Elif ÇAKIR
Dünkü yazımda 15 Temmuz kalkışmasının, geçmişi darbelerle ve darbelerin yaşattığı acılarla dolu ülkemizin makus talihini değiştirecek fırsatlar sunduğunu ama AK Parti iktidarının 15 Temmuz’u kendi iktidarını güçlendirmek için fırsata dönüştürdüğünü yazmıştım. 15 Temmuz gecesi devleti, iktidarı sokaktan, kalkışmacıların elinden alıp, yerine koyan bu ülkenin insanları da demokratik hukuk devletini fazlasıyla hakkediyordu.
Ama AK Parti iktidarının Türkiye’nin demokrasi ve hukuk devleti standartlarını yükseltecek reformlar yerine, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını ortadan kaldıran cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dedikleri, demokratik ülkelerde benzeri olmayan bir sistem getirdiğini dile getirmiştim.
“Derdi Çok” rumuzlu okurum yazımın altına “Elif Hanım umarım okursunuz” diyerek sitemde bulunduğu şu yorum dikkatimi çekti, diyor ki, imla tarzıyla birlikte aynen buraya alıyorum:
“HSYK seçimleri konulu yazılarınızı geriye dönüp tekrar gözden geçirmenizi rica edeceğim. Hükümeti sürekli korkutan HSYK seçimi konulu yazıları siz ürettiniz (ürettiniz ifadesi hiç hoş değil ama rumuzundan dolayı hoş görüyorum). HSYK’nın buralara gelmesinin taşlarını birazda siz döşediniz. Bu konuda tövbe, günah çıkaran bir yazınızı, beyanınızı daha duymadım. İşten atılan ceza yatan sonra beraat eden, hayatları karartılan hakimler konusunda bir yazınızı okumadım. Ne zaman yazacaksınız merakla bekliyorum.”
***
“Tövbe ve günah çıkarma’ gerektirecek bir durum görmediğimi ifade etmeliyim, ayrıca bu gibi konularda “tövbe, günah çıkarma” gibi kavramları münasebetsizce bulduğumu da ifade edeyim. “Özeleştiri” deseydi daha yerinde olurdu… Konu önemli olduğu için bir kez daha anlatmak istiyorum.
Ülkemizin şöyle bir gerçeği var, dünü, tarihi, hadiseleri o dönemin kendi şartları içerisinde değerlendirmek, hadiseleri sebep-sonuç ilişkileriyle analiz etmek yerine, bugün ortaya çıkan neticeden yola çıkarak değerlendirme yapılıyor, ahkam kesiliyor.
Maalesef meseleleri böyle değerlendirmek ülkemizde oldukça yaygın bir tarz.
Buna en güzel örnek de 2010 Referandumu. Cepheden iktidar karşıtı muhalif kesim 2010 Referandumunun sebep ve sonuçlarını analiz etmeden, o dönem yaşananları hakkaniyet çerçevesinde değerlendirmeden, bugün ortaya çıkan Türkiye fotoğrafı üzerinden 2010 Referandumunda evet oyu kullananlara parmak sallıyorlar, Türkiye’nin bugün buralara gelmesinin müsebbibi olarak “evet” oyu verenleri görüyorlar.
Ama bu çevreler, 2010 referandumun getirdiği AYM’ye bireysel başvuru hakkını memnuniyetle de kullanıyorlar, değil mi? Kaldı ki bugün AYM’ye getirilen bireysel başvuru hakkının ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmış durumda.
***
Evet, 2010 referandumunda “evet” oyu verdim, çünkü Anayasa Mahkemesi’ne parlamentonun üye seçmesini, HSYK üyelerinin tek odağın “liste”sinden değil, çoğulcu şekilde “tek adaya tek oy” usulü ile seçilmesini sağlayacak bir sistemi savunuyordum.
2010 Anayasa değişikliği AK Parti’nin reformist döneminde hazırlanmış bir metindi, dönemin adalet bakanı Sadullah Ergin bu paketi hazırlatırken AB ilkelerini dikkate alarak, AB’ın en yüksek hukuki danışma kurumu Venedik Komisyonu ile görüşerek HSYK içinde çeşitliği sağlayacak “bir adaya bir oy” ilkesini koymuştu pakete. Nitekim bu ilke Venedik Kriterleri’ne de uygundu. Fakat dönemin Anayasa Mahkemesi üyeleri, yetkilerini aşarak anayasa değişiklik paketindeki “bir adaya bir oy ilkesi”ni iptal ettiler, “liste usulü”nü dayattılar.
“Bir adaya bir oy” ilkesi yasalaşmış olsaydı, yargı da bir hizip, bir grup etkili olamayacaktı, ülkemizde yargı bu hallerde olmayacaktı.
Çoğulcu ve bu sayede tarafsız bir HSYK yapısı oluşacaktı.
Dönemin Anayasa Mahkemesi üyeleri liste usulünü dayattı, (YARSAV’ın kazanacağından emindiler sanırım) ama sonuç öyle olmadı.
