Levent Gültekin
Ülkenin değişmeyen tek gündem konusu seçim.
Çünkü iktidarın bütün politikaları, yapıp ettiği her şey seçime yönelik.
Yani her ne yapıyorsa, temel amaç önümüzdeki başkanlık seçimini kazanma fikriyle yapıyor.
İttifak yasaları, seçim kanunundaki demokrasiyle, hukukla, akılla, mantıkla bağdaşmayan değişiklikler; HDP’yi şeytanlaştırma ve muhalefeti bir araya gelemez duruma sokma çabaları, diğer yandan savaş politikası… Hepsi seçimlerde zaferi garantiye alma çabası.
İşin garip tarafı iktidar kendi stratejisini ilmik ilmik örerken muhalefet sadece konuşuyor, somut hiçbir adım atmıyor, atamıyor.
İktidarın tüm bu antidemokratik ve hukuk dışı adımlarına karşılık, muhalefetin tartıştığı konu ise seçimleri boykot etmek.
İktidarın HDP’yi de kapsayan stratejisine gelmeden önce boykot meselesiyle alakalı birkaç cümle edeyim.
Seçimlerde boykot çağrısı yapanlar, sonrasında ne yapacaklarını da söylemeliler.
Diyelim boykot edildi ve Erdoğan ilk turda seçimi kazandı ne olacak veyahut ne yapılacak?
Bir sonraki adımı netleştirmeden boykot çağrısı yapmak, Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değil.
Diyelim seçimler boykot edildi. Bu durumda sandıklardan da tamamen çekilmek gerekiyor.
O sandıklarda ne olduğu, kimlerin oy kullandığı, kimlerin yerine oy kullanıldığı nasıl belirlenecek?
Ya da toplumun ne kadarı boykota katılacak?
Boykota katılım düşük oldu veyahut düşük gösterildi ve Erdoğan ilk turda seçimi kazandı. Bu durumda muhalefet ne yapacak?
Bu sorular kaya gibi ortada duruyorken, muhalif kesimden kimilerinin bu tür çağrıları anlamsız, içi boş bir tartışmadan öteye geçmiyor.
Kaldı ki Erdoğan da boykot psikolojisinin toplumda yaygınlık kazanmasını istiyor.
İttifak yasaları, seçim kanunundaki akıl dışı değişiklikler… Hepsinin esas amacı muhalif kesim seçmenini sandığa gitmeden psikolojik olarak mağlup etmek.
Yani ‘nasıl olsa Erdoğan kazanır’, ‘bu şartlarda nasıl olsa kazanamayız’ duygusunu yerleştirmek.
Erdoğan, benzer bir politikayı HDP üzerinde de uyguluyor.
Başta Selahaddin Demirtaş olmak üzere HDP milletvekillerinin tutuklanması, parti teşkilatlarındaki görevlilerin hapse atılması, HDP’yi şeytanlaştırıp yalnızlaştırma çabaları… Amaç, HDP’yi yıldırıp seçimleri boykot etmeye zorlamak.
Çünkü HDP’nin denklemde olmadığı veyahut katılımın düşük olduğu bir seçimi Erdoğan’dan başka birinin kazanması neredeyse imkansız.
Peki iktidarın bu stratejisine karşı muhalefet ne yapıyor?
Hiçbir şey.
Hatta muhalefetin HDP politikasına bakılırsa, Erdoğan’ın değirmenine su taşıdıklarını bile söyleyebiliriz.
Muhalefet partileri büyük bir korkuya teslim olmuşlar: “Erdoğan ne der” korkusu.
HDP ile bir araya gelmekten, yan yana gözükmekten, yan yana gelmeyi geçtik HDP seçmeninin gönlünü alacak bir çift söz etmekten bile imtina ediyorlar.
İttifak kursunlar demiyorum ama HDP’yi denklemde tutacak en küçük bir çabaları yok.
Mesela, altı milyon oy almış HDP’nin eski eş başkanı Selahattin Demirtaş bir yılı aşkın süredir hapiste, muhalefet partilerinden tek bir cümle duymadık.
“Arkadaş sen niye siyasetin önünü tıkıyorsun”, “Niye HDP seçmenini Kandil’in yanına itiyorsun”, “6 milyon oy almış bir siyasetçiyi hapse atarak toplumsal barışa niçin darbe vuruyorsun” diye ortalığı ayağa kaldırması gereken muhalefet tek cümle etmiyor.
Tamam etmesinler de yarın seçim olduğunda HDP seçmeninin oyunu hangi yüzle isteyecekler?
Diyelim ikinci tura CHP’nin adayı ile Erdoğan kaldı.
CHP, HDP seçmeninin oyunu almadan seçimi kazanacağını mı düşünüyor?
Ya da alacağını düşünüyorsa nasıl alacak? Neyle, hangi sözle alacak?
“Dokunulmazlıkları kaldırıp sizin parti başkanınızın ve milletvekillerinizin hapse atılmasına destek olduk ama siz yine de bize oy verin” mi diyecekler?
