Akın ÖZÇER
Orgeneral Augusto José Ramón Pinochet, Şili’nin ilk seçilmiş Marksist Başkanı Salvador Allende ve hükümetini 11 Eylül 1973’te kanlı bir darbeyle devirerek yönetime el koyan askeri cuntanın başındaki Genelkurmay Başkanı. Latin Amerika’daki her darbe gibi bu darbenin de arkasında CIA var. Hatta dönemin ABD Başkanı Richard Nixon ve Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın Allende’yi iktidara taşıyan 1970 seçimleri öncesinden itibaren muhaliflerin ve muhalif medyanın örgütlenmesine, kısacası askeri darbenin tüm alt yapısının hazırlanmasına destek verdiği artık bir sır değil.
Aslında planı doğrudan Pentagon tarafından hazırlanan askeri darbe Koramiral Frederick Harlfinger II’nin komutasındaki US Navy’nin önderliğinde, Şili ordu birimleriyle iş birliği içinde yürütüldü. Amerika ülkeleri donanmalarının yaptığı ortak UNİTAS tatbikatlarına katılan ABD donanmasına mensup savaş gemileri de darbede rol aldı. 23 Ağustos’ta (1973) Başkan Allende tarafından Genelkurmay Başkanı olarak atanan Orgeneral Pinochet darbeye daha sonra dâhil edildi.
Latin Amerika’nın en istikrarlı demokrasilerinden biri olan Şili’nin yaşadığı bu askeri darbe son derece kanlıydı. Hawker Hunter savaş uçaklarıylaLa Moneda Başkanlık Sarayı ve Tomás Moro rezidansı füzelerle vurulmuş, hükümet sarayı işgal edilmiş, nihayetinde bir türlü teslim olmayan Başkan Allende ölmüş ya da öldürülmüş, darbecilere göre intihar etmişti.
Görüldüğü gibi, 15 Temmuz kalkışmasında olduğu gibi, 43 yıl önce Şili Hava kuvvetleri de kendi ülkesinin Başkanlık ve hükümet saraylarını bombalamış, seçilmiş Başkan Allende’nin ölümüne yol açmıştı. Darbeciler sadece Allende’yi değil, ayrıca bakan, milletvekili, senatör belediye başkanı, akademisyen ve gazetecilerin de aralarında bulunduğu binlerce kişiyi katletmişlerdi. Bu arada Santiago Ulusal Stadyumu bir açık hava hapishanesine çevrilmiş, oradan hayatını yitirmeden çıkabilenler ağır işkencelere maruz kalmıştı. Darbenin bilançosu ağırdı. Daha sonra Meclis’te kurulan komisyonda kabul edilen ikinci Valech raporuna (2011) göre, darbe döneminde 3065 kişi öldürülmüş ya da kaybolmuş, 40 bin kişi işkence görmüştü.
Üzerine kitaplar yazılmış olan 1973 darbesinin, birkaç köşe yazısına sığdırılamayacak kadar uzun bir öyküsü var. Bu yazımın ana teması, başlığından da anlaşılacağı üzere, bu öyküyü özetlemek değil aslında. Bu konuya değinmemin nedeni, Türkiye’deki “Hayır” cephesinin, Pablo Larraín’in General Pinochet karşıtlarının Şili’de 1988’de düzenlenen plebisitte sağladığı başarıyı anlatan “No” filmini ve ana teması “No lo quiero, no” şarkısını propaganda amacıyla kullanmak istemesi. Peki ama Şili’de halk tam olarak neye “hayır” demişti?
5 Ekim 1988 plebisiti
Pinochet yönetime el koyduğunda Şili’de Carlos Ibáñez del Campo diktatörlüğünün sona ermesinin ardından 1931’de yürürlüğe girmiş olan 1925 Anayasası 42 yıl sonra askıya alınmış oldu. Augusto Pinochet önce darbeci cuntanın başı olarak, 16 Aralık 1974’teki tartışmalı plebisitin ardından da seçilmiş Cumhurbaşkanı sıfatıyla ülkeyi 7 yıl yönetti. Sonra Türkiye’de askeri rejimlerin yapageldiği gibi, o dönemde ABD’yi rahatsız eden Marksistlerin bir daha iktidara gelmesini engelleyecek yeni bir anayasa hazırlattı. Darbenin sekizinci yıldönümünde, 1980’de halkoyuyla kabul edilerek yürürlüğe giren bu anayasa uyarınca bu defa “anayasal” sıfatına da sahip Cumhurbaşkanı oldu.
