A.Turan ALKAN
Thames nehri kenarındaki devasa sarayın bir türlü iyi ısıtılamayan salonlarından birindeyiz. Ortada yirmi metre uzunluğunda büyük bir masa, etrafında dik arkalıklı, yüksek ve rahatsız sandalyeler sıralanmış. Resmi derecede şık giyimli yaşlı üyeler şöminenin etrafında ısınmaya çalışmaktalar. Derken yüksek ve ağır kapı gıcırtıyla açılıyor. Üyeler telâşla yerlerine geçiyorlar. Başkan koltuğuna yönelen yaşlı ve ak sakallı adam küçük bir öksürük akordundan sonra konuşmaya başlıyor,
-Değerli centilmenler; biliyorsunuz bu toplantıyı her yıl yapıyoruz ve dünyanın her yanına, özellikle İslâm ülkelerine yayılıp örgütlenen komitemiz, çok büyük ödenekler kullanıyor…
‘Söylediklerim iyi anlaşılıyor mu acaba?’ dercesine diğerlerinin yüzünü tek tek tarayarak devam ediyor,
-Sonuç hüsran sevgili centilmenler. Maalesef başarılı olamıyoruz. Dört yüz seneden beri dünya çapında, İslâmi yayılma ve gelişmeyi durdurmak için faaliyet gösteren komitemizin işe yararlığı artık yüksek sesle tartışılır oldu. Sizleri bu olağanüstü gündemli toplantıya bu yüzden çağırdım!
Müslümanlar evet kalabalık ama sadece kalabalık
Üyeler sanki tek suçlu kendileriymiş gibi mahcup bir eda ile yüzlerini masaya doğru eğip adeta kaybolmak isterken mütereddit bir ses duyuldu,
-Ben sizin kadar kötümser değilim sayın başkan!
Bütün bakışlar sesin sahibine yöneldi. Ufak tefek, ince yapılı kendi halinde birine benziyordu bu üye.
‘Bu biraz da olaya nereden baktığınıza bağlı.’ diye devam etti, ‘Tamam, yeryüzünde Müslüman varlığını tamamen ortadan kaldırmak noktasında başarılı olamadık. Milyonlarca altınla finanse ettiğimiz Haçlı seferleri zararla kapandı. Osmanlı ilerlemesini Avrupa ortalarında durdurmak için akıl almaz paralar harcadık, koalisyonlar kurduk, ittifaklar organize ettik. Adamların savaş meydanlarında kazandıklarını, pazarlık masalarında allem-kallem ellerinden aldık ama sonuçta yeryüzünün en çok üyesi olan dini hâlâ Hristiyanlardır. Müslümanlar da evet, biraz kalabalık ama adı üstünde kalabalık. Dünya siyaseti, ticareti, bilimi üzerindeki etkileri neredeyse sıfır!
-Evet evet, öyledir diye tasdik edildi bu sözler. Bu mırıltılardan cesaret alan adam devam etti.
-Böyle cesaret kırıcı şeyler söylememelisiniz. Bizden çok eski kuşaklarda bu komisyonda görev yapan büyüklerimiz, Müslümanların bilim ve sanattaki önlenemez yükselişini durdurmayı başardılar ama. O günden beri bellerini doğrultamıyor Müslümanlar, dikkat ettiyseniz. Taktiklerimiz sayesinde iç enerjilerini, doğurganlıklarını kaybettiler, tekrara düştüler ve daha da güzeli aldattığımız bazı Müslüman yöneticilerin önayak olmasıyla İslâm fıkhını devlet denetimi, devlet tekeli altına alarak işe yaramaz hale getirdiler. Bu büyük bir başarıydı!
