Hilâl KAPLAN

Alevilerle Sünniler kardeş mi?
12.11.2014
1736

 Başbakan Davutoğlu'nun, Alevi kesime yönelik güven tesis etme ve telafi çabaları devam edeceği, kendisinin bundan sonraki durağının bir cemevi ve sonra da muhtemelen Dersim olacağı söyleniyor. Daha önce yazdığımız üzere, kim yıpratmaya çalışırsa çalışsın, bu oldukça kıymetli ve sürdürülmesi gereken bir gayret.

Ben de bu hususta kafamdaki bazı önemli gördüğüm notları paylaşmak istedim:

İlk soru topluma: 'Alevilerle Sünniler kardeş mi?' Bence bunun üzerine iki kesimin de kafa yorması gerekiyor. Mevcut durumda Ak Parti, Aleviliği din kardeşliği söylemi içerisinde çözmek noktasında ilerliyor. Ancak sivil toplum, bu hususta hükümet kadar bile adım atmış değil. Bu akim kalmışlığı nasıl okumak gerekir? Üstelik, Osmanlı döneminden bu yana birikmiş olan önyargıların Cumhuriyet dönemiyle pekiştiği bir ülkede yaşıyorken, sivil topluma düşen vazife, en az hükümetinki kadar hayatî olsa gerek.

Bugün, örneğin Tokat merkeze giderseniz, restore edilmiş güzel evlerin olduğu bir sokağın 'Yahudi sokağı' diye anıldığını görürsünüz. Bu Osmanlı'nın çok dilli, çok etnili ve ve çok dinli yapısının güzel bir göstergesi ve hatırlatıcısıdır. Ancak aynı zamanda pek çok Alevi yerleşiminin/ köyünün merkezden uzak, ücra noktalarda olduğunu da görürsünüz. Ya da Alevi arkadaşlarınızın bazısı, atalarının/ dedelerinin şehir merkezine indiği dönemler, yaşadıkları sıkıntılardan ve hatta sakallarıyla alakalı aşağılayıcı bazı muamelerden geçtiğinden bahsederler. Yani Alevi toplumsal hafızasında oldukça farklı çeşitleri olan kötü muamele ve dışlanma örnekleri mevcuttur. Bunun ne kadarı hangi dönem başlamıştır, araştırmacıların konusu ama son 50 yıl dışında, Sünnilerin yoğunluklu yaşadığı şehir merkezlerinin Alevilerden yoksun oluşunu iyi değerlendirmemiz gerekir.

Zaten adına 'Alevi sorunu' denen meselenin ortaya çıkışı da Alevilerin şehirleşme noktasında mesafe kat etmesinin ardından başlar ve görünürlük kazanması 90'lara tekabül eder. Cemevi faktörü, bu süreçte ortaya çıkmış, nevzuhur bir kavram olsa da, eskiden cem yapılan köy odası, dergâh, tekke ve zaviyenin muadili sayılabilecek, şehirleşmiş ve modernleşmiş Alevilerin ibadet mekânına işaret eden bir anlama sahiptir. Nitekim bu isimlendirme de, 90'lı yılların başında, yine Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan'ın vesilesiyle ortaya atılmıştır.

Sünnilerde, Alevilere yönelik önyargı ölçülebilecek boyuttayken ve yapılan araştırmalara göre gittikçe azalmaktayken, Alevilerde Sünnilere yönelik önyargının tavan yaptığı günlerden geçiyoruz. Örneğin 2010'da yapılan bir araştırmaya göre, Alevilerin sadece %10'u başörtüsü yasaklarının kalkmasını savunurken, Sünnilerin %34'ü cemevlerine ibadethane statüsü verilmesine sıcak bakmaktadır.

Alevilerdeki, uzun bir zaman boyunca daha çok eziklik ve çekingenliğin domine ettiği 'azınlık psikolojisi', bugün yerini hınç ve öfkeye hatta kine terk etmiş gibi görünüyor. Ve bunun özellikle genç nesillerde daha yoğun yaşandığı anlaşılıyor. HDP'nin bahsettiği ve 'fırtına gençlik' diyerek mazur göstermeye çalıştığı yıkıcı öfkenin bir benzerinin Alevi gençlerde neşvü nema buldurulmaya çalışılması da söz konusu.

Ak Parti'nin Sünni kimliğinin taşıyıcısı ve temsilcisi olarak görülmesi, Nusayri-Şii çizgisinin bizdeki Alevilikten farkı büyük olmasına rağmen Alevilerin bir zamanlar 'tehlikesinin farkında oldukları' İran ve onun uydusu Esed rejimine angaje edilmesi, Suriye meselesinde Ak Parti hükümetinin diktatör Esed'e karşı takındığı net insanî tavrın Alevilerce bir 'Alevi karşıtlığı' gibi okunması, Gezi kalkışması sırasında hayatını kaybeden vatandaşlarımızın büyük bölümünün Alevi olması gibi sebepler de bu öfkeyi harlayan faktörler olarak görünüyor.

Ancak bu sebepler ortada olmamış olsaydı bile, Alevi kimliğini 'Sünni karşıtlığı' üzerinden kurgulayan, küçümsenmeyecek bir kesim olduğu da gerçek. Sünniliği, Alevi kimliğinin kurucu dışarısı olarak gören bu kesime dert anlatmak, el uzatmak sonuç vermesi en zor alan. Yine de Alevilerin daha büyük gövdesine yönelik adımlar devam ettikçe, bu dışlayıcı eğilimde de azalma meydana gelmesi ya da en azından bu tavrın giderek marjinalleşmesi beklenebilir.

Nasipse kaldığımız yerden, mevzuun bamteli olan cemevi meselesiyle devam edeceğiz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar