Berat ÖZİPEK
Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına uymayacağını açıklaması ve mahkeme üyeleri hakkında “yetki aşımı” iddiasıyla suç durusunda bulunması, yargıdan siyasete taşan bir kriz ortaya çıkardı.
Hukuki ihtilafın ötesine geçen bir mesele bu. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin mahkemeyi ve başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan’ı ağır bir dille suçlaması da bunun bir göstergesi.
Meselenin hukuku aşan boyutu, AYM’nin son kararıyla başlayan tartışmayı sadece hukuki bir meseleymiş gibi ele almamayı, sağlıklı bir değerlendirme için sosyal ve siyasi boyutlarını da analize dahil etmeyi gerektiriyor. Zira kişilerin ve kurumların konuyla ilgili olarak aldıkları pozisyon, Türkiye’de adalet, devlet ve demokrasi meselelerine dair pozisyonlarından bağımsız değil.
Bu yazı esas olarak AYM üzerinden yaşanan tartışmanın sosyo-politik boyutuyla ilgili. Ama ona geçmeden, meselenin hukuki boyutuyla ilgili olarak da yapılması gereken bazı tespitler var.
Hukuki bakımdan Yargıtay haklı görünmüyor
AYM’nin Şerafettin Can Atalay kararını hukuki açıdan çeşitli biçimlerde değerlendirmek mümkün. Pek çok hukukçu kararın doğru olduğunu düşünüyor. Ama hukuki bakımdan yanlış dahi olsa, bu hiçbir şekilde Yargıtay’ın aldığı siyasi pozisyonu haklılaştırmıyor.
AYM, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) giden yolda bireysel başvuru öncesi son merci olarak düşünüldü ve ona bu yönde yeni bir işlev tanımlandı. Böylece hem vatandaşlar için ilave bir güvence olması hem de Türkiye’nin alacağı mahkûmiyet kararlarını azaltacak bir ara mekanizma olması öngörüldü.
Bunun anlamı, bugün AİHM’ne götürülebilecek her konuda hukuki bakımdan AYM’ne de başvurulabileceğidir. Dolayısıyla bir yetki aşımı veya Yargıtay’dan bir rol çalmadan söz edilemez; çünkü AYM’ne ancak hukuken kesinleştikten sonra başvurulabildiği için zaten esas olarak Yargıtay kararları götürülüyor.
AYM kendisine gelen başvuruya hak ihlali olup olmadığı temelinde bakıyor ve bir tespit yapıyor. Bu da bugünkü vaveylayı haklılaştırmıyor. Hak ihlali kararı vermek de doğrudan mahkemenin yerine geçerek onun yerine karar almak anlamına gelmiyor. Kısacası Yargıtay’ın tepkisi haklı görünmüyor.
Öte yandan basında, Yargıtay’ın bu kararı alan heyeti teşkil ediş biçimine dair sorular da gündeme getirildi; kanuni hâkim ilkesi açısından genel bir kural ve objektif bir usul olup olmadığına, ona uygun yapılıp yapılmadığına dair sorular. Yargıtay’ın bu konuda bir açıklama yapmaması, bu yöndeki soruları da gündemde tutuyor.
Yargıtay’ın çıkışının “darbe” olarak adlandırılması ve yadırganması, AYM kararlarının herkesi bağladığını söyleyen Anayasa’nın 153. maddesinin gayet açık olmasından kaynaklanıyor. Kısacası “acaba şair (ya da şârî) burada ne demek istedi?” dedirtecek türden soyut bir kuraldan söz etmediğimiz açık.
Hukuki formalizme kapılıp her durumda sırf bir mahkeme verdi diye “lütfen yargı kararlarına saygı duyalım” demek gerekmiyor elbette. Yargı kararlarına uymanın değil uymamanın hukuki olduğu durumlar da vardır. Kitabına uygun alınmış olsa bile o kararları yırtıp atmanın gerekli, hatta şart olduğu zamanlar durumlar. İnsan haklarını yok eden sonuçları olan ve böylece meseleyi bir düzen meselesi haline getiren türden kararlar gibi. Ama AYM’nin verdiği bu karar onlardan biri değil. Direnme hakkı da böyle kullanılmaz.
CHP ve MHP; Doğrular ve yanlışlar
CHP ve MHP’nin karşı karşıya gelişi de tartışmanın diğer bir parçası.
CHP, Yargıtay’ın ilan ettiği pozisyonu darbe olarak niteledi ve Meclis’te oturma eylemi başlattı. Ancak realiteyi etkileme potansiyeli zayıf bir eylem bu. Zayıflığı da söz konusu protestoyu yapana ilişkin güven eksikliğinden geliyor. Geçmişte Yargıtay’ın Hrant Dink, Danıştayın Başörtüsü ve AYM’nin 367 Kararı gibi utanç verici, milyonlarca insanın hayatını kabusa çeviren vahim kararlar vardı.
CHP veya onun şimdiki lideri Özgür Özel bu kararlar alındığında da böylesi bir sivil itaatsizlik tepkisi vermiş miydi yoksa onları savunmuş muydu bahsine girmeye gerek yok.
Bir gözlemcinin tespitiyle, CHP’nin öteden beri neyin adil olduğuna karar verirken “alırken mi satarken mi?” tutumu sergilemesinden, seçici özgürlükçülüğünden ve sadece kendine dokunduğunda “hukuki duyarlılık” geliştirmesinin yıllar içinde oluşturduğu güven kaybından dolayı “Adalet Yürüyüşü” örneğinde bu türden “hukuka ve adalete çağıran” eylemlerinin fazlaca etkisi olmuyor.
MHP’ye gelince, onun da Atalay kararının içeriğinden rahatsızlık duyduğu net biçimde görülüyor. Ancak burada görülmesi gereken gerçek, hukukun böyle işlemediği. Atalay Davası açısından ifade etmek gerekirse, Gezi’ye ve onun o Türkiye’ye verdiği zarara karşı çıkmak, gezicileri ahlaki bakımdan mahkûm etmek, hukuki bakımdan da aynı rahatlığa sahip olduğumuz anlamına gelmiyor.
MHP liderinin, hukuki duruşu ve kararlarıyla saygıyı hak eden AYM Başkanıyla ilgili sözleri ise kendi grup konuşmasının bütünlüğü içinde bile yadırgatıcı duruyordu.
Anayasa Mahkemesi’nin değerinin farkında olmak
Türkiye son on yılda ciddi sarsıntılarla karşı karşıya kaldı. Özellikle 17-25 Aralık operasyonlarından darbe girişimine uzayan bir dizi saldırı sonrası, OHAL sürecinde yargı erki de ciddi bir yıpranma yaşadı. Darbe girişimi sonrası normalleşme sürecinin doğru yönetilmemesi ve hakimlerin vicdanlarına uygun olmayan kararlar aldıklarından şikâyet edildiği bir süreçte, Türkiye’de yargı kurumu da zarar gördü ve bir güven kaybı yaşandı.
İşte böyle bir dönemde AYM adeta çalkantılı bir denizin içinde parlak bir deniz feneri gibi durdu. Herkesin, tüm kurumların yaşananlardan etkilendiği bir dönemde mahkeme, adalet ve demokrasi adına son umudun istinatgahı oldu. Bu hak edilmiş prestij heba edilmemeli.
