Vahap COŞKUN
CHP, cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan karşısında ağır bir yenilgi aldı. Gerçi “çatı aday” olarak lanse edilen İhsanoğlu’nun arkasında 14 siyasi partinin olduğu söyleniyordu ama çatının ana taşıyıcı kolonları CHP ve MHP idi. Seçim sürecinde MHP de geride durunca, İhsanoğlu’nun aldığı yenilgi CHP’nin hesabına yazıldı.
CHP yöneticileri, her seçim mağlubiyetinden sonra olduğu gibi- bu seçimden iki şekilde davrandılar: Önce, seçimi kaybettiklerini kabul etmediler. Hatta içlerinden bazıları matematiğe takla attırarak, seçimin kazananının kendileri olduğunu belirttiler. Rakiplerinin niceliksel olarak fazla oy almalarının kendilerinin niteliksel üstünlüğüne bir halel getirmeyeceğini söylediler.
Ardından, bu argümanlar kimseyi ikna etmeyince, seçimi kaybettiklerini itiraf ettiler. Ama bu kez de yenilginin sebeplerini kendilerinde değil başkalarında buldular. 30 Mart’ın favori sorumlusu trafoya giren kedilerdi. 10 Ağustos’un günah keçisi olmak ise oy vermeyenlere düştü. Onlara göre, seçime katılım çok düşüktü, eğer seçmen tembellik etmeyip de sandığa gitseydi, İhsanoğlu’nun ve CHP’nin başarılı olması kaçınılmazdı.
Gerçi katılıma dair analizlerin sunduğu tablo farklıydı. CHP ve MHP’nin güçlü olduğu yerlerde katılım AKP’nin güçlü olduğu yerlere kıyasla daha yüksekti. Erdoğan’a karşı hırslanan CHP seçmeni, seferberlik ruhuyla hareket etmiş ve kimi tatilini yarıda keserek oy vermeye gitmişti. Ama bu CHP yöneticilerini pek ilgilendirmiyordu. Onlar sorumluluğu seçmene yüklemeyi ve böylece kendi başarısızlıklarına perde çekmeyi tercih ettiler.
Çuvala sığmayan mızrak
Fakat türlü bahaneler ardına saklanarak yenilgiyi mümkün mertebe gözden ırak tutma çabası da bir süre sonra tesirini yitirdi. Açık bir başarısızlık vardı ortada. Mızrak çuvala sığmıyordu. Birileri bu yenilginin bedelini ödemeliydi. Partide huzursuzluk bildiren sesler yükseldi, bizzat en yakınında yer alanlar Kılıçdaroğlu’nu yenilgiyle yüzleşmeye davet ettiler. Bunun üzerine Kılıçdaroğlu renk vermeye başlayan rahatsızlığın önünü kesmek için baskın bir kongre kararı aldı.
Kongrede Kılıçdaroğlu’nun rakibi Muharrem İnce idi. Adaylar hem birbirlerine, hem de özellikle AKP’ye yönelik eleştirilerde bulundular. Her iki aday da, bol bol CHP’yi kuran ideolojiye atıfta bulundular, onu en iyi kendilerinin temsil edeceklerini iddia ettiler ve genelde popülist bir dil kullandılar. Kongre bir yenilenme, partiyi yeni bir güzergâha sokma imkânı olarak değerlendirilebilirdi. Ancak CHP bu fırsatı tepti; Kongre’de fikirler havada uçuşmadı, doktriner bir tartışma yapılmadı. Adaylar retoriğe ağırlık vererek partilerden destek istediler.
Sonuçta İnce’nin 415 oyuna karşılık 740 oy alan Kılıçdaroğlu yeniden genel başkan oldu. İlgin olan Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı 944 imza verilmiş olmasına için rağmen Kılıçdaroğlu’nun seçimde 740 oy almasıydı. Yani Kılıçdaroğlu için imza veren 204 kişi, iş oy vermeye gelince, tercihini İnce’den yana kullanmıştı.
Dışa vuran rahatsızlık
İnce’nin beklenmedik bir oy alması, parti içinde genel başkana duyulan bir rahatsızlığı açığa çıkarttı. Bu, en yalın şekliyle, sürekli olarak yenilmekten, girilen her seçimi kaybetmekten duyulan bir rahatsızlıktı. CHP’nin delegeleri ve seçmenleri, artık sonucu belli seçimlere girmeye tahammül edemiyorlar. Her seçimde geride kalmaktan gına getirmiş haldeler. Artık iktidar namzedi olmak, partilerini iktidar yarışının içinde görmek istiyorlar. İnce’ye verilen oy, bu anlamda, Kılıçdaroğlu için bir uyarı. Eğer 2015 seçimlerinde de AKP, CHP’ye uzak ara fark atarsa, Kılıçdaroğlu’nun o koltukta oturması çok daha zor bir hale gelecek.