Cidden o oyu istemeye bir yüzleri olacak mı?
Veyahut ikinci tura Erdoğan ile Meral Akşener’in kaldığını düşünelim.
HDP’ye yapılanları, Selahattin Demirtaş’ın hapiste tutulma saçmalığını tek bir gün ağzına almayan Meral Akşener hangi yüzle gidip ikinci turda HDP seçmeninin oyunu isteyecek?
Mesela ne diyecek o seçmene? “Selahaddin Demirtaş hapiste, bu antidemokratik uygulamaya demokrasi gereği bile tek bir laf etmedim, tek bir gün HDP ile konuşmadım, yan yana görünmekten korktum ama sizin oyunuzu istiyorum” mu diyecek?
Ya da HDP seçmeninin oyuna ihtiyaçları yok mu?
Sanırım HDP seçmeninin desteği olmadan ikinci turda seçimi kazanamayacaklarının farkında değiller.
Ya da gerçekten cumhurbaşkanlığını kazanmak diye bir dertleri yok. Barajı aşıp meclise girmek onlara yetiyor.
Daha iyi niyetli bakacak olursak şöyle de düşünüyor olabilirler: “Biz ikinci tura kalırsak HDP seçmeninin gideceği başka bir yer mi var ki? Mecburen bize gelecekler.”
Yani, Erdoğan karşıtlığının yarattığı mecburiyet, neredeyse ellerindeki tek sermayeleri.
Zannediyorlar ki Erdoğan karşıtlığı seçimleri kazanmalarına yetecek.
Bu sığ bir hayalden başka bir şey değil.
Liderleri, milletvekilleri hapse atılmış, partileri dışlanmış hatta partisi meclis dışı kalmış HDP seçmeni ikinci turda “Ne haliniz varsa görün” deyip sandığa gitmediğinde muhalefet ne yapacak?
HDP seçmeninin desteği, heyecanı olmazsa o bölgedeki sandıklara nasıl sahip çıkacaklar?
Muhalefet tüm bunları düşünüyor mu, düşünüyorsa nasıl bir çıkış yolu arıyor, gerçekten çok merak ediyorum.
Peki muhalefetin HDP ile bir araya gelmemesinde HDP’nin hiç mi kusuru yok?
Elbette var.
Fakat kusuru, defosu, yanlışı olmayan bir parti mi var?
Kavgadan, dövüşten, ayrımcılıktan, bölücülükten, dışlamaktan başka ağzından ülkenin yararına tek bir cümle çıkmayan MHP konuşulabilir bir parti de HDP mi değil?
CHP’ye gece gündüz “Vatan haini” diyen MHP, CHP için normal bir parti de HDP değil, öyle mi?
Veyahut yolsuzluk yapan, hukuku katleden, ülkeyi büyük bir uçurumun eşiğine getiren AK Parti konuşulabilir bir parti ama bazı yanlış politikaları yüzünden HDP konuşulabilir bir parti değil, öyle mi?
Kiminle konuşup, kiminle mesafe konulacağına bile Erdoğan karar veriyorsa, her şeyi onun söz ve davranışları belirliyorsa, muhalefet partileri niye var ki?
Türkiye’nin bütünlüğünü, barışını isteyen herkes HDP’yi siyasette tutmayı amaç edinir, o partinin seçmeninin siyaseten umudunu kırmayı ve onu Kandil’in yanına itmeyi değil.
Siyaseti devre dışı bırakıp HDP seçmenini Kandil’in yanına itmek, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.
Muhalefet bu bilinçle bile Erdoğan karşısında duramıyor.
HDP seçmenine “Ya bendensin (bana oy verirsin) ya da Kandil’in yanına git” denilmesi Kandil’i mutlu eder.
O yüzden de muhalefetin de alet olduğu, Erdoğan’ın HDP stratejisine en çok Kandil seviniyordur.
Çünkü Türkiye’nin bütünlüğü, barışı, huzuru yani yararı HDP seçmeninin siyasette umutlu olmasına bağlı.
Bu umudu öldürmek, Kandil’in güçlendirmektir.
Muhalefetin korkuları, ideolojik bagajları, siyasetteki tıkanıklığın en temel nedenlerinden biri.
Kendileri barışamadığı için Türkiye’yi barıştıramıyorlar. Kendileri konuşamadıkları için toplumsal kesimleri birbiri ile konuşturamıyorlar. İdeoloji, kimlik siyasetindenvazgeçemedikleri için Türkiye’yi birinci öncelik yapamıyorlar.
Bu yüzden aktörlerin değil, ülkedeki siyaset anlayışının değişmesi gerektiğine sıklıkla vurgu yapıyorum.
Siyasi anlayış değişmeden, demokrasiyi, özgürlüğü, eşitliği, huzuru, barışı, hukuku temel alan yeni bir siyaset tesis etmeden felaha kavuşamayacağız.
Yazarlar
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023