Cemil KOÇAK
Sanırım artık herkes öğrendi; tek parti döneminde milletvekili olmak için aday gösterilmek yeterliydi. Çünkü, tek bir oy bile alsanız, parlamento kapısı size açılıyordu. Recep Peker’e yazılmış bir mektupla bunu örneklendirelim.
Bilmem; yolunuz hiç sahaflara düşüyor mu? Ben eskiden daha sık uğrardım; uzun yıllarımı Ankara’da geçirdiğimden, oradakileri daha yakından tanıma fırsatı bulmuştum. Sonra İstanbul’da, ama özellikle ‘bizim yaka”daki, yani Kadıköy’deki sahafları dolaşmaya başladım. Her zaman değil; ama zaman zaman güzel sürprizlerle karşılaşmak olası. Bu arada; son zamanlarda sahaflar Taksim’de her yıl bir süre toplanmaya başladı. Hiç olmazsa sahaflar festivalini kaçırmayın derim. Orada hepsini birden aynı anda bulmak mümkün oluyor. Bir gün ayırmak bile bazen az geliyor. Hiç olmazsa iki kez gitmek lâzım. Sadece benim gibi bu sıralarda eski siyasî dergileri toplamak isteyenler açısından değil; fakat eski fotoğraf ve benzeri türden merakı olanlar için de hayli tatmin edici olduğunu söyleyebilirim. Fotoğraflarla eski yazışmalar çok kez aynı bavulun ya da sepetin içinde seçilmeyi bekliyorlar. Son kez böyle bir kutunun içinden çıkıp da elime geçen bir mektubu, bu hafta sizlerle paylaşmak istedim.
Recep Peker’e özel mektup
Elimde bulunan ‘hususî’ mektup; Türkiye’nin Kâbil Büyükelçiliği’nde görev yapan üçüncü kâtip Ârif Emin Bey tarafından Kâbil’den 10 Mart 1931 tarihinde CHP Genel Sekreteri olan Recep Peker’e hitaben yazılmış. “Pek muhterem kardeşim Recep Beyefendi” şeklinde başladığına göre; aralarında belirli bir hukuk olduğu anlaşılıyor. Mektup sahibi, mektubuna önce Peker’in “sıhhat ve afiyet” haberlerini kendilerine ulaşan gazetelerden izlemekte olduğunu belirterek başlıyor. Ardından da; “Asya’nın bu ıssız diyarında beşinci yıldan altıncı yıla” doğru yol almakta olduğunu hatırlatıyor; “mübarek memleketi çok göreceğim geldi; ne yapalım kadere taban oturuyoruz” şeklinde dertleniyor. Ama bir tesellisi de var; o da, Peker’e hitaben yazılan şu satırlarda: “Ara sıra tahatturunuz [hatırlamanız] ve mevcudiyetiniz benim için teselli bahşdir [vericidir].” Herhalde mektup sahibi, böylece daha sık hatırlanmak ve muhtemelen görev yerinin bir an önce değiştirilmesini de arzu ettiğini belirtmek istemişti.
Pek hususî bir rica
Ârif Emin Bey’in Peker’den özel bir ricası vardı; aslında mektubu bunun için yazdığı da açıktı. Teyzezâdesi muhabere yüzbaşı Nüzhet Ziya Beyi daha önce bir vesile ile Peker’e tanıtmış olduğunu hatırlatıyor ve ardından da hafızasını tazelemeye çalışıyordu: Nüzhet Ziya Bey, Millî Mücadele yıllarında Birinci Dünya Savaşı’nda esir düşmesinin ardından Mısır’dan Ankara’ya gelmişti. İzmir’in istirdadında (geri alınmasında) ise, Fahrettin Altay Paşa ile birlikte kente girenler arasındaydı. Daha sonra kıt’ası Akhisar’a çekilince; orada Sındırgılızâde Mehmet Bey’in kızıyla evlenmişti. Yaklaşık bir buçuk yıl öncesine kadar da İzmir’de müstahkem mevkii muhabere kumandanı olarak görev yapıyordu. Fakat görevi sırasında kablo döşerken bir deniz kazasında az daha yaşamından olacaktı. Ölmemiş, kurtulmuştu; fakat uzun süre tedavi görmek zorunda da kalmıştı. Bunun üzerine askerlikten istifaya mecbur olmuştu. Hâli hazırda sağlığına tamamen kavuşmuştu. Akhisar’da tarım ve ticaretle meşguldü. Aynı zamanda da CHP tarafından aday gösterilmek suretiyle; belediye ve Ziraat Bankası idare meclisi üyesi olduğu gibi; Manisa il genel meclisi üyeliğini de sürdürüyordu.
