Yalçın AKDOĞAN

Yalçın AKDOĞAN
Yalçın AKDOĞAN
Star GAZETESİ Tüm Yazıları
Sıkışan PKK yeni yaşam alanları arıyor
7.02.2012
2419

Türkiye içinde sıkışan ve etkisizleşen terör örgütü, Ortadoğu’daki gelişmeleri fırsat bilerek kendisine yeni bir çıkış kapısı aralamaya, yeni ittifaklar kurmaya çalışıyor. PJAK’ın İran’la anlaşması, sadece örgütün kayıplar vermesini engellemeyi ve enerjisini ilave kulvarda heba etmesini önlemeyi hedeflemiyordu. PJAK’ın İran karşısında kayıplar vermesi elbette ki örgüt açısından can sıkan bir durumdu. Türkiye’nin tam saha presine ilave olarak İran’ın da aktif mücadelede bulunması örgütü zora sokmuştu. İran’la yapılan ateşkes örgüte böyle bir fayda sağlamış oldu. Ama örgütün asıl beklediği fayda bunun çok ötesinde... PKK, İran-Irak-Suriye denkleminde yeniden kendisini var etmeye, yeni müttefikler bulmaya çalışıyor. Maliki yönetiminin Türkiye karşıtı söylemleri, İran’ın Suriye ve Irak yönetimine destek vermeye çalışması, örgüt tarafından yeni bir zemin ve fırsat olarak görülüyor. Esad yönetiminin kendisine alan açmasından medet uman PKK, Kuzey Irak’ta yaşanabilecek bir alan kaybını Suriye üzerinden telafi etme ümidinde. Türkiye’nin Kuzey Irak yönetimiyle ilişkileri yoğunlaştırması, örgütü ciddi şekilde rahatsız ediyor. Bunun son örneğini, Barzani’nin ev sahipliği yaptığı Suriyeli Kürtler Konferansı’na KCK’nın verdiği sert tepkide gördük.

PKK ve DTK çırpındıkça batıyor

Geçen hafta başında Barzani, Suriye’deki Kürt grupları üç gün süren bir Konferans’ta bir araya getirerek önemli mesajlar verdi. Özetle söyledikleri şunlardı: “Suriye’de değişikliğe hazır olun”, “Tek ses olun ve birlikte hareket edin”, “Silahın ve şiddetin zamanı geçti”, “değişimi biz değil siz yapacaksınız, kararı da siz vereceksiniz”, “Türk, Arap ve Fars kardeşlerinize dostluk elini uzatarak barışsever bir halk olduğunuzu gösterin”... KCK (PKK), yaptığı açıklama ile bu Konferansa sert tepki gösterdi, toplantıyı “Kürt birliğini dinamitleyen girişim” olarak niteledi. Böylece Barzani yönetimiyle iyi geçinmeye, karşı karşıya gelmemeye çalışan PKK, “birliğe ve çözüme hizmet etmeyen, parçalamayı esas alan tehlikeli bir girişim ve dış müdahale” şeklindeki söylemle Kuzey Irak yönetimine tavır takınmış oldu.

Bölgesel Yönetimin Başbakanı Berham Salih’in de katıldığı toplantının Suriyeli Kürtlere alaka göstermesi ve Barzani’nin verdiği mesajlar PKK’nın kimyasını bozdu. Suriye’de bulunan 2 milyona yakın Kürt, aslında PKK zihniyetine yakın değil ama PKK içindeki Suriyeliler şu an örgüt içinde ağırlık kazanmaya ve Suriyeli Kürtleri kendi yörüngesine sokmaya çalışıyor. PKK, Suriye’deki Kürtlerin Esad’a karşı direniş içinde olan muhalif gruplarla birlikte hareket etmesini istemiyor, vakti saati geldiğinde kendi gündemlerine göre harekete geçmelerini istiyor. Sünni olan Kürtler Esad yönetiminden rahatsız oldukları gibi, İran’ın yönlendirmesindeki Şii blokla aynı konuma da düşmek istemiyor. PKK’nın rahatsızlığının bir sebebi kendine yakın oluşumların Konferansa davet edilmemesi, bu girişimin arkasında ABD ve Türkiye’nin olduğu zannı ve Barzani’nin Suriye Kürtlerini PKK’nın işine gelmeyen bir mecrada tutmaya çalışması...

PKK’nın Ocak ortasında yaptığı yıllık değerlendirme toplantısından çıkan açıklama, Şubat ortasından itibaren eylemlerin hız kazanacağı ve Devrimci Halk Savaşı stratejisinin sürdürüleceği yönünde. 2011 yılında örgütün taktik hatalar sebebiyle başarısız olduğunun kabullenildiği değerlendirme yeni hamlelerle amaca ulaşılabileceği yanılgısını içeriyor. Oysa PKK’nın temel stratejisi son derece yanlış. 2011 başından itibaren tırmanan terör eylemleriyle büyük bir kalkışma başlatacağını düşünen terör örgütü, hem çözüm süreçlerini hava uçurmuş hem de kendi hezimetini hazırlamıştı. Bu anlayışın devam edeceğinin deklare edilmesi, çırpındıkça daha da batacaklarını gösteriyor. Bu strateji hem BDP’nin alanını daraltacaktır, hem de Öcalan’ı daha da etkisizleştirecektir.

Yalanları artık tutmuyor

Geçen hafta içinde toplanan DTK ise durumu doğru okuyamadığını gösterdi. BDP’nin siyasi bir aktör olarak kendisini öne çıkarmasının yerine yine Öcalan’ın adres gösterildiğine ve çözümün Apo’nun siyasi aktörlüğünden geçtiğine dair bildik ifadeleri ortaya koydu. Hem diyalog çağrısı yapmak, hem de Öcalan’ı muhatap göstererek muhatap olmaktan çıkmak büyük bir çelişkiyi yansıtıyor. Başbakan Erdoğan’ın Salı günkü grup konuşmasında ‘terörle mücadele, siyasi temsilcileriyle müzakere’ söylemini tekrarlaması önemli bir duruş teyididir. BDP bunu da doğru yorumlayamamakta, adeta sürece müdahil aktör olmaktan korkmaktadır. “Kürtler dilsiz, kimliksiz ve statüsüz bir birlikte yaşamayı reddetmektedir. Birlikte yaşam önerimiz ve arzumuz ‘demokratik Türkiye, özerk Kürdistan’ şeklinde formüle edilmiştir” şeklindeki DTK açıklaması, siyasi statü olarak ‘özerklik’ projesini öne çıkarıyor. Türkiye içinde çözüm olarak yansıtılan bu projeye karşı Kandil’den gelen açıklamalar dört ülkedeki Kürtleri çatısı altına alacak farklı bir yapılanmaya işaret ediyor. Bağımsızlık ve ayrılma gibi çağrışımların kendi alanını daraltacağını düşünen ve bu yüzden özerkliği gündemde tutan BDP, PKK’nın bu hedefine ulaşmak için bir basamak sunmaya çalışıyor. Oysa PKK’nın ipuçlarını verdiği ütopyası, BDP’nin Türkiye içinde çözüm istediği söylemini çürüttüğü gibi, demokratik haklar için değil kendi tahakkümünde bir egemenlik alanı için mücadele ettiklerini de ortaya koymuş oluyor.

Son dönemde yürütülen operasyonlarla etkisizleştirilmeye başlayan terör örgütü, kamuoyundan beklediği desteği bulamamasını devletin yürüttüğü psikolojik harekata bağlıyor. Kurmaya çalıştıkları ‘yalan dünyası’nın yıkılmaya başlamasını, güvenlik güçlerinin başarılı operasyonları kadar devletin iletişim politikasına mal ediyorlar. Bu çerçevede geçen hafta Özgür Gündem’de yazılan bir yazıda ‘soğukkanlı bir katliam savunucusu’ olarak devletin yürüttüğü psikolojik harekatı yönlendirildiğim iddia edildi. Bu yazıyı yazan Koli Müdür, Zafer veya Tahir kod adlı örgüt üyesi, nasıl bir acziyet içinde olduklarını da ortaya koymuş oldu. Sabri Ok’un yamağı olarak Ergenekon-Öcalan bağlantısını kuran bu cinayet mahkumu örgüt üyesi, Kürt İşadamları Birliği KAR-SAZ’ın başına getirilerek, örgütün paralarıyla sefa sürdüğü Avrupa’dan ahkamlar kesiyor. Kan ve göz yaşı üzerinden yükselen bu cinayet şebekesinin Kürt meselesinin çözümüne hiçbir katkı yapmadan, çözüm için uğraşan ve taşın altına elini koyan insanlara dil uzatması, açık bir alçaklıktır.

Kürt yazarlara PKK baskısı

PKK’nın nasıl bir faşist baskı uyguladığı, sadece kendi adamlarını aşağılamasından değil, farklı düşünen yazarları tehdit etmesinden de görülüyor. “Halkımız tarafından çok iyi tanınan bazı marjinal çevre ve kişiler” olarak ifade edilen Kürt kökenli yazarlar, ‘psikolojik savaş saldırısı’nın parçası olma iddiasıyla hedefe konuluyorlar. Kemal Burkay, Orhan Miroğlu, İbrahim Güçlü, Ümit Fırat gibi aydınlar, susturulmaya, devlet yanlısı olarak gösterilerek etkisizleştirilmeye çalışılıyor. Kendi adamlarını aşağılayan, hakaret eden, şahsiyetini ezen bu vahşi ve gaddar yapı, gün geçtikçe halkın da sabrını taşırmaya başlıyor.

Bölgede görülen bıkkınlıkta, örgütün estirdiği ceberut rüzgarların da etkisi büyük. BDP gösterilerine katılımın minimum düzeye düşmesinde sadece KCK operasyonlarıyla kitleye baskı uygulayanların gözaltına alınmasının etkisi yok, aynı zamanda halkın da bu eylemlerden ve söylemlerden bıkmasının da etkisi var. Halk üzerinde biraz sempati toplayan BDP’li isimlerin Apo’nun hakaretlerine maruz kalması, şahsiyetleri ezen bu ceberut anlayışı gözler önüne seriyor. Burkay ve Miroğlu gibi isimlerin susturulmaya çalışılması kadar vahim olan BDP içinde suskunluğa mahkum edilen isimlerin varlığıdır.

Kandil’in estirdiği sertlik rüzgarları karşısında BDP farklı bir çıkış yapamamakta, Öcalan ise görüşme trafiğine ara vererek oyuna girmek istememektedir. Elinde silah olan adamın öne çıkması ise ister istemez güvenlik politikalarının ağırlık kazanmasını beraberinde getirmektedir. BDP’nin topu taca atmak veya dağdaki adama yaranmak şeklindeki politikası ise miadı çoktan dolmuş bir siyasetsizlik hali üretmektedir.

[email protected]


 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar