Fikret Bila
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, siyasi mücadelenin sağ-sol mücadelesi değil, demokrasi mücadelesi olduğunu vurgulamıştı.
İyi Parti lideri Meral Akşener de güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönülmesi gerektiğini vurgulayarak Kılıçdaroğlu’yla aynı hedefi göstermiş oldu.
Bugün Saadet Partisi, HDP ve Gelecek Partisi, parti kuracağını açıklayan Ali Babacan da hedeflerinin demokratik, özgür, güçler ayrılığına ve insan haklarına dayalı bir sistemin inşa edilmesi olduğunu vurguluyorlar.
Muhalefet liderleri bu söylemleri içinde laikliğe özel bir vurgu yapmıyorlar ama demokratik bir sistemin var olabilmesi için laik bir sistemin şart olduğunu belirtmeye bile gerek yok. Demokrasi talebi laiklik talebinden ayrı düşünülemez.
Türkiye’nin hem demokratik işleyişinde hem devletin laik niteliğindeki erozyon çok açık bir biçimde görülüyor, yaşanıyor.
Tek başına sandık yetmez
İktidarın seçimle işbaşına gelmesi demokratik sistemin tüm kural ve kurumlarıyla işlediğini göstermez. İktidarın sandıktan aldığı yetkiyi sınırsız ve denetimsiz kullanması demokrasinin aksaklığını gösterir. Başta güçler ayrılığı ilkesinin işlemediği, yasama, yargı ve basın denetiminin etkisiz kılındığı bir yönetim tarzı demokratik sistem açısından çok sorunludur.
Demokratik sistemin işlerliğinden söz edebilmek için iktidarın güçler ayrılığının gereği olarak yasama, yargı ve kamuoyu denetimine biçimde tabi, şeffaf bir mekanizmaya sahip olması ve hesap verebilir bir anlayışla hareket etmesi gerekir.
Bu açılardan baktığımızda iktidarın sadece sandıktan aldığı yetkiyi her türlü uygulama için yeterli gördüğü bir anlayışla ve karar mekanizmasıyla ülkeyi yönettiğini görüyoruz.
Laikliğin önemi
Demokrasinin işlerlik ve derinlik kazanması için laik bir yapı üzerine inşa edilmesi şarttır.
Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmadığı, bürokrasinin anayasa ve yasalara göre değil dini değerlere göre çalıştığı, memurlarının liyakate göre değil yine dini değerlere göre seçilip atandığı ve o değerlere göre terfi ettirildiği bir devlet mekanizması laik niteliğini kaybetmiş demektir.
FETÖ ile mücadele sürecinde devletten uzaklaştırılan kadrolar, bu kez başka tarikat ve cemaatler tarafından dolduruluyorsa, bakanlıklar ve bağlı kurumları aralarında pay ediliyorsa devletin laik niteliğinden söz edilemez.
Bir tarikata mensup olmadan devlette işe girilemiyorsa, terfi edilemiyorsa hukuk devleti kaybolmuş demektir.
Aynı şekilde eğitim sistemi, bilimsel yapıdan uzaklaşmış, ağırlıklı olarak din referanslı bir eğitim sistemine dönüşmüşse laik, bilime dayalı eğitim sistemi yok edilmiş demektir.
Ana sınıfı çocuklarının başı örtülüyorsa, annenin getirdiği maaş kirli paradır deniliyorsa, kılavuz öğretmenler için hazırlanan kitapçıkta, başı açık anne çocuğa kötü davranan anne, başı kapalı anne ise şefkatle davranan anne olarak resmediliyorsa bir beyin yıkama faaliyeti yapılıyor demektir.
Vatandaşın ihtilafları, hukuki sorunları mahkemelerde değil, tarikatların içindeki şeriat mahkemelerinde sonuca bağlanıyorsa, Türkiye ikili hukuk sistemine doğru itiliyor demektir.
Türkiye günlük yaşama, eğitim, hukuk alanına hakim olmaya başlayan bu süreci durdurmak zorundadır.
Bu zorunluluğu anlamak için FETÖ olayını hatırlamak yeterlidir.
FETÖ ile mücadelenin önemi
15 Temmuz hain darbe girişimi demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ortadan kaldırmayı ve yerine kendilerine göre bir din devleti kurmayı hedefleyen bir karşı devrim girişimiydi.
Türkiye ağır bedeller ödeyerek bu girişimi etkisiz kıldı.
Türkiye’nin bütün kurumlarına sızmış ve çoğuna yerleşmiş olduğu anlaşılan FETÖ ile mücadele dönemi başladı. Bugün hâlâ onlarca, yüzlerce ordu mensubu, yargı mensubu operasyonlarla gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, yargılanıyorsa bu Türkiye’nin ne kadar büyük bir uçurumun kenarından döndüğünü gösterir.
Binlerce kişi kamudan ve mesleklerinden uzaklaştırılmış, tutuklanmış olsa da bugün sokaktaki vatandaşın "FETÖ" kuşkusu tümüyle ortadan kalkmış değil.
Bu nedenle bu mücadelenin siyasi bir araç veya propaganda malzemesi olarak kullanılmadan ciddi ve samimi bizimde sürdürülmesi gerekir.
Yoksa FETÖ’den açılan alanlara başka tarikat ve cemaatlerin yerleştirilmesi sorunun çözüldüğünü değil, aksine FETÖ olayından ders alınmadığını gösterir.
Sorun hangi tarikat veya cemaatin iktidara daha samimi olduğu, hangisinin zararsız, hangisinin zararlı olduğu sorunu değildir.
Sorun, demokratik, laik, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir sistemi inşa etmek ve sürdürebilmektir.
Bu koşullarda muhalefetin demokrasiyi yeniden inşa etmeyi ortak hedef olarak açıklaması doğru bir karardır.
Kaldı ki bu iktidarın da hedefi olmalıdır.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.10.2025
24.09.2025
23.05.2022
19.07.2021
14.07.2021
5.07.2021
21.06.2021
9.06.2021
24.05.2021
3.05.2021