Bugün eğer Hükümet biraz dikkatli bakacak olursa, AYM’den şikâyet etmesi değil gurur duyması gerektiğini anlayabilir. Bugünkü yeniden yapılandırılmış şekliyle AYM esas olarak kendisinin eseri ve en iyi eserlerinden biri. 1990’ların korkunç kararlar veren bir AYM’sinden ve onun laik olmayana insan gözüyle dahi bakamayıp saçma sapan ideolojik demeçler veren başkanlarından, bugün her kesimde saygınlık uyandırabilen bir mahkemeye ve onun ifade özgürlüğü ile ilgili nitelikli çalışmalarıyla tanınmış, sözünün hukuki ağırlığı olan başkanına giden yol, aslında Ak Parti’nin herkese gururla ilan etmesi gerekirken bugünlerde artık pek sözünü etmediği kendi Sessiz Devrim’inin ürünü.
Başkanlık sistemine geçiş sonrası yürütmenin öne çıkması ve merkezileşme olgusu da kuvvetler ayrılığı ilkesi bakımından taşların hala yerine oturmadığı bir ortamı ifade ediyor. Elbette bu parlamenter sistemin daha iyi olduğu anlamına gelmiyor. Bir hükümet sistemini sihirli değnek veya günah keçisi ilan etmek makul değil. Yani başkanlık sisteminden vazgeçip “güçlendirilmiş parlamentarizm” fantezilerine girmek gerekmiyor. Hiçbir hükümet sistemi bir anda ideal formuna ulaşmıyor ve yapılması gereken de sistemi revize etmek, özellikle yasama yürütme dengesini tesise yönelik değişiklik yapmak.
İşte böyle bir ortamda AYM’nin duruşu, sistemin kuvvetler ayrılığı açısından arz ettiği sorunu hukuki hassasiyetleri bariz dirayetli hakimler sayesinde çok daha ağır yaşayabilecekken öyle yaşamamamızı sağladı ve sağlıyor. Daha açık ifade etmek gerekirse, MHP’nin dediği olursa ve “uyumlu” karar alan bir AYM’ye geçilirse, yasama, yürütme ve yargıyı fiilen birleştiren bir yönetim ortaya çıkarsa, bu da demokrasi ve özgürlükler açısından çok kötü bir tablo demektir.
Bugün dışarıdan bakıldığına Türkiye’nin tek kişinin yönettiği, yargının da ona tabi olduğu bir ülke görüntüsünü bozan en önemli unsurlardan biri ve belki de en önemlisi AYM. Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sıkça vurgulayan ve bunu bazen muhalefette bazen de iktidarda memnuniyetsizlik oluşturan kararlarıyla tüm dünyaya gösteren bir mahkeme o.
AYM’nin verdiği tüm kararlara veya tüm üyelerine mutlak güven duymak gerekmiyor elbette. Öyle bir devlet de mahkeme de olamaz çünkü. Bu bağlamda gündemi işgal eden bazı tartışmalar, kimi zaman başka bazı sorunların yansıması da olabilir. AYM’nin bunları gündemine alması ve tespit edilecek sorunların çözümü için çaba sarf etmesi doğru olur.
Yargının bir bütün olarak gündelik politikayla mesafeli olması, onun saygınlığı açısından da önemli. Prof. Dr. Zühtü Arslan ve onunla görev yapan ve AYM tarihinde hiç görmediğimiz, iyi hukukçu olmakla entelektüel birikimi şahıslarında birleştirmiş birçok üyenin karar aldığı bir mahkeme, Türkiye için gerçekten büyük bir şans anlamına geliyor.
Bütün siyasi gerilimlerin ötesine geçip sakin ve serinkanlı biçimde hukuku önceleyen ve bunu yaptığı ölçüde hangi siyasi görüşten olurlarsa olsunlar insanların güvenini kazanabilen hakimlerin rengini taşıyan bir kurum, kararlarından her zaman memnun olmasalar da herkes için, iktidar, muhalefet, hükümet ve ülke için büyük bir nimet. Kimi zaman isabetli karar vermese bile.
Dileyelim Türkiye bu nimetin kadrini kıymetini bilsin.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
13.07.2025
28.06.2025
21.05.2025
20.02.2025
16.01.2025
8.01.2025
20.11.2024
8.11.2024
30.10.2024