Kemal CAN
Yeni korona virüs Çin’de ortaya çıktığında, hatta başka ülkelere de yayılmaya başladığında meseleyi önemsiz gösteren dayanaksız yorumlar yapan zevat, bugünlerde çok haklı tepkilere muhatap oluyor. Çabuk unutuldu belki ama bu “bilimsel” iddialı değerlendirmelerin, bunları kullanan sorunlu yayıncılığın siyasi ve ekonomik pencereden yapılmışları da hiç az değildi. Bunlar da yine “uzman” titri taşıyanlar veya doğrudan yönetim sorumluluğu üstlenenler tarafından dile getiriliyordu. Bazılarının hâlâ devam ettiği de söylenebilir. Çoğu rasyonel verilere dayanmayan, “bize bir şey olmaz”, “biz virüsten güçlüyüz”, “biz bize yeteriz” sözleri bu listeye yazılabilir. Bu sözlerin, “gen koruması” tezlerinden daha güçlü olduğunu gösteren veri yok. İleriye dönük olarak da “kolay atlatılacağı”, “fırsatlar çıkacağı” iddiaları dile getirildi. Çin’in tedarik zincirinden kurtulmasıyla üretim üssü olmaktan söz açanlar oldu. Sadece sonuncu iddia açısından bile Çin’in beklenenden hızlı toparlanarak eldeki bulgura yönelebileceğine ilişkin işaretler bu tezi çürütüyor.
Açık sonuçlar ortaya çıkmadan önce, yakın ve uzak geleceğe ait potansiyel tehlikeler üzerine yapılan tahminler, yönetim sorumluluğu taşıyanlarca ekonomik ve politik önceliklere bağlı olarak hep iyimserliğe doğru bükülmeye çalışılır. “Panik çok zararlı” sloganı, olası tehlikenin öncesinde orantısız bir tepkinin oluşmasını önleme ve güven tesis etmek ya da sürdürmek maksatlı iyimserlik çarpıtmalarına vesile yapılabilir. Bunların bir noktaya kadar makul kabul edilir tarafları olabilir. Aslında insanların yaklaşmakta olan tehlikeler hakkında “merak etmeyin, bir şey olmaz” diyenlere daha çok kulak kabarttığı, araları sorunlu olsa bile böyle zamanlarda otoriteye daha çok yöneldikleri görülüyor. Çünkü herkesin endişeden kaçınmaya, basit önlemlerle bunu atlatabileceğine, bunun kendisi veya yöneticileri tarafından kontrol edilebileceğine inanmaya ihtiyacı var. Bu da iletişim alanını istismara açık hale getiriyor.
Kriz olasılığının veya kendisinin ilk hissedilmeye başlandığı anlarda resmi ağızlardaki iyimserlik takviyesi aşırı dozda uygulanıyor. Ancak süreç ilerlemeye başlayınca, bu takviyenin kimlere yönelik olduğu da ortaya çıkıyor. Salgın sayısal sonuçlar ve hayata etkileri açısından bariz hale geldikten sonra, Türkiye’deki yöneticilerin, devlet veya iktidar aklının, hadiseye nasıl yaklaştığı ortaya çıktı. Bakış açısı, sorunun ne olduğuyla çok ilgili değil ve ona göre şekillenmiyor. Ülkedeki herkesin etkileneceği her türden sorun, o sorunun insanları nasıl etkileyeceği önceliğiyle değil, o etkilenmenin –ekonomik, toplumsal, siyasi ve hatta kültürel- mevcut düzen, sistem ve iktidarı nasıl etkileyeceğini hesaplayan kaygılarla ele alınıyor. Yani iyimserlik takviyesi, hakim düzenin ve iktidardakilerin geçmekte oldukları mezarlıkta, kendi korkularını yatıştırmak için çaldıkları ıslık.
Önüne gelen her meseleyi, büyüme istidadındaki sorunları, hele bunların ciddi tepkiler üretme olasılığını, daima kendisi için bir beka davası olarak gören güvenlik devleti refleksi, bu ülke için çok yeni değil. Son elli yılda sağlık, eğitim gibi en temel kamusal hizmet alanlarını zayıflatan uygulamalar ve her şeyi kişisel sorumluluk haline getiren tutum değişikliğini de bütün dünya ile birlikte yaşadık. Fakat Türkiye’nin son yıllarda daha da belirginleşen özgün deneyimi; AKP iktidarının sorunlarla kurduğu ve herkesi zorladığı ilişki biçimi. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu her sorunda yönetenlerin hiçbir sorumluluğu olmadığı, hatta bazılarının onları zora sokmak için dışarıdan geldiği ve hainlerce desteklendiği, böyle bir sorumluluk imasının bile meseleyi siyasileştiren düşmanca bir tutum olduğu anlatıldı. Bütün meseleler siyasi olarak ele alındı ve buna uygun bir iletişim stratejisiyle “idare edildi”. Bu strateji şeffaflıktan uzak bir kapalılık kadar, dikkati başkaları üzerine aktarma esasına dayanıyor.
İktidarın korona kriziyle ilgili bir stratejisi olmadığı gayet açık. Yapılması gerekenler konusunda bilimin ve dünyadaki örneklerin gösterdiği yolun da izlenmediği görülüyor. Ekonomik krizden Suriye hezimetine, mülteci sorunundan tıkanan başkanlık sistemine kadar her konuda bildiğimiz, tanıdığımız davranış kalıpları yine yürürlükte. Mesele hızla siyasi alana çekiliyor ve hazırdaki iletişim stratejisiyle karşılanmaya çalışılıyor. Ancak hem vakanın özelliğinden hem de bu iletişim yöntemlerinin hayli eskimiş olması dolayısıyla bunun pek işlemediğine tanık oluyoruz. Salgın mücadelesi ve yarattığı ekonomik sorunlar halledilemediği gibi iktidarı korumaya dönük bütün hamleler –bazıları utandırıcı olabilen- kazalara uğruyor. Çılgın proje ihalesinden birkaç gün sonra İBAN numarası vererek yardım kampanyası başlatmak, her şeyin kararını veren Cumhurbaşkanı’nın kendi sarayındaki VIP Cuma namazından habersiz olduğunu iddia etmek gibi.
İktidarın korona krizini idare etmek için yürürlüğe koyduğu iletişim stratejisinin, kendi taban dinamiklerine yönelen kısmında da sıkıntılı görünümler var. Medya ombudsmanı Faruk Bildirici’nin kişisel sitesindeki “kutuplaştıran yazarlar tablosu” yazısı (https://farukbildirici.com/blog/detay/Kutuplastiran-yazarlar-tablosuna-degerli-katkilar) işin medya tarafına ilişkin örnekler veriyor. Bildirici’nin örnekleri, iktidar tabanını “biz ve onlar” reflekslerine çağıran siyasetçilerin tutumlarıyla örtüşüyor. İçişleri Bakanlığı’nın yardım kampanyası başlatan yerel yönetimlerin engellenmesi için valiliklere yazı yazması bir örnek. Hükümetten destek isteyen belediyelere “biz verelim, siz yaptık deyin öğle mi?” diye soran AKP milletvekili de bir başkası. Bunlara karşılık, konuyla ilgili her türden “keyif kaçırıcı” eleştiri ve değerlendirmenin meseleyi siyasileştirme olarak sunulması da hayli sevimsiz bir sertliğe doğru tırmanıyor.
Henüz iktidarın resmi sözcülerinin ağzından duyulmamış olsa da, iktidara yakın kesimlerde ekonomik kayıplara ilişkin yeterli önlem üretilememesinin bahanesi olarak, 7 yıl önce Gezi protestolarında –tamamen afaki- uğranılan zararlardan bahsedildiği görülüyor. İktidarın destek çemberinde, iyimser iddiaları güçlendirmek yerine kötümser ihtimalleri öne sürenlere laf yetiştirme ve hatta etiketleme çabası öne çıkıyor. Bu konuda bazı bilim kurulu üyelerinin de aktif rol aldığı veya buna zorlandığı izleniyor. Bütün ülkelerin yaşanacak ekonomik sorunlara cevap kapasitesi rakamlara yansımışken, “ona yardım ettik, buna yardım ettik” iddiaları dolaşıma giriyor. Bütün dünya çökerken güçlü kalan ülkeden rahatsız olan muhalefetten söz açılıyor. İktidarı eleştirmek soruşturmaları da “zorunlu olmadıkça yapılmaması gerekenler” listesine bir türlü giremiyor. Suçlananlar, gözaltı yapan polisler, ifade alan savcılar “sosyal mesafeyi” ihlal etmeye zorlanıyor.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025