Orhan MİROĞLU
Vahim olan; ‘konjoktüreldir, bu da geçer’ diyebileceğiniz bir aydınlar bildirisinin deklere edilmiş olması değil, vahim olan Türkiye üniversitelerinin, PKK’ya düşünsel manada lojistik destek sunan birer kuruma dönüşmüş olmalarıdır. Bu kurumlarımızın dünyanın bütün üniversitelerinde geçerli bilimsel standartlara kavuşması için,tutuklama, gözaltı gibi tedbirlerin fayda sağlayacağı kanaatinde de değilim. Sorun Türk aydınının içini sarmış bir körleşmenin, bulaşıcı bir hastalığın tedavisidir ki çaresi şiddete karşı yeni bir entellektüel zemin yaratmak ve demokratik zemini güçlendirmekten başka bir şey değil.
Eğer bu hal 90’lı yıllarda yaşansaydı, yani PKK stratejisine, şiddet ve terörüne bu kadar tolerans tanıyan bir Türk toplumu-aydını, siyasetçisi ve sanatçısıyla- olsaydı, Türkiye ‘ düşük yoğunluklu’ diye tabir edilen bu savaştan asla sağ salim çıkamazdı. Ya bölünürdük, ya da savaşa savaşa telef olup biterdik.
Kürt aydınları ve Kürt sivil toplumu, PKK’yı hiçbir zaman bu kadar pervasızca desteklemedi, bugün de desteklemiyor, hatta sorguluyor ve eleştiriyor.
Çünkü Kürt aydınları ve sivil toplumunun bir kısmı, AK Parti’ye ihtiyatla yaklaşıyor, sorunun AK Parti’yle çözülemeyeceğini düşünüyor, ama ne Erdoğan’dan ne AK Parti’den nefret ediyor, ya da Erdoğan ve AK Parti’yle kurduğu siyasi ilişki, bir nefret ilişkisi değil.
Ama Türk aydınlarının Türk sivil toplumunun ve sanatçılarının PKK’yı desteklemelerinin temelinde, iktidardan nefret var.
Türkiyeli aydınların ve sonradan onları destekleyen sanatçıların şahsen beni şaşırttıklarını söyleyemem. Sanat ve bilim dünyamızın, kapıldığı nefret uğruna, değil PKK gibi silahlı ve siyasi bir gücü desteklemelerini, bu nefrete iyi gelecekse, güçlü bir mafya örgütünü bile destekleyebilecek ve devlete karşı mücadelesinde haklı bulacak bir ruh hali içinde olduklarını biliyorum. Çoğunu tanıyorum ve bu tanıma, onların, zaman içinde geçirdikleri düşünsel evrime, sefalete tanıklık etme fırsatı da veriyor.
Devleti, bölgedeki halklara karşı katliam yapmakla suçlayan aydınlar-Kürtler’i anladık ta bölgede katliama uğrayan diğer halklar kim acaba, Araplar mı, Süryaniler mi, Ezidiler mi, kim Allah aşkına?- kendilerini savunurken kamuoyunu şaşırtan açıklamalara imza atmaya devam ediyorlar.
Bunlardan biri, bizim muhatabımız PKK değil, devlet dedi mesela. Bu arkadaş tabi her sabah ders verdiği Galatasaray Üniversitesine hendeklere basmadan giriyor, okuluna girerken ensesine bir kurşun yeme ihtimali yok tabi, Dicle veya Şırnak Üniversitesinde ders veren bir hocamız gibi..
Bugün okulum basılır arkadaşlarımla beraber cayır cayır yanar mıyım diye düşünen bir evlada veya toruna da sahip değil. Varsa torunu veya oğlu, o muhtemelen Fransalarda filan okuyordur. Bu arkadaş Şırnak üniversitesinde ders veriyor olsaydı, hendek nöbetine davet edilebilir ve o da bu kafayla herhalde bu davete icabet eder, gece iki saat hendek başında nöbet tutardı. Sonra da, çevresine döner, düştüğü bu sefil durumdan devleti suçlardı. Zaten o ve onun gibi düşünenlerin tahayyülünde hendek kazmak, bu hendekleri bombalı tuzaklarla doldurmak, devlet müzakere masasını terk ettiği için meydana gelen hadiseler.
Kabul etmek lazım, ki, O bildiriye imza atanların çoğu zeki, kendi alanında başarılara imza atmış insanlar. Ama nefretleri, bütün bu vasıflarını silip süpürdü. Çoğunun kaleme aldığı makaleler, sanırım artık Kandil’deki kamplarda verilen derslerin müfredatına girecek kadar, ‘ufuk açıcı.’
İçlerinden birinin daha Ekim ayında yazdıklarına bakalım isterseniz. Bu akademisyenimiz, hendek savaşları bu boyuta gelmeden önce kaleme aldığı bur yazıda, hendek şiddetinin, devletin şiddetine karşı meşru bir şiddet biçimi olduğunu savunmuş ve Kürt gençlerini hendekleri savunmaya davet etmişti.
Bakınız, hendek savaşlarının sonucunu, sebeplerini, aynı akademisyenimiz, Kandil bile henüz ortaya bir tahmin ve ciddi bir sebep koymamış ya da koyamamışken, neler yazabiliyor, isteyen ‘düşünce özgürlüğü var , yazabilir’ niyetine okusun, isteyen akademinin sefaletinin vardığı boyutları bilmek için okusun, tercih sizin:
‘Devlet haklarını tanımayarak ve müzakere sürecini bitirerek Kürtlerin tamamını “suç” işlemeye, “suça” ortak olmaya ve “suçu” çoğaltarak özgürleşme sürecini devam ettirmeye mahkum etti. (Ey Kürtler, ne kadar suç işlerseniz o kadar özgürleşirsiniz, suçsuz kalmamaya bakın!-OM)
‘Diyelim ki devlet son aylarda seyrettiğimiz politikalarına devam etti:....Kürt hareketine top yekün bir savaş açtı. Bu çatışmaların daha da artacağı anlamına gelmekle kalmaz. Artık süresiz bir dönem boyunca ve kaçınılmaz olarak bağımsızlık mücadelesine dönüşecek bir Kürt isyanına kitlenmiş olarak yaşayacağız demektir.
‘...Kürt halkı zaten bir seferberlik içindeydi. Türkiye’de başlayan savaşı da götürebilecek deneyime, psikolojiye, örgütlülüğe sahip oldukları haftalar süren ablukalar karşısında yenilmemelerinden belli oluyor.
‘...Artık HDP siyasetçileri de arabulucu durumdan çıkarak 2013 öncesi hatırladığımız haline geri dönecek ve sahada çatışmalı siyaseti, meclisteki müzakere siyasetinin önüne koymak zorunda kalacak. ( HDP’liler ne hikmetse mecliste başka bir şey yapmıyorlar zaten.OM)
..Türkiye’nin demokratikleşmesi sorunsalı ise gene Türkiye demokratik güçlerinin tavrına, masayı kendi masaları, Kürt sorununu kendi sorunları ve Kürtlerin işlediği “suçu” kendi suçları olarak görüp görmeyeceklerine bağlı. (Aydınlar bildirisinin felsefi ve ahlaki açıklaması bu olsa gerek: Kürtler özgürleşmek için suç işliyor, aydınlarımız da bu suça ortak olma yarışına giriyor, bu yüzden ortak oldukları suçu değil, bu suçu işlemelerine sebep olan devleti suçluyorlar! OM)
‘..Bu dönemde müzakerenin muhatabı elbette Abdullah Öcalan’dır, ancak onun temsil ettiği en önemli kuşak artık gençlerdir. Bu isyan gençlerin taştan çıkarttığı, PKK’nin uyum sağladığı ve siyasilerin kabul etmek durumunda kaldığı bir isyandır. Bir otuz yıl daha özgür olmamaya tahammülü olmayan bir kuşağın “suçla” özgürlük arayışıdır.’ ( Öcalan susturuldu zaten, onu geçelim, ama bu fikre de, HDP değil, ama bir ihtimal Kandil itiraz edebilir, Kandil özgürlük için suç işleme bahsinde liderliği kimseye kaptırmak istemez doğal olarak, ilginç olan şu: yazarın gözünde, en çok kim suç işliyorsa muhataplığı da, özgürlüğü de hak eden odur! )
Kısmen alıntılanan yazı Yazı Yrd. Doç. Nazan Üstündağ’a ait ve Kasım ayında yazıldı. Aydın ve akademisyenlerimizin deklere ettiği bildirinin felsefi, ahlaki ve siyasi temelleri bu görüşlerde yatıyor.
Durum sandığınızdan da vahim yani.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.04.2016
13.04.2016
11.04.2016
10.04.2016
8.02.2016
6.02.2016
5.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
30.03.2016