki hikâyeler, Londra’dan Cornwall’a, Paris’e, Monte Carlo’ya uzanan A Book of Secrets’ın “yuvası” burası zira; Holroyd’un kâh bir düş sarayı gibi masalsı, kâh başlıbaşına bir karakter gibi hakiki bir dille resmettiği, on ikinci asırdan kalma muhteşem bir taş ev –Villa Cimbrone– ışığı ve gölgesiyle baştan sona vuruyor kitabın sayfalarına.
Ernest Beckett ya da Londra’daki “Big Ben” saat kulesinin tasarımcısı olan ünlü zemberek, kilit ve çan âlimi amcasından miras diğer adıyla Lord Grimthorpe, zamandan ve paradan yana sıkıntısı olmayan bir İngiliz asilzâdesi... 1904’te Villa Cimbrone’yi görür görmez, artık başka bir şey görmüyor gözü, evlenmeyi düşündüğü kadını terkedip, bu evi satın almaya karar veriyor. Bizi ise, Holroyd’un “adını, kariyerini, ilgilerini ve metreslerini gayet düzenli biçimde değiştiren bir adam” diye tarif ettiği Lord Grimthorpe’dan ziyade, onun dokunduğu kadınlar ilgilendiriyor. Nişanlısını Villa Cimbrone’ye kaptıran Eve Fairfax, Lord Grimthorpe onu yaraladığı için değil sadece, Auguste Rodin – evet, ta kendisi—genç kadının duygularını on üç yıl boyunca yontup törpülediği için de kırık ve kahırlı bir hayat sürüyor zira. 1901’de Rodin’in heykelleriyle tanışınca, evdeki biblo koleksiyonunu hemen elden çıkaran Lordumuz, Eve’in bir büstünü yapmasını istiyor Fransız ustadan. Rodin’in istediği paranın yarısını vermeyi, buna karşılık fazladan süre tanımayı öneriyor. Eve ile Rodin arasında 1914’e kadar sürecek olan ilişki bu anlaşmayla başlıyor. Yıllar içinde defalarca ve her defasında saatlerce Rodin’e poz veriyor Eve. Sonuçta, bugün dünyanın çeşitli müzelerinde örnekleri olan yüzlerce kil ve bir düzineden fazla mermer büst çıkıyor ortaya. On üç yılda Eve, Londra’dan Rodin’e 116 tane mektup yazıyor, Rodin Paris’ten yirmi beş kez cevap veriyor. “Büstüne çalışıyorum, yani sen bilmesen bile seninleyim” diyor. Her mektubunda aynı aşkın itirafını yutkunuyor Eve. “Sen öyle bir kadınsın ki, hem biçim hem ifade olarak Michelangelo’nun yüzlerinden birine benziyorsun benim gözümde” diyor. Elleriyle gören bir adamdan daha büyük bir iltifat işitemeyeceğini Eve de seziyor sanırım. Holroyd, “bir aşk arkadaşlığı” diye tanımlıyor aralarındaki bağı ve hiçbir zaman dizginlerinden tam anlamıyla boşalamayan, cinsellik boyutu ya hepten eksik ya da hep biraz boyundurukta kalan bu ilişkinin gücünü öyle basit, öyle hakiki bir cümleyle teyit ediyor ki, zihnimde hâlâ “ama aşkın ne olduğunu hepimiz biliyoruz” diye mırıldanan Woolf’u susturup, sadece Holroyd’u dinliyorum:“Birbirlerine enerji veriyorlardı.”
Tanrı bizi bu erdemlerden korusun!
A Book of Secrets, bir tür hikâye kitabı aslında. Yolları Villa Cimbrone’ye düşen ya da serüvenleri bir şekilde bu evin teğetinde ilerleyen farklı kadınların biyografileri, farklı bölümlerde anlatılıyor. Bunlardan bence en çarpıcısı, Holroyd’un da üzerine en fazla titrediğini hissettiğim Violet Keppel, hepten yabancımız değil. Woolf’un “Bir Biyografi” alt başlığıyla yazdığı Orlando romanının iki kahramanından birinin rol modeli Violet. Mâlum Woolf, o kitapta bir dönem sevgilisi de olan Vita Sackville-West’i, “Orlando” kimliğiyle önce bir kadın, sonra bir erkek olarak yeniden yaratırken, cinsiyetin ve cinselliğin katı kalıplarını kırmayı dener. Romanda Orlando’nun “Sen benimsin… çünkü sana tapıyorum” diyeceği Rus prensesi Saşa ise, Woolf’un, Violet Keppel’a biçtiği edebî kisvedir sadece.
