Murat Sevinç
“Kürt sorunu yoktur”, “Kürt sorunu vardır”, “Onun adı Kürt sorunu değil, terör sorunudur”, “Vardır ama az vardır”ifadelerinin uçuştuğu hâlihazırdaki koşullar son derece moral bozucu bulunabilir kuşkusuz. Bir ülkede yıllarca aynı şeylerin konuşulması, aynı tepkilerin verilmesi, aynı eziyetlerin çekilmesi, aynı ezberlerin yinelenmesinin bezdirici bir yanı var. Üstelik bunca yılın sonunda ve hemen her konuda, “Sorunları sorun etmezseniz ortada sorun kalmaz” denilen bir yere varılmışsa.
Ya da olup bitende bir umut görmeyi deneyebiliriz. Marx, ‘insanlığın kendi önüne ancak çözebileceği sorunları koyduğunu‘ söylemiş. Kürt sorunundan söz ediyorsak eğer, çözebileceğimiz mesafede olduğu içindir. Rahmetli Sadun Aren Hoca, “Bir delikanlı mahallede komşusunun kızına aşık olur, yabancı film yıldızına değil” esprisiyle açıklamıştı Marx’ın bu tespitini. Bir sorun varsa önümüzde, artık üzerine konuşacak ve çözecek araçlara sahip olduğumuz için vardır.
Şu aralar Türkiye’de Kürt sorunu olmadığını söyleyenlerin, bunu seçim kaygısıyla yaptığı malum. Aynı insanlar birkaç yıl önce “Kürt sorunu vardır” diyordu. Böyle bir açmazın olmadığını savunanların bir kısmı ise, sorunu ‘terör‘ sözcüğüyle çerçevelemekten yana.
Öncelikle sorunun adı ‘doğru‘ konulmalı. Yıllar önce, Süleyman Demirel cumhurbaşkanıyken bir cumartesi günü Cebeci kampüsüne gelmiş, sabahtan akşama süren akademik bir toplantıya katılmış; konuşanların bir kısmı ‘siyasi çözüm-askeri çözüm’ gibi ayrımlar yapınca, tarihçi hocamız Taner Timur, ‘askeri çözümün de bir siyasi tercih‘ olduğunu anlatmaya çalışmış, Demirel anlamazdan gelmişti. Haliyle, ‘terörle mücadele’ olarak adlandırılan önlemler bütünü de siyasal tercihlere göre değişkenlik gösterir ve siyasetten bağımsız bir askeri çözüm hiç kuşkusuz olanaksızdır. Kürt sorunu denildiğinde konuyu salt ‘terör‘ bağlamında ele almayı alışkanlık haline getirenler, elinde yalnızca çekiç olduğu için her gördüğünü çivi zannedenler.
Bazı somut gerçekleri bıkıp usanmadan tekrar etmek gerekiyor: Kürtler sorun çıkaran, kendilerini buna adamış yurttaş topluluğu değil. Kürtler, Kürt olmayanlardan mütemadiyen bir şey talep eden insanlar da değil. Bir Kürt’ün benden ya da bu satırları okuyan bir ‘Kürt olmayan’dan eşit yurttaşlık talep etmesi anlamsız, zira ben/bizler ‘bahşeden’ makamlar değiliz. Eğer sorun bir ‘eşit yurttaşlık’ sorunuysa -ki bence öyle- o eşit yurttaşlık ve ortak gelecek ancak ‘birlikte’ kurulabilir.
Bunun yolu, yurttaşların ‘diğeri’nin varlığını kabul etmesiyle mümkün. Eşit ilişki, birinin varlığı, tüm nitelikleri-farklılıklarıyla kabul edilirse mümkün. Asıl marifet, benzemezlerin bir arada ve birbirini boğazlamadan yaşayabileceği bir sistem kurabilmekte. ‘Sistem‘ sözcüğü teknik, hukuksal bir şeyler çağrıştırıyor. Oysa hukuk kuralları, hükümet biçimleri, yerel yönetim yapıları, yönetime katılım araçları, insansız ve tarihsiz bir düzlemin değil, en geniş anlamıyla siyasal düzenin tüm unsurlarının karmaşık birlikteliğinin sonucudur.
Anlaşmazlıkların tarihsel gerekçeleri göz önünde bulundurulmadığında, siyasal sorunların kökenine inilmeyip birtakım teknik düzenlemelerle can yakıcı açmazların çözülebileceği yanılgısına düşüldüğünde, gerektiğinde geçmişle yüzleşilmediğinde, hiçbir temel sorunun üstesinden gelinemiyor. Çözülemediği için sürekli anayasa, yeni anayasa, en yeni anayasa üzerine konuşuluyor, onlarca yıl, onlarca yıl. Tüm siyasal ve tarihsel sorunların, çoğu zaman biçare hukuk metinlerine havale edilmesi, bir yandan o siyasal sorunların kökündeki nedenlerinin gözardı edilmesine, diğer yandan hukuk tartışmasının yüzeyselleşmesine neden oldu, oluyor.
Kürt sorunu, İmparatorluk bakiyesinden doğan Cumhuriyet’in ‘tercihleriyle’ ilişkili bir sorun. Tek değil, buna mukabil çok önemli bir nedeni bu. Cumhuriyet ideolojisinin, (Sünni) Türk üzerine inşa edilmesi. O yıllarda söz konusu ‘kuruluş’ ilkelerinin hangisi zorunluluktu, hangisi tercihti tartışılır kuşkusuz. Çok dinli ve etnik kökenli bir imparatorluktan arta kalanlarla başka ne yapılabilirdi, tek kökene dayanan ‘ulus-devlet’ ideolojisi ve merkezden idareye dayalı ‘üniter devlet’ yerine farklı seçimler mümkün müydü; gerek bugünden gerekse o günden bakılarak başka başka yanıtlar verilebilir ve veriliyor da. Herhangi bir dönemin ancak kendi koşulları ile değerlendirilebileceği, ancak her bir tercihin yalnızca koşullarla açıklanamayacağı gerçeklerini kabul etmekte yarar olabilir.
Mesele şu ki, 1920’lere ve 1930’lara ilişkin hangi değerlendirmeler yapılırsa yapılsın, bugün artık 2021’de yaşadığımız ve Kürt yurttaşların bazı dertleri olduğu gerçeği değişmiyor. Kürtler de birörnek değil kuşkusuz. Köken, kimliğin yalnızca bir parçası. Kendi dil ve kültürüyle var olma, eşit yurttaşlık mücadelesi verenleri kastediyorum. Kökleri tarihte ve büyük acılar çekilmesine neden olmuş bir düğümün çözümünde, ‘Benim de Kürt arkadaşım var’, ‘Özal da Kürt’tü‘, ‘Kız alıp verdik, etle tırnak gibiyiz’ benzeri yaklaşımlar belli açılardan iyi niyet barındırıyor olsa da gerçeği kavramaktan uzak, yaşananın üzerini örtmeye yönelen tekrarlar. İstediğimiz kadar “Türklük ile yurttaşlık kastedilmiştir, bir etnik köken değil” diyelim, kendisini o yurttaş tanımı içinde görmeyen, ‘ulus’a dahil hissedemeyen çok insan olduğu gerçeği, orada öylece duruyor.
Çünkü, bence de kuruluş anayasasında (1924) ‘Türklük‘ sıfatı yurttaşlık bağını anlatmak için kullanılmış olsa da -örneğin herkesi kapsayan hak ve özgürlükler ‘Türklerin kamu hakları‘ başlığı altındaydı- çoğu zaman yurttaşlık bağını çok aşan biçimlerde dile gelmiştir; anayasa, yasalar ve uygulamada. Apaçık gerçeklerin inkarı için mahcup edici bir çaba harcamak gerekir. Uzatmayayım, anayasal sorunlar yazı dizisinde birkaç makaleyi bu konuya ayırmıştım, onlardan biri, yurttaşlık tartışmasının kökenine ilişkin yazı burada.
