Cafer Solgun
“Yüzleşme” konusunda çalışmalarımı ve genel olarak duyarlılığımı bilen arkadaşlarımdan soranlar oldu ve oluyor; “yüzleşmeden barış olur mu?” diye… Barış ve yüzleşme, kuşkusuz ki birbiriyle çok yakından bağlantılı kavramlar, süreçler.
Malum; “Barış” deyince herkesin bundan anladığı, kafasından veya gönlünden geçen, birbiriyle alakasız olmasa bile, aynı değil. Misal, görünen haliyle iktidar koalisyonunun, daha yerinde bir deyişle devletin bu kavrama yüklediği anlam, “Terörsüz Türkiye.” “Barış” bile demiyorlar. PKK kendini feshetsin, silahlarını teslim etsin, “sorun” çözülür. Sonrasında, teşbihte hata olmaz, devlet de eşek değil ya, yapar bir şeyler. Misal, “umut hakkı” tanır bir zamanlar adı “bebek katili, bölücübaşı” gibi sıfatlar kullanılmadan anılamayan Öcalan’a.
Kimi ultraulusalcı ve ulusolcu çevrelere göre “barış” dediğin AKP ve Erdoğan devrilsin de nasıl devrilirse devrilsin durumudur. Sonrasına bakılır. Mevcut “süreç” ise zaten barış filan değil bir oyun, bir tuzak, AKP’nin ömrünü uzatmak amaçlı bir emperyalizm planıdır ve “uyanık” olmak gerekmektedir, çünkü “plan” tıkır tıkır işlemektedir. Bunlara silah, şiddet, acı, gözyaşı hatırlatması yaptığınızda, “Dersim 38’de analar ağlamasın denildi mi?” dememek için kendilerini zor tutuyorlar (bazıları kendini tutma gereği duymadan diyor da).
Bu ultraulusalcı ve diğerlerine inat, bu ara bağımsız, birleşik, müreffeh Kürdistan ülküsüne bağlılıklarını (!) tazeleyen kimi Kürt milliyetçileri de “süreçten” rahatsız. “Tamam PKK kendini feshetsin ama bijî bağımsız birleşik Kürdistan!” tutumuyla gündeme gelmeye çalışıyorlar. Bağlı oldukları ülkü hayli iddialı ama açıkçası bunun için bazı istisnaî örnekler bir yana kayda değer bir çaba gösterdikleri gösterecekleri de yok. Slogan atmak daha kolay…
Bazı lafta radikal, “ultradevrimci” çevrelere göre ise zaten “barış” diye bir şey yok, olmaz ve de olmamalı; Tek yol devrim! Reformizme geçit yok!
Neyse. Hiçbir şey olması gerektiği gibi cereyan ediyor olmasa da, cenaze kaldırmamak bile herkes ve bütün taraflar adına bir kazanımdır, iyidir ve gerisini getirmek, paylaşmak, omuzlamak gereken bir sorumluluk ve demokrasi mücadelesi konusudur.
Mevzu barış ya da barış ihtimali ise ve bu sözcüğün anlamını bilmekle kalmayıp iliklerine değin hissediyorsan, ister istemez edeceğin lafı kırk kere düşünüyorsun öncesinde. Soranlara öncelikle bunu anlatmaya çalıştım. Anlayan oldu, “ama yani…” diye cevabımı tatmin edici bulmayanlar da… Bazı şeylerin anlamının yerli yerine oturması ister istemez zaman gerekiyor…
Benzer bir “merak” PKK lideri Abdullah Öcalan’ın örgütün kendini feshetme kararı aldığı 12. Kongresine ilettiği “persepektifleri” için de söz konusu: “Ne diyorsun heval?” diyene yarı şaka yarı ciddi, “Ne diyeyim heval?” diye yanıt veriyorum. “Marksizm filan, o mevzulardan sen anlarsın!” şeklinde cevaplar alıyorum bu sefer de. Soruya soruyla karşılık vererek cevabını öteleme “taktiğim” boşa çıkıyor yani.
Hapishanede bir arkadaş vardı, Bursa’da. Yanıt veremediği veya vermek istemediği bir soruyla, sorunla karşılaştığında, “Her şeyin bir şeyi var heval” derdi. Öyle yani; Her şeyin bir şeyi var…
Neyi var? Zamanı var mesela. Hâlâ barış olasılığından bile tüyleri diken diken olanlar olduğunu unutmamak lazım düşüncesi var. Sorun silah, şiddet, ölüm, kalım zemininden çıkarılsın da hele, beklentisi var. Her şeyin bir şeyi var cümlesindeki “şey” aslında çok şey ifade ediyor görüldüğü gibi, tıpkı “neyse” gibi, o kadar da hafife almamak lazım.
