Elif ÇAKIR
Pazar akşamı gerçekleşen Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu ortak yayını için Cumhurbaşkanı Erdoğan program öncesinde şöyle demişti:
“Tüm Türkiye inşallah tartışmayı izler. İstanbul gibi dünyanın örnek bir şehrini en ideal hangi yönetici yönetebilir, bunu bizzat o akşam ki müzakereden sonra çok daha net bir şekilde değerlendirme fırsatını halkımız bulacak diye inanıyorum ve bunun gerçekten son kırılma noktası olan Pazar günü, bir haftaya da çok ciddi bir ışık verecektir diye inanıyorum. Adayların yapacağı ortak yayının sonuca ciddi etkileri olabilir.” (14 Haziran)
MHP lideri Devlet Bahçeli hariç milyonların nefeslerini tutarak Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlutartışmasına kilitlendiği ve izlediği muhakkak.
Nasıl nefesler tutularak izlenmesin ki?
Sonuçta yirmi beş yıl aradan sonra ilk kez İstanbul seçimlerinde yani yerel seçimler bazında adayların karşı karşıya geldiği bir program gerçekleşti. Bir kez daha hatırlamakta fayda var; ülkemizde siyasi partilerinbelediye başkan adayları en son 1994 yerel seçimlerinde, siyasi parti liderleri ise en son 2002 genel seçimlerinde birlikte televizyon programına çıktılar. İkisinde de jübileyi Cumhurbaşkanı Erdoğan gerçekleştirerek, yayın perdelerini indirdi ve o gün bugündür ne yerel seçimlerde ne de genel seçimlerde siyasetçiler karşı karşıya gelmiyorlardı.
Dolayısıyla Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu ortak yayınına dair beklentiler de programa yüklenen anlam da büyük oldu.
Gelelim Sayın Erdoğan’ın yayın hakkındaki “sonuca ciddi etkileri olabilir, seçmen üzerinde bir kırılma oluşturacaktır” sözüne...
Bu bağlamda gerçekleşen Yıldırım – İmamoğlu yayını Cumhur İttifakı’nın beklentilerini karşılar mı?
Kararsız seçmeni kararlı hale getirir, küskün seçmeni sandığa götürür ya da seçmen kullandığı oyu değiştirir mi?
Gerçekleşen bu tartışma programı ile kararsız seçmeni etkileme, küskün seçmenle barışma ve rakip partiden oy çalma imkanı ve ihtimali vardı elbette.
Bu yayının bunu sağladığını söylemek pek mümkün olmasa da Binali Yıldırım’ın söylediği gibi:
“Yayının ne getirdiği ne götürdüğü konusu İstanbullunun takdiridir. Milletimiz karar verecek ve son sözü söyleyecek.” (17 Haziran)
Meslektaşımız İsmail Küçükkaya’nın hakkını da teslim edelim. Evet, daha iyi bir program gerçekleştirmek mümkündü. Ancak Türkiye’nin bu kadar kutuplaştığı bir ortamda büyük bir risk alarak yaptığı program bundan daha iyi yapılamazdı. O yayın ancak o kadar iyi yapılabilirdi. Çünkü içinde bulunduğumuz ülke koşulları daha ötesini mümkün kılacak gibi değildi.
Bu programa en çok ihtiyacı olan Cumhur İttifakı’nın adayı Binali Yıldırım, programı izleyen seçmen kitlesinin üzerinde nasıl bir etki oluşturmuştur mesela? Sayın Yıldırım’dan geriye ne kaldı? O programa dair nasıl ve hangi sözleriyle hatırlanacak?
Benim yayına dair gözlemlerim ve bende bıraktığı hissiyat şöyle oldu:
* 23 Haziran seçimlerinde seçmen tercihlerini etkileyecek en önemli unsur “Biz bu seçime neden gidiyoruz?” sorusu. İstanbul seçimlerinin yenilenmesi Cumhur İttifakı için dezavantaj iken Millet İttifakı için, mağduriyet görüntüsüyle avantaj oluşturan bir durum. Dolayısıyla Sayın Yıldırım’ın özellikle bu soruya iyi hazırlanması gerekiyordu. Yıldırım, bugüne kadar ortaya koydukları söylemin ötesine geçemedi.
* Ekrem İmamoğlu avantajlı oldukları “seçim iptali” konusuna iyi çalışmış olarak gelmişti yayına. Sık sık “demokrasi”, “hukuk”, “adalet” vurguları yaptı.
n AK Parti iktidarının, yatırımcısından vatandaşına birebir dokunan bütün kalkınma projelerinde imzası olan Binali Yıldırım konuşurken “görev adamı”hissiyatıyla konuştu. Yıldırım’ın verilen görevi yapan, atandığı bütün alanlarda başarı sağlayan sağlayacak bir imajı var. Belediye başkanlığı seçimi ise kendi çapında bir siyasi aktör olmayı gerektiriyor. Yani inisiyatif alabilmeyi, birey olarak davranabilmeyi, özgüvenli olmayı elzem kılan özellikler. Yıldırım bu daha çok teknokrat havası verdi ve partiler üstü davranabileceğini gösteremedi. Ben varım, ben yaparım güveni veremeyen bir görüntü sergiledi.
* İstanbul gibi bir marka şehrin adayının partiler üstü davranabilmesi gerekir. Görevden alınan Kadir Topbaş tam da böyle bir isimdi ve AK Parti için bu büyük avantajı sağlıyordu.
* Sayın Yıldırım programa gergin Sayın İmamoğlu ise heyecanlı başladı. Program ilerlediğinde Yıldırım’ın gergin görüntüsünün yerini tedirginlik aldı.
* İmamoğlu her ne kadar arada espriler yapsa ve program boyunca mütebessim davransa da aşırı temkinli görünüyordu. Aşırı temkinli halini bırakmış olsaydı programda programı kendi lehinedaha da avantajlı hale getirebilirdi. Örneğin rakibine sorduğu “gönül belediyeciliği afişini neden astınız o saatlerde” sorusuna Yıldırım’ın verdiği “çünkü 25 belediyeyi kazandık” cevabına “Sizin resminiz ne geziyordu?” cevabı verebilirdi.
* Her iki adaya da “FETÖ” bağlantılarının var olup olmadığı soruldu. Ekrem İmamoğlu da Binali Yıldırım da bu soruya daha sahici cevaplar verebilirlerdi. Sonuçta Ekrem İmamoğlu “Ben FETÖ’yü görmedim bilmedim tanımadım” dediğinde AK Partili taraftarlar sosyal medyada “Samanyolu televizyonlu İmamoğlu” görüntülerini dolaşıma soktular. Binalı Yıldırım’ın “yok yok” cevabının akabinde bu kez saniyeler içerisinde CHP taraftarları sosyal medyada “FETÖ organizasyonlarındaki Yıldırım” görüntülerini dolaşıma soktular.
Oysa...
Bunun yerine her iki tarafta daha makul, sahici cevaplar vermeleri mümkündü. Ne İmamoğlu’nun geçmiş dönemde program yaptığı dönemler kusurlu ve o programları yapmak, konuk olmak İmamoğlu’nu FETÖ’yle iltisaklı yapar ne de FETÖ’nün cemaat olarak bilindiği dönemlerde ki organizasyonlarına katılmak, cenaze namazlarına gitmek Yıldırım’ı FETÖ’cü yapar... Yıldırım da İmamoğlu da buna makul cevap veremediler. Çünkü böylesi bir ortamda sanırım makul cevap vermek mümkün de değil.
* Sayın Yıldırım “Vakıflara 308 milyon lira verildiğini açıklayan Sayıştay Raporu” konusuna hazırlıklı gitmeliydi. Bu kadar önemli bir konu da milyonların önünde “Sayıştay Raporunu” okumadığını söyledi. (Sayıştayın 2017 tarihli raporu)
* Mesela İzmir belediye seçimlerinde AK Parti’nin bugüne kadar İzmir’de aldığı en büyük oyu aldığını söyledi. Sosyal medyada anında tepki verilen konulardan biri de buydu. Oysa ki 2014 yerel seçimlerinde Yıldırım yüzde 35.92 oy alırken 31 Mart seçimlerinde Nihat Zeybekçi’nin oy oranı yüzde 38.66. En azından AK Parti’nin tek başına girdiği seçim şerhi düşebilirdi.
* Doğruya doğru Ekrem İmamoğlu özgüvenli bir profil çizerken Binali Yıldırım kaygılı, endişeli ve özgüvensiz bir profil ortaya koydu.
Oysa ki Binali Yıldırım çıkıp özgüvenli bir şekilde “Bu şehri ben yöneteceğim” demiş olsaydı, “25 yıldır biz yönettik evet şu şu sorunlarda bizim dönemimizde oluştu ancak ben bunları çözeceğim. Partizanlık yapmayacağım, şeffaf bir yönetim oluşturacağım” deseydi... Buna benzer birkaç söz...
Ve Anadolu Ajansı’nın yaptığını kesin söylem ile kınamış olsaydı... Avantaj sağlayabilirdi.
Bu programın kendi lehlerine bir artı sağlamayacağı ortada... Ancak bunun ötesinde bir kazanım oldu. Uzun yıllardan beridir tek bir kanaldan haber alan, muhalif birisini izlediği televizyon kanalında göremeyenler ilk defa bu programla birlikte muhalif partinin siyasetçisini ekranlarında gördüler, dinlediler... Düne kadar “teröristlikle, hainlikle” suçlanan “CHP’nin adayı” diyerek ismi yok sayılan Ekrem İmamoğlu’nu dinleme ve ne dediğini duyma fırsatı oldu. Aynı şey Binali Yıldırım için de geçerli.
Sadece bu bile yeterli...
Orman ve Su İşleri eski Bakanı AK Parti milletvekili Veysel Eroğlu da yayını izlediyse Ekrem İmamoğlu’nun ismini öğrenmiş olabilir mesela... Sonuçta rakip partiyi sandıkta yenmek istiyorsan önce iyi tanımak gerekiyor değil mi? Haksız mıyım?
Şunu da takdirle belirtmek lazım: İki aday da, alıştığımız öfkeli siyaset tazının dışında, medeni, saygılı bir tartışma örneği ortaya koydular; tebrik etmek ve devamını dilemek lazım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.05.2025
30.04.2025
22.04.2025
28.03.2025
28.02.2025
21.01.2025
8.01.2025
1.01.2025
18.12.2024
19.11.2024