Ekrem DUMANLI
Önceki gün Türkiye’deki adalet sistemi çok ciddi bir imtihana tabi tutuldu. Sulh ceza hakimlerinin tamamına yapılan itiraz yolu tükenince avukatlar, asliye ceza mahkemelerine başvurdu. Reddihakim talebinin kabulünden sonra işleyen tabii ve hukuki süreç sonunda mahkeme, aylardır haksız bir şekilde hapishanede tutulan insanların tahliyesine karar verdi.
Zaten sulh ceza hakimliklerinin üzerine siyasetin gölgesi heyula gibi çökmüştü. Siyasilerin, ‘Taşları döşüyoruz’ demesi, evrensel hukukun ‘tabii hakimlik’ ilkesini yerle bir etmişti. Yani? Evrensel hukuk ve anayasanın öngördüğü kural şuydu: Herhangi bir kişi ya da kitle ile ilgili bir suçlama varsa, o insanlar devam edegelen yargı süreci içinde yargılanırlar. Özel bir mahkeme, özel bir amaçla kurulursa buna proje mahkeme denir ve verilen kararlar egemen güçlerin elinde oyuncak haline getirilmiş bir yargı imajına yol açar. Sulh ceza hakimlikleri hakkındaki kuşku tam da budur.
Her neyse... Önceki gece ‘proje mahkemeler’in kimyasını bozan bir gelişme ortaya çıktı. Sulh ceza hakimlikleri sonradan ihdas edilmiş, seçilen bazı savcı ve hakimler oralarda görevlendirilmiş, karara itiraz yolları da bir üst mahkemenin elinden alınarak -ki bu evrensel hukuka da, Anayasamıza da aykırıdır- zanlılar, aynı hakimlere itiraz yapmak mecburiyetinde bırakılmıştı. Kapalı itiraz çemberi önceki gün delindi; çünkü sulh ceza hakimlerinin tamamına itiraz edilmiş, bütün hakimler avukat itirazlarının gerekçesine bakmaksızın ret cevabı vermişti.
Bu kadar anlamsız ret cevabı verirsin de aylardır tutuklu bulunan zanlılara reddihakim talebi doğmaz mı? Nitekim reddihakim talebi kabul edilip dosya tabii hakimlik ilkesine uygun bir şekilde mahkemede huzura çıkarıldı. Aralarında polis şeflerinin de bulunduğu 62 kişi ve STV Genel Koordinatörü Hidayet Karaca’nın tahliyesine karar verildi.
Olması gereken de buydu; zira özel bir amaca binaen kurulmuş dava dosyası, özel talimatlarla çalıştığına dair ciddi endişe ve emareler olan sulh ceza hakimliklerinin kapalı devre çemberinden çıkınca hukukun evrensel ilkeleri er geç işleyecekti. Ve sistem normale döndü. Tahliye kararları bir hukuk manifestosu eşliğinde gerekçeli bir şekilde verildi.
Peki ya sonra!.. Güçlü söylentilere göre Çağlayan başsavcısı Hadi Salihoğlu başkanlığında kriz masası kurulmuş. Niye? Mahkeme kararını uygulamamak için! Savcılığın böyle bir görevi mi var? Hayır! Ne zamandan beri savcılar mahkemenin verdiği tahliye kararının müzekkeresini cezaevine ulaştırmamak için olağanüstü toplantılar yapmakta! Resmen suçtur yapılan...
Gecenin ilerleyen saatlerinde yeni bir hamle yaptı Çağlayan ‘kriz masası’. Sulh ceza hakimliği, asliye ceza mahkemesinin verdiği tahliye kararını geçersiz sayıp yok hükmünde kabul etmişmiş. İyi de sulh ceza hakimliği bu davanın bir üst mahkemesi değil ki! Bir üst merci durumundaki mahkemenin verdiği kararı ne zamandan beri bir alt mahkeme bile olmayan hakimlik ‘yok hükmünde’ sayabiliyor?
Peki neden oluyor bunca hukuk garabeti? Uzun bir zamandan beri yargı, siyasetin oyuncağı haline getirildi. Beyefendiler ne derse hakim ve savcılar “hazır ol” şeklinde kabul ediyor ve emredilen icraatları tek tek yerine getiriyor. Hal böyle olunca adalet beyefendilerin ya da hanımefendilerin iki dudağı arasına mahkûm ediliyor. Bu durumda hakim ve savcıların itibarı kalabilir mi?
