Hasan CEMAL
Bir zamanlar 27 Mayıs ‘iyi darbe’ydi, 12 Mart’la 12 Eylül de ‘kötü darbe.’ Sovyetler Arjantin’de faşist cuntaya arka çıkar, ABD Şili’de Başkan Allende’ye karşı Pinochet’nin kanlı darbesini desteklerdi. Darbeler bugün de Doğu’da ve Batı’da, Avrupa’yla Amerika’da ‘çifte standarda' tabi.
Tony Blair darbe öncesi Tahrir 'de toplanan milyonları, darbe savunusuna dayanak yapmış. Mursi’nin yüzde 51 oy aldığını gözardı etmiş... Observer not düşmüş: "Aynı Tony Blair, Britanya’yı Irak Savaşı’na sürüklerken milyonların muhalefetini hiç umursamamıştı.”
El Baradey 2011'de bana "Mübarek'in Müslüman Kardeşler'i şeytanlaştırarak propaganda yaptığını, ordunun Mübarek’siz bir Mübarek rejimi kurmak isteyebileceğini" anlatmış, "Barış ancak demokrasiyle yakalanır" demişti. Ama aynı El Baradey, 2,5 yıl sonra darbeyi onayladı.
Bugün siz seçim sandığından çıkanı darbeyle alaşağı ederseniz, demokrasinin geleceğine ölümcül bir darbe indirmiş olursunuz. Çünkü, “Seçimi kazansak da, nasıl olsa iktidar bize verilmez” diyen güçler, daha radikalleşir, siyaseti namlunun ucunda görmeye başlar.
Sabah vakti erken Tony Blair’in Mısır’daki darbeyi savunan Observer’daki yazısını okurken, bizde bir zamanlar epey revaçta olan iyi darbe-kötü darbe ayrımı aklıma takılıyor.
Bir zamanlar 27 Mayıs ‘iyi darbe’ydi, 12 Mart’la 12 Eylül de ‘kötü darbe.’ Hatta 27 Mayıs ‘iyi darbe’den de öte bir ‘devrim’di.
1980’li yıllar...
Cumhuriyet’te Genel Yayın Müdürü’ydüm. Önce 27 Mayıs’tan devrim sözcüğünü atmış, yazılarımda sadece 27 Mayıs demeye başlamıştım. Bir süre sonra da bir yazımda 27 Mayıs darbesi deyince bizim mahallede kızılca kıyamet kopmuştu. Eski 27 Mayısçılar, bazı Tabii Senatörler* gazeteye baskın yaparak beni İlhan Selçuk’a şikayet etmişlerdi.
Türkiye’de eskisi kadar olmasa da, bugün hala darbeleri iyi-kötü diye sınıflandırabilen darbe özlemcileri elbette var.
Darbelere karşı çifte standart sürüyor
Demokrasi ve darbelere ilişkin bu konu Doğu’da ve Batı’da, Avrupa’yla Amerika’da da ‘çifte standarda' tabi. Özellikle bugünlerde fazlasıyla sırıtan bir durum bu.
Hangi devletin, kimin işine nasıl geliyorsa, darbe karşısında ona göre tavır alınıyor. Kimi darbeye darbe diyemiyor, kimi son derece mahcup tutum sergiliyor, kimi açıktan savunuyor, kimi de kafadan karşı çıkıyor.
Soğuk Savaş döneminin iki kutuplu dünyasında da böyleydi. Her devlet, her rejim darbeye kendi meşrebine uygun, kendi çıkarlarının ışığında yaklaşırdı.
Sovyetler Birliği, Arjantin’de General Videla’nın faşist cuntasına arka çıkar, Amerika Şili’de, seçim sandığından çıkan Başkan Allende’ye karşı General Pinochet’nin kanlı darbesini desteklerdi.
Blair, Irak için umursamadığı milyonlarla
Mısır'da darbeyi savunuyor
Bu açılardan Mısır’daki darbe de tam bir turnusol kağıdı oldu. İyi darbe-kötü darbe ayrımları ve demokratik değerlere ilişkin çifte standartlar her yerde sahneyi kapladı.