“Fırkamızın en sadık ferdidir”
Mektup, Nüzhet Ziya Bey’in aynı zamanda CHP’nin “en sadık bir ferdi” ve “bugünkü rejimin hâr [hararetli?] taraftarı” olduğunu vurgulayarak sürüyordu. Tam da yeni seçim dönemi öncesinde, kendisi “fırkamız [partimiz] tarafından mebus namzedi [milletvekili adayı] olarak gösterilmek arzusunda”ydı ve “bu hususta” Peker’e “müracaat edeceğini” belirtmişti. Nüzhet Ziya Bey, bu konuda mektup sahibinin de “tavassut”unu [aracılığını] rica etmişti. Elbette sadece teyzezâdesi olduğu için kendisini mübalağalı bir şekilde övmeyecekti. Ama geçmiş hizmetlerine de bir göz atmadan elbette olmazdı.
‘Halkın teveccühü var”
Mektup sahibi bu hizmetleri şöyle özetliyordu: “Mektebi Harbiyemizden neşet etmiş [çıkmış]; orduda arkadaşlarından vazife ve fedakârlık hususunda geri kalmamış; mektepten [okuldan] sonra boş zamanlarını tetebbuata [araştırmalara] hasretmiş ve esaret hayatında [esir kaldığı dönemde] tercümeye kadir olacak [tercüme edecek] derecede Fransızca lisanını da elde etmiştir. Ticaret ve ziraatle meşgul olduğu Manisa Akhisarı’nda da halkın efkâr ve teveccühünü [ilgisini] kazanmış fırkamızın bir azasıdır [üyesidir].” Kendisini “Başvekil [Başbakan] Paşa Hazretleri” İsmet İnönü de Birinci Dünya Savaşı yıllarında Suriye cephesinden zaten tanıyordu. Hatta son zamanlarda Manisa ve çevresinde parti adına denetim görevinde bulunan CHP milletvekili ve gazeteci Hakkı Tarık Us ve eşi ile de tanışma fırsatını bulmuştu. Nüzhet Ziya Bey, “Büyük Gazimizin ideallarine ve fırka programına hayatının sonuna kadar sadık kalacak, temiz, mert bir zattı.”
Aday gösterilse iyi olur!
Kendisinin bu seçim döneminde Manisa’dan ya da bir başka seçim bölgesinden partinin milletvekili adayı olarak gösterilmesi çok yerinde olurdu. Mektup sahibi, bu önemli konuda Peker’den “samimi bir hisle tavassutunu [aracılığını] rica” ediyor; Peker’in “tahassürle [özlemle] gözlerinden” öpüyordu. Bu arada; Peker’in annesiyle eşine de saygılarını iletiyor; “pek sevimli evlâtları”nın da yine gözlerinden öpüyordu. Mektubun bu son satırları, ikilinin arasındaki hukuku bir kez daha gözler önüne seriyordu. Ayrıca; mektubun kenarına düşülen bir notta da; Nüzhet Ziya Bey’in kayınpederinin bizzat Atatürk ve Meclis başkanı Kâzım Özalp tarafından da “pek yakın”dan tanınmakta olduğu belirtilmişti. Can alıcı sorunuzu da yanıtlamak isterim doğrusu; biliyorum; iyice meraklandınız; ama öykünün sonu mutlu bitmiyor; Nüzhet Ziya Bey aday olamadı ve muradına da eremedi!