Zanlı kişiler siyasette bir yere gelmiş birinin oğlu/kızı/akrabası olunca akan sular duruyor ve onca somut delile rağmen adaletin içinden adaletsizlik devşiriliyor. Zanlı kişiler egemen gücün sevmediği, hatta her gün yalan ve iftira ile linç ettiği kişilerden oluşuyorsa adalet mekanizması işletilmiyor. Üstelik bu haksızlık, göstere göstere yapılarak hırsızlarla polislerin, gerçek gazetecilerle istihbarat maaşlı şaklabanların yeri değiştiriliyor.
Önceki gece verilen tahliye kararlarına karşı yetkisini aşarak adaleti geciktiren herkes suç işlemektedir.
Bugün askıya alınan yasalar, anayasanın beyzadelerin keyfine göre uygulandığı bir döneme işaret ediyor. Ne var ki bu hukuksuzluk ve zulüm sonsuza kadar süremez.
Ancak olağanüstü ve karanlık dönemlerde hukuk askıya alınır. Mesela Stalin’in de bir savcısı vardı: Vişinski. Başsavcılık görevini ifa ederken kanun nizam tanımadı. Onun tek ölçüsü vardı: Stalin’in buyrukları. Stalin’e göre devlet bünyesinde görev yapan herkes troçkistti ve bu gizli kimlikler tek tek bulunup ihanetle suçlanmalıydı. Onlara hain demek ve casuslukla suçlamak için somut bir delile gerek yoktu; zanlıların ailelerine işkence yapılacak, o işkenceye dayanamayanların itirafı sağlanacak ve bu deli saçması suçlama ispat edilmiş olacaktı. Vişinski, haysiyet cellatlığına o kadar kendini kaptırmış ve firavununa o kadar âşık olmuştu ki kendi konuşma metinlerini bile bizzat Stalin düzeltiyor; o da kendini o koltuğa oturtan zalim karşısında yerlere paspas oluyordu. Ya adalet?..
Bütün zalimlerin baş arzusu kukla bir yargının oluşmasıdır. Hitler de öyleydi. Savcıları, hakimleri vardı Führer’in. O ‘yüce lider’in emrinden bir kerecik bile çıksa o mahkemeler kapatılır, yargıçlar dağıtılırdı. Mesela Reichstag yangını toplumun bir bölümü üzerine yıkılmak istenmiş, yüzlerce aydın, ‘komünist’ yaftası vurularak tutuklanmıştı. Büyük yangını Gestapo rejiminin inşasına vesile kılan Hitler, özel yasalar çıkardı, özel mahkemeler kurdu, özel savcı ve hakimler tayin etti ve onlara olağanüstü yetkiler verdi. Sonuç? O güç zehirlenmesi, bir ülkenin felaketine, bir milletin hacaletine dönüştü. Hâlâ o utançla yaşıyor koca Almanya ve Avrupa...
Bizde de olağanüstü dönemlerde hak hukuk tanımayan savcılar, hakimler vardı. Salim Başol, Menderes ve arkadaşlarına ‘Sizi buraya tıkan irade böyle istiyor’ derken hakimin nasıl alçak bir kişiliğe dönüştüğünü, adaleti hakka göre değil, devleti ele geçiren eşkıyalara göre dağıttığını itiraf ediyordu. 80 Darbesi’nin, 28 Şubat Dönemi’nin tek işi ceberutların ayaklarını öpmek olan savcı ve hakimlerini burada tek tek saymaya yerim müsaade etmiyor...
Bugün de benzer bir risk var hakim ve savcılar için. Onlara şu gerçeği hatırlatmak boynumuzun borcu: Adalet ancak evrensel hukuk ve anayasanın ruhuna uygun bir şekilde tesis edilir. Birilerinin keyfine göre karar vermek zulümdür ve tarih hiçbir zalimi affetmez. Zalimlere göre değil, kanunlara göre hareket etmeyen evladının da yüzüne bakamayacak, torunlarının da...
Ey ‘kinim dinimdir’ diyen kişi!
