Demir Küçükaydın
Gezi kuşağının en iyileri Rojava’ya gidiyorlar ve orada ölüyorlar.
Nejat’ta’tan, Kader’e; Ulaş’tan, “kırmızı fularlı” Deniz’e.
Çoğunun adını bile hatırlayamıyoruz.
Çoğu çocuğum ya da torunum olacak yaşlarda.
Bazılarını görmüşlüğüm ve tanımışlığım da var.
Marks bir yerde hiçbir herhangi bir dönemin onun kendisi hakkındaki yargılarıyla yargılanamayacağını söyler.
Gezi’nin en iyilerinin Rojava’daki ölümlerinin sembolik anlamı üzerine düşünelim “kırmızı fularlı kız”ı hiç olmazsa böyle uğurlayalım.
*
Gezi kuşağı bir teorik mirastan yoksundu.
Çocukluğunu Doğu Avrupa’nın çoküşünde, Türkiye’de özel savaş rejiminde yaşamıştı.
Bir teorik miras bir yana, teorinin bile kategorik olarak hor görüldüğü; komplo teorileine dayanan enayiler teorisyenliğinin teori sanıldığı; dine ve dile dayanan milliyetçiliklerin Orta Asya’dan Balkanlar’a; Baltık’tan Afrika’ya tüm dünyayı kapladığı bir dönemde dünyayı algılamaya başlamışlardı. Bu bakımdan çok şanssızdılar.
Bizler örneğin, çocukluğumuzda, ellili ve altmışlı yollarda, Faşizmin yenilgisi atmosferinde; Sovyetler’in uzaya sputnikler, insanlar gönderdiği; ABD’nin siyahların ayaklanmalarıyla sarsıldığı bir dönemde; teorinin ve sosyalizmin tüm soğuk savaşa rağmen itibarının olduğu bir dönemde dünyayı tanımaya başlamıştık. Çok şanslı sayılırdık Gezi kuşağına göre.
Gezi kuşağı bir örgütsel tecrübe ve gelenekten de yoksundu.
Klasik işçi örgütleri (klasik komünist ve sosyal demokrat partiler, sendikalar vs.) bile dağılmıştı ve dağılma sürecindeydi. Dünya işçi sınıfının ağırlığı Atlas Okyanusu kıyılarından Pasifik kıyılarına kayıyordu. Hint ve Pasifik kıyılarındaki yeni dünyanın atölyesinin işçileri ise henüz ikiyüz yıl öncesi Britanya veya Paris işçilerinin örgütlenme tecrübesine ve birikimine bile sahip değildi.
Türkiye’de ortalıktaki küçük radikal sol örgütler ise bu gericilik döneminin damgasını taşıyan; canlı bir kitle hareketinin ürünü olmayan, küçük ama aynı zamanda bürokratik ve ruhsuz yapılardı.
Gezi kuşağı, bunlara bakarak ya örgütlere ve örgütlenmeye kuşkuyla bakan, hatta düşman; ya da bir şeyler yapmak için bu tür örgütlenmelere teslim olmaktan başka çaresi olmayan bir açmaz içinde bulunuyordu.
Gezi, tam da teori nosyonu ve mirası yokluğu ve örgütlenmenin her biçimine kuşkuyla yaklaşması nedeniyle başarısız oldu ve çölde kuruyan bir nehir gibi parklarda, forumlarda kayboldu.
(Şimdi yeni yeni #Hayır’ın yol açtığı küçük canlanış vesilesiyle, #Hayır Meclisleri gibi örgütlenmelerde yoğunlaşmış kimi kalıntılarında teoriye, programa, örgütlenmeye yönelik cılız da olsa çabalar görülüyor.)
Bu açmaz içindeki kimi Geziciler Rojava’da bir çıkış yolu aramaya yöneldiler.
Türk devleti ve ulusu, Türklüğün yanı sıra İslam’la da tanımlanmıştır. Hem de en gerici bir islam yorumuyla.
Bu devlet ve devlet sınıfları bu islamı, diyanet işlerinden okullarda din derslerine; kulağı patlatırcasına ezan terörlerinden, askerde yemek dualarına kadar her yerde destekliyordu ama aynı zamanda bunları “kamusal alan” diye bir kavramla, eve hapsederekve gözlerdern uzak tutarak, “laiklerin” ve Alevlierin desteğini arkasına alabiliyordu. Arkasına ayldığı bu destekle de Kürtleri izole edebiliyordu.
Katledilen Hıristiyanların malları ile ilk sermaye birikimini yapmış Müslüman Burjuvazi, devlet sınıflarının bu vesayetine karşı, bu “kamusal alan”a girmeyi hedef yaparak, hem ezilen sınıfların (Çünkü şehre taşınan köylü kadın sokağa çıkabilmek için başını örmek zorundaydı, aksi takdirde bir fahişye muamelesi görürdü. Türbanı kamusal alanda yasaklyamak onları modern iş gücü pazarının ve toplumsal hayatın dışına eve hapsetmlek anlamına geliyordu. Bu nedenle politik İslam bir İşçi ve Kadın hareketi oldu.) hem de laik burjuvazi ve liberal aydınların desteğini aldı.
AKP, türbanda sembolleşen Politik İslam’ın hareketiydi dışlandığı “Kamusal Alan”a girebilme hareketiydi.
Erdoğan’ın AKP ve Politik İslam içindeki karşı devrimi ve Erdoğanizm ise, “Kamusal Alan”ı İslam’la tanımlayarak, laik yaşam tarzını ve aleviliği vs. kamusal alandan dışlayarak evin içine hapsetme hareketidir.
Kemalizm’de, İslam vesayet altındaydı, destekleniyor ama “kamusal alan”dan dışlanıyordu; Erdoğanizm’da ise Alevilik ve laik yaşam tarzı vesayet altındadır ve adımk adım kamusal alandan dışlanmakta eve hapsedilmektedir.
Gezi aslında bu yer değiştirmeye karşı, laik yaşamın kamusal alandan dışlanmasına karşı bir direniş ve isyan hareketiydi. Bu nedenle esas omurgasını Aleviler ve laik yaşam tarzırdakiler oluşurdu.
Ulusun Türklükle tanımlanmasına karşı Kürtler yıllarca isyan etmişlerdi. Bu uzun yıllar boyunca Gezi Kuşağı’nın anne ve babaları, kamusal alanda kendilerine iyi kötü sersbestlik sağlayan, Kürtlerin ve işçilerin türbanları karşısında kendilerine baskısıyla bir güvence sunan Genelkurmay’ın, Devlet sınıflarının yanında yer almışlardı.
Şimdi ise rollar değişiyordu. Laikler ve aleviler kaybeden oluyordu. Liberallere kapı gösterilmişti. Endoğan karşı devrmini veya Erdoğanizm denebilecek rejiminin temellerini bu dengelere oturtmaya çalıştı.
Bu arada geçici bir süre Kürtlerle barış yaparak, bu cepheyi bölmeyi de denedi ve barış sürecini başlattı. Amacı hem Kürtlerle bu yükselen muhalefeti bölmek; hem de Kürtleri bölmekti.
Ama bu “barış süreci” hengi amaçla başlatılmış olursa olsun, birikmiş bütün korkuların açığa çıkmasına da yol açtı ve bambaşka bir dinamiği harekete geçirdi.
Doksanlada devletin yanında yer alanların çocuklarının, demokrasi özlemleri için sokaga çıkışını kolaylaştırdı. Gezi bu özgül koşullların ürünü oldu.
Kürt hareketi Gezi’yi anlayamadı. Başlarda doksanlaın refleksleriyle değerlendirdi olayları. Bu nedenle çok önemli bir fırsatı kaçırdı.
Buna rağmen Gezi hareketi, Erdoğan’ın kurduğu tuzağa düşmedi; İslamcılara ve Kürtlere el uzatmaktan çekinmedi. Dinle, dille işim yok mesajı vermeye çalıştı. Gezidekiler annelerinden ve babalarından farklı olarak bir demokrasi özlemi içindeydiler. İnternetle büyümüşlerdi. Ne dilinden, ne dininden dolayı kimsenin baskı altına alınmasını istemiyorlardı.