-Sanattaki durumu da ben açıklamak isterim diye söz aldı bir başka üye, ‘Öyle bir özgüven çukuru açtık ki birkaç nesilde; şimdi bırakınız daha iyi sanat ürünleri verebilmeyi, eskiyi birebir taklit etmeyi bile beceremiyorlar. Sıfırdan kurdukları şehirleri gördükçe zevkten dört köşe oluyorum. İslâm mimarlığı birikimi hiç olmamış gibi salak salak işler yapıyorlar. Az başarı değildir, arkadaşıma katılıyorum…
Başkan düşünceliydi; söylenenleri dikkatle dinledikten sonra yeniden konuştu,
Hele türkler, hele türkler
-Komisyon olarak görevimiz İslâmı yeryüzünden silmek; bu mümkün olmazsa her alanda geriletmek, rezil-rüsvay etmek ve gözden düşürmektir. Tüzüğümüzde de yazılı bildiğiniz şeyler bunlar. Öte yandan çalışmalarımızı yürütebilmek için pek çok hükümetin katıldığı bir konsorsiyum finansman desteği sağlıyor bize. Onlara mantıklı cevaplar verebilmemiz, gözle görünür delillerle ikna etmemiz gerekiyor. Evet, değeri dostlarımın da işaret buyurduğu gibi global ölçekte, genel planda bir yerlere geldik. Dünyanın efendileri artık bizleriz. Müslümanlar ise özellikle Türkiye’de görülen ümit kırıcı gelişmelerden sonra iyiden iyiye bize yetişebilmek azmini kaybettiler. Konuya bu açıdan bakılınca sanki komitemizin bunca gayret göstermesine, bu kadar muazzam paralar harcanmasına gerek yokmuş gibi görünüyor. Öyle ya bu Müslümanların birbirine ettiğini icabında akrep bile akrabasına yapmıyor. Terörizm, mezhepçilik, taassup, yolsuzluk ne dersen var. Adamlara üç kuruşluk yolsuzluk kapısı aralıyorsunuz mesela; ‘biz önce geldik, benden daha iyi kimse yolsuzluk yapamaz’ diye birbirlerini boğuyorlar. Hele Türkler hele Türkler. Bir ara bunlar İslâm dünyasına iyi örnek olacaklar diye ödümüz kopmuştu hatırlarsınız. Neydi öyle yahu? Kırk yıllık Kürt meselesini bile müzakereyle konuşup tartışarak çözmeye filan kalkışmışlar, hatta afedersiniz AB’ye girip, adam gibi hukuk devleti olacaklar diye yüreğimiz kalkmıştı. O günlerde komisyonumuz değerli çalışmalar yaptı ve ilerde bunları tarih yazacaktır. Korktuğumuza uğramadık. Türkler, ülkelerinde iyiye giden ne varsa hızla çürüterek mantık standartları düşük bir topluluk görüntüsü verdiler. Tamam… bunlar güzel gelişmeler ama yetmiyor. Yılan sersemledi diye gevşeklik mi göstermeli? Başını gövdesinden ayırmadıkça rahat yok bize. İşte o yüzden devlet düzeni ve özellikle Türklerin, ‘Medeniyyet hamlesi’ diye kuru kuruya övünüp durdukları perspektiflerden farklı olarak sokaktaki adamı, yani ortalama, standart, vasatî, hani ‘average’ dedikleri Müslüman tipini darmadağın edecek yeni bir proje geliştirmemiz gerekiyor. Bu konuda tekliflerinize açığım ve bekliyorum değerli centilmenler…
‘Hamdolsun’ olmadı ama buraya hocam!
Uzun bir sessizlik oldu. Dışarıda hava iyice kararmış, Thames nehrinin suları kurşunilikten çıkıp kara ve kıvamlı bir balçık rengine doğru dönüşmüştü.
-Başka ne yapılabilir bilmiyorum doğrusu ama yine de durum o kadar kötü sayılmaz, diye mırıldandı üyelerden biri. Hani o çok çalıştığını ileri sürmesine rağmen imtihanda başarılı olamamış öğrencilerin hayal kırıklığını andıran bir tını vardı sesinde.
-En son yine komitemiz tarafından tasarlanıp uygulamaya geçilen TV’de Ramazan programları projemizden çok randıman aldık. Hatırlarsınız o zaman bazı arkadaşlar, yahu olur mu, biz Müslümanları dinden soğutalım diye kafa patlatıyoruz; siz ise adamlarda dini şevk ve gayreti artıracak şeylerden bahsediyorsunuz diye itiraz etmişlerdi.
Üyelerin çoğu, ‘’evet öyle olmuştu’ makamında başlarını salladılar. Adam devam etti.
-Televizyon ekranlarında dini program müthiş bir fikirdi ve bu müthiş buluşu yapan arkadaşımız şu anda aramızda bulunmuyor. Hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Evet, fikir ummadığımız ölçüde parlak bir başarıya götürdü bizi. Televizyon böyle bir şey dünyanın her yerinde ama Türkiye’de biraz daha farklı gelişmeler oldu. Televizyonun yanına hangi büyük ve güzel fikri getirseniz, bir zaman sonra o güzel ve büyük fikir adeta sersemliyor, değersizleşiyor ve içten içe çürümeye başlıyor. Din, özellikle İslâm, biliyorsunuz görsellikten en uzak dindir. Müthiş bir soyutlama gücü ve kabiliyeti üzerine kuruludur ve insanın soyut kelimelerle anlatılan bir hakikati kavrayabileceği esasına dayanır.
