Taha Akyol
Ayşe Barım, sanatçıları Gezi olaylarını destekleme teşvik ettiği için “hükümeti devirmeye teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbed hapis talebiyle
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. Dosyaya tamamen hakim durumda olan Mahkeme, Barım’ın Adli Tıp Raporuyla sabit sağlık durumunu dikkate alarak, hukuken son derece önemli ve belirleyici iki gerekçeyle tahliye kararı verdi:
Deliller toplanmıştı: Demek ki delilleri karartamazdı.
Adli kontrol: Evinden çıkamazdı, sadece hastaneye gidebilirdi. Yurt dışına çıkamazdı. Demek ki kaçma tehlikesi de yok.
Savcı itiraz etti, 27. Ağır Ceza Mahkemesi itirazı hastanedeki Barım’ı tekrar tutukladı…
BARIM DOSYASI
Deliller toplanmış, kaçması imkânsız, öyleyse niye yeniden tutuklandı?
Üstelik Adli Tıp raporuyla, “tam teşekküllü bir hastanede” iken…
Bu sorunun hukuki cevabı yok. Ancak, ülkemizde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin uygulayıcısı Anayasa Mahkeme’sinin “tutuklama”yı tanımlayan yüzlerce kararından, Gezi olaylarıyla ilgili olan bir kararını hatırlatmalıyım:
“Tutuklama tedbiri kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik ağır bir sınırlamadır. Bu nedenle tutuklamaya ancak zorunlu durumlarda ve kanuni şartları bulunduğunda başvurulabilir. Aksi takdirde tutuklama, kişinin kaçmasını ya da delilleri karartmasını engellemeye yönelik bir tedbir olmaktan çıkıp cezalandırma aracına dönüşebilir.” (B. No: 2020/13893, gün 12 Aralık 2020, paragraf 14)
Besbelli ki, kaçması ve delilleri karatması söz konusu olmadığına göre, Barım “cezalandırma” olarak içeride tutuluyor, hayati tehlikeleri olan hastalıklarına rağmen.
Neyin cezası?... Gezi olaylarının.
GEZİ DOSYASI
Barım’a yüklenen suç, iddianamedeki ifade ile, “sosyal medyada en önde yer alan sembollerin paylaşımı ile organize bir şekilde sanatçılar adına kitlesel yayılım sağlamak amacıyla hareket…” etmesidir. (s. 169)
Diyelim ki böyle, bu suç mudur?
Suç olması için “hükümeti devirmeye cebir ve şiddet kullanarak teşebbüs” edilmiş olması lazım. Yakıp yıkmalar, vandallıklar Gezi’de başlayan toplumsal hareketlere süreç içinde katılan marjinal gruplar ve terör örgütlerinin suçudur. Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku ve Ayşe Barım’ın şiddet olaylarıyla hiçbir ilgisi yoktur. Haklarındaki mahkûmiyet kararında “şu, şu şiddet eylemini yaptı” veya “emretti”, yahut “silah, bomba, molof sağladı” diye hiçbir somut delil yoktur. Hiç bir somut ifade yoktur, ima bile yoktur.
Yani hukuk ilminin temel kavramlarından, “illiyet bağı” yoktur.
Yargıtay, onama kararında Kavala’nın “eylemcilerin ihtiyaçlarının önemli bir kısmının” karşılanmasını organize ettiğini söylüyor. Ama bu “eylemciler” şiddet eylemcisi değil, protesto eylemcileridir! “İhtiyaç” dediği de “çörek, sandviç, su”dur!
BAHÇELİ NE DİYOR?
MHP lideri Bahçeli, Gezi olayları devam ederken, Grup toplantısında uzun bir konuşma yapmıştı. Tarihen de hukuken de önemli bir konuşmaydı. Olayların “Taksim’in yağması, ağaçların kesilmesi, yeşilin bitirilmesine” karşı protesto hareketi olarak başladığını belirtiyordu. Şu sözlerinin altını çiziyorum:
“Gezi Parkı’na dozerlerle girilmesi, buna karşı koyanlara sert muameleler gösterilmesi toplumsal infialin ilk kıvılcımını tutuşturmuştur…
AKP hükümeti saldırdıkça kalabalıklar artmış, tahammülsüzlük gösterdikçe olaylar büyümüş ve yurt sathına yayılmıştır…
Şurasını hemen ifade etmeliyim ki, samimi ve duyarlı bir şekilde Taksim Gezi Parkı’na sahip çıkan, demokratik duruşlarını gösteren vatandaşlarımızla bölücü militanları aynı kefeye koymak söz konusu değildir.
Taksim’in hayat hakkına sahip çıkan kardeşlerimiz her türlü övgüyü hak etmektedir…” (4 Haziran 2013)
Bahçeli’nin bu konuşmasında, “samimi ve duyarlı bir şekilde Taksim Gezi Parkı’na sahip çıkan, demokratik duruşlarını gösteren vatandaşlarımız” ile şiddet ve terör eylemcileri arasında yaptığı ayırım sadece vicdani değil, hukuki bakımdan da temel meseledir.
Yargı bu ayırımı yapmadı maalesef. Kavala’dan Barıma, hala yapmıyor.
Sorun bu işte!
Tabii Bahçeli’nin şimdi de adalet sorunlarına, o zamanki sağ duyulu ve hukuki ölçüyle bakmasını beklemek, “Taksim’in hayat hakkına sahip çıkan kardeşlerimiz”in hakkıdır.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTAlbayrak’ın Gelgitleri.. 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYoksa bu gelen hukuk ve demokrasi mi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolErdoğan ve Trump 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset arenasında birileri hesabını yanlış yapıyor 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci‘Orta Sınıf’ bu kez kazanıyor… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBen Şüheda Sena Öğütalan; masumiyetim tek teminatımdı, kâbusum oldu… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomideki Gelişmelerin Değerlendirilmesi 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSumud tecrübesi bize neler söylüyor? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEller Bağlı Duruş: Barışın ve Özgürlüğün Ahlâkî Politik Çığlığı... 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanÖzgür Özel sol medyanın gazına gelmedi 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUBir fotoğrafın bana düşündürdükleri… 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAYM “vatandaşı koru” dedi… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.10.2025
3.10.2025
1.10.2025
30.09.2025
26.09.2025
24.09.2025
23.09.2025
21.09.2025
19.09.2025
17.09.2025