Murat BELGE
Ergenekon davasının hükümleri üstüne tartışma sürüyor. Sürecektir. “Ergenekon davası” dediğimiz şey, son analizde “iktidar mücadelesi” diye nitelenecek bir şeyin, oldukça özel koşullarda mahkemede görülür bir “dava”ya dönüşmüş şekliydi.
O iktidar mücadelesi de herhangi bir ülkede iki belli başlı taraf arasında, örneğin Britanya’da Muhafazakâr ve İşçi Partiler, Amerika’da Demokrat ve Cumhuriyetçi Partiler arasında görmeye alışık olduğumuz cinsten bir iktidar mücadelesi değildir. Şimdi saydığım bu partilerin mücadelesinin sonuçları seçimde belli olur. Seçimden biri ya da öbürü kazanarak çıkar, kimse de itiraz etmez...
Oysa burada, daha siyasetinyöntemi üstüne bir anlaşmaya varmış değildik. Taraflardan birinin sürekli uygulamaya soktuğu yöntem darbeydi. Türkiye, Ordu’nun “emir-kumanda zinciri” içinde darbe yapmasının fiilen meşru olduğu bir ülkeydi. Ordu, kendi adamlarının “emir-kumanda zinciri“ dışında darbe yapmasına izin vermiyordu (kendi bütünlüğünü korumak için): “emir-kumanda” öyle karar verdiyse, zaten darbeyi durduracak herhangi bir güç yoktu.
Böyle olmasının tarihî nedenleri vardı. O bakımdan anlaşılır bir şeydi. Ama kabul edilebilir bir şey değildi. Demokrasiyi birtakım değerleri olan, o değerleri ayakta tutmak için birtakım ilkeler ve kurumsal yöntemler, teamüller geliştirmiş bir bütünlük olarak kavrıyorsanız, böyle bir yapılanmayı bir “demokrasi” olarak nitelemek mümkün değildi. Öte yandan, periyodik darbe yöntemleri bir “azınlık” iktidarı olmakla birlikte, toplumsal bir tabanları olmadığı da söylenemezdi.
Sonuç olarak, Silivri’de yargılanan bu. Adı, işi, yaşı, cinsi şu olan, bu olan falan sayıda insan yargılandı. Ama bu insanlar, anlattığım bu sistemin içinde ya da yanında yer alan, bunun böyle devam etmesini isteyen kimselerdi. Devam etmesi için kendilerine düşeni yerine getirmiş kimselerdi. Dolayısıyla orada asıl yargılanan, bir düşünce biçimi ve onun çevresinde kümelenmiş çeşitli pratiklerdi.
Geldiğimiz noktada, bana göre asıl tartışmamız gereken şey, o zihniyeti yeterince yargılayabildik mi? Bu bir. İkincisi, bu zihniyeti ayakta tutabilmek için türlü somut “iş”ler üstlenmiş, dolayısıyla suç işlemiş herkesi, yargılamak bir yana, deşifre edebildik mi? Hayır, bunların ikisini de yapamadık.
Bunların ikisini yapamadıksa, ortada, dediğim gibi, adı sanı şu bu olan, belirli sayıda somut insan, bu kocaman olayın tamamının hesabını vermek üzere yargılandı demektir. Bu zaten daha ilk adımda bir adaletsizlik sayılabilir. Örneğin orada İlker Başbuğ var: Türkiye tarihinin yargıya çıkarılmış (üstelik de müebbet hapse mahkûm edilmiş) ilk ve tek Genelkurmay Başkanı. Peki, İlker Başbuğ gibi düşünmeyen, onun benimsediği değerleri benimsemiş olmayan kaç “Genelkurmay Başkanı” sayabilirsiniz bu tarihte?
Yalnız “Genelkurmay Başkanı” falan değil, bütün bir “ocak” bu düşünceleri ve bu değerleri paylaşmasa, dediğim ikili yapı nasıl yaşardı bu ülkede?
Silivri’deki kararları eleştiren koro gibi, hüküm giymiş kişilerin “aslında masum” olduğunu düşünmüyorum. Tabii tek tek durumları bilemem, bunun “önemsiz” olduğunu da söyleyemem. Ama bu olaya, sözgelişi çapı sanık sayısıyla sınırlı bir “hukuk davası”ndan önce bir toplumun kendi tarihinin çok önemli kamburlarıyla hesaplaşması çerçevesinde bakmaktan kendimi alamıyorum. O zaman da, malûm klişeyle, buzdağının göze görünür ucundaki birkaç fenomenle uğraşmış olmanın ötesine geçemediğimiz kanısına varıyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025