Lale KEMAL

IŞİD’le mi, IŞİD’siz mi?
25.02.2015
1481

 Türk askerlerinin, uzunca süredir IŞİD örgütünün işgal altında tuttuğu anlaşılan Suriye içindeki Süleyman Şah türbesi ve bu türbeyi koruyan askerleri, bir gece yarısı operasyonuyla Türkiye’ye getirmiş olmaları, pek çok soruyu da beraberinde getirdi.

Şah Fırat kod adlı bu operasyon, ne hükümetin ilan ettiği gibi bir zafer ne de muhalefetin, ülke dışındaki tek Türk toprağının kaybedildiği iddiasına dayanan bir yenilgi. Şayet hükümet, uyguladığı bir hayli isabetsiz politikalarla komşu Suriye’deki iç savaşın bir parçası haline gelmemiş olsaydı da, bu ülkede 4 yılı aşan kaosun dikte etmesi sonucu belki de yine türbeyi, kaçınılmaz saldırılardan korumak için bulunduğu yerden taşımak zorunda kalacaktı.

Suriye’de artarak devam eden kaos ortamı, türbenin korunmasını ve askerlere gıda ve diğer lojistik desteğin verilmesini uzunca süredir imkansız hale getirmiş, burayı koruyan askerlerin IŞİD tarafından rehin alınması ve belki de katledilmesi gibi bir tehlikeyi artırmıştı. IŞİD’in, işgal altında tuttuğu diğer bölgelerde tarihi eserleri ve türbeleri nasıl yakıp yıktığı göz önüne alındığında Süleyman Şah’ın da aynı akıbete uğramayacağının garantisi artık yoktu.   

IŞİD’in, hem türbeye zarar vererek hem de askerleri katlederek Türkiye’nin onurunu zedeleme ve sıcak çatışmaya çekme ihtimali giderek yükseliyordu.   

Türk ordusunun, IŞİD ile çatışma ihtimali neredeyse kaçınılmaz hale geliyordu.

Dolayısıyla, türbeyi, onuru korumak adına ısrarla bulunduğu bölgede tutmak yerine mantıklı bir yol seçildi, her ne kadar Suriye politikası tam bir hezimet olsa da. Ve hafta sonu operasyonu, IŞİD ya da Suriye birlikleri ile potansiyel bir çatışma olmadan gerçekleşti.

Belki de IŞİD, artık, kendi içindeki kimi grupların türbeye saldırısını önleyemeyeceğini Türkiye’ye bildirdi.  

Türk askerleri ve tanklarının, Süleyman Şah türbesine ulaşmak için gerek PYD’li Suriyeli Kürtlerin kontrolü altına geçen Kobani gerekse IŞİD’in elindeki toprakları güzergah olarak kullanmış olmaları, Ankara’nın, konvoya bir saldırı olasılığını ortadan kaldırmak için yalnızca PYD ile değil IŞİD ile de temasa geçtiğini ve hatta bu örgüt ile ileri düzeyde bir koordinasyon sağladığını düşündürüyor.

Diğer yandan, Türkiye’nin, Şah Fırat operasyonundan iki gün önce yani, 19 Şubat Perşembe günü, geçen yazdan beri sürüncemede tuttuğu ABD ile Suriye muhalefetinin IŞİD’e karşı eğitilmesi ve donatılması anlaşmasını imzaladığını da hatırlatalım. Türbe operasyonunun gerçekleşmesinde ABD’nin de desteği önemliydi. Ve zaten bölgede, Amerikan önderliğinde IŞİD’e karşı operasyonlar sürdüğünden dolayı Türk askerleri ve tankları geçerken bu koalisyonun hava saldırılarını durdurması gerekiyordu.

Eğit, donat anlaşması ile artık Türkiye, IŞİD karşıtı koalisyonun resmen bir parçası haline geldi.

Bir yandan IŞİD’e karşı koalisyonun parçası haline gelen Türkiye diğer yandan IŞİD ile operasyon sırasında koordinasyon sağlamak zorunda kaldığı çelişkili gibi görünen bir durumla karşı karşıya. IŞİD’in, bugüne kadar türbeye saldırmamış olması da bir vakıa.

Sonuç olarak, hükümet, siyaseten riskli, askeri açıdan da son derece tehlikeli olan Şah Fırat operasyonunu gerçekleştirerek,  Suriye çatışmasının içine daha fazla çekilmesini önlemiş oldu.

Operasyondan birkaç saat önce, Türk ve Suriye savaş uçaklarının havada restleşmiş olmaları ise taraflar arasındaki sıcak çatışma riskini muhafaza ediyor.

NOT: Süleyman Şah türbesinin nakledildiği Suriye Eşmesi’ndeki arazinin sahibi olduğu doğruysa Kobanili Bozan Osman’a, devletin, arsanın gerçek değeri üzerinden tazminat ödemesi elzem. Yoksa gaspçı durumuna düşer. [email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar