Fehmi KORU
Küçümsemek gibi bir niyetim yok, ama görüntüsü öyle: Jürili yargılama sistemi pek çok yönden mahkeme salonuna bir sirk havası katar.
Bütün yargılama süreci, taraflara karşı önyargısı bulunmadığı varsayılan 12 sıradan kişiyi ikna etmek üzerine oturur.
Jüri üyelerinden biri bile, duruşmalar sırasında savcılık makamının sunduğu kanıtlar ve dinlettiği tanıklardan etkilenmez ve ‘makul bir kuşku’ duymaya devam ederek davalının ‘suçlu’ olduğuna inanmaz ise, dava ya başka bir jüri ile yeniden görülür veya beraatla sonuçlanır.
Mahkeme salonunda aynı göz hizasında kendilerine yer verilen savcı/lar ve avukat/lar jüri üyelerini ikna etmek için çaba gösterirler.
Yargıç, duruşmalar boyunca, ‘hâkim’ olmaktan çok ‘hakem’ gibi davranır.
Bize ters bir yargı usulü bu.
12 Öfkeli Adam filmi
New York’ta Rıza Sarraf’ı yargılaması beklenirken onun ‘tanık’ haline dönüşmesiyle Halk Bankası genel müdür yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’yı yargılayan mahkeme, tahmin edeceğiniz gibi, jürili…
Sonuçta 12 kişinin ikna olması ‘suç’ hakkında son sözü belirleyecek, jüri Atilla’yı ‘suçlu’ bulursa, ardından yargıç uygun gördüğü cezayı tefhim edecek.
Arada geçen günler boyunca hepimiz birer televizyon dizisi izleyicisine dönüşeceğiz.
Gelin de burada 1957 yapımı Sidney Lumet imzalı ‘12 Öfkeli Adam’ filmini hatırlamayın.
Karar vermek üzere bir odaya kapatılmış 12 kişiden oluşan jürinin hemen bütün üyelerinin, hakkında karar verecekleri genç adamın babasını öldürdüğüne başlangıçta inandıkları halde, birinin duyduğu küçük bir kuşkunun peşine takılarak, sonunda genci beraat ettirecek bir noktaya varışlarını izleriz bu filmde.
O noktaya varana kadar, her bir jüri üyesinin, kendi küçük çıkarlarının (biri o akşam bir maça gideceği için bir an önce karara varılmasını istemektedir) veya hislerinin (kendi oğluyla ciddi sorunları olan biri gencin idamını o yüzden arzulamaktadır) yönlendirmesine tâbi olduğunu biliriz.
Beraat eden gencin gerçekten ‘suçsuz’ mu, yoksa babasını onun mu öldürdüğünü ise bilemeyiz.
‘12 Öfkeli Adam’, tüm zamanların en iyi filmleri listelerinde, o listeyi kim yapmış olursa olsun, mutlaka yer alır.
Bull dizisi
Davaların çoğu jüri üyelerinin seçimi sırasında gösterilen titizlik sayesinde kazanılabildiği gibi sakarlık yüzünden kaybedilebilir de.
TV’de yabancı dizi izleyicileri jüri seçimi alanında uzmanlaşmış bir ekibin mahkeme salonuna yansıyan çabalarını sergileyen halen gösterimdeki ‘Bull’ dizisini hatırlasalar yeter.
Dizideki psikoloji eğitimi almış Dr. Jason Bull ve ekibi devrede olmasa kaybedilebilecek davalar, hiç değilse büyük çoğunluğu, onlar sayesinde kazanılmaktadır.
Rıza Sarraf’ın, savcının ifadesiyle ‘yıldız tanık’ konumunda bulunduğu New York’taki davaya biraz da bu gözle bakmakta yarar var.
ABD tarafı, yargıyı kullanarak, ülkemizi, aldıkları bir kararı çiğnediği iddiasıyla, Rıza Sarrafile henüz kimliklerini açıklamadıkları başkalarını ‘tanık’ sandalyesine oturtarak yargılayacak ve jüri üyesi olarak seçilmiş 12 Amerikalı’nın ‘suçlu’ veya ‘suçsuz’ kararına varmasını bekleyecek.
Kararın ne olacağını şimdiden tahmin edebiliriz sanıyorum.
Siyaset yargılanacak
Sadece varılacak karar ve onun üzerine oturtulacak ceza/lar önemli değil bu olayda; yargılama sürecinin de, hukuk-dışı sonuçlar alınmasına yarayacağı ortada.
Tanıklar ve kanıtlarla, günler, haftalar, belki de aylar boyu, Türkiye ve yönetici kadrosu rahatsız edilecek…
Daha ilk günden, Rıza Sarraf’ın tanıklığıyla, bir dönem önemli sorumluluklar taşımış iki eski bakanın ismi, ‘kolaylaştrıcı’ ve ‘rüşvetçi’ olarak zabıtlara geçmiş bulunuyor.
Arkası gelecektir.
İşin en sorunlu yönü, ‘davalı’ olarak yargılanan ismi savunanların da, müvekkilleri olan Halkbank yetkilisini koruyabilmek için, onun dışındaki herkesi suçlamaya hazır görüntüsü vermesidir.
“Müvekkilimiz yapmadı, yapabilecek konumda da değildi zaten; yapan onun âmiri olan genel müdür” iddiasını daha ilk günden seslendiren davalının avukatıydı.
Yukarıda “Bir televizyon dizisi izler gibi” demiştim, her gün gerilim biraz daha artacak ve duruşmada neler yaşanacağı konusunda daha fazla merakla ertesi güne başlayacağız.
Tıpkı dizilerin her bölümünün sonunda merakımızı bir sonraki bölümü izlememizi sağlayacak şekilde uyanık tutmaya yarayan bir unsurun devreye sokulması gibi.
Buna filmcilik dilinde ‘cliffhanger’ deniliyor.
Uçurum kenarındaki birinin ‘aşağıya atlayacak mı atlamayacak mı?’ beklentisinin uyandırdığı meraktan mülhem.
Yürek dayanmaz
New York’ta Sarraf-Atilla mahkemesinin duruşmalarında seslendirilen ve seslendirilecek olan iddialar.. Ankara’da CHP lideri ve kadrosunun iktidara karşı gündeme taşıdığı ne idüğü belirsiz suçlamalar..
Buna yürek mi dayanır?
Konu ilk gündeme geldiğinde “Suçlamalar yargı önüne taşınsın, gerekli görülürse Yüce Divan kurulsun” diyen pek az yorumcu vardı; onlar nasıl bir saldırıya tahammül etmek zorunda bırakılmışlardı, bilemezsiniz.
Ben bilirim. O görüşü savunmuştum çünkü.
Ne çare. Çekilecek çilemiz varmış…
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.08.2025
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025