-Ya televizyon, diye araya girdi birisi.
Adam dönüp arkadaşına baktıktan sonra pası iyi değerlendirdi,
-Televizyon soyuttan nefret eden bir oyuncaktır. Orada her şeyi görürüz, gösteririz, görerek var eder ve satarız. Müslümanların eline televizyon ve din gibi iki kavramı verince onlar, ‘ha bu iyi bir şey; din propagandası yapar dindar sayısını artırır, yeni nesilleri dindar yetiştiririz’ diye sarıldılar ama sonuç ortada. Yeni kuşaklarda seküler eğilimler tırmanışa geçti hamdolsun!
Üyelerden birisi, ‘Hamdolsun burada olmadı ama hocam’ diye takıldı.
Ben en çok orucu ne kaçırır sorularına bayılıyorum
Öteki aldırış etmeden sözlerine devam etti, ‘Bugünlerde Türk ekranlarına ara sıra göz atıyorsunuzdur umarım; ben şahsen her gün en az üç-dört saat izlemeden yapamıyorum. Alışkanlık oldu kısa sürede. Hele ‘Ramazan hocaları’ olgusu baş favorim. Dini ve yüksek hakikatleri o buram buram sahtelik kokan theatral ifadelerle nasıl ucuzlattıklarını gördükçe keyiften eriyorum yerimde. İnanamazsınız, dini kullanarak satmadıkları ticari ürün kalmadı yahu. Garibanlar ticari reklam vasıtası olarak kadın objesi kullanılmasından ürküyorlar ama dini unsurları inanılmaz bir iştahla sömürüyorlar.
-Doğru söylüyorsun dedi arkadaşı, ‘O dini müzik diye yaptıkları çufçuflu ilahiler nedir yahu; profan türkü melodilerine çakma sözler yazıp kendilerine enikonu bir hayran kitlesi yarattı adamlar. Bilirsiniz bu Müslümanlarda son derece asil ve yüksek kaliteli bir dini müzik geleneği vardı; şimdi sizlere ömür! Yeni yeni şehirleşmekte olan nüfus, özellikle kadınlar TV bağımlısı oldular. Bu arada evlenme programlarını teklif eden arkadaşı özellikle kutlamak isterim. Çok randıman alıyoruz bu sıralar o keşiften…
-Ben en çok, ‘orucu ne kaçırır’ sorularına bayılıyorum dedi öteki. Yıllardan beri bir türlü öğrenemediler gitti. Harika bir şey yahu! ‘Bu soru bir sektör oldu, sektör demişken hatırlatayım; Ramazan sektörü diye yeni bir iş kolu oluştu Türkiye’de çabalarımızla. Yüzlerce binlerce cerbezeli imam, fıkıhçı, müzisyen, enstrümantalist, sunucu ekmek yiyor bu sektörden; Onlar ekmek yedikçe insanlarda dini haşyet duygusu azalıyor, nasıl ifade edeyim bilmem ki, dini kavramlar Türkiye’de bir kozmetik ürün haline geldi. Her firma kendi ürünümü satacağım derken dinin dibini kazıyorlar bir güzel…
Başkan, ‘ilginç’ dercesine bir kaşını kaldırarak gülümsedi. ‘Yani diyorsun ki böyle giderse birkaç on yıl sonra İslâm’ın içi tamamen boşalmış olur yani.’
-Aynen öyle muhterem başkanım dedi adam. Hani şu TV’deki Ramazan programlarını bu seviyesiyle oniki aya yayabilsek, bir yıl sonra garanti ederim ki Müslüman nüfusta seküler eğilimler fışkıracak ve dinlerinden uzaklaşıp kapağı Ateizm’le Deizm arasında bir limana atacaklardır.
-İnşallah inşallah diye mırıldanarak ellerini ovuşturdu ‘Uluslarası Müslümanları Kepaze Etme Komitesi’(*) başkanı Sir Charles ve ilave etti, ‘Açın bana şuradan bir Türk televizyonu da Ramazan programı seyredelim; bakalım denildiği kadar var mı?’
Yazarlar
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016