Bazı tarihçilere göre Hüseyin Avni Paşa, aynen şöyle demişti: “Kinim, dinimdir.” Sultan Abdülaziz’i şehit etmeye azmetmiş bir adamın hayat felsefesiydi bu. Aslında küçük düşünen bir adamın, kendi kibir ve ihtirasına esir olmasının azgın bir yansımasıydı bu söz. Suçüstü yakalanmıştı Hüseyin Avni. Üstelik bir kereye mahsus bir cürm-ü meşhut da değildi yaşanan. Saray’a kadar gelmiş, makam-mevki sahibi olmuştu. Ne var ki tabiatındaki ahlaksızlık nüksetmiş, yanlış işlere bulaşmıştı. İhaleye fesat karıştırıp rüşvet aldığı, silah alımı sırasında yolsuzluk yaptığı ve devlet imkânlarını kişisel menfaati için kullandığı ortaya çıkmıştı. Ahlaksızlıkla da suçlanmıştı ayrıca. Paşa, kendi günahlarını, suçlarını itiraf edip istiğfar edeceğine; suçüstü yakalayanları hedef aldı daima. Ne yapıp edip kendisini fâş edenleri (Sultan Abdülaziz başta olmak üzere) cezalandırmalıydı. Fırsatını kolluyordu. İnce hesaplar yapıyor, ittifaklar kuruyordu. Nitekim müttefiklerini bulmuş, onlarla sinsi bir plan yapmıştı. Bazı tarihçilere göre İngilizlerle irtibat kurmuş, mason localarıyla ilişkiye girmiş, hariciye ve basına yalan yanlış bilgiler sunmuştu. Müttefiklerinin bir kısmı Avni Paşa’nın maksadını tam bilemiyor; öfkesini çocukça (hatta cahilce ve kabadayıca) buluyordu. Zira o müttefiklerden bir kısım meseleyi meşrutiyetin ilanı olarak görüyor; daha özgür bir toplum, daha eşitlikçi bir sistemin ortaya çıkacağını sanıyordu.
Avni’nin ne meşruiyet umurundaydı; ne meşrutiyet. Onun kini, dininin önüne geçmişti. O kin için her kutsal değer feda edilebilirdi. O deve kini yüzünden Osmanlı topraklarında zincirleme trajediler yaşandı. O iflah olmaz nefret yüzünden ordunun içine fitne ateşi düştü. “Muhteşem donanma” kilitlendi ve devlet-i âliye’nin geleceğe yönelik hamleleri akim kaldı.
Devletin şu veya bu şekilde yönetenlerin (yönetmeye talip olanların) ibret dersi alacağı bir hadisedir bu. Her kim kinini, dininden daha fazla önemserse topluma, devlete hatta en nihayet kendine büyük zarar verir ve kıyamete kadar hayırla yâd edilmez. Ayrıca gerçek şu ki: Kindar, dindar olamaz; tıpkı dindarın kindar olmadığı gibi…
‘SOYKIRIM’ GÖSTERE GÖSTERE
Soykırım mı değil mi tartışmasının 2015’te alevleneceği tâ yıllar öncesinden belliydi. Hadisenin 100. yılı için hazırlıklar yapılıyordu. Yalnız, dünya devletleri ve halklarından bu kadar ağır bir darbe beklenmiyordu. Şimdi Türkiye korkunç bir baskı ve kuşatma ile karşı karşıya. En temel sebeplerinden biri hiç kuşkusuz bu ülkenin birkaç senedir yaşadığı süreç ve devleti yönetenlerin bıraktığı imaj. Daha yakın zamana kadar demokratik adımlar atan, reformlar yapan, geçmişteki hatalarla yüzleşen Türkiye fotoğrafının yerini, yolsuzluklara bulaşmış, anayasa ve yasaları askıya almış, insan haklarını ihlal etmiş, düşünce ve ifade özgürlüğünü rafa kaldırmış bir ülke görüntüsü aldı.
Birkaç yıl önceki demokratik devlet intibaı yaşatılıyor olsaydı bu kadar ağır baskı olur muydu? Kesinlikle hayır. Türkiye, yanlış dış politikaları yüzünden yalnızlaştı. İç politikada çizilen despotizm havası, bu ülkeyi per perişan etti. Şimdilerde hiç kimse Türkiye yöneticilerine güvenmiyor.
Hayli feci durum bu. Neden konuyla ilgili devlet birimleri 100. yıl için hazırlık yapmadı ve bu kuşatma göstere göstere geldi? Devletin iç enerjisi paralel paranoyasına feda edildi, ediliyor. Devlet görevlileri aslî işlerini bırakıp yasaları çiğneme pahasına hayalî suçlara odaklanır ve bütün imkânlarını bir kurguya feda ederse, olacağı budur. Üstelik dışardan bakanlar, “Bir devlet kendi vatandaşına bile 2015’te bunu yaparsa kim bilir 1915’te neler yapmıştır” gibi bir izlenime kapılabiliyor. Ne diyelim: Ey devlet yöneticileri ve onun memurları! Artık aslî işinize dönseniz...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2015
6.01.2015
3.01.2015
30.10.2015
27.10.2015
23.10.2015
20.10.2015
16.10.2015
13.10.2015