Cemil ERTEM
Biliyorsunuz Avrupa’yı krizin ateşi sarınca, İtalya ve Yunanistan’da atanmış teknokrat hükümetler iş başı yapmıştı. Yunanistan’da Papadimos ve İtalya’da Monti hükümetleri su katılmamış teknokrat hükümetlerdi ancak İspanya’da da durum pek farklı sayılmazdı. Madrid’de başlayan protestolar, ülkenin diğer merkezlerine yayılınca, Zapatero hükümeti erken şeçim kararı alıp yerini Halk Partisi’ne yani Mariano Rajoy’a bıraktı. Rajoy hükümeti, tıpkı Yunanistan ve İtalya’da olduğu gibi, protestolara kulaklarını tıkayıp, IMF reçetesi kopyası bir kemer sıkma programını yürürlüğe koydu. Yani Rajoy’un da Papadimos ve Monti iktidarlarından farklı olduğunu söyleyemeyiz. Bunlar, burjuva demokrasisinin asgari koşullarını bile çiğneyen yöntemlerle iktidara gelmiş, anti-demokratik, hesap verme derdi olmayan, ülkelerindeki krizi, büyük sermayenin üzerinden alıp, yoksul yığınlara yıkmak üzere atanmış hükümetlerdir. Ve bu anlamda geçiş ve olağanüstü hal hükümetleridir. Böyle dönemlerde, sıkışan ve geleceğini kurtarmaya çalışan büyük sermaye, hak, hukuk, demokrasi gibi kavramları gözünü kırpmadan balkondan aşağı atar.
Seçkin ve iyi eğitimli
Tabii bu kriz halinin ilerlemiş versiyonu faşizm ve savaş durumudur. Bu gibi durumlarda, teknokrat hükümetlerin başındaki ‘politikacılar’ çok iyi eğitim görmüş, muhtemelen ‘akademiye’ bulaşmış teknik yönü ağır basan ‘güven’ telakki edici insanlardır. Mesela Papadimos ve Monti tam da böyle unsurlardı. Papadimos, ABD’de eğitimi tamamlamış, fizik ve ekonomi alanlarında doktora yapmıştı. Columbia’da ders veriyordu. Daha sonra Yunanistan ve Avrupa Merkez Bankası’nda önemli görevler üstlenmişti. Dikkat ediyorsanız Papadimos bizim Erdal İnönü-Kemal Derviş karışımı bir ‘şey.’ Yine, teknokrat İtalyan Başbakanı Monti bir ekonomi profesörü idi. Monti’nin Başbakan olabilmesi için hukukun canına okunarak aceleyle senatör ilan edilmesi de ayrı bir skandaldı. Tıpkı Derviş’in, ABD’den el çantasıyla gelip otele yerleşmesi ve bakan yapılması gibi...
Kenan Evren, Platon ve Auguste Comte
Bilmiyorum hiç dikkat etmiş miydiniz; 12 Eylül’ün ilk günlerinde cunta lideri Kenan Evren’in bir takım ‘imaj’ oluşturma gayretleri vardı. Bunların çoğu üzerinden düşen, aptalca çabalardı. Ancak iki tanesi hiç hatırımdan çıkmaz; birincisi o çok bildik ‘ben şimdinin Atatürk’üyüm’ pozları ve bakışları... İkincisi ise devlet işlerinden (!) geriye kalan zamanlarında kitap okuyormuş havası... Ama bu imaj için, onunla yapılan söyleşilerde masanın üzerinde sürekli iki kitap dururdu. Birincisi tabii ki Nutuk... İkinci kitap da Platon’un Devlet’i... Platon, devleti, dolayısıyla toplumu, yönetenlerin, ‘seçkin’ -seçilmemiş sadece seçkin- dünyevi zevklerden arınmış ve bunun için de yeterli ölçüde yaşını başını almış filozoflar olması gerektiğini söyler. Sanıyorum Kenan Evren, kendisini o günlerde, tam böyle görüyordu. Gerektiğinde, bir yatak, bir masa ve sandalyenin olduğu orduevi odasında yatıp kalkacak, memleketine ve onun ulvi işlerine kendini adamış, kır saçlı bir ‘bilge’...
