Banu Güven
Ayasofya'dan gelen görüntüleri izlediğimde aklımda 1980'lerde ve 1990'ların başında Cağaloğlu ve Beyazıt Meydanı'ndaki Cuma namazı görüntüleri geldi. Camide muhakkak yer olurdu, iki adım ötedeki cami de dolmazdı, ama cemaat caddeyi kapatır, namazı yolun ortasında kılardı. Trafik dururdu, hayat dururdu; herkes namazın bitmesini beklerdi. Bu bir güç gösterisi ve meydan okumaydı. O zamanlar üniversitedeki başörtüsü/türban yasaklarıyla ilgili çok gösteri vardı. Tarikatlar, cemaatler yollara dökülürdü. Siyasal İslam'ın Türkiye'deki laikliğe karşı yükseldiği ve gündelik hayatta kendini hissettirdiği bir dönemdi. Ayasofya'nın yeniden cami olduğu günün fotoğrafları da bana o dönemi hatırlattı. Eminönü'den Ayasofya'ya tekbirle yürüyen kalabalıklar, polis kordonunu yararak Sultanahmet'e doğru koşanlar, meydanda, yollarda ve hatta telefon kulübelerinin üzerinde namaza duranlardan söz ediyorum. İstanbul çoktandır Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti değildi, ama bu görüntüler 1453'ü aratmadı.
Cumhurbaşkanının "büyük bir gayretle aslına döndürdüğünü söylediği" Ayasofya, 1453'te en az 921 yıllık bir geçmişe sahip büyük bir kiliseydi, adı Hagia Sofia'ydı; Kutsal Bilgelik / İlahi Hikmet anlamına geliyordu. Sultan II. Mehmet İstanbul'u aldığında haliyle cami yoktu; bu yüzden şehrin en görkemli ibadet yerini cami yaptı, ilk namazını da burada kıldı. İmparatorluklar çağında hükümdarların kılıçla dolaşması ya da hutbe için minbere kılıçla çıkılması şaşılacak bir durum değildi elbette. Ama bugün, yıl 2020'yken, fetih sembolü olan kılıçla Ayasofya'nın minberine çıkmak epey dikkat çekici oldu.
Kılıç sağ elde tutulursa "kullanma niyetini ortaya koyarmış ve düşmanı korkutma amacı" güdermiş. Erbaş'ın yaptığı gibi kılıç sol elde tutulursa, bu da, "dosta güven verme" amacını taşırmış. Yani sizin anlayacağınız, o kılıç elde olduğu sürece, dosta düşmana "Ayağını denk al" mesajı verilmekteymiş. Bu 481 yıl böyle gitmiş. Ta ki "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ilkesi, memlekette hayata geçirilemese de, devreye girene kadar.
1934'te neden müze oldu?
1930'da başlayan restorasyon çalışmaları sırasında Ayasofya'nın İstanbul'un tarihini en iyi anlatacak anıtsal yapılardan biri olduğu ortaya çıktı. Yapısı itibariyle laik olamasa da, siyasete dini referanslar sokmayan Cumhuriyet'in icraatlerinden biri olarak o kılıç bırakıldı. Ayasofya'yı ev sahipliği yaptığı inançların ve tarihin izlerini taşıyan bir müzeye dönüştürmekle bir mesaj veriliyordu. "Gel, gel, her ne olursan yine gel" anonim rubaisindeki gibi kucaklayıcı bir mekana dönüştürülmüştü Ayasofya. Diyanet İşleri Başkanı ise bugün "Ey insanlar, Ayasofya Camii'nin kapıları, tıpkı Süleymaniye, Selimiye, Sultanahmet ve diğer camilerimiz gibi, hiçbir ayrım gözetmeksizin Allah'ın bütün kullarına açık olacaktır" derken elinden kılıç tutuyordu.
