Halil BERKTAY
Geçen hafta demiştim ki, Ayhan Aktar (AA) Torosyan’ın kitabı için yazdığı uzun önsözde, işin esasına ilişkin tek bir olgusal tartışma var. Bu da s. 53-79 arasında, sırf şu batan-ama-batmayan gemilerle ilgili. Bu 26 sayfaya girmeden bir kere daha altını çizeyim: Torosyan’da, Çanakkale dışında da şüpheli, irkiltici, doğrudan ve buram buram palavra kokan, lâkin AA’nın es geçtiği çok fazla unsur var.
Agos’un 14 Eylül röportajında Hakan Erdem bir kısmına değindi. Kitabın tam başlığı (ve bunun Türkçesinde verilmemesi ki, ayrıca değineceğim) başlı başına bir problem. Torosyan’ın Eylül 1918’e (yani savaşın neredeyse bittiği bir noktaya) kadar Osmanlı ordusunda kalması; Arap isyanına katılır katılmaz emrine 6000 süvari verilmesi; Deraa’da Osmanlıları darmadağın ettiklerini söylemesi (yok böyle bir şey): Yıldırım Orduları Grubu’ndan sadece bir süvari alayı diye bahsetmesi, sırf Güney ve Filistin cepheleriyle ilgili “çürük”ler arasında.
Geçelim. Bu Sarkis Torosyan öyle bir savaş dehasıymış ki, Çanakkale’deki kahramanlığına binaen Enver onu özel olarak İstanbul’a çağırıyor ve Colmar von der Goltz ile Liman von Sanders gibi en üst düzey Alman komutanlarının da bulunduğu dörtlü bir görüşmede, bundan sonra ne yapmaları gerektiğini Torosyan’a danışıyor (s. 148-152). Sırf burada bir yığın sakatlık söz konusu.
(a) Torosyan’ın “Alman müşavirler” dediği Goltz ve Sanders’in görevi danışmanlıkla sınırlı değil. Goltz 1915 Ekim’inde ordu komutanlığıyla Mezopotamya’ya gidecek. Liman von Sanders ise zaten daha o anda Gelibolu’daki Beşinci Ordu’nun başında. Önemli bir nokta, 18 Mart 1915’teki Çanakkale Boğazı’nı sırf denizden zorlayıp geçme harekâtının durdurulmasının ardından, İtilâf devletlerinin bu sefer çıkartma ve kara harekâtını deneyeceğinin anlaşılması üzerine, Liman von Sanders’in hemen 24 Mart’ta bu göreve atanmış ve Gelibolu kara savunmasını düzenlemeyi üstlenmiş olması.
(b) Nitekim bu yüzden, Torosyan’ın söylediği tarihte, yani 1915 Mayıs sonlarında, Liman von Sanders İstanbul’da değil Çanakkale’de görev başında. Bu tersliği AA da görmüş (s. 149, dipnot 3): fakat biraz aşağıda izah edeceğim gibi, olanca önemini anlamışa benzemiyor. Hattâ Torosyan’a o kadar kuvvetle inanmayı sürdürüyor ki, yüzde yüz gerçek saydığı bu toplantıdaki “diğer” Alman subayı herhalde Bronsart Paşa’ydı diye bir faraziye de ileri sürüyor. Bu çok tipik; Torosyan’ın her açık verişinde, AA Torosyan’ın genel otantikliğinden şüphe etmeksizin, bazı spesifik açıkları kapatıp bütünsel gerçeklik hissini korumaya çalışıyor.
(c) Daha vahimi, “ego”suyla ünlü Enver Paşa bir yana, Prusya’nın o sıkı hiyerarşik disiplin ve itaat geleneğinden gelen, üstelik de kurmaylık yeteneği gerçekten büyük, o tarihte biri (Goltz) 72 ve diğeri (Sanders) 60 yaşında olan iki kıdemli Alman feldmareşalinin, genç ve küçük rütbeli bir subaydan ders alma ihtiyacını duyması veya buna rıza göstermesi. Kitaba bakılırsa, Enver Torosyan’a Almanların [1914’te] Paris’i neden alamadıklarını sormuş ve Torosyan anlatınca “kıkır kıkır” gülmüş; Goltz ve Sanders arasında ise (şaşırdıklarını imâ eden) hararetli bir tartışma yaşanmış. Oysa Schlieffen Planının neden başarısızlığa uğradığı daha baştan herkesin malûmu; Torosyan’ın cevap ve Almanlara eleştiri diye söylediğini iddia ettiği şeylerde hiçbir orijinallik yok. Özetle, 1947’de Torosyan kendi fantezilerini yaşamış, ama AA bunu bir türlü kavrayamıyor.
(d) Daha beteri bile var, maalesef. Güya 1915 Mayıs sonundaki bu toplantıya dair anlatımında, Torosyan iki noktada felâket çuvallıyor. Birincisi, Enver Paşa Torosyan’a kıyı istihkâmlarının yeterli olup olmadığını sormuş; o da, mayın tarlalarının temizlenmesini önlemek için kıyı boyunca ufak toplar yerleştirilmesini önermiş. Gülünç çünkü daha 1914 sonlarından itibaren deniz harekâtına karşı kurulan savunma sistemi zaten buydu. Açın bütün savaş tarihlerini; aynen böyle tarif edildiğini görürsünüz. Nitekim 10 Nisan 2010’daki ilk itiraz yazımda ben de savunma tertibatını aşağı yukarı bu sözcüklerle anlatmıştım. Öyle ki, kitabı edinip de buraları okuyunca deja vu hissine kapıldım. Torosyan’ın 1947’de yazdıklarına göre “1915’te söyledikleri” ile benim 2010’da yazdıklarım neden o kadar benziyor? Torosyan da Enver’e kendi “cevab”ını bu tür yayınlanmış kaynaklardan kopya çektiği için. Bu yolla, 18 Mart’taki Boğaz savunma sistemini kendisi düşünüp Enver’e tavsiye etmiş gibi yapıyor ama bu sistemin kurulmasından en az beş, 18 Mart’tan ise yaklaşık iki ay sonra.
Ha, bir komiklik de Torosyan’ın İngilizcede small cannons dediği yerde, Türkçeye çevirenin ve/ya AA’nın “ufak [seyyar]” deyip orijinalinde hiç olmayan ama değindiğim bütün savaş tarihlerinde ve benim 10 Nisan yazımda da geçen “seyyar” (= hareketli) sözcüğünü eklemesi. Acaba Torosyan’ın metnini bilinen gerçeklerle tamamlayıp iyileştirme yönünde bir çaba mı söz konusu? AA, birincil kaynak saydığı bir metni aynen sunmak yerine bu şekilde “geliştirme”nin vebalini bilmiyor mu? Haydi bunu da koyalım bir kenara. Asıl en büyük garabeti yarın anlatacağım.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENVe casusluk hikâyesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSarkozy hapiste 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTGöbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Bora“Çetin Ceviz Çıkan Ankara Ahalisi” 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÇifte hukukta son perde: Ünsal Ban nasıl kaçtı? 16.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024