Pozitivist ‘aklın’ yayıcıları
Bu yaşlı bilge, pekala Evren gibi, seküler dünyanın ürettiği bir faşist general ya da bunun tam tersi dini dünyanın getirip oraya koyduğu bir piskopos da olabilir. Bu yalnız şekildir. Bu işin özü de şu teknokrat -faşist- yönetimlerin felsefi dayanağı olan ‘pozitivist akıl’dır. Devam edelim; pozitivist düşüncenin babalarından Auguste Comte, toplumu, tıpkı Platon gibi, bilge bir heyetin yönetmesi gerektiğini söyler. Ama Comte, hızla gelen burjuvazinin filozofu olarak, çok gerçekçidir. Onun ‘teknokrat’ hükümeti dört kişiliktir; Comte, bunların üçünün bankacı birinin de piskopos olması gerektiğini söyler. Bankacılar, iktisadi aklı üretecek, piskopos ise bankacıların soyduğu ayaktakımı ayaklanmaya kalkacak olursa, toplumsal kargaşayı önleyecektir.
Tabii Comte’nun piskoposu, laik soyguncu devletin sigortası; yaşlı, saygın, dünyadan elini eteğini çekmiş bir ‘din’ adamıdır. Bu ‘din’ adamı, bankacıların, sermayedarların, altıncıların tonlarca altınla bile ölçülemeyen servetinin güvencesidir de. Ama tabii Comte’un ‘din’ adamının, bu dünyada bir dikili ağacı bile yoktur; o yalnız pozitivist aklın ‘dini’ koruyucusudur. Comte, seçime de karşıdır. Alttakilerin üsttekileri seçmesinin anarşiye yol açacağını ve bunun da toplumda yozlaşmaya dönüşeceğini savunur. Tabii Comte’un korkusu, seçim mekanizmasının, günün birinde, ayaktakımının temsilcilerini iş başına getirmesidir.
Comte’un piskoposları iş başında
Şimdi gelelim 18. ve 19. yüzyıllardan bu günlere... Ne Platon’un devleti ne de Comte’un pozitivist ‘aklı’ geride kaldı. Bir kere bütün 20. yüzyılın kanla yazılan tarihinde bu ‘akıl’ faşizm olarak hortladı; Ortadoğu’da seküler askeri Baas rejimleri, Latin Amerika’da, Türkiye’de askeri faşist diktatörlükler olarak başımıza çöktü. Halkların, iradesi ve aklı bu pozitivizm ‘aklı’ ile yok sayıldı, bir avuç sermayedarın ve onların bürokrasisinin çıkarları, laik devletin milli çıkarları örtüsü ideolojiye dönüştürülerek savunuldu.
Bu yolla, bir eşitlik ve adalet dini olan İslam önlendi. İhvan gibi siyasi hareketler, seküler ama ‘dindar’ görünümlü sahtekarlar eliyle boğduruldu ve bu, şu an Mısır’da devam ediyor. Yani Comte’un piskoposları hâlâ iş başında...
Hedef: Teknokrat hükümet ve iç savaş
Türkiye’de, Mısır’dan sonra seçilmiş hükümeti hedeflerine koydular... Daha önce yazmıştım, tıpkı Mursi gibi hedef Erdoğan’dır. Çok açık söylüyorum hedef: Erdoğan’ı bırakın Cumhurbaşkanı seçtirmeyi; seçime bile sokmamak ve Türkiye’nin kolu kanadı kırılarak, bir teknokrat hükümete dönüştürülmüş AK Parti iktidarı ile Cumhurbaşkanı seçimine gitmesini sağlamaktır. Tabii bu arada çözüm süreci bitmiş, belki Abudullah Öcalan da öldürülmüş olacaktır. Bu yolla Türkiye’nin doğusunda büyük bir ayaklanma ve olağünüstü hal sağlanacaktır. Türkiye’nin yaptığı ve yapacağı bütün enerji anlaşmaları iptal edilecek, GAP Eylem Planı ile 2008’de başlayan Doğu Kalkınması son bulacak, operasyoncu bir kadın gazetecinin dediği gibi, Başbakan, Adnan Menderes gibi, tasfiye edilecektir. Bakın plan, bu kadar büyük ve hepimizin geleceğine, bu ülkenin yarınına kast edecek kadar korkunç ve cüretkardır.
Japonya...
Başbakan Japonya’ya gidiyor; işte bu çok önemli... Tam şu sıra, bence Japonya Başbakanı Abe ile Erdoğan’ın ekonomik ve siyasi hedefleri arasında büyük benzerlik vardır. Japonya, doğu halklarının hep umudu olmuştur. 1904-05 Rus-Japon Savaşı’nda Japonya, Rusya’yı yenince, Halide Edip, sevinçten oğluna Togo adını vermişti... Bu umut, tam şimdi daha fazla var. Bunun ekonomi-politiğini sonraki yazıda anlatacağım.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018