Ne var ki Kılıçdaroğlu bu mukadder sonu engelleyecek bir çaba içerinde değil. Gerek Kongre öncesinde ve gerek Kongre sırasında yaptığı açıklamalar, Kılıçdaroğlu’nun esaslı bir değişikliğe gitmeyeceğine delalet ediyor. Bu meyanda iki hususun altı çizilmeli:
Altı Ok’un peşinden gitmek
1. Kılıçdaroğlu halen “Altı Ok”u revize etmekten bahsediyor. Hasan Bülent Kahraman’ın dediği gibi, tamamen taktik kokan bu girişim CHP’yi bir yere taşımaz. “Altı Ok’u tartışarak veya yeniden yorumlayarak bir yere varılamaz. Artık varılamaz. Hiç varılamaz. CHP farkında değil ama toplum ve dünya Altı Ok’u çoktan aştı. Belli ve çok küçük bir çevrenin dışında kimsenin bilincinde artık Altı Ok yok.” (Sabah, 03.09.2014)
CHP’de daha önceki dönemlerde hem Ecevit, hem de Baykal Altı Ok’u çağdaş değerlerle yeniden yorumlamaya girişmişler ama bundan herhangi bir netice elde edememişlerdi. Kılıçdaroğlu’nun da aynı akıbeti paylaşacağına şüphe yok. Çünkü bu oklar, hem zamana ters düşüyor, hem de halkta bir karşılık bulmuyor. Bilakis halkın büyük bir kesimi, tarih boyunca uğradıkları haksızlıkların müsebbibi olarak bu okları görüyor. Kılıçdaroğlu’nun Kongre’de yaptığı gibi Atatürkçülüğü sadece olumlu kavramlarla anmak, toplum nezdinde bir gerçekliğe tekabül etmiyor. İstediğiniz kadar Kemalizmi parlak ambalaj kâğıtlarına sarın, istediğiniz kadar Altı Ok’u yumuşatacağınızı söyleyin; kimseyi bu okların eskisi gibi acıtmayacağına inandıramazsınız.
Ulusalcı kamburu
2. Elbette ilkiyle irtibatlı olarak, Kılıçdaroğlu partide ulusalcıların etkinliğini kıramıyor. Zannımca Kılıçdaroğlu, ulusalcıların partiye herhangi bir olumlu katkılarının olmadığının farkında. Ancak bu kesimin desteğini kaybetmemek için de onlara hem zihniyet, hem de kadro düzeyinde tavizler veriyor. Oysa ulusalcılar CHP’ye iki büyük zarar veriyor: İlki, partinin gerçek bir sosyal demokrat partiye dönüşebilme ihtimalini sıfırlıyorlar. Çünkü Türkiye’de toplumun farklı kesimlerden yükselen bütün demokratik taleplerine karşı en büyük reaksiyon bu gruptan geliyor. Kürt meselesine, din-devlet ilişkilerine, AB ile bütünleşme sürecine, Alevilerin taleplerine bakın, en keskin karşı çıkışların ulusalcılar tarafından örgütlendiğini göreceksiniz. Bu da bittabi CHP’yi bir kısırdöngüye mahkûm ediyor, dönüşümünü engelliyor.
İkincisi, ulusalcılar, CHP’nin geçmişiyle hesaplaşmasını da imkânsız kılıyor. Gerçek bir muhasebeye ihtiyacı var CHP’nin. Geçmişini sevabıyla ve günahıyla ve eksisiyle görebileceği bir göze. Ne var ki ulusalcılar var olduğu müddetçe CHP geçmişiyle yüzleşemez. Kongrede gördük bunu: Kılıçdaroğlu, devrimci olduklarını, geçmişleriyle hesaplaşmaktan korkmadıklarını ve zaten tarihlerinin kendileri için bir iftihar vesilesi teşkil ettiğini söyledi. Bu çerçevede, Cumhuriyet’i kurduklarından, ülkeye demokrasiyi getirdiklerinden, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdiklerinden söz etti. Ama mesela Takrir-Sükan’dan, İstiklal Mahkemeleri’nden, Trakya Olayları’ndan, parti-devlet uygulamasından, Dersim’den, Varlık Vergisi’nden, CHP’nin darbelerdeki rolünden bahsetme gereği duymadı. Zira bunlardan konuştuğunda ve sahici bir yüzlemeyenin yolunu açtığında, ulusalcıların şimşeklerini üzerine çekeceğini biliyordu.
Yeni paradigma
Sürekli gerilim üretmek ve gerilimlerden beslenen bir siyaset yürütmek prim yapmıyor. CHP’nin kurucu bir siyaset üretmesi gerekiyor. Bu da CHP’nin radikal bir dönüşümden geçmesi, yönetim kadrosundan teşkilatına, zihniyetinden yapılanmasına kadar her şeyin sorgulanmasını zorunlu kılıyor. CHP’nin en temel sorunu; böyle bir değişimin gerekliliğini görmesi ama bunu göze alamaması. İktidar olabilmek için değişmesi gerektiğini biliyor ama değişimin önünde en büyük engeli oluşturan zihniyet ve şahsiyetleri de kollamaktan da geri durmuyor. CHP, eskiden vazgeçmesi lazım geldiğini ve yeni bir paradigma oluşturmasının zorunlu olduğunu görüyor ama -eldekini de kaybederim korkusuyla- bunun için gerekli cesur adımı atamıyor. Bu durumda her CHP kongresi de, akıntıya karşı kürek çekmekten öte bir anlam ifade etmiyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları

























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025