Bir mektubun öyküsü
Elbette; böylesine özel bir mektubun nasıl olup da, sahaflar festivalinde bir karton kutunun içinden çıktığını merak etmemek mümkün değil. Lâkin bu merakı tatmin edecek bir yanıtım olduğunu sanmıyorum. Maalesef mektubun zarfı elimde bulunmamaktadır. Bu bakımdan tamamlayıcı bir bilgiye sahip değilim. Mektubun resmî evrak statüsüne girdiğine ilişkin kesin bir işaret bulunmamaktadır. Eğer öyleyse, kişisel bir mektubun bir şekilde, rüzgârın onu götürdüğü yerde bulunduğunu söyleyebiliriz. Fakat mektubun kendisi belki bazı ipuçları sunacaktır. Ona yakından bakalım şimdi de: Bir kere, mektup resmî antetli kâğıda yazılmıştır. Fakat özel olduğu belirtilmek koşuluyla. Tarih kısmı kısmen elle doldurulmuştur. Mektupta Nüzhet Ziya Bey’in adının geçtiği yerde kırmızı kalemle özel olarak işaretlenerek çizilmiş olması, mektubun bizzat Recep Peker tarafından okunduğuna bir işaret olmalıdır. Mektup özeldir; fakat garip bir şekilde (resmî) numara almıştır. Mektubun her iki sayfasında da bulunan elle ve renkli kalemle yazılmış (208) rakamı, muhtemelen sıra numarasıdır. Ama bundan da emin olamadım. Belki de mektup eline ulaştığında Peker, artık Genel Sekreter olduğundan, mektubu resmî kayda almak gereğini hissetmişti. Mektubun sonuna el yazısıyla düşülen notu da okuyamadım. Mektubun dosyaya konulmak üzere itinayla ve dikkatlice iki kez zımbayla delinmiş olması; onun bir zamanlar meçhul bir dosyada bulunduğuna kanıt sayılabilir.
Bu tavsiye mektubunun her iki sayfasını da okuyucularla paylaşıyorum.
Recep Peker’in konumu
Gelelim, bu sırada Recep Peker’in ne yaptığına: Mektubun yazıldığı tarihten yaklaşık sadece dört ay önce Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) kendisini fesh etmişti. Yeni seçimler 24 Nisan’da yapılacaktı. Peker ise 10 Mart’ta, yani mektubun yazıldığı tarihte CHP Genel Sekreterliği’ne atanmıştı. Peker’in bu göreve atanması elbette bir tesadüf değildi. Saffet Arıkan’ın genel sekreterlik yaptığı sırada parti, özellikle de SCF karşısında ciddî bir varlık gösterememişti. CHP’nin yeniden düzenlenmesi ve hareketlenmesi artık Peker’den beklenecekti. Elbette Ârif Emin Bey, muhatabının mektubu yazdığı aynı gün bu önemli siyasî konuma yükseldiğini bilemezdi; fakat mektubun doğru kişiye gittiği kesindi! CHP’de milletvekili adaylarını Atatürk ve İnönü ile birlikte belirleme yetkisine sahip bir konumda bulunuyordu artık Peker. O zamana kadarki siyasî hayatının bu en yüksek ve önemli görevini 1936 yılına kadar sürdürecek; bu tarihte bizzat Atatürk’ün talebi üzerine görevinden ayrılmak zorunda kalacaktır. Aradan on yıl geçtikten sonra, rejimin dönüşümü sürecinde, 1946 yılında Başbakan olduğunda ise, kariyerinin zirvesine tırmanacaktır. Fakat bu görevi kısa sürecektir. Genel Sekreter iken Atatürk ile anlaşamadığı için görevinden çekilmek zorunda kalan Peker; Başbakan iken de bu sefer İnönü ile anlaşamadığı için istifa edecektir.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Sovyetler boğazlarda imtiyaz talep etmişti
9.02.2016 - Sovyetler Montrö Antlaşmasını değiştirmek istedi
3.02.2016 - Türk sovyet anlaşması 1945 yılında feshedilmişti
26.03.2016 - Sadece donanmayla mı? Çok zor...
19.03.2016 - Sıkıyönetim bildirilerini hatırlarken
13.03.2016 - Sosyalistlerin hatırlamak istemediği tarih
5.02.2016 - Başarısız bir ‘ihtilal’ daha var
28.02.2016 - Bitmeyen Halkevleri meselesi
20.02.2016 - İttihat ve Terakki Cemiyeti CHP’ye sesleniyor
13.02.2016 - CHP ‘propaganda bürosu’nun önemini keşfediyor!
7.02.2016
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
ramazan serhat özçelik
bu devletin herkarış toprağı kanla sulanmştır biz budevletin bir toz zerresini bile vermeyiz