Erbaş'ın hutbesinde Erdoğan'ın da siyasi kariyeri boyunca sık sık yaptığı türden göndermeler vardı. Erbaş, açılışı DP döneminde Arapça ezana geri dönülen güne benzeterek başladı. Fetih günlerinden Alparslan'a kadar uzandı, oradan döndü, Necip Fazıl Kısakürek'e selam gönderdi. "Ayasofya mutlaka açılacak, bekleyin gençler, biraz daha rahmet yağsın. Her yağmurun arkasında bir sel vardır. O selin üzerinde bir saman çöpü olsam, daha ne isterim. O, aziz bir kitap gibi açılacak" sözlerini Kısakürek 65 yıl önce söylemişti.
Atatürk'e gönderme
Diyanet İşleri Başkanı görevini Fatih'in Ayasofya Vakfiyesi'ne atıfla Atatürk'e gönderme yaparak tamamladı. Erbaş'ın "Fatih Sultan Mehmet Han bu muhteşem mabedi kıyamete kadar cami olmak kaydıyla vakfedip müminlere emanet bırakmıştır. Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır. Dokunanı yakar. Vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar" sözlerinin adresi netti. Bu yüzden sosyal medyada #AliErbaşİstifa etiketinin birinci sıraya yerleşmesine kendisi de şaşırmadı herhalde. (Osmanlı'da kadıya gönderilen vakfiyelerde bir dua ve yukarıdaki gibi beddua bölümü bulunması adettendi. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün AKP döneminde tarihi vakıf senetlerinin hükümlerini çiğneyen icraatlara nasıl onay verdiği de başka bir yazının konusu olsun.)
Danıştay karar vermeden halı siparişi
Erdoğan bugünün hayalini uzun zamandır kuruyordu elbette. Ama bu kartı kullanmak, Ayasofya'yı yeniden camiye çevirmek için en doğru anı beklemek zorundaydı. 1 - Bunun için tam muktedir olması gerekiyordu. Danıştay'da 1934'teki Bakanlar Kurulu kararının iptali için bir dernek tarafından açılan davada davalı Başbakanlık'tı ve uzun süre Ayasofya'nın müze olarak kalmasını savundu. Sonra aynı davada, başbakanlık kalmadığı için Cumhurbaşkanlığı davalı konumuna geldi. Erdoğan Ayasofya'nın kapılarını açmaya karar verince, avukatları da davada farklı tutum benimsediler. Erdoğan'ın Ayasofya'ya döşenen halıları ta haziran ayında sipariş ettiği de anlaşıldı. Danıştay kararı 10 Temmuz'da çıktı oysa ki. Erdoğan kararı nereden biliyordu? 2 - Desteğe en çok ihtiyaç duyduğu zamanda bu büyük adımı atmalıydı. Ayasofya'yı cami yapıp açılışında Kur'an-ı Kerim okuması bir anda gündemi değiştiriverdi. Daha önce elinde Kur'an-ı Kerim ile miting yapmışlığı, yurtdışındaki camilerde ya da 15 Temmuz'da Kur'an-ı Kerim okumuşluğu vardı, ama Ayasofya camiye dönüşürken bunu yapmak apayrı bir anlam taşıyordu. Siyaset ile dinin arasında çekilen perdeyi tamamıyla çekip indirdi Erdoğan.
Erdoğan bugün Diyanet Başkanı ve tekbir getirerek Sultanahmet Meydanı'na koşanlarla beraber, elbirliğiyle Ayasofya'ya siyasi İslam'ın bayrağını dikti. Hagia Sofia - Ayasofya'yı bir Arapça ekle Ayasofya-i Kebir Camii'ne çevrildi. Bu senaryoda tek eksik kalan, yeniden seçilirse bizzat kendisinin kılıçla minbere çıkması. İmkansız diye bir şey kalmadı, o yüzden…
Banu Güven
©Deutsche Welle Türkçe
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.05.2024
29.03.2024
8.02.2024
29.01.2024
18.01.2024
9.01.2024
9.08.2021
2.08.2021
5.07.2021
10.05.2021