***
Kalıcı, nihai ve onurlu bir barış; iktidar koalisyonunun “terörsüz Türkiye” dedikleri durum; örgütün kendini feshetmesi, silahlarını teslim etmesi ve bunun karşılığında devletin de Öcalan’a “umut hakkı” tanıması demek değildir. Kaldı ki hala siyasi bir genel af ilan etmenin, onu da geçtim hasta mahpusları serbest bırakmanın lafını bile etmiyorlar.
Yineleyip durmaktan dilimizde tüy, kalemimizde mürekkep bitti: Sorun Kürt sorunudur ve sorunu PKK ile, Öcalan ile özdeşleştirmek, bilerek ya da bilmeyerek, gerçeği bulanıklaştırmaktır. PKK ve Öcalan, sorunun ortaya çıkardığı sonuçlardır, kendisi değil. Dolayısıyla PKK kendini feshetti diye sorun bitmiş olmuyor; Öcalan, “herhangi bir idari, siyasi statü talebimiz yok, kültürel haklara da gerek yok” dedi diye, Kürtlerin hak-hukuk-adalet sorunları, talepleri, buharlaşmış olmuyor.
Mevcut sürecin “başarıyla” ilerleyeceğini; yani kendini fesheden örgütün silahlarını gömeceğini, Öcalan’ın yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirileceğini, tecrit politikasından vazgeçileceğini, siyasi bir genel af ilan edilmese de en azından bunun tartışılacağını ve hasta mahpusların serbest bırakılacağını, kayyum uygulamasının geri çekileceğini varsayarak söylemek gerekirse, bunlar sorunun silah ve şiddetin ağır gölgesinden uzaklaştırılması adına olumludur, gereklidir, iyidir. Böylece sorun, daha çok siyasi zeminde bir demokrasi mücadelesi niteliğiyle anlam kazanacak, öne çıkacaktır. Bu zeminde elde edilecek her kazanım, sadece Kürt sorununun nihai çözümü açısından önemli değildir; bir bütün olarak Türkiye’nin demokrasi standartlarının yükselmesine de katkı koyacaktır.
Dolayısıyla yüzleşme, yakın gelecekte önemi giderek daha belirgin hale gelecek bir kavram olarak gündemimizde yeniden anlam kazanacaktır. Öyle olmak durumundadır. Çünkü kalıcı, nihai, onurlu bir barışı sağlamak, inşa etmek, faili ve mağduru olarak yaptıklarımız ya da yapamadıklarımızla yüzleşmeden, hesaplaşmadan mümkün olamaz… (Bu konu üzerinde ayrıca duracağım.)
***
Öcalan’ın perspektifleri konusu var bir de, evet. Devletin “görülmüştür” damgasını taşıyan bu “perspektifler” tartışmaya açık birçok husus barındırıyor elbette. “52 yıldır anlatıyorum, anlamıyorsunuz” sözlerinin muhatabı olan 52 yıllık arkadaşları, Öcalan ile birlikte bütün zamanların emeklilik nedir bilmez PKK yöneticileri Öcalan’ı neden anlamıyorlar, bilemem. Onların mı anlayışı kıt, Öcalan mı iyi anlatamıyor konusuna müdahil olmak istemem.
Fakat benim gördüğüm, Öcalan’ın o bildik her şeyi bilen, her zaman en doğru, hep en haklı, daima anlaşılamayan “önderliksel” perspektif ve analizleri, oldukça yüzeysel, eklektik ve kuramsal yönden dayanakları zayıf. Neticede olanakları sınırlı bir mahpus söz konusu olan. O yüzden kendisiyle, misal, “Marksizm böyle mi aşılır?” türü bir tartışmaya girmek, her şeyden önce etik değil. Ayrıca önem ve aciliyeti bakımından günün sorunu da değil. Her şeyin bir şeyi var neticede. İleride üzerinde çok konuşacağımız konular bunlar…
Haftanın sözü, bu ara tekrar okumaya niyetlendiğim F. Engels’ten gelsin, üzerinde çokça düşünmeye ve kavranmaya değer: “…İhtiyaçlar zorunluluk haline gelene kadar kördür. Ve özgürlük, zorunluluğun bilincine varmaktır.” (Anti Dühring)
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTAlbayrak’ın Gelgitleri.. 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBen Şüheda Sena Öğütalan; masumiyetim tek teminatımdı, kâbusum oldu… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolErdoğan ve Trump 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomideki Gelişmelerin Değerlendirilmesi 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYoksa bu gelen hukuk ve demokrasi mi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset arenasında birileri hesabını yanlış yapıyor 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci‘Orta Sınıf’ bu kez kazanıyor… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSumud tecrübesi bize neler söylüyor? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEller Bağlı Duruş: Barışın ve Özgürlüğün Ahlâkî Politik Çığlığı... 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanÖzgür Özel sol medyanın gazına gelmedi 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUBir fotoğrafın bana düşündürdükleri… 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAYM “vatandaşı koru” dedi… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.09.2025
14.09.2025
5.09.2025
29.08.2025
22.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
1.08.2025
25.07.2025
19.07.2025