Hilâl KAPLAN
Kıymetli dostum Yıldıray Oğur, Mavi Marmara saldırısıyla ilgili bazı sorular sordu. Aslında bunlar, saldırının hemen ertesinde sorulmuş ve ilgililerce cevapları verilmiş sorulardı. Ama belki de bu vesileyle Mavi Marmara'nın anlamı üzerine bir kez daha düşünmemiz gerekiyordur. O yüzden, iyi niyetinden zerre kadar şüphe etmediğim Yıldıray'ın sorularını, iç muhasebesini o günlerde yapmış biri olarak cevaplamaya çalışacağım. Fakat önce temas etmek istediğim bir husus var.
Saldırı öncesinde İsrail, başından beri yola çıkmaması için tehdit ettiği filoya yönelik açıktan tehditler savurmaya başlamıştı. Yaptığı basın toplantısında Netanyahu "Gerekirse vururuz" demişti. Bu sırada Mavi Marmara'dakiler tam 6,5 saat boyunca dünyaya seslendi. Canlı yayında "Tehlike altındayız, bize saldıracaklar, yardım edin" dendi. Dünya kılını kıpırdatmadı.
Bu bağlamda, Mavi Marmara'daki "sivillerin öldürülmesi"ni bunca dert edenlere şunu sormak isterim: Sırf uluslararası bir hak olan seyrüsefer serbestisini kullanacağını duyurduğu için hükümeti sertleşmekle suçluyorsunuz ama o gün Türkiye'nin gemileri sivilleri korumak amacıyla Mavi Marmara'nın yardımına gelseydi ve ufukta bir savaş ihtimali belirseydi "hükümet iyi yaptı" der miydiniz?
Hülasa, dünya Mavi Marmara yolcularını, İsrail ile olan kaderine terk etti. "Kendimizle hesaplaşmak"tan bahsedilecekse işe buradan başlamakta fayda var. Yine de Yıldıray'ın soruları üzerinden iç muhasebemize başlayalım:
1. İsrail'in gaddarlığı ortada iken 19 yaşındaki Furkan Doğan'ın ve diğer öldürülen sivillerin askeri helikopterleri ve taarruz botlarıyla full silahlı İsrail askerlerinin indirme yaptığı bir yardım gemisinin güvertesinde ne işleri vardı?
İsrail, Mavi Marmara'nın anlamını çok önceden sezmişti. Ancak sırtını salt güce yaslamış her devlet gibi bu anlamı şiddetle boğacağı yanılgısına düştü; Mavi Marmara'ya dünyaya gözdağı vermeye geldi. Mavi Marmara yolcularıysa öldürmek için değil, gerekirse ölmek için yola çıkmıştı ve öyle de oldu. Gerek İHH yetkililerinin gerekse diğer yaşça büyük yoldaşlarının "Odanda kal, senin işin sesimizi dünyaya duyurmak" telkinlerine rağmen güverteye çıkan Furkan da bu uğurda şehit oldu...
Dediğim gibi İsrail, öyle ya da böyle, katliam peşindeydi. Bu yüzden elektronik karartma uygulayıp, gemidekilerin katliamı naklen yayınlamasına engel olmaya çalıştı. Bu yüzden en küçük bir uyarıda bulunmayıp, "teslim olun" çağrısı yapmadan gemiye ateş ederek baskın yaptı. Bu yüzden askerlerine herhangi bir zarar verecek mesafede olmayan, üstelik bir kısmı namaz kılan yolculara hücum botlarından hem plastik hem de gerçek mermilerle, el bombaları da kullanarak saldırdı. ("Göstere göstere" gelen İsrail askerlerine rağmen güvertede bulunanların 'güverteyi savunmayı' bırakın, güvertede huşu içinde namaz kılacak kadar "ölme ihtimali"ni kabullenmiş bir "mantık"la hareket ettiğini not edelim.) Bu yüzden daha İsrail askerleri gemiye ayak basmadan üç kişi gerçek mermilere hedef olarak şehit oldu. Yani illa bir "ev-gemi" analojisi yapacaksak, kendisine karşı abajuru kapıp mukavemet etmemizin "sorumsuzluk" sayıldığı İsrail askerlerinin, daha evimize girmeden dışarıdan ateş ederek üç yakınımızı öldürmüş olduğunu akılda tutmamız gerek.
2. Gemiye ilk inen üç İsrail askerini döve döve ele geçirip İsrail askerine en iyi bildikleri işi yapmaları yani gaddarca adam öldürmeleri için fırsat verenler bu ölümlerden hiç sorumlu değiller midir?
Bu sorudaki İsrail askerleri güvertedekileri öldürmeye çalışanlar, değil mi? Yolcuların, eli silahlı birisini çiçek vererek mi silahsızlandırması bekleniyordu acaba? Amerikan donanmasındaki görevinden istifa ederek barış aktivisti olan Ken O'Keffe'nin anlattığına göre, arkadaşlarıyla beraber İsrail askerlerinden ikisinin silahlarını aldıktan sonra -yani "küçük cihad"a Ken de dahilmiş!- biraz önce gemideki arkadaşlarını öldürmüş olabilecek bu yaralı askerleri içeri taşıyarak tedavi edilmelerini sağlamışlar. Buraya dikkat: İsrail askerlerinin saldırısı sonucu iç organları parçalanmış, uzuvları delik deşik olmuş arkadaşlarının "cansız bedenleri"nden iki metre ötede silahsızlandırılmış İsrail askerleri tedavi edilmiş. Birisi sorumluluk mu dedi?
3. Durum böyleyken göstere göstere gelen tam teşekküllü İsrail askerlerine karşı güverteyi savunmak, gemiyi teslim etmemek fikrinin mantıklı bir açıklaması var mıydı? Peki, 19 yaşında bir yardım gemisinde acımasız İsrail komandosunun karşısında yaralı halde yerde yatarken bıraktığımız Furkan Doğan'a karşı da mı dürüst olmayacağız?
İsrail askerleri katliam yapmaya gelmemiş olsaydı bile, Mavi Marmara yolcuları olası bir gemiye el koyma durumunu olabildiğince zorlaştırma kararı almıştı. Bunu mantıklı bulmayabilirsiniz, hakkınızdır. Ateş ve bombalar altında arkadaşlarınızın öldürüldüğünü görüp, ellerinizi başınızın arkasında birleştirip diz çökmemenin mantıksız olduğunu düşünebilirsiniz. Burada unutmamamız gereken, "kurban" olanların da olmayanların da sizin karşı çıktığınız türden bir mantıkla hareket ettiğidir. Bu yüzden yerli ya da yabancı hiçbir katılımcı Mavi Marmara veya İHH aleyhinde tek kelime etmedi. Bilakis, dünyaya bu yolculuk ve yol arkadaşlarından ötürü ne kadar onurlandığını anlattı. Dediğim gibi, Mavi Marmara yolcularını sizinle aynı mantığı paylaşmadıkları için suçlayabilirsiniz. Ancak bu suçlamayı İHH'yı Mavi Marmara'nın diğer yolcularından veya Furkan Doğan'ı Ken O'Keffe'den ayırarak yapamazsınız. Furkan Doğan'a karşı dürüst olmak bunu gerektirir; yani en başta kendine karşı dürüst olmayı ve kendi mantığına uymuyor diye başkalarını suçlu ilan etmemeyi...
Evet, lazerli keskin nişancı tüfeklerine süpürge sopalarıyla karşılık vermenin mantıklı olmadığını düşünebilirsiniz. Peki, 12 yıl içinde bir milyon Filistinli'nin öldürülmüş olması mantıklı mıdır? Ya dünyanın buna seyirci kalması mantıklı mıdır? Kabul etmek gerekir ki, dünyanın gözünü Gazze'deki katliama çeviren Mavi Marmara kadar etkili hiçbir şey olmamıştır. Ve bu tesiri mezkûr "mantıksızlık"tan başka hiçbir şeye borçlu değiliz. Şahsen ben de Mavi Marmara'ya kadar seküler-liberal rasyonalite içinden dünyevî hayatı öncelemeyerek bir ideale sahip çıkılabileceğini düşünmezdim ama bu kanaatimi Mavi Marmara'da yaşananlara dindar-dinsiz herkesin sahip çıkıyor olması değiştirdi. Demek ki, seküler veya dindar, başka bir "mantık" mümkünmüş...
4. " O dokuz ambulans sessizce havalimanını terk ederken geminin organizatörlerinin neredeyse Gazze Fatihi muzaffer bir komutan gibi coşkulu kitleyi selamlamasını da, "Bu arkadaşlarımız şehit oldular ama Gazze Ablukası'nı da bitirdiler" pragmatizmini de unutamıyorum."
Cenazeler ambulanslarla arkadan çıkarılmasa ve kalabalığın önüne getirilse bu o cenazelere ve cenazeleri olduğunu dahi havaalanına geldiklerinde öğrenen ailelere karşı bir saygısızlık olmayacak mıydı? Kamuoyu önündeki hiçbir kişi ve kurum eleştiriden münezzeh değildir elbette. Ancak bence eleştirilerin muhatabı olan İHH yetkililerinin 'şov'dan ne kadar uzak bir tevazuyla hareket ettiğini, yolcuları karşılayan kalabalığın içinde bizzat bulunan Yıldıray'ın izlenimlerinden öğrenmek en iyisi:
Yarım saat sonra herkesin en çok görmek istediği kişi olan Bülent Yıldırım kalabalığa seslenmek üzere otobüsün üstüne çıkıyor. Bir anda otobüsün üstünden peşpeşe bayraklar sallandırılmaya başlanıyor. Yeşil bayraklar değil bunlar. Önce burada toplanan kalabalığın "100 yıl önceki hin planları" yüzünden pek de hoşlanmadığı Britanya'nın bayrağı, ardından bir Belçika bayrağı... Gemideki Yunanlıların, İngilizlerin cesaretini övmeye başlıyor Yıldırım. En çok da hemen yanındaki İngiliz kadın aktiviste övgüler yağdırıyor (...) İngiliz kadının bu cesareti kalabalıkça alkış ve tekbir sesleriyle karşılanıyor. Tuhaf bir an. Az önce "Muhammet'in ordusu kâfirlerin korkusu "diye bağıran kalabalığı uyarıyor. "Hayır" diyor "Kâfirlerin değil zalimlerin korkusu. Çünkü bizim gemimizde Hıristiyanlar, Yahudiler ve ateistler de vardı. Onlar bir an olsun geri adım atmadı." (...) Daha büyük bir filo kuracak İHH. Bunun için Avrupa'daki STK'larla daha geniş ve güçlü bir koalisyon kuracak. Gazze kapısı bir kez açıldı. İnsanlık oradan içeri girecek...
Yıldıray'ın söylediği gibi, Mavi Marmara Gazze kapısını araladı ve oradan insanlığın girmesine vesile oldu. Bunu söylemek neden geçen yıl pragmatizm olmuyordu da şimdi pragmatizm oluyor, bilmiyorum. Bildiğim, Mübarek rejimini bile Refah kapısını açmaya zorlayan bir sürecin ucunun Kahire'deki İsrail Büyükelçiliği'nin işgal edilmesine kadar vardığı bir zamanda, o kapının açılmasında küçümsenemeyecek paya sahip olan bir kuruluşun bundan daha hakkaniyetli bir yaklaşımı hak ettiğidir. En azından, Habur'dan giren PKK'lıları silahlarını bırakmalarından dolayı, savaşın zulmünün biteceği umudundan dolayı sevinçle karşılayanları 'şov' yapmakla itham eden milliyetçilerden daha farklı bir bakışı hak ettikleri kesin...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Her şey güzel olur tabii!
17.06.2019 - Mazlum Başbakanım
27.05.2019 - Sağa sola T.C. yazmakla olsaydı...
6.05.2019 - Kılıçdaroğlu’na YPG için ‘terörist’ dedirttik
1.05.2019 - Havalimanı canavarı, metrobüs sapığı ve diğerleri
29.04.2019 - Papa ve 1915
24.04.2019 - Mundar seçim!
16.04.2019 - Assange’a karakol, Dündar’a saraylar
15.04.2019 - Akdeniz’den geliyorlar
12.04.2019 - Belediyelerde yeni dönem: Koalisyon yönetimi
8.02.2019
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları

























































































































Enver İngilizov
İngiliz Devlet memurları kendi taraflarına dönen atatürkü seçti. atatürk te meclisi, meclis üyelerini seçti. 2013 senesine kadar hala liderler meclisi seçiyor birkaç bağımsız sevilen hariç. ne kurucu meclisi? her diktatörlükte meclis vardır, seçmek için değil onaylamak için. tbmm kurucu meclis değil onaylama meclisidir (SS metodu ile seve seve)... bu arada ingiliz tarafına dönen seleanik dönmesi enver de kafkasya da görevlendirildi idam edilene kadar.
Kemal İngilizoğlu
Kurcucu meclis İngiltere Parlamentosu, gerisi masal, hikaye, yalan, iftira... Mesela şu anda yeni ırak ı yeni libya yı kuran meclis te ABD senato ve meclisidir. Eğer Alman tarafından düşman İngiliz tarafına dönen atatürk padişahlığın (Osmanlı devletinin bitirilmesi) ve hilafetin kaldırılmasına (SS metodu: seve seve yani) destek vermeseydi, tc yi kuran ingilizler başka filimler çevireceklerdi. inanmayan atatürk ve yandaşlarının istanbula hangi tarihte gitmeye izin alabildiklerini araştırsın.