HSYK seçimlerini “liste usulüyle” Fethullah Gülen cemaatinin etkili olduğu ‘liste’ kazandı.
Sonrası malum zaten, 2014 yılı HSYK seçimleri tam böyle bir konjonktürde gerçekleşti.
O yıl Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı seçimleri de vardı ama yargı camiası tamamen 12 Ekim 2014 tarihinde yapılacak HSYK seçimlerine kilitlenmişti, hatırlayın.
Bir ilk yaşanıyordu ülkemizde, bütün kamuoyu, ilgililerinin dışında kimsenin dikkatini çekmeyen HSYK seçimlerine dikkat kesilmişti.
Çünkü kendilerini sosyal demokrat olarak tanımlayan hakimler ve savcılar televizyon programlarında yargının nasıl utanç verici hal içinde olduğunu anlatıyorlar, gazetelere “yargıçlar olarak bizler bile kendi kurumumuza güvenmiyoruz, vatandaşa nasıl yargıya güven diyelim. Bizler bu ülkenin yargıçları mahkemelere düşmeyelim diye dua ediyoruz. O kadar yani” gibi sözlerle röportajları veriyorlardı. HSYK’nın yargıçlar üzerinde nasıl bir tehdit olduğunu, adaletin terazisinin nasıl şaştığını, yargı sisteminin nasıl raydan çıktığını, Fethullah Gülen Cemaatinin takip ettiği dava dosyalarına bakan hakimlerin başlarına neler geldiğini, toplumda adalet dağıtması gereken yargıçların, sokaklarda adalet talep eder hale geldiğini anlatıyorlardı.
***
Yazımın başlığına gelelim, bugün hala geçerliliğini, güncelliğini koruyan bu cümle Yargıda Birlik Platformunun kurucularından Mehmet Yılmaz’a ait. Yılmaz 2014 yılında HSYK seçimleri döneminde yaptığı bir açıklamada şöyle demişti:
“Bir dönem bir slogan vardı: Tehlikenin farkında mısınız diye. Şimdi bu soruyu biz soruyoruz ve cevaplıyoruz: Kesinlikle farkındayız, kesinlikle ciddiyetini görüyoruz, kesinlikle yıkımın farkındayız. HSYK’nın artık acilen yargı üzerinde bir tehdit olmaktan çıkarılması gerekiyor.”
Yargının içinde bulunduğu kötü duruma dur diyeceklerini, yargıyı hak ettiği itibarına kavuşturacaklarını, bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi inşa edeceklerini söylemişti.
Sadece Mehmet Yılmaz değil, Yargıda Birlik Platformu’nu kuran 85 hakim ve savcı bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi vaadinde bulunmuşlardı. Yargıçlar kimseden talimat almadan, birilerinin gözünün bakmadan, talimat almadan, hukuk ne diyorsa ona göre hükümlerini vereceklerini söylemişlerdi.
***
Ben bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi inşa edeceklerini söyleyen ve etik ilkeler ortaya koyan ve değişik eğilimlerdeki yargıç ve savcılardan oluşan Yargıda Birlik Platformunu destekledim…
‘Bir hakim meslek etiğine ve hukuka aykırı bir karara imza attığında o hakimin ensesinde olacağız’ vaadinde bulunan Yargıda Birlik Platformunu destekledim….
“Bağımsızlık ve tarafsızlık ancak hesap verilebilirlik mekanizmasıyla demokrasiye uygun bir hüviyet kazandırmaktır” diyen Yargıda Birlik Platformu destekledim….
Yargıyı birilerinin yargısı olmaktan kurtarma, yargıya hak ettiği itibarı kazandırma, yargıda şeffaflık ve hesap verilebilirliğin sağlayacaklarına dair vaatlerini destekledim. Yargı içindeki zümre hakimiyetini bitirmek ve ülkemizin kronik sorununu çözerek yargımızı bağımsızlığına ve tarafsızlığına kavuşturacağız diyen Yargıda Birlik Platformunu destekledim….
İlkesel olarak desteklediğim Yargıda Birlik Platformunu aynı ilkeler çerçevesinde de ilk günden itibaren eleştirdim. Eleştirilerimi dile getirdim, yazdım.
HSK’nın bizzat sorun üretmesini, iktidarın eli kolu haline gelmesini, iktidarın hoşnut olmadığı kararları veren hakim ve savcıları sürgün etmesine tepki gösterdim, göstermeye de devam ediyorum. Onlarca yazı kaleme aldım.
Benim bunları eleştirmemem mümkün mü?
Şunu bilhassa belirtmeliyim ki, yargının en yüksek dozda siyasallaşması, bütün üyelerini partili Cumhurbaşkanı ile partisinin meclis grubunun seçtiği CB sisteminde gerçekleşti. Ve ben, kuvvetler ayrığını ortadan kaldıran bu CB sistemine baştan beni karşıyım, baştan beri eleştiriyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.05.2025
30.04.2025
22.04.2025
28.03.2025
28.02.2025
21.01.2025
8.01.2025
1.01.2025
18.12.2024
19.11.2024