Anayasal/hukuksal gibi görünen sorunların çoğunun nedeni ve çözümü, anayasa ve hukuk metinlerinin dışındadır. Haliyle tartışılması ve çözümleri, teknik konular değil. Kürt sorunu, ulusal ve uluslararası boyutlarıyla, kökleri tarihimizde olup kökten milliyetçiliğin başlıca gıdası durumunda bir açmaz. Bir ucu ırkçılık gerçeğine, bir ucu terörle mücadeleye, bir ucu kültürel haklara, bir ucu anayasal düzenlemelere, bir ucu idari yapı tartışmalarına uzanan bir düğüm. Buna mukabil düğüm bizim düğümümüz, çözmek de bizlerin, ahalinin elinde. Bu bağlamda her olumlu gelişmenin ve her tartışma/konuşma fırsatının değeri bilinmeli.
Eğer çözümün bir yolu da yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden geçiyorsa, örneğin, uzun süredir Türkiye’nin en popüler yönetim ve yöneticilerinin ‘yerel’ idareciler oluşu, yerelin öneminin her geçen gün artarak anlaşılmasının değerini görelim. Özellikle üç büyük şehir belediyesinin popülerliği, karşılarına merkezi idare tarafından çıkarılan engelleri aşma çabaları, henüz sınırlı da olsa yurttaş katılımına verdikleri değer, halkla diyalogları, ülkenin genel siyasetine yön verecek çıkışlar yapabilmeleri vs… Her biri, yerel yönetimlerin ne denli hayati bir işlevi olduğunu, fırsat-yetki verildiğinde neler yapabileceklerini gösteriyor. Belki de, musluk kaybından kaynaklanan hazımsızlıkları ve akıl almaz engelleme taktikleriyle muhalefetin elindeki yerel yönetimlerin daha sık ve etkili biçimde gündeme gelmesini sağlayan iktidara teşekkür etmeliyiz. Konuya devam edeceğim…
Bir Kürt (ve ‘diğerleri’), benim sahip olduğum hak ve özgürlüklerin tümüne sahip olduğunda, ben de ‘hukuk devleti‘nin eşit yurttaşı olacağım. Kâğıt üzerinde değil, gerçek yaşamda eşit olan ve eşit hisseden yurttaşı.
Yazı önerisi: Hafta sonu okuması ‘noktasında’, Tanıl Bora’nın ‘noktasında‘ çılgınlığı üzerine kaleme aldığı yazısını buraya bırakıyorum.
İklim krizi notu: Bugün, Oya Baydar’ın kaleme aldığı distopyayı önermek istiyorum, iklim kriziyle ilgilenip de okumayan kalmasın: ‘Köpekli Çocuklar Gecesi‘ (Can, 2019).
Ayrıca: Diken okuru, Maastricht Universitesi’nden Birsen (Erdoğan) hanım, iklim kriziyle ilgili gönderdiği mesajın bir yerinde şunları söylüyor: “Önümüzdeki yüzyıl tamamen dönüşüm geçirecek dünyamızın iklimi, ekosistemi ve atmosferi. Türkiye her anlamda birçok olumsuz değişimin merkezinde olacak (ısınmadan tutun, çölleşmeye, sellerden tutun kuraklığa kadar. Buna açlık, göçler, yiyecek ve su için fiyat artışları, enerji sınırı veya aşırı pahalı enerji kaynaklarını da ekleyelim). Türkiye’nin hâlâ bir B Planı yok gibi ve uluslararası adımlara katılmıyor, dünya ile ortak hareket etmiyor. Karbon salınımı yüksek enerji kaynakları kullanılıyor. Kömür, doğal gaz ve petrol gibi. Dünyanın bir tarafı bunları terk ederken ve kullanan ülke sayısı her yıl giderek azalırken (petrol zengini ülkeler bile bunun on yıl kadar önce farkına varmışken) Türkiye neyin peşinde? Güneş, deniz, rüzgar gibi ‘temiz’ zenginliklerini neden değerlendirmiyor?” Biz de soralım: Neden?
Yazarlar
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
24.07.2025
7.07.2025
4.06.2025
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025