Markar ESAYAN
Gerçekten Eyüp Can'ın dünkü Radikal'in manşetine taşıdığı 'bilgiler' oldukça yakıcıydı. Can'a göre Abdullah Gül, Erdoğan'ın adaylığına 'hakkınızdır' demiş, ancak Eylül-Ekim gibi Kongre'ye giderek AK Parti'yi Erdoğan'ın elinden almaya, yani bayrak açmaya karar vermişti. Can, Erdoğan'ın partili cumhurbaşkanlığı hedefinin önüne geçmeye Gül'ün kararlı olduğunu yazıyordu. Gül, reformların aksadığını, Kongre'de genel başkan seçilerek partiyi Erdoğan'dan bağımsız bir hale getireceğini, böylelikle Erdoğan'sız AK Parti hedefinde şimendifer rolünü üstleneceğini söylemiş oluyordu.
Neyse ki söylememiş. Erdoğan ile Gül arasında böyle bir görüşme hiç geçmemiş. Bu konu daha görüşülmemiş. Ama yakında görüşülecekmiş. Yazılanlar Eyüp Can'ın ara ara yalanlanan haberlerinden biri veya bir grubun temennisiymiş.
Ancak, Radikal böyle bir şeyi amaçsız yapmaz. Belki Can, Erdoğan ile görüşmede Gül'ün aşağı yukarı hangi pozisyonda olacağını öğrenmiş ve yazmıştır. Veya Can'ın yazdığı opsiyon üzerinde Gül henüz netleşmemiştir de, bu haber Gül'ü netleştirmeye itmek üzere hazırlanmıştır.
Ya da yapılacak görüşme öncesi, başbakanlığın reddedilmesi halinde, Gül'ün aklındakinin ne olduğuna dair Erdoğan'a mesaj verilmek istenmiştir. Bir çeşit siyasi ihsası rey.
Dünkü yalanlamayı bu senaryonun hiç var olmadığı veya var idiyse bile bundan vazgeçildiği şeklinde okursak da, Gül'ün hayatının en doğru kararını verdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Her makamın çevresinde, o makam sahibinin vazgeçilmezliğine vurgu yapan algı oluşturucular vardır. Bu belki normaldir. Ama makam sahibinin farkı da, gerçeklikle kurduğu ilişkide ortaya çıkar. Mesela zamanın ruhunun nereye işaret ettiğini fark etmek gibi.
Peki, Eyüp Can'ın dünkü korkunç senaryosu doğru olsaydı, neler olabilecekti? Biraz spekülasyon yapalım.
Can ne kadar güzellemeye çalışsa da, Erdoğan-Gül zirvesinden bir mutabakat çıktığını söylemek gerçekçi ve ahlaki bulunmayacaktı. Gerçekçi olmayacaktı, çünkü Erdoğan'ın kendi adaylığı konusunda kimseden icazet almaya ihtiyacı yok. Erdoğan, Gül'ün 2007 yılında Çankaya'ya çekildiği günden beri verdiği mücadele ve 30 Mart'ta atlattığı darbe ile tüm diyetlerini ödedi.
İçeriği böyle olan bir görüşme gerçekçi olmayacağı gibi ahlaki de olmazdı. Türkiye'nin şu momentumunda, Erdoğan'a rağmen kongreye giderek partiyi Erdoğan'dan almaya ve onu Çankaya'da izole etmeye dönük bir hamle, ister istemez 'Erdoğan'sız AK Parti' projesi ile çakışacak ve bunu tabana da, örgüte de başka türlü anlatmak imkânsız olacaktı. Buna Erdoğan da seyirci kalmayacağına göre, zaten zorunlu olarak ittifak yapılacak müttefik Erdoğan karşıtı blok olacaktı.
Gül'ün yalanlaması, kendisini önemseyen bir vatandaş olarak beni çok memnun etti. Zaten Can'ın resmettiği görüşme ve içerik, Gül'ün rasyonelliğine tezat öğeler barındırıyordu. Gül'ün böyle bir yanılsama içinde olması çok kötü olurdu.
Çankaya günleri sona erdiği anda, Gül bir AK Partili'dir ve Erdoğan onun da lideridir. Gerçekçi olalım, iki isim arasında eşitler arasında birinci, ikinci gibi bir durum yoktur. Erdoğan AK Parti'nin tartışılmaz kurucusu ve lideridir. Ona rağmen bir şey yapmak veya yapmak zorunda bırakmak mümkün değildir. Mümkündür de, gerçekçi ve etik değildir.
Bir an için diyelim ki Can'ın aktardığı görüşme doğru olsun. Bu içerik o zaman da Can'ın sihirli dokunuşlarıyla sanki Gül bu güce sahipmiş gibi yansıtılmış olacaktı. Gül tabii ki Erdoğan'ın Çankaya adaylığı karşısında adaylığını koymayacak, başbakanlığa talip olacak, olumsuz cevap halinde kongre imasında bulunacaktı. Burada Erdoğan'ın cevabını tahmin etmek güç değil. O da 'Hodri meydan kardeşim' olacaktır.
Ben bunların tamamen hayal mahsulü veya Erdoğan karşıtı ittifakın temennisi olduğunu düşünmek istiyorum. Gül'ün acil yalanlaması da şimdilik bunu gösteriyor.
Ancak Gül de bu durumlara fırsat vermemeye daha özen göstermeli. Kuveyt'te kullandığı dil çok sorunluydu. Dünkü açıklama bile öyle... 'Daha görüşmedik, benim de kendi hakkımda söyleyeceklerim önemli olacak' türünden sözler tabanda çok ciddi rahatsızlık yaratıyor; bir makam için pazarlık yapılıyor görüntüsü veriyor.
Bu arada, Gül'ün 2007'den beri siyaseten ne kadar farklılaştığını bilemiyoruz. Eğer Erdoğan'a çok tezat bir noktaya gelinmiş ise, o zaman da AK Parti üzerinden bir güç mücadelesine girmek yerine, başka bir oluşumun liderliğine soyunmak daha ilkeli bir tutum olur.
Şu darbe sürecinde Gül'e yakışan Erdoğan'a güç taşımak, onun arkasında olduğunu daha açık şekilde kamuoyuna hissettirmektir. Tarih ve olaylar öyle bir şekillenmiştir ki, bazen de bunu herhangi bir görevi üstlenmekten kaçınarak yerine getirirsiniz. Gül'e her türlü 'Recep Tayyip Erdoğan kardeşim' demek yakışır, randevu vermek değil. Bu mütevazılık, halkın gönlünde en yüce makam kadar değerli olur, eninde sonunda da size her şekliyle döner.
Bunlar Eyüp Can'ın senaryosu geçerli olması halinde yazacağım şeylerdi.
Yalanlama içimizi ferahlattı.
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019