Sezin ÖNEY
Bu yazı, hukuk ve adalet yoluyla toplumsal barışa ulaşma konusunda olacaktı. Yani, hakikat komisyonlarının dünya genelindeki örnekleri üzerine. Anadolu Kültür’ün, 15-16 ekimde İstanbul’da düzenlediği “Hakikat Komisyonları: Dünya Deneyimleri ve Türkiye” toplantısının düşündürdükleri, bu toplantıda Güney Afrika, Peru ve Sırbistan’dan katılımcıların aktardıklarından, geçmişle yüzleşme deneyimlerinin düşündürdüklerinden bahsedecektim.
Sonra bir kurşun sessizliği bağrış çığrış üzerimize yıkılıyor.
Çukurca’da üstelikte, yerleşim merkezinin göbeğine inen çatışmalar olmuş.
Rakamlar, ölü ve yaralı sayısının yüksekliği hepimizi sarsıyor, hayat toz duman oluyor. Hep aynı şeyleri konuşuyoruz, tartışıyoruz; söylenmiş her şeyi, yeniden, tekrar tekrar söylüyoruz. Sonra, ‘flaş haber’ ile bir anda havaya uçan hayat parçaları yerli yerine oturmaya başlıyor. Günlük yaşama dönüyoruz. Ateş sadece düştüğü yeri yakıyor. Yakınlarını kaybedenler, göğüslerini yumruklaya yumruklaya bir ömür boyu dövünüyor, bir anda itiliverdikleri acı çukurunun tünellerinden hayat boyu çıkamıyorlar.
Asıl Çukurca, acının çukuru. Bazılarımız kenarından dönenip içeri bakıyor, bazılarımız başını çeviriyor çukurun içini görmemek için... Kimimiz de, içinde, ateşinde yanıyor çukurun. Hepimiz esiriyiz bu çukurun.
Örgüt, hayır kurumu değil. Ve meydan okuyor; merkeze yapılacak bu kadar ciddi bir saldırı, en az 15 günlük koordineli bir planlama gerektirir. Demek ki, PKK’nın mesajı açık; “‘bölge’ bizden sorulur, istersek bir yerleşim merkezinin göbeğinde devlet otoritesini saatlerce yok edebiliriz”.
Devletin son dönemde kullandığı taktiklerin tümü de, çatışmaları toplumsallaştırma riskini taşıyan nitelikte. Oysa, çatışmalar, gözlerden ırak dağlardan bayırlardan, merkezlere taşındıkça, Kürtlere yönelik ayrımcılık sorunu da toplum tarafından içselleştirilecek. Topyekûn bir grup olarak görülen Kürtler üzerindeki “şiddeti reddet” baskısı artacak. Oysa, bu ‘iyi niyetli’ baskının arkasında Kürtleri şiddetle birleştiren, eşleştiren, her bakımdan sapla samanı karıştıran bir ayrımcılık var.
Toplum tarafından kuşatılan ve bu tarz bir bakış açısıyla, ister istemez şiddetten sorumlu tutulanlar ‘Kürtler’ oluyor. Bir sürü farklı kimlik, kişilik, siyasi bakış açısı ve duruştan oluşan bir ‘üst kimlik’, ezici bir şablona dönüşüyor.
Sivil toplum ve akademi dünyasında, siyasi bir konu tartışıldığında hep tekrarlanan bir tablo var. Toplantının sonunda söz alan ‘Kürtler’, son derece trajik, kişisel tanıklıklarını veya duydukları yaşanmışlıkları aktarıyor. Herkes öyle rutin, biraz da sıkılmış vaziyette dinliyor. Sonra sessizlik...
Artık neler yaşandığını biliyoruz ve susmaktan da kötüsü, ilgilenmiyoruz. Kürtlerin acılarını da yaşadık ve tükettik. Sorunu fiilen, PKK ve ordu-emniyet üçgenine havale ettik. O zaman, ölümden başka haber bekleyebilir miyiz yekpare bir cephe haline dönüşen ülkenin her köşesinden?
Türkiye, kendini demokrasi, hak ve özgürlükler alanında bir ‘model’ ülke olarak görmeye başladı. Ama şu detayı da gözden kaçırmamak lazım; Sırbistan’da Miloşeviç’in devrilmesinden Srebrenica Katliamı için Sırbistan Parlamentosu’nun resmen özür dilemesine kadar ülkenin demokratikleşmesindeki dönüm noktalarında kilit rol oynayan gençlik hareketi OTPOR!’un (DİRENİŞ!) tedrisatından geçmiş aktivistler, Mısır’daki halk ayaklanmasında öncü rol oynayan bazı gruplara ‘hocalık’ yaptı. Türkiye’ninse, özel harekât polisleri, Libya’nın
direnişçilerine çatışma taktikleri konusunda ders verdi.
Türkiye’de sivil toplum artık kendi gücüne, bir şeyleri değiştirebileceğine inanmıyor. Özellikle, Kürtler arasında böyle bir kanaat çok yaygın. “Yüzlerce sivil toplum örgütü açıklama yapıyoruz, kimse dinlemiyor” veya “Onbinlerce kişi sokağa dökülüyoruz, haber bile olmuyor”; bunlar, farklı olaylar için dile getirilmiş aynı yakınmalar.
Devlet, her şeyi yerine çakılacak bir çivi olarak gören ‘çekiç gücünü’, bu zihniyetini değiştiremiyor. Devleti, haklarını söke söke alarak dönüştürebilecek tek güç olan halk, organize olarak iradesini ortaya koyamıyor.
Anadolu Kültür’ün yapmaya çalıştığı gibi, hakikat komisyonları gibi çatışmaları çözümleyici mekanizmalar yoluyla barışa ulaşabilme konusunu tartışmaya açma çabaları, savaşın tüten dumanı arasında yitip gidiyor.
Bu tip mekanizmaların dünya genelindeki örneklerine bakıldığında iki temel kaide üzerinde yükselerek, toplumsal algılara, değerlere ‘ayar verdikleri’ gözleniyor. Bunlar da, onur ve adalet kavramları.
Mağdurları, ezilenleri, acılarının hakkını teslim ederek onurlandırmak ve hukukun, yaşananların tekrarını engelleyecek adilane biçimde çalışacağının sözünü veren bir adalet düzenini tahsis etmek, hakikat komisyonları gibi mekanizmaların hedefleri.
Yoksa, hiçbir hakikat komisyonu ‘sihirli değnek’ değil. Tıpkı, yeni anayasaların olmadığı gibi.
Türkiye’de hep gıptayla örnek gösterilen Güney Afrika’da Apartheid dönemindeki suçluları mercek altına alan Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu örneğinin aslında, ırkçılık, ayrımcılık gibi sorunun esas kaynakları olan konuları tamamen es geçmesi, üzerine düşünmemiz gereken bir gerçek.
Ama savaş, tüm sesleri boğuyor; bağrışmalar ve çığlıklarıyla.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024