Gezi hareketi, aslında bir teorik arka planı ve programatik hazırlığı olmamasına rağmen, canlı bir hareket olarak, el yordamıyla bu özlemini diye getiriyordu.
Ne var ki bu özlemlerini ne programlaştırabildi, ne bayraklaştırabildi, ne tartışabildi; ne de bunları dile getirebileceği ve bunlar için mücadele edebilecek örgütler kurabildi.
Kısacık ömründe, o birikimsizlik ve hazırlıksızlıkla elinden başka bir şey de gelemezdi.
*
İşte Rojava’daki ölümler, bu demokratik özlemlerin canla ve kanla bir program olarak ifade edilmesidir.
Hem Kemalizm’e (Ulusu Türklük ve İslamla tanımlayarak İslam’ı “kamusal”dan dışlamak); hem Erdoğanizm’e (Ulusu yine Türklük ve İslam’la tanımlayarak, laik yaşamı “kamusal”dan dışlamak.) karşı savaşmak: somutta Kürtlerle birlikte, Türk devletinin desteklediği bir tür İslam faşizmine karşı Rojava’a savaşamaktır.
Yani dilin ve dinin hiçbir öneminin olmadığı, insanların eşit yurttaşlar olduğu bir demokratikm ulus ve cumhuriyet için savaş; bu özlem Gezi’cilerin en iyilerini Rojava devriminin saflarında yer almaya yönlendirdi.
Bugün Rojava’da canını yitiren arkadaşların bilinçli veya bilinçsizce verdiği mesaj budur.
Ama sadece bu kadar da değildir.
Bu ölen arkadaşlar Rojava’daki varlıklarıyla ve ölümleriyle, Kürt hareketi içinde, ulusalcı olmayan kanadın, yani Apocuların veya PKK’nın, Kürt ulusalcıları karşısında konumunu güçlendirmesini de sağlarlar.
Bizim Deniz, “Mare Nostrum” Deniz, idam edilirken Kürt halkını haykırmasa; “kırmızı fularlı” Deniz Rojava’da ölmese ne Apo, ne PKK olurdu ne de Rojava.
Bu belki nicelikçe küçük ama nitelikçi paha biçilmez davranışlar karanlığa sıkılmış bir ışık gibidirler. İlerde Kürtler ve Türkler birbirinin boğazına sarılmazsa, bu Deniz’lerin yüzüsuyu hürmetine olacaktır.
*
Rojava devrimi ve Kürt özgürlük hareketi, Gezi’yi (“laik yaşam tarzı”ndakileri ve Alevileri) kazanmak için kendini yenilemelidir. Niçin binlerce alevi genci, niçin binlece laik şaşam tarzındaki genç saflarımda savaşmıyor diye kendine sormalıdır.
Türkiye tarihinde ilk kez, laikler ve aleviler. Yani şehrin modern kesimleri İslamcı bir Erdoğan diktatörlüğü altında, Devletin yedeğinden kopma ve radikalleşme eğilimi gösteriyorlar.
Gezi Kürtleri ve Müslümanları kaybetmemek, onların bildiği gibi olmadığını göstermek için elinden geleni yapmıştı el yordamıyla.
Kürt Hareketi de elbet çok şeyler yaptı ama daha fazlasını yapması gerekiyor.
Neler mi yapması gerekiyor?
Gezi’nin Parklara çekildiği günlerde, Rojava devrimi ile ilgili yazdığımız aşağıdaki yazıyı okumak yararlı olabilir.
Bu yazı yazıldığında kimse henaz Rojava devrimi üzerine kafa yormuyordu. Herkes Gezi’yi oya tahvil etme davasındaydı.
Kimse Gezi ile Erdoğan’ın Rojava’da savaştığının farkında değlidi.
Sonradan Rojava’da ölmeye gidecek olanlar ise henüz parklarda, forumlardaydılar.
Rojava Devrimi ve Gezi Direnişi’nin Kaderi (5 Ağustos 2013)
Rojava’da ortaya çıkan Kürt yönetimine karşı El Kaide kökenli hareketlerin bir imha saldırısına hazırlandıkları; buna karşılık da PKK’nın adeta bir topyekun seferberlik ilan ettiği; sonucu bütün Suriye ve Ortadoğu’yu etkileyecek savaşın arifesindeyiz.
İkinci Dünya savaşının kaderi Stalingrad önlerinde belirlenmiş, sonraki yarım yüzyıl yeryüzünün kaderini o savaşın sonucu belirlemişti.
Önümüzdeki günlerde Kürtlerle bu faşist İslamcılar arasındaki savaş büyük bir olasılıkla, Ortadoğu çapında bir küçük Stalingrad anlamını taşıyacaktır.
Bu savaşan sonunda muhtemelen Öcalan ve PKK birden Ortadoğu’nun en önemli aktörlerinden biri, birçokları için de biricik umut olarak ortaya çıkacaktır.
Elbette fikirler ordulardan, tanklardan veya dağları ve bayırları yayan aşan gerillalardan veya piyadelerden daha yavaş yayılırlar. Bu nedenle aşağıda söyleyeceklerimizin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur pratik olarak; hele böyle bir ölüm kalım savaşında.
Ne var ki, savaşların nihai sonucunu silah ve tank sayıları, yığılan asker sayıları değil; politikalar, politik mesajlar belirler. Savaş askerlere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir. Savaş politikanın başka araçlarla devamıdır. Suyun başını politika keser.
Bunu bizzat son Suriye örneğinde de görebiliriz. Suriye’de başlayan demokratik devrim, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın radikal İslamcıları desteklemesi olmasaydı; demokratik talepler alanında radikalleşebilme olanağı bulsaydı (ki kendi başına kalsa bu şansı da vardı; mücadele içinde öğrenir ve radikalleşirdi) şimdi çoktan Suriye’de demokratik bir devrim gerçekleşmiş olurdu. Suriye’ye gönderilen silahlar ve İslamcı militanlar, devrimin cellâtları oldular.
Ama Suriye’ye giden savaşçılar, bir zamanlar Cumhuriyet’çi İspanya’ya gitmiş Enternasyonal Tugaylar gibi, demokratik bir devrimi savunmak için oraya gitmiş olsaydılar. Devrim çok daha kısa ve sancısız yoldan bu destekle başarıya da ulaşabilirdi.
Bu nedenle Suriye’de çekilen onca acının ve ölenlerin esas büyük suçlusu Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerdir. Onların politikaları ve destekledikleri güçler devrimi doğamadan, ayakları üzerinde durma fırsatı bile bulamadan öldürmüştür.
Suriye hızla Lübnanlaşmaya doğru gitmektedir. Bu Lübnanlaşma hızla tüm Ortadoğu’yu ve Türkiye’yi kaplama eğilimi göstermektedir.
Lübnanlaşma: her dilin, her dinin, her aşiretin politik bir birim olduğu; gerici ulusçuluğun mantık sonuçlarına ve dolayısıyla saçmalığa varmış halidir.
Bir demokraside ise, diller, dinler, soylar, aşiretler kişilerin özel sorunları olarak kalırlar, politik bir anlamları ve ağırlıkları olmaz. Bir politik birim olarak tanımlanmazlar. Demokrasi bunların politik olamayacağı varsayımı üzerinde şekillenir.
Ortadoğu’da bu gidişe dur diyebilecek iki küçük tohum var: Biri Gezi Direnişi, diğeri Rojava devrimi.
Onlar kendilerine bu misyonu yüklemeseler, ufuklarında henüz Demokratik Ortadoğu gibi bir vizyon olmasa da, olayların mantığı aktörlerin ufkuna bağlı değildir.
Rojava Devrimi de Gezi Direnişi de yayılmak, genişlemek ve genişlemek için de radikalleşmek zorundadır.
Gezi Direnişi Türk bayraklarından ve Atatürk resimlerinden kurtulmak; ama bunları kişilerin özel tercihleri ve fikirleri olarak, diğer fikirlerle eşit düzeyde, tıpkı bir takımın sembolü gibi fikir özgürlüğü bağlamında bir hak olarak savunmak zorundadır.
Yani Gezi Direnişi, böyle başlamasına rağmen, bir Türk, Alevi veya “seküler yaşamı savunma” hareketi olmaktan çıkıp; Alevi veya Sünni; Seküler ya da Müslüman; Türk veya Kürtlerin değil, tüm demokratların hareketi olmak zorundadır. Ancak bunu başardığında gerçekten bir devrim başarabilir.
Bu nedenle biz, bunun sembolik ifadesi olarak, Türk bayrağı yerine Beyaz bir bayrağı Gezi Hareketine bir bayrak olarak önerdik. Yani Türkiye Cumhuriyetini, Türklükle ve Müslümanlıkla tanımlanmış bu cumhuriyeti nasıl Türk bayrağı sembolize ediyorsa; Gezi Hareketi’nde tohumu bulunan Demokratik Cumhuriyeti de, hiçbir dile, dine göndermesi olmayan beyaz bayrak sembolize edebilirdi.
Aynı şekilde Rojava’da başlayan devrim de ya daha radikal ve demokratik bir yönde evrilmek, bir Ortadoğu devrimi için bir üsse dönüşmek zorundadır, ya da kendini Kürtlükle tanımlamakta ısrar edip, Ortadoğu’da Lübnanlaşmanın işaret fişeği olmak zorundadır.
Elbet Rojava’da bir devrimci başlangıç yapıldı. Elbet Rojava’da diğer dinler ve uluslardan olanların temsili de gözetiliyor vs.. Kürt Cephesi’nde bütün dil ve dinlerden savaşçılar var. Ama bizzat isim ve bayraklar Kürt olduğu sürece, bu diğerlerinin birlikteliği bir öz savunma ittifakı olmaktan öte bir anlam taşımaz.
Ancak kendini Kürtlükle veya Araplıkla veya Türklükle veya Sünnilikle veya Alevilikle veya Müslümanlıkla tanımlamamış, böyle tanımlamaya karşı tanımlamış bir ülkede, orduda ve bayrak altında herkes tüm gücüyle savaşa katılabilir ve eşit haklı yurttaşlar olabilir.
Yani Rojava şimdi tıpkı Gezi Direnişi’nin bulunduğu yerdedir. Gezi Direnişinde de Kürtler vardı. Ama orada Türk bayrakları, oldukça Kürtler; Atatürk resimleri oldukça Sünni Müslümanlar kendilerini hiçbir zaman tam anlamıyla orada hissetmediler ve hissetmeyeceklerdir.
Aynı durum Rojava devrimi için de geçerlidir. Kürt bayrağı ve Kürtlük belirleyici oldukça, Hıristiyanlar, Süryaniler, Araplar, Türkler, Nusayriler kendilerini onda bulamayacaklar, paternalist bir korumacılık altında, kendilerini eşit yurttaşlar değil, her an haklarından mahrum edilebilecek cemaatler olarak göreceklerdir.
Ama bütün bunlar Devrime akacak enerjileri, insanları, yetenekleri azaltacaktır.
O halde, tıpkı Gezi gibi, Rojava Devrimi de, bir Kürt hareketi olmaktan çıkıp bir Demokratik harekete; bir Kürt Ulusal Hareketi olmaktan çıkıp bir Ortadoğu Demokrasi Hareketine dönüşmek zorundadır. Ancak bu takdirde yeni güçler kazanabilir; genişleyebilir.
Gezi de Rojava da genişlemek zorundadır; başlangıçta kendisini harekete geçiren güçleri aşmak; onların sınırlarından taşmak zorundadır. Bunun için de radikalleşmek; radikal bir demokrasi savunusuna dönüşmek zorundadır. Bu devrimler tıpkı bisiklete binmiş bir insan gibidirler, ayakta durmaları ileri gitmelerine bağlıdır; durduklarında düşerler.
Bunu yapabilecekler mi?
Bu henüz çok zayıf bir ihtimal olarak görünüyor.
Ama tarih onları buna doğru itiyor. Hem de çok dolaylı ve karşı görünen yollardan. Çelişik güçlerin bileşkesi; dolaylı sonuçlar vs. hep buna zorluyor.
*
Rojava devrimini savunmaya demokratlar değil, Kürtler çağrılıyor.
Ona geleceklerin hepsi Kürt bile olsa, demokratlar çağırılmalıdır.
Gezi’dekilerin hepsi Türk bile olsa, Türk bayrağı değil, beyaz bayrak taşınmalıdır.
Rojava’da savaşanların hepsi Kürt bile olsa, Kürt bayrağı ve renkleri değil, Kürtlüğe veya başka bir dile, dine gönderme içermeyen, demokrasi vurgusu taşıyan bayrak seçilmeli ve yükseltilmelidir.
Ancak böyle bir bayrak o devrimin yayılmasını ve güçlenmesini getirebilir.
Kürtlerin üzerlerindeki baskıdan kurtulmasının, iki yolu vardır.
Birincisi gerici ve tarihin çıkmaz olduğunu gösterdiği yoldur. Kürtlerin de bir devleti olması. Bunu Öcalan hariç neredeyse bütün diğer Kürtler ve Türk sosyalistleri savunuyor. Namı diğer “ulusların kendi kaderini tayin hakkı”. Yani aslında ulusu, bir dille, bir dinle tanımlama hakkı.
Diğeri bizim ve Öcalan’ın savunduğu, Fransız ve Amerikan devrimlerinde o zamanın ufku içinde kısmen uygulanmış olan Demokratik Cumhuriyet.
Demokratik Cumhuriyet ise, ulusu bir dille, dinle tanımlama hakkına karşı var olabilir. Dil ve din insanların kişisel sorunları olur. Dolayısıyla bunlar politik alanın dışında olduğundan, dil ve dinde ezen ve ezilen ilişkisi olmaz. Bu yolla, Kürtler demokratlara dönüşerek, hem kendilerini hem de kendi ezenlerini kurtarmış olurlar.
Bu proje henüz çok güçsüz. Onu desteklediğini söyleyenler bile onu kavramıyor ve savunmuyor. Savunduğunu söyleyenler henüz demokrasinin dilini bile bilmiyorlar. Demokrasi ulusçuluğun diliyle savunulamaz.
İşte bir örnek: Delil Karakoçan, Apo'nun görüşlerini savunuyor diye bilinir. Gezi vesilesiyle var olan BDP politikasını eleştiren cesur bir yazı bile yazmıştı. 4 Ağustos tarihli yazısını şöyle bitiriyor:
“30 Yıllık Kürt direngenliği, Kürt ruhu, Kürt devrimciliği Kuzeyden-Küçük Güney’e, Rojava’ya kaymıştır. Bu ruhun giderek Kürdistani genişlik/nitelik kazanacağı açıktır.
Rojava, devrimi çoktan ilan etmiştir.
Geri dönüşü, yıkılışı imkansız bir devrimdir bu...
Küçük Güney’in yoksul sokaklarına düşen her can, her bebe, kadın ve çocuk, her çığlık, her ses; her defasında saflara geri dönen her meçhul, her isimsiz kahraman bu devremi hem ilan etmiş hem de görmüş, yaşamıştır.
Geriye kalan sadece dayanışmak ve özgür günler için yaraları sarmaktır...
Kürtler özgür olacaktır.
Suriye de özgürlüğü görecektir.
Ancak çeteler özgür bir Suriye’de yer bulamayacaktır.”
Ama bu satırlarda da bir demokrat kendini bulamayacaktır.
Kimler mi bu satırlarda kendilerini bulamasalar bile bu satırları doğru bulabilirler?
Türk sosyalistleri.
Çünkü onlar kendilerini sosyalist olarak gören milliyetçilerdir. Tam da milliyetçi oldukları için hiçbir zaman Türk olarak yazmazlar ve sosyalist olarak yazarlar.
*
Rojava Devrimi, henüz bir Suriye ve Ortadoğu Devrimi için bir tohum olmayı değil; birleşik bir Kürdistan için bir parça olmayı hedeflemektedir. Bu nedenle dili henüz demokratik bir değil, milliyetçi bir dildir. Hedef böyle olunca çağrı yapılan güçler de değişmektedir elbette.
Ortadoğu devrimi olmak istiyorsanız, Arapların da, Türklerin de kendini bulabileceği bir dile ihtiyacınız vardır. O zaman başka bir dille konuşmanız gerekir. Araplığın, Kürtlüğün veya Türklüğün anlamının olmadığı bir dil olur bu, demokrasinin dili olur.
