Ayşe HÜR
Haziran 1897'de Taşnak ve Hınçak komitacıları, Van'daki katliamlardan sorumlu tuttukları Mazrik aşireti lideri Şeref Bey'in obasına bir gece baskını yaptı.
Brüksel’de 29-30 Haziran tarihlerinde gerçekleşen Barış ve Demokrasi Konferansı’nda, Ermeni, Süryani ve Ezidi diyasporasının temsilcileri, ‘Barış Süreci’ne ilişkin görüşlerini dile getirdi. Ermeni Demokratlar Derneği (EDD) adına konuşan Hovsep Hayreni konuşmasının bir yerinde “Kürt aydın ve siyasetçileri sorunun etik bir boyutu olduğunu da görmeli ve soykırım öncesi Osmanlı’nın doğu vilayetlerinden bahsederken Batı Ermenistan-Kuzey Kürdistan bileşkesi olduğu gerçeğine saygılı bir dil tutturmalılar” dedi. Bu yazı, Hovsep Hayreni’nin ne demek istediğini merak edenler için.
Ermeniler, Osmanlı egemenliği altına girdikleri tarihten itibaren ağırlıklı olarak Vilayet-i Sitte denilen çok etnisiteli altı eyalette (Erzurum, Van, Diyarbakır, Sivas ve Mamuretü’l-Aziz) yaşıyordu. Buralar aynı zamanda Kürtlerin de yurduydu. İmparatorluğun bütün vilayetlerinde hatırı sayılır Ermeni nüfusu olmasına karşın, Kürtler Dersim ve Kürdistan dışında sadece İstanbul’da büyükçe bir grup oluşturuyordu.
Ermenilerin çifte vergi yükü
II. Mahmut döneminde (1808-1839) devlet asker ve vergi toplama usullerini değiştirdiğinde Doğu vilayetlerinde huzursuzluk arttı. Ermeniler görece varlıklı oldukları için vergilerini ödemekte sorun yaşamıyordu ama Kürt beyleri kendi vergilerini de Ermenilerden aldıkları haraçlarla ödemeye yönelince Ermeniler çifte vergi ödeme zorunluluğu ile karşı karşıya geldi. Bu durum yıllar içinde ciddi bir sorun halini almış olmalı ki, 1868’de Geghi (Kiğı) kasabasını ziyaret eden Herman N. Marnum adlı bir misyoner şöyle yazmıştı raporuna: “… Bu yöreyi Kürtler tamamen istila etmiş durumda. Kürtler Hıristiyanlara her türlü kötülüğü yapıyorlar, gözlerini kırpmadan cinayet işliyorlar. Yerel makamlar, merkezi idareden çok uzak bir yerde oldukları için çok yozlaşmışlar...”
Aynı şekilde, 1872’de Ermeni Cismani Meclisi tarafından Bab-ı Âli’ye sunulan bir raporda Kürtlerin ve Çerkezlerin Ermenilere ve bölgedeki diğer etnik gruplara yönelik saldırılarından şikâyet ediliyor, bu grupları etkisiz bırakmak için bazı önlemler alınması isteniyordu. Bunlar arasında Osmanlı-İran sınırına ve Kürdistan’ın bazı bölgelerine kışlalar inşa edilmesi de vardı.
1878 Berlin Antlaşması
II. Abdülhamit’in tahta geçişinden bir yıl sonra patlak veren 1877- 1878 Osmanlı Rus Savaşı (‘93 Harbi’) Kürt-Ermeni ilişkilerini daha da gerginleştirdi. Savaş, Kürdistan’da büyük bir yıkım yarattı. Yetişkinlerin savaşa alınması, ağır vergiler ve ardından gelen yenilgi ekonomik yıkıma, açlığa ve sefalete sebep oldu.
Bütün bunların sonucu Şemdinanlı Şeyh Ubeydullah’ın isyanı oldu. Şemdinanlar Nakşibendiliğin Halidiye koluna bağlıydı. Şeyh Ubeydullah’ın huzursuzluğunu pekiştiren olaylardan biri bölgede bir Ermeni devletinin kurulacağı söylentisiydi. Bu korkunun temeli 93 Harbi’nden sonra imzalanan iki anlaşmaydı. Bu anlaşmalara göre Osmanlı İmparatorluğu Ermenilerin yoğun olduğu eyaletlerde mahalli ihtiyaçların gerektirdiği ıslahat ve düzenlemeyi vakit kaybetmeksizin yapmayı ve Ermenilerin Kürtlere ve Çerkezlere karşı güvenliklerini sağlamayı garanti ediyordu. Ermeniler bu maddelerden memnundu ancak Kürtlerin hissiyatını Heci Kadir Hoyi adlı bir şair şöyle dillendirmişti: “Cizre ve Botan yani Kürtlerin yurdunu/Ermenistan yapacaklar, yüzlerce kez yazık/Kuran’a yüz kez ahd olsun ki hiç gayret kalmamış/Hele kurulsun Ermenistan, Kürtlerden tek kişi kalmaz…”
Şeyh Ubeydullah’ın bir Osmanlı memuruna serzenişi de bu ruh halini açıkça yansıtıyordu: “Bu duyduklarım da ne? Ermeniler Van’da bağımsız bir devlet kuracaklarmış ve Nasturiler de kendilerine İngiliz tebaası ilan edip İngiliz bayrağını yükselteceklermiş. Kadınları silahlandırmak zorunda kalsam da buna asla izin vermeyeceğim.”
Şeyh Ubeydullah isyanı
1879’da kötü geçen hasadı bahane eden Şeyh, önce vergi sistemini değiştirmek için devletle pazarlığa başladı, istekleri yerine gelmeyince Nasturilerin de desteğini alarak hem Osmanlı Devleti’ne hem de İran’daki Kaçar Devleti’ne isyan ettiğini açıkladı.
İsyan sırasında bağımsızlık hayaline kapılan bazı Ermeniler, Kürtlerle merkezi devlete karşı ortak mücadele için bazı adımlar attılar ama ittifak kurulamadı. Albay Everett 25 Haziran 1880 tarihli mektubunda şöyle anlatıyordu durumu: “Bir Kürt-Ermeni ittifakını uzun süre reddettim. Birbirine bu kadar düşman görünen iki ırk arasında uyum olması bana olmayacak bir şey gibi geliyordu, ama ticaret bahanesi kullanılarak Dersim Kürtleriyle ve Mirza Bey’den başkasının olmayacağını düşündüğüm, Muş yöresinde güçlü bir aşiret reisiyle görüşmeler sürdürülüyor. Bir aydan süredir Şeyh Ubeydullah’la ilişkiler kurulmuş durumda.”
Kürt-Ermeni ittifakı kurulamamıştı ama Şeyh Ubeydullah’ın kendi kuvvetlerine, harekât sırasında Ermenilere ve Süryanilere dokunulmamasını emretmesi bir Hıristiyan kıtalini önlemişti. Sonuçta Kürtler Osmanlı ordularına karşı direnemedi. Uzun bir pazarlıktan sonra Şeyh Ubeydullah hac bahanesiyle Medine’ye sürgüne gönderildi. Şeyhin yenilgisi, Kürt toplumunda yeni bir iktidar boşluğu doğurdu. İktidar boşluğu daha büyük düzensizlik, kanunsuzluk ve kargaşaya sebep oldu.
İlk Ermeni partileri
Aynı yıllarda Ermeni toplumu da huzursuzdu. 1888’de bir misyoner şöyle yazmıştı: “Açgözlü bir idarenin (İstanbul’un) sürekli artan talepleri ile yağmacı (Kürt) komşuların acımasızlığı arasında sıkışıp kalmış olan bu köylüler...” Sonunda, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermeni tebaasına verildiği sözleri yıllardır yerine getirmediğini ileri süren bazı genç Ermeniler, Cenevre ve Tiflis’te ilk devrimci derneklerini kurdu. Ardından 1885’te Armenakan, 1887’de Devrimci Hınçak, 1890’da Taşnaksütyun partileri kuruldu.
1894 Sason Olayları
İşte bu tarihlerde, II. Abdülhamit’in önünde duran en önemli sorun Doğu vilayetlerinde düzeni yeniden tesis etmekti. Tanzimat’ın ‘Aydınlanmacı’ ideolojisini terk eden Abdülhamit, Sünni İslam dairesinde oldukları için doğal müttefik kabul edilen Kürtleri ‘eğiterek’ ve ‘örgütleyerek’ devleti eski gücüne kavuşturmayı planlıyordu. Eğitim işi, 1892’de kurulan Aşiret Mektepleri, örgütlenme işi de 1891’de Rusya’daki Kazak alaylarından esinlenerek kurulan Hamidiye Hafif Süvari Alayları aracılığıyla yapılacaktı.
Alayların kurulduğu yıl Hınçak militanlarından Mihran Damadyan nüfusun yarısının Kürt, yarısının Ermeni olduğu Bitlis yöresine giderek 1878 Berlin Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu’nun yapmaya söz verdiği Ermeni Islahatı’nı bir türlü başlatmamasından şikâyetçi olan Ermeniler arasında çalışmaya başladı. Hamidiye Alayları ve yerel Kürt çeteleri Ermeni mallarını ve mülklerini gasp ediyor, ailelerini taciz ediyordu. Kısacası ortam barut fıçısı gibiydi, iş kıvılcımı çakmaya kalmıştı. 1894’te, Sason’da (o zamanlar Bitlis’e bağlıydı, bugün Batman’a bağlı) başlayan toplumlararası çatışmalar, Hınçakların katkısıyla kısa sürede tüm bölgeye yayıldı. Ama nüfusun çoğunluğunu oluşturan, askeri birlikler halinde örgütlenmiş ve silahlı olan Kürtler ve merkezi ordular işbirliği halinde Ermenileri ezmeyi başardı. Olaylarda binlerce Ermeni hayatını kaybetti. Ölümlerin hepsi çatışmalar sonucu olmamıştı. Açlık, hastalık ve yokluk nedeniyle de ölenler pek çoktu ama cesetlerin çukurlara doldurulup benzinle yakılması yüzünden hiçbir zaman gerçek sayı ortaya çıkmadı. Ermeni kayıplarını 80 bin olarak gösteren Kayzer II. Willhelm gibi II. Abdülhamit dostu kaynakların yanı sıra, 100 bin ila 200 bin arasında ölü olduğunu söyleyen Britanya ve Fransız konsolosluk raporları vardı. (Ermeni Patrikhanesi’nin rakamı 300 bine çıkarması ile eski diplomat-yazar Kamuran Gürün’ün 8.700 Ermeni ile 1.800 Müslüman’ın öldüğünü söylemesi ise uç örnekler olarak kabul ediliyor.)
Mayıs 1895’te, İngiltere, Rusya ve Fransa, Osmanlı İmparatorluğu’na bir nota vererek, 1878 Berlin Antlaşması’nın 61. maddesi uyarınca, Vilayat-ı Sitte’ye gayrimüslim tebaadan yöneticilerin atanmasını istedi. Bu talepler gönülsüzce de olsa yerine getirildi. Ama Ermenilerin çilesi bitmemişti. Harput’taki misyoner kolejinin yöneticisi “Kürtler köyleri yağmalıyor... Kürtler bütün yaptıkları için devletin onayının ve otoritesinin arkalarında olduğunu iddia ediyorlar” diyordu.
Bir süredir toplumlararası çatışmaların sürdüğü Van’da, 18-21 Haziran 1896 günlerinde şehrin Ermeni erkekleri üç bölüğe ayrıldı ve sınıra doğru yürüyüşe geçirildi. Grup Xanasor mevkiinde Kürt Mazrik aşiretinin silahlı adamları tarafından kuşatıldı. Büyük kayıplar veren Ermeniler bu olayın intikamını almakta gecikmedi. Haziran 1897’de Taşnak ve Hınçak komitacıları Van’daki katliamlardan sorumlu tuttukları Mazrik aşiret lideri Şeref Bey’in obasına bir gece baskını yaptı. Ermeni çetecilerinin gece yarısı kör ateşinde sadece kadınlar ve çocuklar öldü, çünkü Şeref Bey ve adamları baskını haber alıp kaçmıştı.
Naci Kutlay’a göre 1894-96 yıllarındaki baskılar ve öldürme olayları özellikle Kürt aydınlarını harekete geçirmişti. İTC’deki Kürt aydınlardan Abdullah Cevdet’in ‘Dr. S.’ imzasıyla 8 Haziran 1898 tarihli Troşak’ta yayımlanan ‘Kürtlere Çağrı’ başlıklı yazısında “Ey Kürtler! Bu asır bilim asrıdır, dağlar içinde bilgisizliğin vakti geçmiştir (…) Sultan Hamid ne halifedir ve ne de padişahtır. O bir caniden başka bir şey değildir ve bu cani size Ermenileri öldürün diyor, fakat siz niçin ‘biz komşularımızı öldürmeyiz’ diyemiyorsunuz? (….) Ermeniler zülme karşı çıkmakta ve bu uğurda kanlarını dökmektedirler. Peki siz niçin halen hareketsiz duruyorsunuz? (…) Ermeniler sizin dostunuzdur. Siz onlarla birlikte 2000 senedir yaşamaktasınız. Bunun için Ermeniler size dost komşulardır…” diyordu.
İşte Meşrutiyet’in ikinci kez ilan edildiği 1908’in arifesinde Batı Ermenistan-Kuzey Kürdistan coğrafyasında durum böyleydi. Hovsep Hayreni’nin ‘etik sorun’ olarak kodladığı Kürt-Ermeni ilişkilerinin 1915’te aldığı hali de önümüzdeki hafta anlatmaya çalışacağım.
Özet Kaynakça: Hans-Lukas Kieser, Iskalanmış Barış, İletişim Yayınları, 2010; Garo Sasuni, Kürt Ulusal Hareketleri ve 15. Yüzyıl’dan Günümüze Ermeni Kürt İlişkileri, Çeviren: Bedros Zartaryan, Med Yayınları, 1992; Ermeni Katliamları Raporu 1894-1895, İstanbul’da Görevli Altı Büyükelçiliğin Ortak Hazırladığı İstatistik, Hazırlayan P. F. Charmetant, Peri Yayınları, 2012; Naci Kutlayhttp://www.gelawej.net/modules.php?name=Content&pa=showpage&pid=3455/
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016