Kurtuluş TAYİZ
Savaş, yöneticiler için çoğu zaman bir akıl oyunundan ibarettir, strateji ve taktik meselesidir; halk içinse savaş, yaşam ve ölümle ilgilidir ve bir varlık sorundur.
30 yıldır süren ve pek bitme işareti de vermeyen savaşta bir taraf için “haklı” diğeri için bütünüyle “haksız” demek o kadar kolay değil.
Savaş ateşini sadece bir taraf 30 yıl boyunca körükleyemez, bu mümkün değil; zira nefesi yetmez.
Ama iki taraf karşılıklı olarak bu ateşi yıllarca harlayabilir.
PKK’nın Çukurca saldırısında canlarına kıydığı 24 askeri düşünüyorum; bu olaydan sonra başlayan operasyonlarda hayatını kaybeden gerillaları da.
Daha ne kadar sürecek bu ölümler, bilmiyorum.
Politikacılara kulak kesiliyorum.
Onlar, ölümleri yüceltmekle meşgul; geride kalanları da savaşa gönderme peşindeler.
Bunun için “ölüleri” kullanmaya başladılar.
Şimdi de gençlerin ölme biçimlerini teşhir ediyorlar.
Bu nasıl vicdan?
Hani ellerinden gelse, toprağa düşen ölülerden yeniden ordu kurup, savaştıracaklar.
Yönettikleri insanlara ve yaşama çoktan yabancılaşmışlar. Varsa yoksa “yüksek” amaçları ve hedefleri...
Türk gençleri de Kürt gençleri de kendilerini yöneten politikacıların aklında aslında çoktan ölmüşler.
Gençlerin hayatı, onların “stratejik” hedeflerinin sadece “konusu” veya “nesnesi”.
Devletin ve PKK’nın yeni stratejisine bakın.
Güzel laflar ediyorlar, mantıklı konuşuyorlar; ama hep ölmek-öldürmek üstüne.
Akıllarında “yaşamak” ve “yaşatmak” yok.
Devlet PKK’yı şöyle sıkıştıracak, liderlerini şöyle öldürecek, BDP’lileri şöyle hapse gönderecek ve sonra barış gelecek...
PKK daha çok asker öldürecek, Türkleri kışkırtacak, Güneydoğu’yu ayaklandıracak, sonunda hükümet boyun eğecek, dize gelecek...
Bunlar yaşam değil, ölüm hesapları.
Şark cephesinde değişen bir şey yok yani.
30 yıldır aynı hikâye...
Bu politikalarla ne hükümet ne de PKK gençlere ölmek ve öldürmekten başka bir seçenek sunuyor.
Kürt meselesinin içinden çıkılması zor bir soruna dönüştüğünü kabul edebilirim; ama çatışma ve ölümlerin kaçınılmaz olduğunu öğütleyen hiç bir söze inanmıyorum.
Kürt meselesinde köklü reformlar yapılmadan barışın sağlanabileceğini de sanmıyorum.
Radikal adımlar atmadan silahları susturmak, akan kanı durdurmak zor.
İngiltere İrlanda meselesini, İspanya Bask sorununu çok uzun seneler sonra çözdü, doğru.
Türkiye de er ya da geç kendi çözümünü yaratacak.
Ama benim tehlikeli bulduğum yan AKP’nin Kürt reformunu kendi istediği zamanda ve koşullarda yapma isteği. İşte bu noktada işler kontrolden çıkabilir. Kürt sorunu ne İrlanda ne de Bask meselesine benziyor. Türkiye’nin yüzü Batı’ya dönük ama Türkiye Doğu’nun bir parçası. Kökleri Doğu’nun derinliklerinde. PKK da bu çağın dışında ve Ortadoğu’ya ait bir parti.
PKK’nın HAMAS’a veya Taliban’a dönüşme potansiyeli IRA veya ETA’ya benzeme ihtimalinden daha güçlü; Başbakan Erdoğan’ın da Vladimir Putin’e dönüşme potansiyeli Tony Blair ve Jose Zapatero’ya benzeme potansiyelinden daha fazla.
Bu gerçeği gözardı ederek Kürt sorununa ve PKK meselesine yaklaşamayız.
Kürt meselesinin çözümünü geciktirmek, daha fazla oyalamak Türkiye’yi şimdikinden daha büyük bir cehennemin içine sürükler.
PKK’nın Kürtleri daha büyük bir ateşin içine atmaktan çekineceğini hiç sanmıyorum.
Barışa en çok yaklaştığımız 1993 senesini hatırlayın; Cumhurbaşkanı Özal devreye girmiş, silahlı mücadelenin tümüyle sonlanmasına ramak kalmıştı. Bingöl’de 33 erin katledilmesiyle ipler koptu; 30 bin insan o tarihten sonra öldü. Ne devlet ne PKK savaşı körüklemekten geri durmadı.
Bugün geri duracaklarını sanmıyorum. Bir 30 bin Türk’ü ve Kürt’ü savaşa kurban edebilirler.
Bu, ETA’nın silah bırakmasını değerlendiren örgütün liderlerinden Murat Karayılan’ın açıklamasından da açıkça anlaşılıyor; “Kürtlere kendini yönetme hakkı verilsin, silah bırakalım”. “Kürtler”den kasıt ise PKK. Bunu siyasetle, demokratik yollardan elde etmeyi deneyeceklerse, buna şans tanınmalı, hiç itirazım yok; ama maalesef böyle bir niyetleri de yok.
Hükümetin masada Güneydoğu’yu kendilerine teslim etmesini bekliyorlar...
Bence barış için eski devlete değil ama hükümete güven duymak zorundayız, beklentilerimizi buraya yöneltmeliyiz. Belki de buna mecburuz. Barış umutlarını PKK’ya yöneltirsek, hayalkırıklığına uğramaktan kurtulamayız.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019