1982 darbe anayasamız gibi bir türlü yenisi yapılamayan 1980 Şili anayasası zaman içinde yapılan değişikliklerle halen yürürlükte. Elbette tüm Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi başkanlık sistemine dayanıyor. Sorun aslında sistemden değil anayasanın orijinal metninde Cumhurbaşkanı’na 8 yıl gibi son derece uzun bir görev süresi ve Pinochet’e geçici hükümlerle bu süreyi 8 yıl daha uzatma imkânı tanınmasından kaynaklanıyordu. (Yapılan değişiklikle şimdi Cumhurbaşkanı’nın görev süresi 4 yıla indirilmiş ve arka arkaya iki kez seçilemeyeceği hükme bağlanmış bulunuyor)
Yukarıda belirtildiği gibi anayasanın geçici 27, 28 ve 29. maddeleri, plebisitle kabul edilmesi halinde Pinochet’in görevinin 8 yıl daha (1997’ye kadar) uzatılmasını öngörüyordu. İşte 1988’de yapılan bu plebisitte Şili halkı Pinochet’e yüzde 44’e karşı 54.7 oyla “hayır” dedi. Darbeci generalin Cumhurbaşkanlığı serüveni de böylece sonuçlanmış oldu. Ama anayasanın diğer geçici maddeleri sayesinde 1997’ye kadar Genelkurmay başkanı olarak da görev yaptı. (Bu görevi sona erdikten sonra ünlü İspanyol yargıç Baltasar Garzón’un girişimiyle bu defa Pinochet’in yargılanma süreci başladı)
Görüldüğü gibi, Pablo Larraín’in “No” filminde işlediği konu Şili halkının darbeci General Pinochet’in 15 yıllık diktatörlük dönemini 8 yıl daha uzatmasına “Hayır” dediği 5 Ekim 1988 plebisitiyle ilgili. Plebisit sürecindeki “Hayır” kampanyasını anlatıyor. Bunun Türkiye’deki anayasa değişikliğiyle hiçbir benzerliği yok, hele referandumda “hayır” oyu kullanmayla hiç yok.
Şili’deki 1988 plebisitiyle mutlaka bir paralellik kurulması gerekiyorsa, “hayır” değil ama “evet” cephesiyle kurulabilir. Çünkü Şili halkı, ülkenin başında 15 yıl kalarak ağır insan hakları ihlallerine imza atmış, ABD’nin desteklediği darbeci bir generalin başkanlık süresini 8 yıl daha uzatma arzusuna “hayır” dedi. Bizde ise referanduma sunulan anayasa değişikliği paketinin sahipleri, Pinochet’i Şili’de iktidara taşıyanların askeri darbeyle devirmek, hatta Allende gibi öldürmek istedikleri demokratik yollardan seçilmiş Cumhurbaşkanı ve özellikle iktidar partisi milletvekilleri. Dolayısıyla Şili halkı gibi darbecilere “hayır” demenin karşılığı bu pakete “evet” demek oluyor, farkında mısınız?
Sonuç olarak, “Hayır” kampanyasına kimler “No” filmini taşıyorsa ya farkında olmadıkları ya da halkı aradaki farkı göremeyecek kadar cahil saydıkları için sürece “darbeciler-darbe mağdurları” boyutunu getirmiş oluyorlar. Paketi savunan kesim, bundan çok değil sadece 7 ay önce bir askeri darbe girişiminin mağduru olduğu için, “hayır” cephesi de kendini onların karşısında konumlandırmış bulunuyor. Erdoğan Pinochet’in mi, yoksa Pinochet’in ölümüne yol açtığı Allende’nin mi konumunda? Bu sorunun yanıtı son derece açık aslında.
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları





























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
13.12.2025
6.12.2025
1.12.2025
13.11.2025
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025