Violet Keppel’ın annesi Alice Keppel, daha sonra Kral Yedinci Edward olarak tahta çıkan Galler Prensi’nin metresi ve aynı zamanda evli bir kadındır ama Violet’i ne Kral’dan ne kocasından, Eve Fairfax’in “vefasız” nişanlısı Lord Grimthorpe’tan doğurur. Fazla ayrıntıya girmeyeceğim ama, İngiliz aristokrasisinin yirminci asrın başındaki çiftleşme usullerinin, insanın kendini, her bir dalına bir başka ferdin adının yazıldığı, sağlam köklere ve tek bir gövdeye sahip o banal hayat ağacı karikatürlerinin olgun bir meyvesi olarak görmesini imkânsızlaştıracağı kesin! Holroyd, bu çokeşlilik hallerini, illâ ki bir “dekadans” olarak görmeksizin, hem asilzâdeliğe hem aile kurumuna içinden ama mesafeli bakarak, bir yandan da bu “serbest” dinamiğin daha ziyade kadınları örselediğinin farkına varıp vardırarak anlatıyor.
Violet Keppel ile Vita-Sackville West’in bugüne dek defalarca hikâye edilmiş ilişkilerini, hep yapıldığı üzere Vita’nın ve dolayısıyla Vita’nın âşıklarından Virginia Woolf’un değil, belki de ilk kez Violet’in penceresinden yazan Holroyd, bu tercihi sayesinde, iki kadının birbirine yönelen tutkusunu, bu tutkunun içindeki isyan unsurunu, meceracı ruhu, şehveti ve bütün bunların, toplumun aynasını orta yerinden nasıl da çatlatıverdiğini anlatırken, o tutku Vita’da tutukluk yaptığında, Violet’in ne kadar hırpalandığını da, bu deli ruhlu kadının derisinin içinden hissetmemizi sağlıyor.
Tabii, Violet’in annesi Alice’in, karı-koca kılığında Avrupa’nın otellerini gezen bu iki kadının ilişkisini bitirmek için harcadığı çaba; Violet’in o güne dek “lezbiyen” kelimesini bile duymamış olan saf kocası Denys Trefusis’in, Vita’nın karısına yazdığı mektupları okuduktan sonraki şaşkın hali; ve Vita’nın kocası Harold Nicholson’ın kendi homoseksüel aşkları da, bu “ilginç” tablonun yer yer mizahî konturlarını çiziyor.
Bugün lüks bir otel olarak hizmet veren Villa Cimbrone’nin geniş taraçasından sonsuzluğa bakarak, geçen asrın aşklarını düşünen Holroyd’un kaleminde, Violet “ilginç” bir karakter olmakla kalmıyor ama. Vita’ya bir mektubunda, “Tanrı bizi, insaflılık, dakiklik, sadakat ve halinden memnuniyet gibi bütün o pürüzsüz erdemlerden korusun” diye yakarıp, “Tarihte hangi büyük adam sabit, hangi büyük kraliçe sadıktı ki” sorusunun cevabını, “Dehanın özü her zaman yeniliktir, her zaman öyle olacak” diye veren bu kadını, sadece aşkıyla anılmaktan kurtarmak istiyor sanki Holroyd. Onun, dokuz roman yazmış bir edebiyatçı olduğunu hatırlatıyor bize. Ortak arkadaşları, birinin aşkı, diğerinin rakibesi Virginia Woolf’un uzun gölgesi üzerlerine düştüğünden belki, Vita’nın ve Violet’in, bir kısmını Villa Cimbrone’nin taş duvarları arasında yazdıkları kitaplar, Britanya’da bile pek fazla bilinmiyor bugün. Oysa özellikle Violet için, yazmanın “bir intikama” dönüştüğünü anlıyor Holroyd; “aşkıyla hayatın geri kalanı arasında birer müzakereydi” diyor kitapları için ve onun hayat hikâyesinde, kitaplarının da bir yer bulmasını diliyor. Ama zamanın her kederi, her intikamı ve her müzakereyi, er geç hayatın komedisine dönüştürdüğünü sezen bir yazar, hikâyemizin bir olsa da tek olmadığını biliyor elbet; istediğimiz kadar “Buyum” diye haykıralım boşluğa, bizden kalan bulutların şekline başkaları karar veriyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2013
24.09.2013
27.07.2013
29.05.2013
1.04.2013
8.12.2012
1.12.2012
17.11.2012
10.11.2012
3.11.2012