Evet, Kürtlük yolundan da kısa vadede zafer kazanılabilir.
Bunun tarihteki en tipik örneği, ikinci Dünya Savaşı’dır. Stalin, Hitler’in faşist ordularına karşı, Enternasyonal’i Sovyetlerin marşı olmaktan çıkarmış, Büyük Ruslar’a övgü düzen sözlerle başlayan bir marşı kabullenmiş; Büyük Rus milliyetçiliğini desteklemişti.
Şimdi de PKK’nın bütün Kürtleri Rojava’yı savunmaya çağıran savunması biraz böyledir.
Ama bu başarılar kısa soluklu olduğu gibi, başarıya ulaştığı zamanlarda da kimseye bir mutluluk da getirmez.
Ayrıca Tarihte bunun tersi örnekler de vardır.
Ekim devrimi, müdahaleler ve karşı devrimci isyanlar sonucu, bir süre sonra, bir zamanlar Moskova prensliğinin sınırları kadar dar bir alana sıkışmıştı; ama tam da radikal demokratik talepleri ve mesajları sayesinde Beyaz orduların safindeki köylüleri kazanmış; Rus çarlığının sınırlarını da aşıp, tüm dünyanın ezilenlerinin sempatisini kazanmış ve bu sayede ayakta kalabilmişti.
Elbette Kürtlerin askeri gücü iyi, bunları bir noktaya yığarak, hele ki PKK çağrısını yaptıktan sonra, Orta doğu ve Dünya’nın en tecrübeli ve başarılı gerilla hareketi Rojava Devrimi’nin yardımına koşunca, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve benzerlerinin desteklediği El Kaide muhtemelen en ciddi yenilgilerinden birini yaşayacaktır.
Önümüzdeki günlerde Kürtlerle bu faşist İslamcılar arasındaki savaş bir küçük Stalingrad anlamını taşıyacaktır.
Büyük bir olasılıkla bu savaşı PKK ve YPG kazanacaktır. Bu muhtemelen Kürt hareketinin Stalingrad’ı olacaktır.
Gerek Öcalan, gerek PKK ve gerekse de YPG Ortadoğu’da herkesin dikkate almak zorunda olduğu bir güç, hatta umut olarak ortaya çıkacaktır.
Böyle bir zafer, şimdiye kadar Türk Milliyetçisi ve Kürt Düşmanı kalmış kesimlerin, birden bire Öcalan’ı ve Kürtleri AKP karşısında bir kurtarıcı olarak görmelerinin yolunu açabilir.
Bu da Gezi hareketinin Türkçü vurgudan kurtulmasını etkileyebilir ve politik olarak da demokratik hedeflere ve bayraklara sahip çıkmasını hızlandırabilir.
Demokratik hedefleri olan bir Gezi Hareketi ise sadece Türkiye’yi değil, tüm Ortadoğu’yu değiştirecek bir potansiyele ve toplumsal altyapıya sahiptir.
Çünkü Gezi’nin esasını oluşturup ona ruhunu verenler, Türkiye’de, demokratik eğilimleri ve kültürel birikimleriyle kremanın kremasıdırlar.
Kremanın kreması devrimci olursa her şey korkunç kolaylaşır.
Bu Amerika’da devrim olması gibi bir şeydir.
05 Ağustos 2013 Pazartesi
Demir Küçükaydın
Blog: https://demirden-kapilar.blogspot.de/
Twitter: @demiraltona
Facebook: https://www.facebook.com/demiraltona
Demirden Kapılar Okurları Grubu: https://www.facebook.com/groups/demirdenkapilar/
Videolar: https://www.youtube.com/user/demiraltona
Podcast: https://soundcloud.com/demirden-kapilarx
Kitaplar: https://drive.google.com/drive/folders/0BxCB_Gtx8VYAcDREeTJVLW93MjA
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.04.2020
30.03.2020
19.03.2020
18.03.2020
17.03.2020
10.03.2020
2.03.2020
1.03.2020
2.02.2020
3.01.2020