Hadi ULUENGİN

Durum tespiti
28.12.2013
2263

 MÜCAHİT Bilici’nin önceki günkü Taraf’ta yaptığı şu tespit mevcut durumu o kadar net biçimde anlatıyor ki, Cengiz Çandar’dan sonra ben de tekrar uzun pasajlar aktaracağım:

***

Fiilî başkanlık sistemiyle yönetilen muhalefetsiz Türkiye’de en nihayet yargı neredeyse bir parti gibi nispi bir özerklik göstererek yolsuzluklara karşı operasyon yaptı.

(...) Yürütmesi Parti olan bir ülkenin Yargısı da Cemaat olur.


Ama biri parti diğeri cemaat, biri şeffaf diğeri değil diyenler olacaktır. Oysa ikisi de Türkiye’de devrimi gerçekleştiren ortaklardır. Yaşanan Devrim sonrası iç savaştır.

(...) Devrim oldu ve kumanda odasına girenler her şeyin mi yoksa bazı şeylerin mi paylaşılması gerektiği konusunda anlaşamadılar.


Biri acımasızca her yere girmek isterken, diğeri bunalıp artık onu her yerden çıkartmaya karar verdi. Yani Parti Cemaat’in belki de daha büyük bir rol oynadığı devrimin ganimetini kurumsal vitrinde olmanın kolaycılığıyla toplamış bulunuyor.


Şimdi yollar ayrışınca Cemaat’i neredeyse illegal bir gizlilikle, Parti’yi de resmî devlet ile özdeşleştirmek dürüst bir yaklaşım değil. Bu çatışma devlet ve paralel devlet çatışması değil, bir ve tek devletin en az iki yeni sahibi arasında süren paylaşım kavgasıdır.

***

DEDİĞİM gibi alıntı uzun oldu ama Bilici bu saptamayı bakanların istifasından ve yargıçların kavgasından önce yapmış olmasına rağmen yine de eklenecek yeni hiçbir şey yok!


Taraf
 yazarının tespitlerinden yola çıkarak beş ana noktayı tekrarlamakla yetineceğim.

***

BİR; evet, ortalama son on yılda Türkiye’de bir Devrim gerçekleşti!

Yenileri henüz yerine oturmasa da hem eski statüko, hem eski paradigma tasfiye edildi.

Askerî vesayet rejiminin sona ermesinden Kürt sorununa “ne mutlu Türk’üm diyene” şiarı ötesinde çözüm aramaya, yaşanmış olan şeyler ancak Devrim kelimesiyle tanımlanabilir.

***

İKİ; bu Devrim’in iki temel ve ortak aktörü AKP ve Gülen Hocaefendi Camiası oldu.

Din söylemli özellikleri belirleyicidir. Liberal demokratlar ancak stepne rolü oynadılar.

***

ÜÇ; sözkonusu ortaklığa rağmen, bilhassa ve bilhassa Başbakan Erdoğan’ın kişisel otokratlığından dolayı iktidar partisi ne Mücahit Bilici’nin deyimiyle “Devrim’in ganimetini” (!) paylaşmaya yanaştı, ne çoğu konuda kendisine oranla daha elastikî olan Camia’nın realpolitik ve mutedil yaklaşımlarına prim verdi.

Fakat hemen belirteyim ki, doğru veya yalan, aynı Camia’ya atfedilen ve ErgenekonBalyozKCKdavalarında ortaya çıkan gayrı adil tavrı bu mutedilliğin dışında tutuyorum.

***

DÖRT; aynı Erdoğan’ın giderek Türkiye’yi bir “fiili başkanlık” sistemiyle yönetmeye başlamasından sonra köprüler artık iyicene atıldı.

Zaten başta adalet ve güvenlik kurumları olmak üzere devlet mekanizması içinde bir “manevi örgütlenme” inşa etmiş olan Camia karşı atağa geçti.

Yine Bilici’nin ifadesiyle “yürütmesi Parti olan bir ülkede yargı da Cemaat oldu”.

***

NİHAYET beş; iç savaş tabirini kullanmak abartılı kaçar ama evet, bugün yaşanmakta olan dehşet kaos bizzat devlet bünyesi içindeki bir paylaşım savaşıdır!

Muhalefet veya “dış mihrak”, devlete dâhil olmayan üçüncü bir güç mevcut değildir.

Ve, muharip taraf olmadığımız için de bizler en kabadayısı belki ve kâh ona, belki ve kâh buna tezahürat yapan seyircileriz!


[email protected]

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar