Hilâl KAPLAN
Başbakan Erdoğan'ın, katıldığım ilk yurt dışı ziyareti Lübnan'a idi. Gittiğimiz yerlerdeki kalabalıkların coşkusu, sanki yurt dışında değil de sıradan bir Ak Parti mitinginde olduğumuz hissiyatını veriyordu.
Ondan sonra katıldığım ve Ortadoğu'da geçen her ziyarette, Başbakan Erdoğan'ın ve beraberindeki heyetin coşkuyla karşılandığına şahidim. Üstelik yanınızda Başbakan'ın olması da gerekmiyordu. Kahire çarşısında gezerken veya Fas sokaklarını turlarken üzerinizde Türkiye'den geldiğinizi belli eden bir sembol bile olması âdeta 'pop star' muamelesi görmeniz için kâfiydi.
Mesela geçtiğimiz sene, Gezi kalkışması sırasında katıldığımız ziyarette, gazeteci arkadaşlarla beraber Tunus çarşısını Erdoğan ve Türkiye sloganları altında gezdiğimizi hatırlıyorum. Yanımızdaysa resmî heyetten kimse yoktu ama boynumuzdaki kimlik kartlarındaki Türkiye bayrakları, yanlarından geçtiğimiz esnafların bizi coşkulu bir misafirperverlikle karşılaması için kâfiydi.
Başbakan Erdoğan, Pakistan ziyaretinde de böyle karşılanmış. Havaalanından oteline kadar olan yollara güller dökülmüş. 'Pakistan ve Türkiye'nin kalbi beraber atıyor' pankartları asılmış. Vaktin gece yarısı olması bile katılımı etkilememiş.
Millî Mücadele sırasında, makâmı hilafetin muhafazası için altınlarını yollayarak atalarımıza destek olan Hindistanlı Müslümanların torunlarının, bugün de Başbakan Erdoğan'ı güllerle karşılamasında garipsenecek bir durum yok. Çünkü Millî Mücadele'nin verildiği topraklar, o zamanki İslâm âlemi için neyi simgeliyorsa, bugün de onu simgeliyor; o umut ve heyecan Başbakan Erdoğan nezdinde karşılığını buluyor.
Bugün yaşadıklarımız, yüzyıllardır müstemlekesi olan bir coğrafyanın, güçlü bir model ve liderlik çerçevesinde özgüvenini ve gücünü geri kazanmasına olan tahammülsüzlüğün bir yansımasıdır biraz da. Elbette özgüven ve gücün temsiliyet bulduğu liderin, diğerlerinden farklı olarak 'tahmin edilemez ve yönlendirilemez' olması da hedef haline gelmeyi kaçınılmaz kılıyor.
29 Kasım 2013 günü, Başbakan Erdoğan halka şöyle seslenmişti:
'Önümüzdeki dört ay, dikkatinizi çekiyorum, (eliyle 4 işareti yaparak) bu işaret birilerini rahatsız ediyor yalnız. Ama ben rahatsız değilim. Bundan dolayı da gururluyum. Gururlu olmaya da devam edeceğim. Hep mazlumların yanında oldum, mazlumların yanında olmaya da devam edeceğim. Bu işareti yapan Mısır'da 20 kadar genç kızımızı içeri atan darbeci yönetimin karşısındayım. Karşısında olmaya da devam edeceğim.
Önümüzdeki 4 ay boyunca dikkatinizi çekiyorum. Plan, proje, vizyon değil, sadece fitne üretecekler, ne gerekiyorsa yapacaklar, ellerine ne geçerse kullanacaklar, her imkanı, her fırsatı, her çirkinliği ve ittifakı değerlendirmenin gayreti içinde olacaklar. İçeriden ya da dışarıdan ellerine ne geçerse, fırlatacak ve Türkiye düşmanları ile bile işbirlikleri yapıp üzerimize saldıracaklar.'
Başbakan bu sözleri sarf ettiğinde, Gezi sürecinde Erdoğan'ı 'seküler hayat tarzına müdahale ettiği' gerekçesiyle yerden yere vuran bir gazete, bu sefer de Erdoğan'ı 'dindarları fişleyen bir irtica düşmanı' olarak lanse etmek üzere ilk manşetini atmıştı. Gelmekte olan sezilmişti.
Yerel seçimlere giderken, iç siyasete ilişkin görünen bir konuşmada Başbakan'ın Râbia işareti yapması ve bunun verdiği rahatsızlıktan bahsetmesi de karşı operasyon yapacakların içeri-dışarı ikiliğini aşan bir ortaklık içinde olduğunu göstermek için olsa gerek. Gelinen noktada, ne kadar isabet edilmiş olduğu da ortada.
'Van minüt'ten Mavi Marmara katliamında İsrail'e özür dileten dik duruşa,
Arap Uyanışı'na verilen destekten Mısır darbesine açık itiraza,
Çin'den füze alımından ABD ile el sıkışan İran'la ticeretten 'aslan payı' alacak olmamıza,
Irak Kürdistanı'yla petrolün birleştirdiği bir Türkiye olmamızdan Esed karşıtlığından geri adım atılmamasına kadar pek çok başlık var.
Ama özetle dış politikasını 'efendiler'in yönetemediği bir Türkiye'nin, iç politikasının da yönetilemez hale getirilmesi ve ülkemizin Amerika-İsrail ekseninden milim ayrılmayan eski 'uydu devlet' ayarlarına döndürülmesi arzu ediliyor.
Peki, buna izin verecek miyiz? Soru budur.
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019