Eski Britanya Başbakanı ve İşçi Partisi lideri Tony Blair’in Observer’daki makalesi bu bakımdan tipik bir örnek. Blair, darbe öncesi Kahire’nin Tahrir Meydanı’nda toplanan milyonları kendi darbe savunusuna dayanak yapmış, ya darbe, ya kaos diyerek...
Tony Blair, darbenin yol açabileceği kaosu ve Cumhurbaşkanı Mursi’nin seçim sandığından yüzde 51 oyla çıktığına dair gerçeği gözardı etmiş... Bu nedenle olacak, Blair’in darbe savunuculuğu yaparken sarıldığı ‘meydanlardaki milyonlar’ gerekçesine, İngiliz Observer’da şöyle bir eleştirel not iliştirilmişti:
“Aynı Tony Blair, Başbakanlığı sırasında Britanya’yı Irak Savaşı’na sürüklerken kamuoyundaki büyük muhalefeti ve Londra’da milyonların katıldığı savaş karşıtı gösteriyi hiç umursamamıştı.”
Siyasette çifte standartlar ne yazık ki bitecek gibi değil. Demokrasi kültürü ya da terbiyesinin yerli yerine oturması hiç kolay değil çünkü…
2011'de 'demokrasi' diyen Baradey darbeyi onayladı!
Asker, darbe ve demokrasi konusunu 2011 yılının Şubat ayında, Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden hemen sonra Kahire’de, askerin başbakanı olarak şu sıralar adı geçmiş olan, kendisinin de bunu kabul ettiği anlaşılan El Baradey’le konuşmuştum (19 Şubat 2011 tarihli Milliyet).
El Baradey’in Mısır ordusundan kuşkuları vardı. Ben ‘devrim’in asker tarafından çalınması ihtimalini gündeme getirince, “İşler aceleye getirilip Mübarek’siz bir Mübarek rejimi kurulmak istenebilir, uyanık olmak lazım. Görünüşte birtakım değişikliklerle eski rejimi devam ettirmek isteyenler var perde arkasında” demişti bana. Arkasından eklemişti:
“Barış ancak demokrasiyle yakalanır. Şimdi bütün Arap âlemini ayaklandıran politik tsunami de bir demokrasi hülyasıdır.”
Ama aynı El Baradey, bana Mısır ordusunun nasıl devlet içinde devlet olduğunu çok güzel özetlemiş olan el Baradey, iki yıl sonra ülkesinde askerin darbesini onayladı, hatta askeri idarenin başbakanlık veya Cumhurbaşkanı Yardımcılığı gibi tekliflerini içine sindirebildi. Neden?
Mısır'da Nihat Erim'li 12 Mart modeli
El Baradey’in bu askerci tutumu bana Türkiye’de 12 Mart’ın başbakanı Nihat Erim’i hatırlattı.
Asker, 1971’de bir ‘muhtıra’yla Adalet Partili Başbakan Demirel’i devirdikten sonra başbakan olarak CHP’li Nihat Erim’i seçmişti. Parti içinde herhangi bir liderlik iddiası da olmayan, ‘bürokratik oligarşi’nin mümtaz bir siması olan Nihat Erim de, partilerüstü bir teknokratlar hükümeti kurarak ‘refomculuk’a soyunmuştu Türkiye’de...
Anlaşılan o ki, Mısır’da geçen iki yılda halk içinde herhangi bir oy tabanı olmadığını gören El Baradey de, reformculuk adına yüzünü askere, kışlaya dönmüş durumda... Tony Blair gibi o da, özellikle ekonomiyi bekleyen acil yapısal reformlar konusunda umudunu askeri yönetime bağlamış…
Mübarek'e karşı Müslüman Kardeşler'i savunan Baradey
Muhammed El Baradey’le iki yıl önce Kahire’nin biraz dışında, etrafı yüksek duvarlarla çevrili güzel villalardan oluşan büyük bir sitedeki evinde Zaman gazetesinin Kahire temsilcisi Cumali Önal’la birlikte sohbet etmiştik. Eşi de bizimle birlikteydi. Türkçe bilen büyükannesinin bir tarafı Osmanlı’dan geliyormuş...
Şöyle demiştim Muhammed el Baradey’e:
"Türkiye’de asker darbe ve müdahalelerle rejimin çerçevesini çizdi, kendi ‘kırmızı çizgileri’ni anayasalara yerleştirdi, sonra geri çekilerek sivillere, buyurun yönetin, dedi. Şimdi Mısır ordusu da buna mı hazırlanıyor?”
El Baradey onaylar gibi gülümsemiş, hayır dememiş, şöyle konuşmuştu:
“Ama artık bu bakımdan Türkiye’de işler değişti, değişiyor, iyiye gidiyor. Ekonominiz de öyle, çok iyi gidiyor.”
El Baradey, bunları söylerken Mısır’da bir askeri vesayet sistemi kurulabileceği konusunda kuşkularını belirtmişti. Askerin ‘devrimi yolundan saptırabileceği’ ihtimalini gözardı etmemişti.
Müslüman Kardeşler’i de konuşmuştuk El Baradey’le.
Bu konunun politik olarak içte ve dışta öteden beri istismar edildiğini söylemişti. Mübarek’in, Batı’da bazı odaklarda olduğu gibi, yıllar yılı Müslümanlar Kardeşleri ‘şeytanlaştırdığı’nın, “Ben gidersem, bu radikaller gelir” propagandasını yaptığının altını çizmişti.
Tek bir Müslüman Kardeşler olmadığını, örgütün kendi içinde farklı çizgiler bulunduğunu, uzun yıllardır şiddetten yana olmadıklarını belirttikten sonra da eklemişti:
“En iyisi onların, yani İhvan’ın da demokratik sistemin içinde yer almalarıdır. Oyunun kuralını herkes gibi onların da benimsemeleri tek çaredir.”
Sandıkta kazanan darbeyle devrilirse radikalleşir
Bunları söyleyen El Baradey bugün Müslüman Kardeşleri iktidardan alaşağı eden askerle işbirliği yapıyor. Mısır’ı kaçınılmaz olarak daha beter cephelere bölecek, keskin kutuplara ayıracak askeri bir darbenin yanında yer alabiliyor.
Evet, demokrasi kolay değil. Zaman alıyor, sabır istiyor.
Ama denize girmeden nasıl yüzme öğrenilemezse, demokrasi de öyledir, hayatın içinde artılarıyla eksileriyle denenmeden olmaz, taşlar yerli yerine oturmaz.
Bugün siz seçim sandığından çıkanı darbeyle alaşağı ederseniz, demokrasinin geleceğine ölümcül bir darbe indirmiş olursunuz.
Çünkü, “Seçimi kazansak da, nasıl olsa iktidar bize verilmez” diyen güçler, daha radikalleşir, siyaseti namlunun ucunda görmeye başlar.
Nitekim İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt de, AB’ye ve ABD’ye benzer bir uyarı yaptı. “Mısır’da herkes demokratik ilkelere ve anayasal düzene saygı göstermeli. AB’nin daha kapsamlı bir açıklama yapmasına ihtiyaç var” diyen Bildt, Twitter hesabından da "Batı eğer Arap dünyasında herkese açık demokrasiyi engelliyor görülürse gelecek için felaket olur. Şiddeti besler" dedi.
Kısaca, Mısır’daki darbe, Arap ülkeleri ve İslam alemi açısından demokrasi konusunda gerçekten çok kötü bir örnek oldu.
_____________________________________________________________________________
(*) 27 Mayıs darbesini yapan askerler daha sonra 1961 Anayasası’yla o zaman iki meclisten oluşan parlamentoda ömür boyu Senato üyesi yapılmışlardı.
Twitter: @HSNCML
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024